Bekleme Süresinin Kaldırılması Davası (İddet Müddeti)
Bekleme süresinin kaldırılması davası, ya da yaygın adıyla iddet müddetinin kaldırılması, boşanma veya eşin ölümü sonrası kadın için öngörülen 300 günlük bekleme süresinin mahkeme kararıyla sona erdirilmesini sağlayan özel bir aile hukuku yoludur. Bu süre, esasen soybağının karışmaması ve doğacak çocuğun babasının belirlenebilmesi için getirilmiş bir evlenme engeli niteliğindedir.
Uygulamada iddet müddeti, kadının önceki evliliğinden gebe olmadığının tıbben anlaşılması veya eski eşiyle yeniden evlenmek istemesi hâlinde Aile Mahkemesi kararıyla kaldırılabilir. Bu sayede kadın, 300 günü beklemeden yeniden resmi nikâh yapma hakkını kullanabilir ve bekleme süresinin kaldırılması davası, evlenme özgürlüğünün korunmasında önemli bir araç hâline gelir.
Bekleme süresinin kaldırılması davası tam olarak ne anlama geliyor?
Bekleme süresinin kaldırılması davası, evliliği boşanma, iptal ya da ölümle sona eren bir kadının, kanundaki 300 günlük iddet müddetini beklemeden yeniden evlenebilmek için aile mahkemesinden izin istemesidir.
Mahkeme, kadının önceki evliliğinden hamile olmadığını tıbbi raporla veya dosyadaki diğer delillerle tespit ederse, bu bekleme süresini kaldırır ve kadın için evlenme engeli ortadan kalkar. Yani bu dava, “300 günü beklemek zorunda mıyım, değil miyim?” sorusuna mahkeme kararıyla net cevap alınan süreçtir.
İddet müddeti nedir, kimleri etkiler?
İddet müddeti, Türk Medeni Kanunu’na göre evliliği sona eren kadının yeniden evlenebilmesi için öngörülen 300 günlük bekleme süresidir. Boşanma, evliliğin iptali veya eşin ölümü gibi hallerde gündeme gelir.
Bu süre:
- Sadece kadınlar için geçerlidir.
- Erkekler için herhangi bir bekleme süresi yoktur; boşanma kesinleşir kesinleşmez evlenebilirler.
Dolayısıyla iddet müddeti, evliliği biten ve yeniden evlenmek isteyen kadınları doğrudan etkileyen, evlendirme memurluğu ve nüfus müdürlüklerinin de dikkate almak zorunda olduğu bir hukuki engeldir.
TMK m.132’de bekleme süresi nasıl düzenlenmiş?
Türk Medeni Kanunu’nun 132. maddesi, “kadın için bekleme süresi” başlığını taşır ve üç temel kural getirir:
-
Süre ve başlangıç: Evlilik sona ermişse, kadın evliliğin sona erdiği tarihten itibaren 300 gün geçmedikçe evlenemez. Uygulamada boşanma bakımından bu tarih, boşanma kararının kesinleşme tarihidir.
-
Doğumla sürenin bitmesi: Kadın bu 300 günlük süre içinde doğum yaparsa, doğum anında bekleme süresi kendiliğinden sona erer.
-
Mahkeme kararıyla kaldırılma halleri:
- Kadının önceki evliliğinden gebe olmadığının anlaşılması,
- Evliliği sona eren eşlerin yeniden birbiriyle evlenmek istemeleri durumlarında, mahkeme bu süreyi kaldırabilir.
Bu madde emredici niteliktedir; yani kural olarak iddet süresi kendiliğinden var olur, ancak kanunda sayılan istisnai hallerde mahkeme kararıyla ortadan kaldırılabilir.
Bekleme süresinin amacı ve mantığı nedir (soybağının karışmasını önleme)?
Bekleme süresinin temel amacı, çocuğun soybağının karışmasını önlemektir.
TMK m.285’e göre, evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden itibaren 300 gün içinde doğan çocuğun babası, kural olarak eski kocadır. Bu “babalık karinesi”, çocuğun kime ait olduğuna dair hukuki karışıklığı önlemek için getirilmiştir.
Eğer iddet müddeti hiç olmasa, evliliği biten bir kadın hemen başka biriyle evlenip kısa süre sonra doğum yaptığında, çocuğun babasının eski eş mi, yeni eş mi olduğu konusunda ciddi uyuşmazlıklar çıkabilirdi. Bekleme süresi sayesinde:
- Çocuğun babasının kim olduğu konusunda hukuki belirlilik sağlanır.
- Miras, nafaka, velayet gibi haklar bakımından soybağı güvence altına alınır.
Günümüzde DNA testi gibi bilimsel imkanlar bu tartışmayı yumuşatmış olsa da, kanun hâlâ iddet süresini soybağını koruyan bir güvenlik mekanizması olarak kabul etmekte; hamile olunmadığının ispatı halinde ise bekleme süresinin kaldırılmasına izin vererek daha esnek bir denge kurmaktadır.
Hangi durumlarda bekleme süresinin kaldırılması davası açılabilir?
Bekleme süresinin (iddet müddetinin) kaldırılması davası, Türk Medeni Kanunu m.132’deki 300 günlük bekleme süresini ortadan kaldırmak için açılan, çekişmesiz nitelikte bir başvurudur. Temel olarak iki ana durumda gündeme gelir: Boşanma sonrası yeniden evlenmek isteyen kadın ve eşin ölümü sonrası yeniden evlenmek isteyen kadın. Ayrıca eski eşle evlenme ve nüfus müdürlüğünde iddet engeliyle karşılaşma da bu davayı zorunlu kılabilir.
Boşanma sonrası yeniden evlenmek isteyen kadın için şartlar
Boşanma kararı kesinleştikten sonra kadın, kural olarak 300 gün geçmeden evlenemez. Bu süreyi beklemek istemiyorsa, bekleme süresinin kaldırılması davası açabilir. Bunun için:
- Evliliğin boşanma ile sona ermiş olması
- Boşanma kararının kesinleşmiş bulunması
- Kadının önceki evliliğinden gebe olmadığının tıbben ortaya konulması
gerekir.
Uygulamada mahkeme, kadını tam teşekküllü bir hastaneye sevk eder ve gebelik olmadığına dair rapor ister. Raporla hamile olmadığı anlaşıldığında, hakim iddet süresinin kaldırılmasına karar verir ve kadın 300 günü beklemeden evlenebilir.
Eşin ölümü sonrası iddet süresi ve kaldırılması
İddet süresi sadece boşanma halinde değil, eşin ölümüyle evliliğin sona ermesi durumunda da uygulanır. Koca vefat ettiğinde de kadın için 300 günlük bekleme süresi söz konusudur.
Kadın, eşinin ölümünden sonra bu süre dolmadan evlenmek isterse yine bekleme süresinin kaldırılması davası açabilir. Burada da temel şart, önceki evlilikten gebelik bulunmadığının sağlık raporuyla ispat edilmesidir. Mahkeme, raporla hamilelik olmadığını tespit ederse, ölüm nedeniyle başlayan iddet süresini de kaldırabilir.
Eski eşle yeniden evlenmek isteyenlerde iddet süresi zorunlu mu?
TMK m.132/3 açık: “Evliliği sona eren eşlerin yeniden birbiriyle evlenmek istemeleri hâllerinde mahkeme bu süreyi kaldırır.” Yani kadın, boşandığı eşiyle tekrar evlenmek istiyorsa, 300 günü beklemesi gerekmiyor; mahkemeden bekleme süresinin kaldırılmasını istemesi yeterli.
Bu durumda çoğu mahkeme, tarafların gerçekten birbirleriyle evlenmek istediğini gösteren beyanlarını alır; bazı yerlerde ayrıca gebelik raporu da istenebilmektedir. Ancak kanun, eski eşle yeniden evlenme halinde iddet süresinin kaldırılmasını özellikle öngördüğü için, bu ihtimalde bekleme süresi “kesin” bir engel olarak uygulanmaz.
Evlenme başvurusu sırasında iddet engeliyle karşılaşma örnekleri
Pratikte bekleme süresinin kaldırılması davası çoğu zaman, evlendirme dairesine yapılan başvuru sırasında ortaya çıkan “iddet engeli” uyarısıyla gündeme gelir. Örneğin:
- Kadın, boşanma kararının kesinleşmesinden kısa süre sonra yeni eşiyle nikah için belediyeye başvurur. Nüfus kayıtları incelendiğinde, boşanmanın üzerinden 300 gün geçmediği görülür ve memur, “iddet süresi var, evlenemezsiniz” diyerek başvuruyu reddeder.
- Eşini yakın zamanda kaybeden bir kadın, bir süre sonra evlenmek ister. Nüfus kayıt örneğinde ölüm tarihi ile başvuru tarihi arasında 300 gün dolmadığı için yine iddet engeli çıkar.
Bu tür durumlarda memur, kadına aile mahkemesinden “bekleme süresinin kaldırılması” kararı getirmesi gerektiğini söyler. Kadın, yerleşim yerindeki aile mahkemesinde iddet müddetinin kaldırılması davası açar; karar kesinleştikten sonra evlendirme dairesine sunar ve ancak o zaman evlenme işlemi yapılabilir.
İddet süresi nasıl hesaplanır, ne zaman başlar ve biter?
İddet süresi, Türk Medeni Kanunu m.132’ye göre kadının önceki evliliğinin sona erdiği tarihten itibaren 300 gün olarak öngörülen bekleme süresidir. Bu 300 günlük süre, normal şartlarda kendiliğinden işler ve sonunda ayrıca bir mahkeme kararına gerek olmadan biter. Ancak sürenin ne zaman başlayacağı, boşanma mı, ölüm mü, iptal mi söz konusu olduğuna ve kararın kesinleşme tarihine göre değişir.
Genel kural şu şekilde özetlenebilir:
- Evlilik boşanma veya iptal kararıyla sona ermişse, iddet süresi kararın kesinleştiği tarihten itibaren,
- Eşin ölümüyle sona ermişse, ölüm tarihinden itibaren 300 gün olarak hesaplanır.
Bu süre içinde kadın yeniden evlenmek isterse, ya 300 günün dolmasını bekler ya da bekleme süresinin kaldırılması davası açarak mahkeme kararıyla bu engeli ortadan kaldırır.
Boşanma kararının kesinleşmesi nedir, hangi tarihten itibaren 300 gün sayılır?
Boşanma davasında verilen hüküm, tek başına iddet süresini başlatmaz. Önemli olan, kararın kesinleşmesidir. Kesinleşme, kısaca:
- Tarafların istinaf/temyiz süresinin geçmesi ve kimsenin kanun yoluna başvurmaması, veya
- Tarafların kararı birlikte veya ayrı ayrı kabul etmesi (feragat/istinaftan vazgeçme gibi),
sonucunda kararın artık değiştirilemez hale gelmesidir.
Uygulamada bu tarih, mahkemenin veya kalemin düzenlediği “kesinleşme şerhi” üzerinde yazar. İddet süresi de bu kesinleşme tarihinden itibaren 300 gün olarak hesaplanır. Örneğin:
- Boşanma kararı 1 Mart’ta verildi,
- İstinaf süresi sonunda karar 20 Nisan’da kesinleştiyse, 300 günlük iddet süresi 20 Nisan tarihinden itibaren başlar.
Bu ayrım önemli, çünkü birçok kişi hatalı olarak “karar günü”nden itibaren saymaya başlıyor. Hukuken esas alınan tarih, kesinleşme tarihidir.
Doğumla bekleme süresi hangi anda sona ermiş sayılır?
Kanun, iddet süresinin amacını “muhtemel gebeliğin ortaya çıkması ve soybağının karışmaması” olarak belirlediği için, doğum gerçekleştiği anda bekleme süresi kendiliğinden sona ermiş sayılır.
Yani:
- Kadın, önceki evliliğinin sona ermesinden sonra hamile ise,
- Bu hamilelikten doğan çocuk canlı veya ölü doğmuş olsa da, doğumun gerçekleştiği gün itibarıyla artık iddet süresi devam etmez.
Bu durumda kadın, doğumdan sonra ayrıca 300 günü beklemek zorunda değildir. Ancak uygulamada evlendirme daireleri, doğumun gerçekten gerçekleştiğini ve önceki evlilikten olduğunu görmek için nüfus kayıtlarını ve çoğu zaman mahkeme kararını inceleyerek hareket eder.
Ayrı yaşama, fiilen ayrılık gibi haller iddet süresini etkiler mi?
Eşlerin uzun süredir fiilen ayrı yaşaması, farklı şehirlerde bulunması, hatta yıllardır bir araya gelmemiş olmaları, iddet süresini başlatmaz ve kısaltmaz.
İddet süresi:
- Ne zaman ayrı yaşamaya başlandığına,
- Ne kadar süredir cinsel ilişkinin olmadığına,
- Tarafların kendi aralarındaki anlaşmalara
bakılmaksızın, yalnızca evliliğin hukuken sona erdiği tarihe (boşanmanın kesinleşmesi, ölüm, iptal) göre hesaplanır.
Örneğin:
- Taraflar 3 yıldır ayrı yaşıyor,
- Boşanma kararı ise bugün kesinleştiyse, iddet süresi bugünden itibaren 300 gün olarak başlar.
Bu nedenle “Zaten yıllardır ayrıydık, neden bekleme süresi var?” sorusu hukuken bir sonuç doğurmaz. Kanun, fiili ayrılığı değil, resmi olarak evliliğin sona erdiği anı esas alır.
Bekleme süresinin kaldırılması davası nereye ve nasıl açılır?
Bekleme süresinin (iddet müddetinin) kaldırılması davası, aile mahkemesinde açılan, nispeten kısa ve teknik bir çekişmesiz yargı işidir. Amaç, Türk Medeni Kanunu m.132’de öngörülen 300 günlük bekleme süresinin, somut olayda artık gerekli olmadığı ispatlanırsa mahkeme kararıyla kaldırılmasıdır. Bu dava, yeniden evlenmek isteyen kadın tarafından açılır; erkek için böyle bir bekleme süresi zaten yoktur.
Dava, klasik anlamda “karşı taraflı bir çekişme” içermediği için usulü de sade ve pratiktir. Yine de sonuç doğrudan evlenme ehliyetini etkilediği için, mahkeme şekle ve belgelere oldukça dikkat eder.
Hangi mahkeme görevlidir, yetkili mahkeme neresi kabul edilir?
Bekleme süresinin kaldırılması davasında görevli mahkeme aile mahkemesidir. Bulunduğunuz yerde aile mahkemesi yoksa, aile mahkemesi sıfatıyla asliye hukuk mahkemesi bakar.
Yetkili mahkeme ise uygulamada genellikle:
- Davacının (yeniden evlenmek isteyen kadının) yerleşim yeri mahkemesi veya
- Çoğu yerde kabul edildiği üzere, nüfusa kayıtlı olduğu yer mahkemesi
olarak kabul edilir. Uygulamada en pratik olan, fiilen yaşadığınız şehirdeki aile mahkemesine başvurmaktır. Zaten mahkeme, nüfus kayıtlarını UYAP üzerinden görebildiği için, farklı şehirde olmanız genelde sorun yaratmaz.
Hasımsız (davalısız) dava ne demektir, bu davada taraflar kimlerdir?
Bekleme süresinin kaldırılması davası, hasımsız, yani davalısız bir davadır. Yani karşınızda “davalı” olarak gösterdiğiniz bir kişi bulunmaz; eski eşiniz davalı yapılmaz, nüfus müdürlüğü de davalı gösterilmez.
- Davacı: Bekleme süresinin kaldırılmasını isteyen kadın
- Davalı: Yok (hasımsız dava)
Mahkeme, kamu düzenine ilişkin bir konuyu incelediği için, gerekli gördüğünde nüfus müdürlüğünden veya sağlık kuruluşlarından re’sen bilgi ve belge isteyebilir. Ancak bu, onların “davalı” olduğu anlamına gelmez; sadece bilgi veren kurum konumundadırlar.
Dava dilekçesinde mutlaka olması gereken temel bilgiler
Bekleme süresinin kaldırılması davası dilekçesi çok uzun olmak zorunda değildir; ama bazı temel unsurlar mutlaka yer almalıdır:
- Davacının adı, soyadı, T.C. kimlik numarası, adresi
- Daha önceki evliliğe ilişkin bilgiler
- Eski eşin adı soyadı
- Evliliğin ne zaman yapıldığı
- Boşanma ise: Boşanma kararını veren mahkeme, esas ve karar numarası, karar tarihi
- Ölüm ise: Eşin ölüm tarihi ve varsa ölüm kayıt bilgisi
- Boşanma kararının kesinleşme tarihi (veya ölüm tarihi)
- Şu anda yeniden evlenmek istediğiniz ve iddet süresinin buna engel olduğu bilgisi
- Hamile olunmadığı iddiası ve bunu ispat için sağlık raporu sunulacağına dair ifade
- Açık ve net bir talep cümlesi:
- “Türk Medeni Kanunu’nun 132. maddesi uyarınca tarafıma tanınan bekleme süresinin kaldırılmasına karar verilmesini talep ederim.” gibi.
Ek olarak, dilekçeye genellikle şu belgeler eklenir: nüfus kayıt örneği, boşanma/ölüm kararı örneği, varsa hamile olunmadığına dair rapor. Bunlar ayrı başlıkta detaylandırılabilir; ancak dilekçede mutlaka atıf yapılması, hangi belgenin neyi ispatladığının kısaca belirtilmesi, sürecin hızlı ve sorunsuz ilerlemesini sağlar.
Bekleme süresinin kaldırılması davası için gerekli belgeler neler?
Bekleme süresinin kaldırılması davasında mahkeme, kadının hamile olup olmadığını ve nüfus kayıtlarının durumunu net biçimde görmek ister. Bu yüzden dava açmadan önce bazı temel belgeleri hazırlamak, sürecin hızlı ve sorunsuz ilerlemesi için çok önemlidir. Aşağıda uygulamada en sık istenen belgeleri ve rapor sürecini özetleyelim.
Kimlik, nüfus kayıt örneği ve boşanma/ölüm kararına ilişkin belgeler
Öncelikle kimlik bilgilerini ve medeni halini ispatlayan belgeler gerekir. Genelde şu evraklar istenir:
- Kimlik belgesi: T.C. kimlik kartı veya geçerli nüfus cüzdanı fotokopisi, duruma göre pasaport da eklenebilir.
- Nüfus kayıt örneği: Özellikle vukuatlı nüfus kayıt örneği, kadının önceki evliliğini, boşanma veya ölüm kaydını ve çocuklarını gösterdiği için önemlidir. Bu belge nüfus müdürlüğünden ya da e-Devlet üzerinden alınabilir.
- Boşanma kararı: Aile mahkemesinin verdiği boşanma ilamı ve bunun kesinleşme şerhini içeren karar örneği gerekir. Sadece “gerekçeli karar” yetmez; kararın kesinleştiğini gösteren şerh veya ayrı bir kesinleşme yazısı da dosyaya konur.
- Ölüm belgesi / ölüm kaydı: Eşin ölümü sebebiyle iddet süresi söz konusuysa, ölen eşe ait ölüm kayıt örneği veya ölüm belgesi de dosyaya eklenir.
Bazı mahkemeler, nüfus kayıt örneğinde boşanma ve ölüm bilgileri açıkça yer alıyorsa ayrıca ölüm belgesi istemeyebilir; ancak uygulama yerden yere değişebildiği için bu belgeleri hazır bulundurmak faydalıdır.
Hamile olunmadığına dair rapor nereden ve nasıl alınır?
Bekleme süresinin kaldırılması davasının kalbi, hamile olunmadığına dair sağlık raporudur. Çünkü mahkeme, iddet süresinin kaldırılabilmesi için kadının gebe olmadığından emin olmak zorundadır.
Uygulamada genellikle şu yol izlenir:
- Rapor, devlet hastanesi, eğitim ve araştırma hastanesi veya üniversite hastanesinden alınır. Bazı yerlerde tam teşekküllü özel hastane raporları da kabul edilebiliyor; ancak kamu hastanesinden alınan rapor daha az sorun çıkarır.
- Kadın, kadın hastalıkları ve doğum (jinekoloji) polikliniğine başvurur, bekleme süresinin kaldırılması davası açacağını ve “hamile değildir” içerikli resmi rapor gerektiğini söyler.
- Doktor genellikle muayene ve gebelik testi / ultrason sonucuna göre rapor düzenler. Raporun üzerinde kadının kimlik bilgileri, muayene tarihi, “gebelik tespit edilmemiştir” benzeri net bir ifade ve hekimin imzası bulunur.
- Bazı mahkemeler, raporun dava tarihine çok yakın olmasını ister. Bu nedenle davadan aylar önce alınmış rapor yerine, dava açmadan hemen önce veya dava açıldıktan sonra istenen tarihte rapor almak daha sağlıklıdır.
Dava dilekçesine bu rapor eklenirse, mahkeme çoğu zaman ayrıca sağlık kuruluşuna sevk yapmadan dosya üzerinden karar verebilir.
Rapor sunulmazsa mahkemenin re’sen sağlık raporu istemesi
Her zaman dava açarken rapor hazır olmayabilir. Böyle bir durumda bekleme süresinin kaldırılması davası reddedilmez; ancak süreç biraz uzayabilir.
- Kadın rapor sunmamışsa, mahkeme re’sen (kendiliğinden) bir sağlık kuruluşuna sevk kararı verebilir.
- Hakim, kadının tam teşekküllü bir hastaneye giderek gebelik yönünden muayene edilmesine ve sonucuna göre rapor düzenlenmesine karar verir.
- Mahkeme, sevk yazısını ilgili hastaneye gönderir; kadın belirtilen tarihte hastaneye gidip muayenesini olur. Hastane raporu doğrudan mahkemeye veya tarafın eline verilerek dosyaya girer.
- Eğer raporda hamilelik olmadığı açıkça belirtilirse, bekleme süresinin kaldırılması yönünde karar verilmesi mümkün hale gelir.
Özetle, hamile olunmadığına dair rapor dava açarken sunulursa süreç hızlanır; sunulmazsa mahkeme bunu kendisi de isteyebilir. Ancak her iki halde de bekleme süresinin kaldırılması için en kritik delil, kadının gebe olmadığını gösteren bu resmi sağlık raporudur.
Mahkeme süreci pratikte nasıl ilerliyor?
Bekleme süresinin kaldırılması davası, uygulamada genellikle hızlı ve nispeten sade ilerleyen bir süreçtir. Yine de mahkeme sürecinin nasıl işleyeceğini bilmek, hem zaman planlaması hem de stresin azalması açısından önemlidir.
Dava açıldıktan sonra mahkemede hangi aşamalar yaşanır?
Dava, görevli ve yetkili aile mahkemesine verilen bir dava dilekçesi ile başlar. Dilekçede, iddet süresinin kaldırılması talebi, boşanma veya ölüm kararı bilgileri ve hamile olunmadığına dair beyan yer alır.
Dava açıldıktan sonra tipik aşamalar şöyle ilerler:
-
Esas kaydı ve duruşma günü verilmesi Mahkeme, dosyayı esas defterine kaydeder ve genellikle tek bir duruşma günü belirler. Tarafa tebligat yapılır.
-
Belgelerin dosyaya alınması ve nüfus kayıtlarının incelenmesi Nüfus kayıt örneği, boşanma/ölüm kararı ve varsa hamilelik olmadığına dair rapor dosyaya konur. Hakim, bu belgeleri ön inceleme niteliğinde inceler.
-
Duruşma Çoğu dosyada tek duruşma yapılır. Hakim, başvuruyu yapan kadını dinler, kimlik tespiti yapar, hamilelik durumunu ve yeniden evlenme niyetini sorar. Gerek görürse sağlık raporu ister.
-
Karar aşaması Şartlar oluşmuşsa, aynı celsede “bekleme süresinin kaldırılmasına” karar verilir. Bazı mahkemeler kararı kısa bir süre sonra yazılıp imzalanmak üzere “gerekçeli karar” olarak açıklar.
Hakim hangi hususları özellikle inceler ve sorar?
Hakim, iddet süresinin kaldırılması davasında esas olarak soybağının karışma ihtimali olup olmadığına bakar. Bu çerçevede özellikle şu noktalara odaklanır:
- Boşanma kararının kesinleşme tarihi veya eşin ölüm tarihi
- Bu tarihten itibaren 300 günlük sürenin ne kadarının geçtiği
- Kadının hamile olup olmadığı
- Davacının gerçekten yeniden evlenme niyetinin bulunup bulunmadığı
- Eski eşle mi, yoksa başka biriyle mi evlenmek istediği
- Nüfus kayıtlarında çelişki, önceki evliliklere dair eksik bilgi olup olmadığı
Duruşmada genellikle şu tür sorular yöneltilir: “Boşanma kararınız ne zaman kesinleşti?”, “Şu an hamile misiniz?”, “Kiminle evlenmeyi düşünüyorsunuz?”, “Son doğumunuz ne zaman oldu?” gibi net ve kısa sorularla durum netleştirilir.
Kaç celse sürer, genelde ne kadar sürede sonuçlanır?
Uygulamada bekleme süresinin kaldırılması davaları, diğer pek çok aile hukuku davasına göre çok daha hızlı sonuçlanır. Çoğu dosyada:
- Dava tek celsede biter.
- Duruşma günü, mahkemenin iş yoğunluğuna göre genellikle birkaç hafta ile birkaç ay içinde verilir.
- Duruşma yapıldıktan sonra karar çoğu zaman aynı gün veya çok kısa süre içinde yazılır.
Yoğun olmayan yerlerde, dava açılışından kararın kesinleşmesine kadar süreç toplamda 1–2 ay civarında tamamlanabilirken, büyük şehirlerde bu süre mahkemenin iş yüküne göre birkaç aya uzayabilir.
Sürecin uzamasına yol açan başlıca nedenler şunlardır:
- Hamilelik durumunun netleşmesi için sağlık raporunun geç gelmesi
- Boşanma kararının henüz kesinleşmemiş olması veya kesinleşme şerhinin dosyaya sunulmaması
- Nüfus kayıtlarında hata ya da eksiklik bulunması
Genel çerçevede, belgeler tam ve hamilelik durumu açıkça ortaya konmuşsa, bekleme süresinin kaldırılması davası kısa sürede sonuçlanan, pratik bir yoldur.
Bekleme süresinin kaldırılması kararının sonuçları neler olur?
Bekleme süresinin kaldırılması davası kabul edildiğinde, mahkeme kararıyla kadının iddet müddeti (300 günlük bekleme süresi) sona ermiş sayılır. Bu da pratikte şu anlama gelir: Artık iddet süresi, yeniden evlenme önünde bir engel değildir ve kadın, karar kesinleştikten sonra evlenme başvurusu yapabilir. Karar, sadece ilgili kadın açısından sonuç doğurur; genel bir kuralı değiştirmez, kişiye özel bir istisna niteliğindedir.
Karar ne zaman kesinleşir, evlenme başvurusu hangi aşamada yapılabilir?
Bekleme süresinin kaldırılması kararı, diğer hukuk mahkemesi kararları gibi kesinleşmeden tam anlamıyla hüküm ve sonuç doğurmuş sayılmaz. Uygulamada:
- Karar verildikten sonra taraflara tebliğ edilir.
- Kanun yoluna başvuru süresi (istinaf süresi) geçer veya taraflar açıkça kanun yolundan feragat ederse karar kesinleşir.
- Mahkeme, kesinleşme şerhini karara işler ya da ayrıca kesinleşme şerhli bir örnek düzenler.
Evlenme başvurusu için en güvenli ve doğru aşama, kararın kesinleşmesinden sonradır. Bazı evlendirme memurlukları, sadece kararın varlığını yeterli görmeyip mutlaka kesinleşme şerhi arar. Bu nedenle:
- Önce mahkeme kaleminden kesinleşme şerhli karar örneği alınmalı,
- Ardından bu karar, evlenme başvurusu sırasında diğer belgelerle birlikte evlendirme memurluğuna sunulmalıdır.
Kesinleşmeden önce yapılan başvurularda, memurluk çoğu zaman işlemi bekletir veya başvuruyu kabul etmez.
Nüfus müdürlüğü ve evlendirme dairesine karar nasıl yansır?
Karar kesinleştikten sonra, genellikle şu yol izlenir:
- Mahkeme, kesinleşen kararı nüfus müdürlüğüne gönderir veya tarafın talebiyle taraf, kararı nüfus müdürlüğüne sunar.
- Nüfus kayıtlarına, ilgili kadının iddet süresinin kaldırıldığına dair şerh düşülür ya da bekleme süresi engeli sistemden kaldırılır.
- Evlendirme dairesi (belediye evlendirme memurluğu veya müftülük evlendirme birimi), başvuru sırasında MERNİS üzerinden kontrol yaptığında, artık “iddet süresi” engelini görmez.
Bazı yerlerde uygulama daha pratik yürür: Taraf, kesinleşme şerhli kararı doğrudan evlendirme memurluğuna verir, memurluk da gerekirse nüfus müdürlüğü ile yazışarak engelin kaldırıldığını teyit eder. Bu nedenle, başvuruya giderken hem kimlik hem de asıl veya onaylı karar örneğini yanınızda bulundurmak önemlidir.
Karar sonrası yeniden evlenmede süre veya başka bir engel var mı?
Bekleme süresinin kaldırılması kararı, sadece iddet engelini ortadan kaldırır. Bunun dışında:
- Genel evlenme şartları (yaş, ayırt etme gücü, hısımlık yasağı, mevcut evlilik bulunmaması gibi) aynen devam eder.
- Karar sonrası, ayrıca “şu kadar gün bekleme” gibi yeni bir süre öngörülmez; karar kesinleştikten ve nüfus kayıtlarına işlendiğinden sonra, diğer şartlar da uygunsa hemen evlenme başvurusu yapılabilir.
- Eski eşle ya da başka biriyle evlenmek bakımından, bekleme süresinin kaldırılması kararı arasında bir fark yoktur; karar, kadının genel olarak yeniden evlenebilmesine yöneliktir.
Özetle: Karar kesinleştikten, nüfus kayıtlarına işlendiğinden ve evlenme için genel şartlar sağlandığından sonra, yeniden evlenme önünde iddet süresine bağlı ek bir süre veya özel bir engel kalmaz. Ancak her somut olayda, nüfus kayıtlarındaki durumun ve önceki evliliğin gerçekten tam olarak kapanıp kapanmadığının kontrol edilmesi gerekir.
Bekleme süresi kaldırılmazsa ortaya çıkabilecek hukuki sorunlar
Bekleme süresi (iddet müddeti) kaldırılmadan evlenilmesi, ilk bakışta “nasıl olsa evlendik, bitti” gibi görünse de, özellikle soybağı ve ileride açılabilecek davalar açısından ciddi hukuki riskler doğurur. Bu riskler çoğu zaman boşanma anında fark edilmez, yıllar sonra bir çocuk doğduğunda veya miras paylaşımında ortaya çıkar.
İddet süresi dolmadan evlenmenin evlilik geçerliliğine etkisi
Türk Medeni Kanunu’na göre kadın için öngörülen 300 günlük bekleme süresi dolmadan yapılan evlilik, mutlak butlan sebebi sayılabilecek ağır bir aykırılık değil; ancak evlenme engeli niteliğindedir. Uygulamada şu sonuçlar gündeme gelebilir:
- Nüfus memuru iddet süresini fark ederse zaten evlenme başvurusunu kabul etmez.
- Buna rağmen evlilik yapılmışsa, evlilik kural olarak geçerli sayılır, fakat soybağı karışıklığı ve iptal davası ihtimali doğar.
- İlgili kişiler veya savcılık, evlenme engeline rağmen yapılan bu evlilik hakkında evlenmenin iptali davası açabilir.
Yani bekleme süresi kaldırılmadan evlenmek, “otomatik olarak yok hükmünde” bir evlilik yaratmaz; fakat evliliğin hukuki güvenliğini zayıflatır ve tarafları ileride dava tehdidiyle karşı karşıya bırakır.
Çocuğun soybağı, babalık karinesi ve karışıklık ihtimali
Bekleme süresinin asıl amacı, çocuğun babasının kim olduğuna dair karışıklığı önlemektir. Kanuna göre:
- Boşanmış kadının, boşanmanın kesinleşmesinden itibaren 300 gün içinde doğan çocuğu, eski kocanın çocuğu sayılır (babalık karinesi).
- Kadın bu süre dolmadan yeniden evlenirse ve bu evlilik içinde bir çocuk doğarsa, çocuk yeni eşten mi, eski eşten mi kabul edilecek sorunu ortaya çıkar.
Bu durumda:
- Çocuk, kural olarak eski eşin nüfusuna yazılabilecek bir konuma düşer.
- Yeni eş, “çocuk benden” dese bile, karine eski koca lehinedir; bu da hem eski eş hem yeni eş hem de çocuk açısından ciddi bir kimlik ve aidiyet sorunu yaratır.
- Tarafların soyadı, velayet, nafaka, miras gibi hak ve yükümlülükleri de bu karışıklıktan etkilenir.
Kısacası, iddet süresi kaldırılmadan evlenmek, doğacak çocuğun soybağını baştan tartışmalı hale getirir.
Sonradan açılabilecek soybağının reddi ve benzeri davaların getirdiği riskler
Soybağı karıştığında, tabloyu düzeltmek için genellikle şu davalar gündeme gelir:
- Soybağının reddi davası: Eski kocanın, çocuğun kendisinden olmadığını ispatlamak için açtığı dava.
- Babalığın tespiti davası: Çocuğun gerçek babası olduğu iddia edilen kişi hakkında açılan dava.
- Gerekirse nüfus kaydının düzeltilmesi davaları.
Bu davalar:
- Uzun sürebilir, DNA incelemeleri, tanıklar, bilirkişi raporları gerekebilir.
- Çocuk açısından psikolojik olarak yıpratıcıdır; “baba kim” tartışması yıllarca sürebilir.
- Miras, nafaka, velayet, kişisel ilişki gibi konularda geçici ve çelişkili kararlar ortaya çıkabilir.
Ayrıca, soybağı yanlış kurulmuşsa:
- Yanlış babaya karşı yıllarca nafaka ödenmiş veya miras paylaşımı yapılmış olabilir.
- Sonradan düzeltme yapıldığında, geriye dönük alacak-borç tartışmaları gündeme gelir.
Bu nedenle, bekleme süresinin kaldırılması davasını açmadan veya iddet müddetinin dolmasını beklemeden evlenmek, sadece “bi an önce evlenelim” meselesi değildir; ileride hem taraflar hem de çocuk için ağır ve karmaşık hukuki süreçlere yol açabilecek bir adımdır.
İddet müddeti ve bekleme süresinin eleştirilen yönleri
Günümüzde DNA testi ve bilimsel imkânlar varken 300 günlük sürenin tartışılması
İddet müddeti, tarihsel olarak gebelik süresine göre belirlenmiş, “ihtiyaten uzun” tutulmuş bir 300 günlük bekleme süresi. Bugün ise gebelik, birkaç haftalıkken dahi tıbbi testlerle tespit edilebiliyor; DNA testiyle de soybağı çok yüksek doğrulukla belirlenebiliyor.
Bu nedenle birçok hukukçu, 300 gün gibi neredeyse bir yıla yaklaşan sürenin artık bilimsel bir zorunluluğa dayanmadığını, sadece alışkanlıkla korunmuş bir kural haline geldiğini savunuyor. Özellikle Avrupa’daki medeni hukuk sistemlerinde bu tür bekleme sürelerinin kaldırıldığı, örneğin Türkiye’nin kaynak aldığı İsviçre hukukunda bu hükmün 2000’li yılların başında yürürlükten çıkarıldığı hatırlatılıyor.
Eleştirilerin ortak noktası şu: Eğer amaç gerçekten soybağının karışmasını önlemekse, bu bugün çok daha kısa bir süre ve basit tıbbi kontrollerle sağlanabilir. 300 gün boyunca tüm kadınlara toptan bir yasak getirmek, “ihtiyat” gerekçesini aşan, ağır bir sınırlama olarak görülüyor.
Kadın-erkek eşitliği, özel hayatın gizliliği ve ölçülülük tartışmaları
İddet süresi sadece kadınlar için öngörülmüş durumda; erkekler boşanır boşanmaz evlenebiliyor. Bu da kuralı, kadın-erkek eşitliği bakımından en çok tartışılan hükümlerden biri haline getiriyor. Yerel mahkemeler ve doktrindeki birçok yazar, TMK m.132’nin Anayasa’daki eşitlik ilkesine, aile kurma hakkına ve özel hayata saygı hakkına aykırı olduğunu savunuyor.
Bir diğer eleştiri, özel hayatın gizliliği ile ilgili. Bekleme süresini kaldırmak isteyen kadından hamile olmadığını ispatlayan tıbbi rapor istenmesi, kişinin en mahrem alanına devlet müdahalesi olarak görülüyor. AİHM de somut bir başvuruda, kadının hamile olmadığını kanıtlamak için tıbbi kontrole zorlanmasını, özel hayata saygı hakkına gereksiz ve orantısız bir müdahale olarak nitelendirdi.
Ölçülülük tartışmasının özü şu soruda toplanıyor: “Soybağı karışıklığını önlemek için, tüm boşanmış kadınların neredeyse bir yıl boyunca evlenmesini yasaklamak gerçekten zorunlu ve en hafif araç mı?” Eleştirel görüşe göre cevap hayır; daha kısa süreler, hedefe yönelik tıbbi kontroller veya doğrudan DNA testi gibi daha hafif araçlar varken, bugünkü düzenleme ölçüsüz kalıyor.
AİHM kararları ve iç hukukta olası değişiklik beklentileri
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 27.06.2023 tarihli Bayraktar / Türkiye kararında, boşanmış bir kadının yeniden evlenebilmek için 300 gün beklemek zorunda bırakılmasını ve hamile olmadığını ispat için tıbbi rapora zorlanmasını, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı buldu. Mahkeme, bu uygulamanın:
- Özel ve aile hayatına saygı hakkını (m.8),
- Evlenme hakkını (m.12),
- Ayrımcılık yasağını (m.14)
ihlal ettiğine ve cinsiyete dayalı ayrımcılık oluşturduğuna hükmetti.
Bu karar, doktrinde TMK m.132’nin değiştirilmesi veya tamamen kaldırılması yönündeki çağrıları güçlendirdi. 2025 tarihli akademik çalışmalarda da, AİHM’in ihlal kararının ardından Türkiye’nin bu hükmü yürürlükten kaldırmasının “olması gereken hukuk” bakımından zorunlu olduğu savunuluyor.
Buna karşılık, Anayasa Mahkemesi 10.09.2025 tarihli kararıyla, TMK m.132’nin iptali istemini oy çokluğuyla reddetti ve 300 günlük bekleme süresinin Anayasa’ya aykırı olmadığı sonucuna vardı.
Sonuç olarak, uluslararası insan hakları standartları ile iç hukuk arasındaki gerilim devam ediyor. AİHM’in ihlal kararı ve akademik eleştiriler, ileride kanun koyucunun TMK m.132’yi kısaltması, daraltması ya da tamamen kaldırması yönünde bir değişiklik yapabileceği beklentisini canlı tutuyor. Ancak 14 Aralık 2025 itibarıyla, iddet müddeti ve bekleme süresi hâlâ yürürlükte ve tartışmalar daha çok “ne zaman ve nasıl değişeceği” ekseninde sürüyor.
Uygulamada sık yaşanan pratik durumlar ve dikkat edilmesi gerekenler
Boşanma sonrası hemen evlenmek isteyen kadınların nelere dikkat etmesi gerekir?
Boşanma kararınız kesinleştikten hemen sonra yeniden evlenmek istiyorsanız, ilk bakmanız gereken şey iddet süresi engelinizin olup olmadığıdır. Türk Medeni Kanunu’na göre evlilik sona erdiğinde kadın için 300 günlük bekleme süresi başlar ve bu süre dolmadan evlenme başvurusu yapılamaz; ancak mahkeme kararıyla bekleme süresinin kaldırılması mümkündür.
Pratikte yapılacaklar kısaca şöyle özetlenebilir:
- Önce boşanma kararının kesinleşme şerhli örneğini alın.
- Nüfus kayıtlarınızda boşanmanın işlendiğinden emin olun.
- Evleneceğiniz kişi belli ise, nikah tarihi planlamadan önce iddet süresinin kaldırılması davasını açın.
Hamile değilseniz, bekleme süresinin kaldırılması için aile mahkemesine başvurmanız gerekir. Mahkeme çoğu zaman devlet hastanesinden ya da tam teşekküllü bir sağlık kuruluşundan “hamile değildir” içerikli rapor ister; rapor dosyaya girince de iddet süresinin kaldırılmasına karar verir.
Zamanlama açısından, özellikle yaz aylarında nikah yoğunluğu olduğu için, önce davayı açıp kararın kesinleşmesini beklemek, sonra nikah günü almak daha güvenli olur. Aksi halde, karar gecikirse nikah tarihiniz iptal olabilir.
Farklı şehirde yaşayanlar için yetkili mahkeme seçimi ve zamanlama
İddet süresinin kaldırılması davasında görevli mahkeme aile mahkemesidir; aile mahkemesi yoksa asliye hukuk mahkemesi aile mahkemesi sıfatıyla bakar.
Yetkili mahkeme ise genel olarak kadının yerleşim yeri mahkemesidir. Yani boşanma davasının görüldüğü şehirde açmak zorunda değilsiniz; fiilen yaşadığınız yerdeki aile mahkemesine başvurabilirsiniz.
Farklı şehirlerde yaşayanlar için pratik öneriler:
- Sürekli yaşadığınız şehirde dava açmak, duruşmaya katılmayı ve sağlık raporu sürecini kolaylaştırır.
- Evleneceğiniz kişi başka şehirdeyse, nikahı nerede yapacağınızı önceden netleştirip, o şehrin evlendirme dairesiyle iddet kararının işlenme süresini konuşmak faydalı olur.
- Sık seyahat ediyorsanız, sağlık raporunu alacağınız hastanenin ve mahkemenin bulunduğu şehri aynı seçmek, süreci hızlandırır.
Genelde bu tür çekişmesiz yargı işlerinde dava, tek celsede ve çoğu zaman birkaç hafta içinde sonuçlanır; ancak mahkemenin iş yoğunluğuna göre bu süre uzayabilir.
Avukatla takip etmenin dava süresine ve sonuca etkisi
İddet süresinin kaldırılması davasında avukat tutmak zorunlu değildir; kişi bizzat kendisi de başvurabilir. Yine de uygulamada avukatla takip etmenin bazı avantajları oluyor:
- Usul hatası riskini azaltır: Eksik belge, yanlış mahkeme, hatalı dilekçe gibi nedenlerle dosyanın uzamasının önüne geçer.
- Zamanlama planını netleştirir: Avukat, mahkemenin yoğunluğunu ve yerel uygulamayı bildiği için, nikah tarihiyle dava sürecini daha gerçekçi planlamanıza yardım eder.
- İtiraz ve eksikliklerde hızlı hareket edilir: Mahkeme ek rapor ya da belge isterse, bunların toplanması ve sunulması daha seri olur.
Bununla birlikte, dava çekişmesiz ve nispeten basit bir iş olduğu için, belgeler tam hazırlanmışsa ve kişi süreci dikkatle takip ediyorsa, avukatsız da kısa sürede sonuç almak mümkündür. Önemli olan, boşanma kararının kesinleşme tarihi, nüfus kayıtları ve hamilelik durumuna ilişkin rapor gibi temel noktaları baştan doğru kurgulamaktır.