Bilirkişi Raporu Gecikti Ne Yapabilirim?
Bilirkişi raporu gecikti ne yapabilirim? Dosyanız aylarca beklemesin istiyorsunuz; mahkeme ne yapar, siz ne talep edebilirsiniz, süreler nasıl işler?
Bu yazıda; bilirkişi raporu için yasal süre sınırları (HMK 274, ek süre), mahkemeden muhtıra ve kesin süre talebi, bilirkişinin görevden alınması ve yeni bilirkişi atanması, ilgili kurullara şikayet yolları, rapor geldikten sonra itiraz süresi (HMK 281) gibi pratik adımları sade dille anlatacağız.
Kısa not: Tebliğle başlayan itiraz ve başvuru sürelerini kaçırmamak kritik.
Amacımız, hak kaybı yaşamadan süreci hızlandırmanız için yol haritası sunmak. Şimdi, Bilirkişi raporu gecikti ne yapabilirim? sorusuna adım adım bakalım.
Bilirkişi Raporunun Tanımı
Bilirkişi raporu, mahkemelerde uzmanlık veya teknik bilgi gerektiren bir konuda, hakimin karar vermesini kolaylaştırmak amacıyla, konusunda uzman bir kişi tarafından hazırlanan yazılı görüş belgesidir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre bilirkişi raporu, çoğunlukla bir dava ya da uyuşmazlıkla ilgili olarak gereksinim duyulan teknik detayların açıklığa kavuşturulmasına yardımcı olur. Rapor, bilirkişinin kendi bilgi, deneyimi ve incelediği belgeler ışığında hazırladığı detaylı bir değerlendirmeyi içerir. Özellikle teknik veya uzmanlık isteyen konularda hâkimin doğru karar verebilmesi için bu belge büyük bir önem taşır.
Bilirkişinin Yasal Tanımı ve Görevi
Bilirkişinin yasal tanımı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) ve Bilirkişilik Kanunu’nda açıkça belirtilmiştir. Kanunlara göre bilirkişi, çözümü özel ve teknik bilgi gerektiren hallerde, mahkeme tarafından oy ve görüşüne başvurulan, tarafsız ve bağımsız üçüncü kişidir. Bilirkişinin en temel görevi, kendisine sorulan sorular çerçevesinde, uzmanlık alanındaki teknik bilgiyi hakime sunmaktır. Bilirkişinin raporunda, ilgili mevzuata ve mesleki etik kurallara uygun hareket etme yükümlülüğü bulunur. Bilirkişi görevini, mahkemenin sevk ve idaresi altında yerine getirir ve görevini kabul ettikten sonra, mahkemenin belirlediği sürede raporunu sunmak zorundadır.
Bilirkişi Raporunun Hukuki Niteliği
Bilirkişi raporunun hukuki niteliği, Türk hukukunda önemli bir konudur. Bilirkişi raporu, hukuken bir “takdiri delil” olarak kabul edilir. Yani hâkimin kararını doğrudan bağlayan bir belge değildir. Ancak bilirkişi raporu, dosyadaki tüm delillerle birlikte değerlendirilir ve hâkim, bu raporu dikkate alıp almamakta serbesttir. Raporun içeriği, somut olaya uygun, detaylı ve gerekçeli olmalıdır. Ayrıca bilirkişi raporunda hukuki değerlendirme yapılamaz; sadece teknik ve uzmanlık gerektiren konularda açıklama yapılabilir. Rapor, mahkeme ve taraflarca denetlenebilir ve gerektiğinde bilirkişiden ek rapor da istenebilir.
Bilirkişi Raporunun Yargılamadaki Önemi
Bilirkişi raporunun yargılamadaki önemi büyüktür. Çünkü birçok dava, özellikle de karmaşık teknik soruların veya uzmanlık gereken konuların bulunduğu davalar, hâkimin kendi bilgisiyle çözebileceği sınırları aşar. Bu nedenle bilirkişi desteğiyle olay aydınlanır ve doğru sonuca ulaşılır. Bilirkişi raporu çoğu zaman mahkemenin kararında büyük bir etkiye sahiptir. Hâkim, kendi uzmanlık alanı dışında kalan teknik konularda doğru ve güvenilir bilgiye ulaşmak adına bilirkişi raporundan faydalanır. Ancak burada önemli olan, bilirkişi raporunun tek başına hükme esas alınabilecek nitelikte değil, diğer delillerle birlikte değerlendirilmesidir. Yargıtay ve diğer yüksek mahkemeler de bu yönde pek çok karar vermiştir. Sonuç olarak, bilirkişi raporu bir dava dosyasının en kritik belgelerinden biridir ve yargılamada adaletin sağlanması için vazgeçilmezdir.
Bilirkişi Raporu Hazırlanma Süreci
Bilirkişinin Görevlendirilmesi
Bilirkişinin görevlendirilmesi, mahkeme tarafından verilen bir kararla başlar. Mahkemeler, teknik veya özel bilgi gerektiren konularda bilirkişi atanmasına ihtiyaç duyabilirler. Bilirkişinin seçimi, mahkemede bulunan bilirkişi listesi veya ilgili uzmanlık alanındaki kişilerin arasından yapılır. Tarafların bilirkişi seçimine itiraz hakkı vardır. Genellikle hâkim, davanın konusuna en uygun uzmanı ya da uzmanları belirleyip dosyayı bu kişiye verir.
Bilirkişi olarak atanan kişi, davayla ilgili herhangi bir tarafla bağlantısı olmadığını ve nesnel kaldığını beyan etmek zorundadır. Ayrıca, bilirkişilik yapmasına engel bir durumu varsa bunu mahkemeye bildirmelidir. Bu süreçte, bazen birden fazla bilirkişi de görevlendirilebilir (örneğin heyet halinde). Özellikle karmaşık ve teknik davalarda bilirkişi heyeti kurulması oldukça yaygındır.
Bilirkişiye Verilen Süre ve Uzatılması
Bilirkişiye rapor hazırlaması için mahkeme tarafından genellikle iki haftalık bir süre verilir. Bu süre, karar veya dosyanın bilirkişiye tesliminden itibaren başlar. Ancak bazı durumlarda, işin karmaşıklığı ve bilirkişinin özel durumu dikkate alınarak süre daha uzun veya kısa olarak belirlenebilir. Bilirkişi, verilen sürede raporunu hazırlayıp mahkemeye sunmak zorundadır.
Eğer bilirkişi, raporu süresi içinde tamamlayamayacaksa, süre dolmadan gerekçesini belirterek ek süre talebinde bulunmalıdır. Mahkeme, bilirkişinin gerekçesini uygun bulursa ek süre verebilir. Ancak mazeretsiz gecikmeler ya da raporun zamanında teslim edilmemesi, bilirkişinin sorumluluğunu doğurur ve bazen disiplin işlemlerine sebep olabilir.
Bilirkişi Raporunun Teslimi
Bilirkişi raporunun mahkemeye teslim edilmesi, hukuki sürecin en önemli adımlarından biridir. Raporun düzgün ve zamanında teslim edilmesi, davanın daha hızlı ilerlemesini sağlar. Bilirkişi, hazırladığı raporu imzalar ve mahkemeye resmi yollarla sunar. Raporun eksiksiz ve anlaşılır olması beklenir.
Rapor teslim edildikten sonra, mahkeme tarafından taraflara tebliğ edilir ve taraflara cevap verme hakkı tanınır. Böylece taraflar raporla ilgili itirazlarını veya ek sorularını iletebilirler. Eksik veya yetersiz görülen raporlar için mahkeme, ek rapor isteyebilir veya yeni bir bilirkişi atayabilir.
Fiziksel ve Elektronik Sunum
Bilirkişi raporunun sunulması, artık hem fiziksel (klasik dosya teslimi) hem de elektronik ortamda yapılabilmektedir. Özellikle UYAP (Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi) sayesinde bilirkişiler raporlarını elektronik olarak da mahkemeye gönderebilirler. Bu yöntem, hem zaman kazandırır hem de evrakların kaybolmasını engeller.
Fiziksel sunumda, rapor yazılı olarak hazırlanıp ıslak imzalı şekilde mahkeme kalemine teslim edilir. Elektronik sunumda ise rapor, UYAP sistemi aracılığıyla yüklenir. Elektronik ortamda sunulan raporların geçerliliği, elle teslim edilen raporlarla tamamen aynıdır. Böylece bilirkişi, zamandan ve evrak işlerinden tasarruf etmiş olur. Özellikle son yıllarda birçok mahkeme elektronik sunumu tercih etmektedir.
Bilirkişi Raporunun Geç Teslim Edilmesi Durumu
Teslim Süresi: HMK ve İlgili Mevzuat
Bilirkişi raporunun gecikmesi sorunu, adli süreçlerde sıkça karşılaşılan bir durumdur. Bilirkişi raporunun teslim süresi, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (HMK) açıkça belirlenmiştir. Mahkeme, bilirkişiye dosyanın verilmesinden itibaren genellikle iki ay süre tanır. Bu süre, istisnai halde en fazla bir ay daha uzatılabilir. Teslim süresi; dosya karmaşıklığı, bilirkişinin iş yoğunluğu ya da sürecin uzamasına neden olabilecek başka faktörlere göre değiştirilemez, mahkeme kararı olmadan uzatılamaz.
HMK m. 274 ve m. 280'deki Düzenlemeler
HMK m. 274 açıkça "bilirkişi raporu, görevlendirme tarihinden itibaren iki ay içinde mahkemeye teslim edilir" der ve çok istisnai durumlarda bir ay daha ek süre verilebileceğini belirtir. HMK m. 280 ise, bilirkişinin görevini gereği gibi yerine getirmemesi ya da raporunu geç teslim etmesi durumunda uygulanacak yaptırımları açıklamaktadır. Bilirkişi süreyi geçirmişse, mahkeme gerekirse bilirkişiyi görevden alabilir ve yeni bir bilirkişi atayabilir. Ayrıca, raporun geç teslimi bilirkişinin ücretinin indirilmesi veya ödenmemesiyle sonuçlanabilir.
Bilirkişinin Kanuni Sorumluluğu
Bilirkişinin raporunu yasal sürede teslim etmesi yasal bir zorunluluktur. Bilirkişinin kanuni sorumluluğu, yalnızca süreyle ilgili değildir; raporun doğru, tarafsız ve eksiksiz hazırlanmasını da kapsar. Geç teslim, haklı bir gerekçe olmadan gerçekleşirse, bilirkişiye disiplin işlemi uygulanabilir. Ayrıca, kasıt veya ağır ihmal varsa, tarafların uğradığı zararlar bilirkişiden tazmin edilebilir. Bu, hem maddi hem de manevi hak kaybı yaşanması durumunda geçerlidir.
Bilirkişi Raporunun Geç Gelmesinin Yargılamaya Etkisi
Bilirkişi raporunun geç gelmesi, davanın sonuçlanmasını doğrudan etkiler. Çünkü mahkeme, kararını vermeden önce bilirkişi görüşünü dikkate almak zorundadır. Raporun gecikmesi, yargılamanın gereksiz yere uzamasına, duruşma günlerinin ertelenmesine ve adaletin gecikmesine yol açar. Bu tür gecikmeler, tarafların adil yargılanma hakkını zedeleyebilir. Ayrıca, önemli delillerin zamanla kaybolması veya unutulması riski de oluşur.
Raporun Geç Tesliminin Taraflara Olan Sonuçları
Raporun geç teslim edilmesi, hem davacı hem de davalı açısından olumsuz sonuçlar doğurur. Taraflar, haklarını zamanında kullanamaz ve mahkemeden bekledikleri çözümü daha geç alırlar. Özellikle ekonomik bir menfaat veya acil çözülmesi gereken bir durum varsa, taraflar daha fazla zarar görebilir. Ayrıca, raporun gecikmesi davanın uzamasına sebep olacağından ek masraflar, ek avukatlık ücretleri ve benzeri maddi yükler ortaya çıkabilir.
Kısacası, bilirkişi raporunun zamanında teslim edilmemesi hem sürecin gecikmesine hem de tarafların hak kaybına neden olabilir. Bu nedenle, rapor süresine uyulmasına büyük önem verilmektedir.
Bilirkişi Raporu Gecikirse Ne Yapılır?
Mahkemeye Dilekçe ile Başvuru
Bilirkişi raporu geciktiğinde en sık başvurulan yöntem, mahkemeye dilekçe ile başvurmaktır. Taraflardan biri veya avukatı, raporun beklenen sürede teslim edilmediğini belirten ve gereğinin yapılmasını talep eden bir dilekçeyi mahkemeye sunabilir. Bu dilekçede, özellikle raporun gecikmesinin dosya üzerindeki geciktirici etkisinin vurgulanması önemlidir. Mahkeme genellikle durumu dikkate alır ve bilirkişiye yeni bir süre verebilir veya başka işlemler başlatabilir.
Dosya Durumunun ve Raporun Akıbetinin Sorulması
Bilirkişi raporu henüz gelmediyse, dosyanın durumu hakkında mahkeme kaleminden veya E-Devlet üzerinden bilgi alınabilir. Dosyanın güncel durumu ve raporun ne aşamada olduğu öğrenilerek, gerekirse mahkemeye müzekkere yazılması veya sözlü olarak bilgi talep edilmesi mümkündür. Ayrıca UYAP sistemi üzerinden elektronik takiple de raporun akıbeti takip edilebilir.
Bilirkişinin Görevden Alınması Talebi
Rapor uzunca bir süre gecikirse ve haklı bir gerekçe yoksa, bilirkişinin görevden alınması talep edilebilir. Taraflar veya avukatları, mahkemeye başvurarak bilirkişinin süresi içinde işini yapmadığını ve bu yüzden değiştirilmesini isteyebilirler. Mahkeme, gerekçeyi yerinde bulursa o bilirkişiyi dosyadan alabilir ve yeni bir bilirkişi atayabilir.
Yerine Yeni Bilirkişi Atanması
Eğer mevcut bilirkişi görevini süresinde yerine getirmemiş ve mahkeme de gerekli görmüşse, yeni bir bilirkişi atanabilir. Mahkeme, eski bilirkişiyi dosyadan alıp yerine alanında uzman yeni bir bilirkişi görevlendirir. Böylece dosyanın ilerlemesi sağlanır ve yargılamada gereksiz gecikmelerin önüne geçilmiş olur.
Disiplin ve Hukuki Sorumluluklar
Bilirkişiler sadece rapor hazırlamakla değil, aynı zamanda verilen süreye uymakla da yükümlüdür. Gecikme hakkındaki yasalarda belirlenen süre aşıldığında, disiplin soruşturması açılabilir. Ayrıca, görevini kötüye kullanan veya açıklama yapmadan geciken bilirkişiye çeşitli idari veya cezai yaptırımlar uygulanabilir. Bu durum ileride bilirkişinin bir daha görevlendirilmemesine de yol açabilir.
Tazminat Hakkı ve Bilirkişiden Doğan Zararlar
Bilirkişi raporu gecikmesi nedeniyle taraflardan birinin zarar görmesi halinde, zarar gören taraf bilirkişiden tazminat talep edebilir. Özellikle maddi kayıplar veya gecikmeden doğan zararlar, ilgili hukuk yollarıyla bilirkişiden istenebilir. Ancak bunun için zararın doğrudan gecikmeden kaynaklandığının ispatlanması gerekir.
Tazyik Hapsi ve Diğer Yaptırımlar
Bazı durumlarda, bilirkişi hukuka aykırı olarak raporunu bilinçli şekilde geciktirirse veya süresi dolmasına rağmen raporu vermezse, tazyik hapsi gibi daha ağır yaptırımlar gündeme gelebilir. Hakim gerekli görürse, bilirkişi hakkında bu tür tedbirleri uygulayabilir. Ayrıca ücretin iadesi ya da bilirkişinin siciline olumsuz kayıt düşülmesi gibi farklı yaptırımlar da söz konusu olabilir.
Muhtıra veya İhtaratlı Müzekkere Talebi
Rapor gecikince mahkemeden, bilirkişiye muhtıra ya da ihtaratlı müzekkere gönderilmesi de talep edilebilir. Yani mahkeme, bilirkişiye resmi uyarı gönderir ve raporu geciktirmesi halinde cezai sonuçlarla karşılaşacağı hatırlatılır. Bu yöntem bazen bilirkişinin işi hızlandırmasına da yardımcı olur.
Yasal Başvuru Yolları ve Şikayet Mercileri
Bilirkişiyle ilgili tüm bu sorunlara rağmen çözüm bulunamamışsa, daha üst yasal başvuru yollarına gidilebilir. Bilirkişinin bağlı olduğu adli yargı çevresindeki komisyona ya da Cumhuriyet Savcılığı'na şikayet edilebilir. Ayrıca HSK ve Adalet Bakanlığı gibi kurumlara da başvuru yapılabilir. Bu başvurular sayesinde disiplin soruşturması açılması ve gereğinin yapılması sağlanabilir.
Yukarıdaki yollar sayesinde, bilirkişi raporunun gecikmesinin yargılamayı olumsuz etkilemesinin önüne geçilmesi hedeflenir. Her adımda sürecin dikkatle takip edilmesi ve gerekirse hak arama yollarının ısrarla kullanılması, adil yargılanma hakkını korur.
Adil Yargılanma Hakkının İhlali
Adil yargılanma hakkı, tarafların makul sürede ve hakkaniyete uygun şekilde yargılanmasını güvence altına alır. Bilirkişi raporunun geç hazırlanması ise, davanın gereksiz yere uzamasına neden olur. Özellikle bilirkişi raporu olmadan karar verilemeyen teknik davalarda, bu gecikme kişinin hak arama özgürlüğünü ve yargı sürecinin etkinliğini ciddi şekilde zedeler. Anayasa Mahkemesi'nin verdiği bazı kararlarda, bilirkişi raporunun geç veya hiç tebliğ edilmemesi nedeniyle kişilerin mahkemede gerçek anlamda kendilerini savunma imkanının ellerinden alınması, adil yargılanma hakkının ihlali sayılmıştır. Hakim için bilirkişi raporu bağlayıcı olmasa da, raporun gecikmesi tarafların görüş belirtme ve itiraz haklarını kullanmalarını zorlaştırır. Bu nedenle bilirkişi raporunun belirlenen yasal sürede sunulmaması, doğrudan adil yargılanma ilkelerini zedeler.
Mahkemeye Erişim Hakkı
Mahkemeye erişim hakkı, kişilerin bir uyuşmazlık hakkında adil şekilde ve makul sürede karar verilmesini talep etmesidir. Bilirkişi raporunun geç hazırlanması, mahkemeye erişim hakkını dolaylı olarak kısıtlar. Çünkü tarafların iddia ve savunmalarını oluşturabilmeleri, çoğu zaman bilirkişi raporunun incelemesine ve sonuçlarına bağlıdır. Özellikle ıslah hakkı gibi davanın gidişatını değiştiren işlemler, raporun geç veya hiç gelmemesi yüzünden kullanılamaz hale gelebilir. Anayasa Mahkemesi birçok kararında, bilirkişi raporu gecikmelerinin mahkemeye erişim hakkının ihlali sonucunu doğurabileceğini vurgulamıştır. Bu tip gecikmeler sonucunda, hak kaybının önlenmesi için dava veya itiraz hakkı pratikte kullanılamayabilir.
Zaman Aşımı ve Hak Kaybı
Zaman aşımı ve hak kaybı tehlikesi, bilirkişi raporunun geç sunulmasında ciddi bir hukuki sorundur. Özellikle tazminat, iş kazası, trafik kazası gibi zamanaşımına tabi davalarda, bilirkişi raporunun gecikmesi tarafın dava açma veya hakkını ileri sürme süresini kaçırmasına neden olabilir. Örneğin, raporun verilmesinden hemen sonra bir zarar kalemi ya da teknik husus ortaya çıkabilir ancak rapor geciktiği için zamanaşımı süresi çoktan dolmuş olur. Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay'ın çeşitli kararlarında, bu tür gecikmeler nedeniyle kişisel haklarda telafisi güç kayıpların doğabileceği belirtilmiştir. Ayrıca, bilirkişi raporuna yapılan itirazlarda da sürelere dikkat edilmemesi, örneğin iki haftalık itiraz süresinin kaçırılması, hak kaybına yol açar ve mahkemeler bu durumlarda tarafların hukuki dinlenilme haklarının ihlal edildiği sonucuna varabilmektedir.
Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay Kararları
Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay’ın birçok kararında, bilirkişi raporunun geç hazırlanmasının hak ve adil yargılanma üzerindeki olumsuz etkileri açıkça ifade edilmiştir. Özellikle AYM, "Hükme esas alınan bilirkişi raporunun tebliğ edilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlali" kararında; taraflara raporun bildirilmemesinin ciddi bir usul eksikliği ve hak ihlali olduğuna vurgu yapmıştır. Yine AYM ve Yargıtay kararlarında, bilirkişi raporunun geç alınması veya hiç sunulamaması yüzünden mahkemeye erişim hakkının zedelendiği ve süreçlerin makul sürede tamamlanamadığı emsal olarak gösterilmiştir. Sonuç itibariyle, yüksek mahkemeler bilirkişi raporunun zamanında ve şeffaf şekilde sunulmasını, adil yargılanmanın temel unsurlarından biri olarak kabul etmektedir. Bu ilke hem hukuki güvenliği hem de hak kayıplarının önlenmesini amaçlar.
Bilirkişi Raporu Sonrası Süreç
Raporun Taraflara Tebliği
Raporun taraflara tebliği, hukuki süreçte önemli bir aşamadır. Bilirkişi raporu mahkemeye sunulduktan sonra, mahkeme bu raporu davanın taraflarına tebliğ eder. Bu işlem genellikle tebligat kanunu hükümlerine göre yapılır. Tebliğin amacı, tarafların raporu incelemesini ve varsa itirazlarını sunabilmesini sağlamaktır. Taraflara yapılan tebligatla birlikte, raporun bir örneği de iletilir. Ayrıca günümüzde birçok mahkemede UYAP üzerinden raporların elektronik ortamda taraflara iletildiği de görülmektedir. Bilirkişi raporunun taraflara tebliğ edilmemesi, rapora itiraz hakkının kullanılmasını engeller ve usul hatası doğurabilir.
Bilirkişi Raporuna İtiraz Hakkı ve Süresi
Bilirkişi raporuna itiraz hakkı, sürecin adil devam etmesi açısından çok önemlidir. Taraflar, kendilerine tebliğ edilen bilirkişi raporuna karşı belirli bir süre içinde itiraz edebilirler. Bu süre genellikle tebliğden itibaren iki hafta olarak uygulanır, ancak mahkeme bu süreyi kısaltıp uzatabilir. İtiraz dilekçeleri, raporda hatalı, eksik veya taraflı değerlendirmelerin olduğunu düşündüğünüzde kullanılır. İtiraz dilekçesinde, hangi konuların doğru olmadığını, neden katılmadığınızı açıkça belirtmek gerekir. Mahkeme, yapılan itirazı dikkate alabilir ve ek rapor alınmasına veya yeni bir bilirkişi atanmasına karar verebilir.
Ek Rapor veya Yeni Bilirkişi Talebi
Ek rapor veya yeni bilirkişi talebi, bilirkişi raporunun yetersiz, eksik veya anlaşılmaz bulunduğu durumlarda gündeme gelir. Taraflardan herhangi biri ya da mahkeme re’sen, mevcut rapordaki eksikliklerin tamamlanmasını isteyebilir. Eğer mevcut bilirkişilerden ek açıklama gerektiren noktalar varsa, mahkeme aynı heyetten ek rapor isteyebilir. Ancak raporun tamamen hatalı ya da taraflı olduğu düşünülüyorsa, bu durumda yeni bir bilirkişi ya da heyet atanması talep edilebilir. Ek rapor ve yeni bilirkişi talepleri, sürecin uzamamasına özen gösterilerek ve hak kaybına yol açmayacak şekilde ele alınır. Bu aşamalar, mahkeme kararının daha sağlam bir temele oturmasına yardımcı olur.
Bilirkişi Raporunda Hatalar ve Eksiklikler
Bilirkişi raporunda hatalar ve eksiklikler, davanın sağlıklı ve adil bir şekilde ilerlemesini engeller. Özellikle raporun usule veya esasa aykırı hazırlanması, bilimsel ya da teknik hataların bulunması sık karşılaşılan sorunlardandır. Raporun dayanağı olmayan bilgiler içermesi, hesaplama hataları, yanlış veriler ve eksik incelemeler mahkemeler tarafından sıklıkla tespit edilen eksikliklerdir. HMK m. 279 uyarınca raporun denetime elverişli, bilimsel verilere dayalı ve gerekçeli olması gerekir. Eksik bir rapor, davanın aydınlanmasını engelleyebilir ve taraflara ek rapor isteme ya da yeni bilirkişi atanmasını talep etme hakkı tanır.
Örneğin; fazla mesai ücretinin yanlış hesaplanması, zararın eksik tespiti veya olayın yanlış değerlendirilmesi, en çok karşılaşılan maddi hatalardır. Mahkemeler, bu gibi durumlarda genellikle ek rapor talep eder veya yeni bir bilirkişi görevlendirir. Dolayısıyla, bilirkişi raporunun eksiksiz, anlaşılır ve gerekçeli olması hem tarafların hukuki yararı için, hem de adaletin tecellisi için çok önemlidir.
Raporun Geç Tebliğ Edilmesi
Raporun geç tebliğ edilmesi, yargılamada ciddi sıkıntılara yol açan önemli bir sorundur. Bilirkişi raporu mahkemeye sunulduktan sonra, HMK'nın öngördüğü şekilde taraflara bildirilmek zorundadır. Raporun taraflara geç ulaşması, hem dava sürecinin uzamasına hem de tarafların rapora itiraz hakkı veya savunma hakkını sağlıklı bir şekilde kullanamamasına neden olur. Bu durum, davanın gereksiz yere uzamasının yanı sıra adil yargılanma hakkının ihlaline de sebebiyet verebilir.
Yargıtay kararlarında ve Anayasa Mahkemesi içtihatlarında, raporun taraflara zamanında tebliğ edilmemesi halinde verilen kararların bozulabildiği ve bu sebeple tarafların hak kaybına uğrayabileceği belirtilmektedir. Tebliğ edilmeyen ya da geç tebliğ edilen bir rapora dayalı verilen kararlar, hukuki dinlenilme hakkını ihlal eder.
Uygulama ve İçtihatlardan Örnekler
Uygulamada ve içtihatlarda, bilirkişi raporunda hata veya eksiklik olması halinde mahkemelerin farklı yollar izlediği birçok örnek vardır. Yargıtay, eksik veya çelişkili raporlar konusunda mahkemelerin ya yeni ek rapor almasını ya da gerektiğinde yeni bilirkişi görevlendirmesini şart koşar. Örneğin; Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 2015/2713 sayılı kararında, bilirkişi raporunun davalıya geç tebliğ edilmesi nedeniyle tarafın savunma hakkının kısıtlandığı ve kararın bu nedenle bozulması gerektiği belirtilmiştir.
Bir başka içtihat örneği ise, taraflara raporun hiç tebliğ edilmemesi halinde verilen kararların, “hukuki dinlenilme hakkı”nın zedelendiği, adil yargılanma hakkı ihlali teşkil ettiği yönündedir. Ayrıca, bazı kararlar raporlar arasındaki çelişki olduğunda mutlaka yeni bir bilirkişi heyeti kurulması gerektiğini vurgular.
Kısaca özetlemek gerekirse, bilirkişi raporlarında hata ve gecikmelerin olmaması, hem uygulamada hem de yüksek yargı kararlarında hassasiyetle aranan bir unsurdur. Taraflar, hatalı veya eksik raporlara karşı itiraz edebilir; mahkemeler ise bu itirazları değerlendirirken gerekirse yeniden bilirkişi atayabilir. Adaletin sağlanabilmesi için bilirkişi raporlarının zamanında, eksiksiz ve doğru hazırlanması büyük önem taşır.