Saklama Sözleşmesi
- Saklama sözleşmesinin genel tanımı
- Türk Borçlar Kanunu’nda yeri ve ilgili maddeler
- Saklama sözleşmesinin diğer sözleşmelerden farkı
- Saklama Sözleşmesinin Tarafları
- Saklama Sözleşmesinin Unsurları
- Saklama Sözleşmesinin Türleri
- Saklama Sözleşmesinin Özellikleri
- Tarafların Hak ve Yükümlülükleri
- Misli Eşyaların Saklanması
- Ardiyeciye bırakma
- Konaklama yeri, garaj ve otopark sözleşmeleri
- Umumi mağaza ve depo sözleşmesi
- Makbuz senetleri ve haklar
- Saklama Sözleşmesinde Sorumluluk
- Süreli ve süresiz sona erme halleri
- Tek taraflı fesih
- Geri verme zamanı ve şekli
- Hapis hakkı ve uygulama koşulları
- Saklama Sözleşmesinin Uygulama Alanları
- Saklama Sözleşmesinde Dava ve Hukuki Koruma
- Saklama Sözleşmesine İlişkin Sık Sorulan Sorular
- Saklama sözleşmesinin genel tanımı
- Türk Borçlar Kanunu’nda yeri ve ilgili maddeler
- Saklama sözleşmesinin diğer sözleşmelerden farkı
Saklama sözleşmesi, bir kişinin (saklayan) başkasına (saklatan) ait bir eşyayı güvenli bir şekilde saklamak üzere üstlendiği anlaşmadır. Bu tür bir sözleşme, genellikle taşınır malların korunmasını hedefler ve Türk Borçlar Kanunu'nda detaylı bir şekilde düzenlenmiştir[^1^][^2^].
Saklatanın eşyası, saklayana teslim edilir ve saklayan bu eşyayı kullanmamak ve sadece saklamakla yükümlüdür. İvazsız yani karşılıksız olabilir ancak taraflar arasında ücretli saklama da kararlaştırılabilir. Saklatan istediği zaman eşyasını geri alabilir. Böylelikle taşınır malların korunması, mülkiyetin sahiple kalması ve güvenli bir şekilde geri verilmesi sağlanır[^1^][^3^].
Sözleşme, saklama şekli ve süresi gibi detaylar içererek her iki tarafın hak ve sorumluluklarını belirtir. Özellikle taşınır mallar üzerinde odaklanan bu sözleşme türü, gayrimenkul gibi malların saklanmasını içermez[^2^].
[^1]: Tekcan Hukuk Bürosu, "Saklama Sözleşmesi". [^2]: Ahmet Ekin Hukuk Bürosu, "Saklama Sözleşmesi Nedir?". [^3]: Av. Mehmet Akif Çelebi, "Saklama Sözleşmeleri: Hukuki Düzenlemeler ve Yükümlülükler".
Saklama sözleşmesinin genel tanımı
Saklama sözleşmesi, en basit haliyle bir kişinin (saklayan), başkasına ait olan bir taşınırı, güvenli bir şekilde saklama ve koruma borcunu üstlenmesidir. Yani saklama sözleşmesinde esas amaç, saklatanın kendisine bıraktığı ve üzerinde mülkiyet hakkı olan eşyanın, bir süre için başkası tarafından muhafaza edilmesidir. Bu sözleşme taşınır mallar için düzenlenmiştir. Saklayan, eşyayı sadece saklamakla ve gerektiğinde iade etmekle yükümlüdür.
Saklama sözleşmesi aynı zamanda rızai yani tarafların karşılıklı irade beyanı ile kurulan bir sözleşmedir; yazılı şekilde yapılması zorunlu değildir. Taraflar arasında açık veya zımni bir anlaşma ile de doğabilir. Bu sözleşmeler günlük hayatta emanet bırakma, vale uygulamaları ya da otel kasası gibi birçok yerde karşımıza çıkar.
Türk Borçlar Kanunu’nda yeri ve ilgili maddeler
Saklama sözleşmesi, Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) 561-580. maddeleri arasında düzenlenmiştir. TBK Madde 561'e göre, saklama sözleşmesi şu şekilde tanımlanır:
Saklama sözleşmesi, saklayanın, saklatanın kendisine bıraktığı bir taşınırı güvenli bir yerde koruma altına almayı üstlendiği sözleşmedir.
TBK’da saklama sözleşmesinin hem tarafları, hem de tarafların borç ve sorumlulukları çok açık şekilde belirtir. Özellikle 561 ve devamı maddelerde “saklayanın borçları”, “saklatanın borçları”, “geri verme”, “ücret ve masraflar”, “hasarın tazmini”, “hapis hakkı” gibi önemli ayrıntılar alt başlıklarda düzenlenmiştir. Yani hukuki dayanağını açık bir biçimde TBK’nın ilgili maddelerinden almaktadır.
Saklama sözleşmesinin diğer sözleşmelerden farkı
Saklama sözleşmesinin en temel özelliği, amacının sadece saklama olmasıdır. Saklayanın, kendisine bırakılan eşyayı kullanma hakkı yoktur; yalnızca korumak ve gerektiğinde aynen teslim etmek zorundadır. Eğer saklayan, malı izinsiz kullanırsa borçlar hukuku kapsamında hem bedel ödemek zorunda kalır hem de oluşan zarardan sorumlu olur.
Saklama sözleşmesi, örneğin ödünç veya kiralama sözleşmelerinden bu yönüyle ayrılır. Kirada eşyayı kullanma hakkı da devredilirken, saklamada kullanma hakkı verilmez. Aynı şekilde, satış ya da hizmet sözleşmelerinde malın el değiştirmesi veya bir iş yapma unsuru varken, saklama sözleşmesinde yalnızca koruma ve teslim borcu vardır.
Ayrıca saklama sözleşmesi, sürekli sözleşmeler arasında yer alır; çünkü mal bir süre saklayanda kalır ve karşılıklı borç ilişkisi devamlılık gösterir. Örneğin ariyet (kullanım ödüncü) ile benzer gibi görünse de saklayanda kullanma yetkisi hiçbir şekilde yoktur. Ana çizgisiyle saklama sözleşmesinin farkı; “kullanmak için değil, korumak için” yapılmış olmasıdır.
Saklama Sözleşmesinin Tarafları
Saklayan
Saklama sözleşmesinde saklayan, kendisine bırakılan eşyayı koruma ve geri verme borcu altına giren taraftır. Saklayan kişi, malı sadece saklamakla yükümlüdür. Malı kullanamaz, üçüncü kişiye devredemez ve malın zarar görmemesi için gerekli özeni göstermek zorundadır. Saklayan taraf hem gerçek kişi hem de tüzel kişi olabilir. Oteller, emanetçiler, depo işletmeleri gibi kuruluşlar sıklıkla saklayan sıfatıyla hareket ederler. Saklayan, sözleşmeye uygun olarak hareket etmez veya eşyanın zarar görmesine sebep olursa, sorumlu tutulur ve zarar tazmini gerekebilir.
Saklatan
Saklama sözleşmesinde saklatan, eşyasını saklaması için saklayana teslim eden taraftır. Saklatan da hem gerçek kişi hem de tüzel kişi olabilir. Saklatanın temel borcu, eşyayı saklayana teslim etmek ve sözleşmenin şartlarına uymaktır. Saklatan, malı teslim ettikten sonra eğer sözleşmede aksi bir hüküm yoksa, istediği zaman malını geri alabilir. Saklatanın malı teslim ederken eksik ya da kusurlu bilgi vermemesi, malı saklamaya uygun halde teslim etmesi gerekir. Ayrıca, saklatan çoğu zaman sözleşmeye bağlı olarak saklayana belirli masrafları veya ücretleri ödemekle de yükümlüdür.
Tarafların ehliyeti ve temsil
Saklama sözleşmesinde taraflar, yani saklayan ve saklatan, hukuki ehliyete sahip olmalıdır. Tarafların çıkaracağı borç ve alacakların geçerli olabilmesi için ayırt etme gücüne sahip, kısıtlı olmayan ve reşit kimseler olmaları gerekir. Aksi takdirde yapılan sözleşme geçersiz olabilir ya da sınırlandırılabilir. Temsil açısından ise, tüzel kişiler veya reşit olmayanlar bu sözleşmeyi yasal temsilcileri aracılığıyla yapabilir. Mesela bir şirket, malını başka bir yerde saklatmak isterse, bu işlem şirketi temsil eden yönetici ya da yetkili tarafından yapılır. Temsilci, saklama sözleşmesinden doğan tüm hak ve yükümlülüklere sahip olur. Taraflardan birinin ehil olmaması durumunda, sözleşmenin iptali söz konusu olabilir. Şüphe halinde tarafların ehliyeti ve temsil yetkisi mutlaka kontrol edilmelidir.
Saklama Sözleşmesinin Unsurları
Taşınır mal unsuru
Taşınır mal unsuru, saklama sözleşmesinin kurulabilmesi için temel şartlardan biridir. Saklama sözleşmesi, sadece taşınır mallar yani fiziksel olarak bir yerden başka bir yere taşınabilen nesneler için yapılabilir. Örneğin, bir bavul, takı, bisiklet veya kitap bir saklayana teslim edilip saklatılabilir. Fakat arsa, bina veya bir taşınmaz için saklama sözleşmesi yapılmaz. Bu ayrım oldukça önemlidir çünkü Türk Borçlar Kanunu'nda saklama sözleşmesi sadece taşınır şeyler için düzenlenmiştir. Bir eşyanın taşınır olup olmadığı, sözleşmenin geçerliliği açısından her zaman dikkate alınmalıdır.
Güvenli saklama unsuru
Güvenli saklama unsuru, saklayanın en önemli yükümlülüğüdür. Saklayan, kendisine bırakılan malı başkasının değil, saklatanın menfaati için özenle saklamak zorundadır. Buradaki amaç, malın başına bir zarar gelmemesi, kaybolmaması veya hasar görmemesidir. Saklama işlemi sırasında saklayan, eşyayı kendi malı gibi değil, saklatanın malı olarak düşünmeli ve gerekli özeni göstermelidir. Aynı zamanda saklama sırasında doğacak masraflar, sözleşmede farklı bir hüküm yoksa genellikle saklatana aittir.
Geri verme unsuru
Geri verme unsuru, saklama sözleşmesinin tamamlanmasını sağlayan şarttır. Saklayan, kendisine teslim edilen taşınır malı saklama süresi bitince veya istenildiğinde saklatana ya da onun talimat vereceği kişiye iade etmekle yükümlüdür. Geri verme sırasında, eşyanın saklandığı durumuyla aynı şekilde, sağlam olarak teslim edilmesi gerekir. Eğer mal bozulmuş, kaybolmuş veya hasar görmüşse, saklayan bu zararı tazmin etmek zorunda kalabilir. Geri verme hakkı, saklatanın sözleşmeye güvenini sağlar.
Taraflar arası anlaşma
Taraflar arası anlaşma, saklama sözleşmesinin oluşması için şart olan irade birleşimidir. Yani saklatan ile saklayan, bir malın belirli bir süre saklanması ve sonunda geri verilmesi konusunda anlaşmaya varmalıdır. Aslında saklama sözleşmesi, yazılı bir şekle bağlı değildir; sözlü olarak hatta zımni (davranışla) şekilde de yapılabilir. Ancak anlaşmanın konusu, saklanacak mal, saklama süresi ve varsa ücret ya da masraflar net olarak ortaya konulmalıdır. Bu irade beyanı olmadan saklama sözleşmesi kurulmuş olmaz. Taraflar arasında karşılıklı güven ve açık iletişim bu aşamada önem taşır.
Saklama Sözleşmesinin Türleri
Genel saklama sözleşmesi
Genel saklama sözleşmesi, saklatan kişinin taşınır bir malını, güvenli ve özenli bir şekilde korumak üzere saklayan kişiye teslim etmesiyle oluşur. Bu sözleşme türünde iki taraf arasında belirli bir ticari faaliyet şartı yoktur. Yani sadece kişisel ilişkilerde, aile, komşuluk, arkadaşlık gibi durumlarda da sıkça karşılaşılır. Örneğin, bir arkadaşınız tatildeyken anahtarını size bırakırsa bu da bir genel saklama sözleşmesi örneği olabilir.
Genel saklama sözleşmelerinde, saklayan taraf, kendisine emanet edilen malı olduğu gibi koruma ve sözleşmede belirlenen sürede veya istenildiğinde iade etme yükümlülüğündedir. Bu tür sözleşmeler çoğunlukla ücretsiz (ivazsız) şekilde de yapılabilir.
Ticari saklama sözleşmesi (ardiyeci, umumi mağaza)
Ticari saklama sözleşmesi ise daha çok ticari amaçla yapılan, saklamanın profesyonel kişiler arasındaki bir hizmet olarak sunulduğu sözleşme türüdür. Burada, saklayan taraf genellikle bir ticari işletme veya işletmeci olur. Ardiyeci, umumi mağaza veya depo gibi işletmelerde yapılan saklama işlemleri bu kapsama girer.
Örneğin, bir nakliye şirketinin eşyalarınızı geçici olarak saklaması veya ürünlerinizi bir soğuk hava deposunda muhafaza etmesi, ticari saklama sözleşmesi kapsamında değerlendirilir. Bu tür sözleşmeler genellikle ücretli (ivazlı) olup, tarafların hak ve yükümlülükleri daha ayrıntılı şekilde sözleşme ile belirlenmiştir.
Ayrıca, ticari saklama sözleşmelerinde saklayanın sorumluluğu daha geniştir. Yasal düzenlemelerde bu sorumluluğun sınırları ve uygulama şekli detaylı şekilde yer alır.
Olağan ve olağanüstü (extraordinary bailment)
Saklama sözleşmesinin bir başka türü ise olağan ve olağanüstü (extraordinary bailment) saklama sözleşmesidir.
Olağan saklama sözleşmeleri, günlük hayatta karşılaşabileceğimiz ve tarafların karşılıklı rızası ile yapılan normal saklama işlemlerini kapsar. Yani iki taraf bir araya gelip saklama işleminde anlaşıyorsa ve spesifik bir tehlike veya olağanüstülük yoksa buradaki ilişki olağan saklama sözleşmesi olur.
Olağanüstü saklama sözleşmeleri ise, genellikle ani gelişen, kişilerin elinde olmayan acil durumlarda ortaya çıkar. Örneğin, sel, yangın, deprem gibi durumlarda bir kişi başka birinin eşyasını koruma amacıyla kabul ederse bu durum olağanüstü saklama olarak kabul edilir.
Bu tip sözleşmelerde, saklayan kişinin sorumluluğu daha sınırlı olabilir. Çünkü burada esas amaç, ani tehlikelerden eşyayı korumak ve güvenliğinden emin olmaktır. Saklayan kişi, olağanüstü koşullara göre elinden gelen azami dikkati göstermekle sorumludur.
Hem olağan hem olağanüstü saklama sözleşmelerinde tarafların karşılıklı iradesi, güven ilişkisi ve malı geri verme zorunluluğu temeldeki ortak unsurlardır. Ancak, olağanüstü durumlarda yasal değerlendirme biraz daha hoşgörülü olabilir.
Saklama Sözleşmesinin Özellikleri
İki tarafa borç yükleyen sözleşme
İki tarafa borç yükleyen sözleşme özelliği, saklama sözleşmesinin en önemli yönlerinden biridir. Saklama sözleşmesi yapıldığında, hem saklayan hem de saklatan taraf bazı borçlar altına girer. Saklayan taraf, kendisine teslim edilen eşyayı koruma ve sözleşme sonunda aynı şekilde geri verme borcunu üstlenir. Saklatan ise, eğer sözleşme ücretli ise ücret ödeme ve eşyayı zamanında teslim alma borcuyla yükümlüdür. Yani, saklama sözleşmesinde her iki taraf da birbirine karşı sorumludur ve iki taraflı borç ilişkisi doğar.
İvazlı ve ivazsız şekli
Saklama sözleşmesi, hem ivazlı hem de ivazsız şekilde yapılabilir. İvazlı sözleşmede, saklayan tarafa belirli bir ücret ödenmesi kararlaştırılır. Bu durumda saklayan, eşyayı korumakla birlikte bunun karşılığında bir bedel alır. Özellikle ticari saklama sözleşmelerinde bu durum sıkça görülür. İvazsız saklama sözleşmesinde ise saklayan, hiçbir ücret talep etmeden eşyayı güvenli şekilde saklamayı kabul eder. Burada saklayan, genellikle bir iyilik ya da güven ilişkisinden dolayı sorumluluk üstlenir. Dolayısıyla, saklama sözleşmeleri her iki şekilde de yasal geçerliliğe sahiptir.
Rızai ve sürekli sözleşme yapısı
Rızai ve sürekli sözleşme yapısı, saklama sözleşmesinin bir diğer ayırt edici özelliğidir. Rızai sözleşme demek, tarafların özgür iradeleriyle, herhangi bir şekil şartı olmadan anlaşmaya varmalarıdır. Yani, saklama sözleşmesi yapılırken genelde yazılı bir belgeye gerek yoktur; tarafların karşılıklı rızası sözleşmenin kurulması için yeterlidir. Ayrıca saklama sözleşmesi, genelde bir zaman dilimine yayılır ve sürekli olarak devam eder. Eşya saklamanın başlangıcından geri verilene kadar devam eden bir ilişki doğar. Bu da sözleşmeye sürekli bir yapı kazandırır.
Şekil şartı ve geçerlilik
Şekil şartı ve geçerlilik açısından saklama sözleşmesi, Türk Borçlar Kanunu’na göre şekle bağlı değildir. Yani, sözlü olarak da geçerli şekilde kurulabilir. Ancak bazı özel durumda veya ispat açısından yazılı yapılması tavsiye edilir. Özellikle değerli mallar veya ticari saklamalarda, taraflar arasında oluşabilecek uyuşmazlıklarda yazılı belge delil niteliği taşır. Geçerlilik için ise temel şart, tarafların saklama iradesinde bulunması ve saklanacak malın devredilmesidir. Sonuç olarak, şekil şartı aranmamakla birlikte, taraflar arasındaki açık anlaşma ve malın teslimi geçerlilik için esas kabul edilir.
Tarafların Hak ve Yükümlülükleri
Saklayanın borçları
Saklayanın borçları, saklama sözleşmesinde yer alan en önemli yükümlülüklerdir. Saklayan kişi, kendisine teslim edilen taşınır eşyayı özenle muhafaza etmelidir. Saklayan, malı geri verme zamanına kadar zararsız ve güvenli şekilde saklamak zorundadır. Ayrıca; malı kullanmamak, gizliliğe dikkat etmek ve malı eksiksiz teslim etmekle sorumludur.
Saklama ve koruma borcu
Saklama ve koruma borcu, saklayanın en temel görevidir. Saklayan, malı korumak ve zarar görmemesi için bütün önlemleri almak zorundadır. Bu koruma, malın niteliğine göre farklılık gösterse de, genellikle iyi bir aile babasının göstereceği özen esas alınır. Yani saklayan, malı kendi malı gibi gözetmelidir. Hava koşullarından koruma, kilitli alanda tutma gibi uygulamalar bu kapsama girer.
Kullanma yasağı ve istisnalar
Kullanma yasağı saklayanın borçları arasında çok önemlidir. Saklayan kişi, saklanan malı kesinlikle kullanamaz. Saklama sözleşmesi kullanma yetkisi vermez. Ancak, kanun veya saklatanın izni ile mal kullanılabiliyorsa o zaman istisna oluşur. Örneğin, saklatan açıkça malın kullanılmasına rıza göstermişse ya da malın bozulmaması için kullanılması gerekliyse istisna uygulanabilir.
Geri verme yükümlülüğü
Geri verme yükümlülüğü, saklayanın görevlerini yerine getirdikten sonra malı eksiksiz ve sağlam şekilde saklatana iade etmek zorunda olduğunu ifade eder. Saklayan, sözleşmede belirlenen süre dolunca veya istenirse malı derhal geri vermelidir. Malda olağanüstü bir durum yoksa, mal saklayanın rızası dışında başkasına teslim edilemez.
Masraflar ve tazminat
Masraflar ve tazminat, saklayanın malı korumak için yaptığı zorunlu harcamaları ve uğranılan zararları kapsar. Saklayan, saklama sırasında yaptığı zorunlu masrafları saklatandan talep edebilir. Eğer saklayan, malı yeterli özenle saklamazsa ve zarar oluşursa tazminat ödemekle yükümlü olur. Bu durumda saklayan, hem malın değerini hem de ek giderleri karşılamak zorunda kalabilir.
Saklatanın borçları
Saklatanın borçları ise, saklayanın yüklerini hafifletmeye ve saklanan malın güvenli şekilde geri alınmasını sağlamaya yöneliktir. Saklatan, genellikle mal sahibidir ve bazı şartlarda belirli ödemeler yapmak veya zararları karşılamak zorunda kalabilir.
Masrafları ödeme
Masrafları ödeme borcu, özellikle saklama sırasında yapılan zaruri giderleri kapsar. Saklatan, saklayanın mal için yaptığı zorunlu masrafları ödemek zorundadır. Bu masraflar bakım, temizlik, koruma için yapılan harcamaları içerir. Saklayanın fazladan yaptığı lüks veya gereksiz harcamalar ise genellikle bu kapsama girmez.
Ücret ödeme (ivazlı sözleşmelerde)
Ücret ödeme, ivazlı yani ücretli yapılan saklama sözleşmeleriyle ilgilidir. Eğer sözleşmede saklamaya karşılık bir ücret kararlaştırılmışsa, saklatan bu ücreti zamanında ödemelidir. Ücret miktarı sözleşmeyle belirlenmiş olabileceği gibi, piyasa şartlarına da göre belirlenebilir. Ücret ödemesi, saklamanın ivazsız (ücretsiz) olduğu durumlarda istenmez.
Zarar tazmini
Zarar tazmini ise, saklatanın neden olduğu zararların karşılanması ile ilgilidir. Saklatan, malı saklamaya uygun halde teslim etmek zorunda olduğu gibi, yanlış bilgi vererek veya kusurlu davranarak zarara yol açarsa, bunun tazminini yapmakla yükümlüdür. Aynı zamanda, malda saklamadan önceki mevcut kusurların saklayana bildirilmesi gerekir. Bildirilmezse ve zarar oluşursa, saklatan bu zararı ödemek zorunda kalır.
Taraflar arasındaki hak ve yükümlülükler, dürüstlük kurallarına uygun olarak yürütülmelidir. Böylece saklama sözleşmesinin güvenilir şekilde işlemesi sağlanır.
Misli Eşyaların Saklanması
Misli eşya tanımı
Misli eşya tanımı, saklama sözleşmeleriyle ilgili anlaşmazlıklarda sıkça karşımıza çıkar. Misli eşyalar, cins, ölçü, sayı veya tartı ile belirlenen ve benzerleriyle kolayca değiştirilebilen eşyalardır. Yani, birebir aynı olması gerekmeyen, değiştirilebilir mallardır. Bu eşya türüne örnek olarak buğday, un, şeker, para, petrol gibi ürünler verilebilir.
Misli eşyanın özelliği, tek tek ayırt edilmeksizin diğer aynı türden eşyalarla karıştırılabilmesidir. Saklama sözleşmesinde teslim edilen mal misli eşya ise, geri verme sırasında aynı miktar ve kalitede olması yeterlidir. Özellikle paranın saklanmasında veya toplu malların saklanmasında, misli eşya kavramı oldukça önem taşır. Çünkü saklanan eşyadan elde edilen kazanç veya değer artışı sahibine ait olur.
Paranın ve misli eşyanın saklanması ve geri verilmesi
Paranın ve misli eşyanın saklanması, pratikte çok sık rastlanır. Saklama sözleşmesi yapılırken misli eşya teslim edilirse, saklayan kişi, aldığı ile aynı cins, nitelik ve miktarda eşyayı geri vermekle yükümlüdür. Yani, sakladığı buğdayı birebir aynı torba içinde vermek zorunda değildir, ama aynı miktar ve kalitede buğday vermesi gerekir.
Para saklama durumu ise biraz farklıdır. Para, doğrudan kullanıma açık bir değer olduğundan, saklayan kişi çoğu zaman parayı kullanabilir. Ancak burada önemli olan, saklama süresi dolduğunda aynı tutardaki paranın eksiksiz iade edilmesidir. Borç ilişkileriyle karıştırılmaması gerekir; saklama sözleşmesinde amaç yalnızca koruma ve iade etmektir, kullanma durumu istisnadır.
Misli eşyaların geri verilmesi konusu, Türk Borçlar Kanunu’nda açıkça belirtilmiştir. Saklama sonunda saklatan, verdiği kadar cins ve nitelik olarak eşya almak hakkına sahiptir. Ancak saklayanın elindeki mal zayi olmuşsa ve bu mal misli eşya türündeyse, aynı miktar ve kalitede yeni mal ile iade yapılır. Böylece saklatanın hakkı korunmuş olur. Özellikle ticarette depo ve emanet uygulamalarında bu kurallar sıkça karşımıza çıkar.
Ardiyeciye bırakma
Ardiyeciye bırakma, ticari malların ardiye veya depo işleten birine güvenli şekilde saklanmak üzere teslim edilmesidir. Türk Borçlar Kanunu'nda 571-575. maddeler arasında düzenlenir ve burada ardiyecinin saklanan malı özenle koruyup muhafaza etme borcu vardır. Ardiyeci yalnızca malı saklamakla kalmaz, isteğe bağlı olarak makbuz veya senet de düzenleyebilir. Özellikle ticarette, büyük hacimli veya yüksek değerli malların depolanmasında güvenli ve profesyonel bir çözüm sağlar. Ardiyeci, malı teslim alırken bir makbuz senedi düzenleyerek malı temsil eden bir belge verir. Saklatan ise, mallarını istediği zaman geri alma hakkına sahiptir ve ardiye ücreti öder. Ticari hayatın yoğun olduğu limanlar, antrepolar ve büyük depolarda sıkça karşılaşılan bir uygulamadır.
Konaklama yeri, garaj ve otopark sözleşmeleri
Konaklama yeri, garaj ve otopark sözleşmeleri, otel, pansiyon, yurt gibi konaklama yerlerine veya bir aracın bırakıldığı garaj ve otoparklara teslim edilen eşyalar ve araçlar için yapılan özel saklama sözleşmeleridir. Burada işletmeci, misafir veya müşteri tarafından kendisine bırakılan eşyaları korumakla yükümlüdür. Özellikle otel ve konaklama yerlerinde, müşterinin oda dışında bulundurduğu eşyalardan dolayı otel sahibinin sorumluluğu kanunla belirlenmiştir. Garaj ve otoparklarda ise, aracı teslim alan işletmeci, araca gelebilecek zararlar ve hırsızlık gibi durumlarda kusuru varsa tazminle yükümlüdür. Ancak, zarar işletmenin veya çalışanların kusurundan değilse farklı hükümler uygulanabilir. Sözleşmenin varlığı genellikle fiili teslimle kurulur ve taraflar arasında yazılı bir belge olmasına gerek yoktur ama fiili teslim ve zilyetlik (mülkiyet dışındaki fiili hakimiyet) önemlidir. Müşterinin eşya ve araçlarını güvenli bir şekilde geri alması esasına dayalıdır.
Umumi mağaza ve depo sözleşmesi
Umumi mağaza ve depo sözleşmesi, büyük ve kayıtlı depolama kuruluşlarının mal sahiplerine sunduğu profesyonel saklama hizmetidir. Umumi mağazalara veya depolara bırakılan mallar karşılığında makbuz senedi ve varant (rehin senedi) düzenlenir. Bunlar, özellikle büyük miktarda ticari emtia, hububat, tarım ürünü gibi mallar için kullanılır. Umumi mağazalar, Ticaret Bakanlığı’nın izniyle faaliyet gösteren, denetlenen ve genellikle büyük şirketlerin tercih ettiği depolardır. Mal sahipleri, burada mallarını saklarken, gerektiğinde bu malları temsil eden makbuz senedini devredebilir veya ipotek olarak gösterebilirler. Umumi mağazada malın saklanmasıyla birlikte hem malın muhafazası hem de ticaretin kolaylaştırılması sağlanır. Depoda kalan mallar hem güvence altındadır hem de büyük ölçekli ticarete konu edilebilir.
Makbuz senetleri ve haklar
Makbuz senetleri ve haklar, umumi mağazaya veya ardiyeye bırakılan malların sahipliğini ve üzerindeki hakları gösteren kıymetli evraklardır. Makbuz senedi, depo edilen malı temsil eder ve mal sahibine malı geri çekme, devretme gibi haklar tanır. Ayrıca, makbuz senedi devredildiğinde, mal üzerindeki mülkiyet hakkı da yeni hamiline geçer. Varant adı verilen rehin senedi ise, aynı mal üzerinde rehin hakkı tesis edilmesini sağlar ve özellikle finansman sağlanmasında mal üzerinde teminat olarak kullanılır. Bu şekilde ticarete konu olan mallar, depo dışında da ekonomik değer oluşturur. Makbuz senetleri, Türk Ticaret Kanunu’nda ayrıntılı biçimde düzenlenir ve ticaretin hızlanmasında önemli rol oynar. Hak sahibi, makbuz senedini ibraz ederek depolanmış malı geri alabilir veya senedi ciro ederek başkasına devredebilir.
Ticari malların saklanmasında bu özel durumlar, hem güvenli depolama hem de finansal işlemler için hukuk sistemimizde önemli bir yer tutar.
Saklama Sözleşmesinde Sorumluluk
Saklayanın sorumluluğu
Saklayanın sorumluluğu, saklanan malı korumak ve geri vermek üzerine kuruludur. Saklayan kişi, başkasına ait olan ve koruması için teslim aldığı bir eşyayı, kendi malıymış gibi özenli şekilde saklamak zorundadır. Türk Borçlar Kanunu’na göre saklayan, malı saklama süresince meydana gelebilecek herhangi bir kayıp, zarar ya da bozulmadan sorumlu tutulur. Saklayanın sorumluluğu, ihmal veya kusuru olup olmadığına bakılarak değerlendirilir. Örneğin, saklamada kasıt veya ağır ihmal varsa, daha geniş çerçevede tazminat yükümlülüğü doğar. Yani saklayan, eşyayı güvenli ve uygun koşullarda saklamakla yükümlüdür.
Zarar ve kayıptan sorumluluk
Zarar ve kayıptan sorumluluk, saklama sözleşmesinin en hassas noktalarından biridir. Saklayan, saklanan malın çalınması, kaybolması veya zarar görmesi halinde, kendisinin kusurunun olup olmadığına bakılır. Kusursuz ise sorumlu tutulmaz, ancak malı saklamaya uygun koşulları sağlamadıysa veya ihmali varsa doğrudan sorumlu olur. Kasırga, deprem gibi olağanüstü durumlar (mücbir sebep) hariç, malın başına gelen her türlü zarardan saklayan sorumlu sayılır. Özellikle ticari saklama ortamlarında, ek güvenlik tedbirleri alınmazsa ya da sözleşmede ek hükümler varsa, bunlar da sorumluluk alanını etkiler. Kısacası, malın emanet edildiği yerde zarar görmesi veya kaybolmasının sorumluluğu büyük ölçüde saklayana aittir.
Saklatanın sorumluluğu
Saklatanın sorumluluğu da önemli bir yere sahiptir. Saklatan, saklama için malını teslim ettiği andan itibaren, saklayanın masraflarını ve mümkünse saklama ücretini ödemekle yükümlüdür. Ayrıca saklatan, malın herhangi bir tehlikeli özelliğini bildirmeli, saklamayı zorlaştıracak veya riske atacak durumları önceden saklayana açıklamalıdır. Eğer saklatan mala zarar verecek bir eksiklik veya risk hakkında bilgi vermezse ve bu nedenle zarar doğarsa, saklatan da oluşan zararın tazmininden sorumlu olur. Ayrıca, haksız taleplerle saklayanı zor durumda bırakırsa ya da malı zamanında geri almazsa, ekstra masraflar ve zararlar doğarsa bunlar da saklatana yüklenir.
Birden fazla saklayanın sorumluluğu
Birden fazla saklayan olduğu durumda, her bir saklayan, saklama sözleşmesinin kendisine düşen bölümünden şahsen sorumludur. Türk Borçlar Kanunu’nda, birden fazla saklayanın birlikte hareket etmesi halinde, genel olarak müşterek sorumluluk esastır. Yani, malın zarar görmesine veya kaybolmasına yol açan her saklayan, zararın tamamından müteselsilen sorumlu tutulabilir. Ancak saklama sözleşmesinde başka bir paylaşım şekli kabul edildiyse, taraflar kendi aralarında buna uygun sorumluluk üstlenebilirler. Fakat üçüncü kişilere karşı, zararın karşılanması esas alınır.
Üçüncü kişilerin hak iddiası durumunda yapılacaklar
Üçüncü kişilerin hak iddiasında bulunması halinde, saklayanın doğrudan malı teslim etmesi mümkün değildir. Eğer saklanan mala ilişkin olarak bir üçüncü kişi malın asıl sahibi olduğunu iddia ederse, saklayan kesinlikle malı bu kişiye teslim etmemelidir. Saklayan, saklatana veya yasal makamlara durumu bildirmeli, gerekiyorsa mahkemeye başvurarak güvenli şekilde çözüm aranmalıdır. Teslim mecburiyeti doğarsa ve saklayan yanlış kişiye teslim ederse, sorumluluk doğar. O yüzden saklayan, malın asıl sahibini veya hak sahibini belirlemeden malı bırakmamalı, tartışmalı durumlarda yargı organlarına başvurarak kendini güvence altına almalıdır.
Süreli ve süresiz sona erme halleri
Saklama sözleşmesinin sona ermesi, sözleşmenin hüküm süresine göre ikiye ayrılır: süreli ve süresiz sona erme. Süreli saklama sözleşmesinde, taraflar önceden bir süre belirlemiştir ve bu sürenin dolmasıyla sözleşme kendiliğinden sona erer. Bu durumda saklayan, sürenin dolmasından önce saklananı geri veremez. Ancak, öngörülemeyen ve ciddi durumlar ortaya çıkarsa, saklayan istisnai olarak erken geri verebilir.
Süresiz saklama sözleşmelerinde ise, taraflar ne zaman sona ereceğiyle ilgili belirli bir tarih veya süre kararlaştırmamıştır. Bu durumda taraflardan herhangi biri istediği zaman saklama ilişkisine son verebilir. Süresiz sözleşmede, saklayan saklananı her zaman, saklatan ise eşyanın geri verilmesini dilediğinde talep edebilir.
Tek taraflı fesih
Saklama sözleşmesinde hem saklayan hem de saklatan, çeşitli hallerde tek taraflı olarak sözleşmeyi sona erdirebilir. Tek taraflı fesih, bir tarafın sözleşmeyi sona erdirme iradesini karşı tarafa bildirmesiyle gerçekleşir. Türk Borçlar Kanunu’na göre bu bir bozucu yenilik doğuran haktır ve özellikle süresiz sözleşmelerde tarafların önemli bir güvencesidir.
Taraflar arasındaki güven ilişkisi veya sözleşme konusu malın korunmasına dair şüpheler oluşursa, tek taraflı fesih hakkı önemli olur. Ayrıca taraflardan biri sözleşme hükümlerine aykırılık gösterirse, fesih bildirimi ile ilişki kolaylıkla sona erdirilebilir. Bu bildirimin açık ve anlaşılır şekilde yapılması ve karşı tarafa ulaşması gerekir.
Geri verme zamanı ve şekli
Saklama sözleşmesi sona erdiğinde en önemli aşama, saklanan malın geri verilmesidir. Sözleşmede süre belirlenmişse, o süre bitince geri verme borcu doğar. Süre belirlenmemişse, saklayan saklananı her zaman geri verebilir; saklatan da istediği zaman geri verilmesini talep edebilir.
Geri verme şekli konusunda Türk Borçlar Kanunu’nun hükümleri geçerlidir. Genellikle saklanan eşya, saklama sırasında korunduğu yerde ve saklatanın kendisine veya yetkilendirdiği kişiye teslim edilir. Eğer saklatan, saklananı almak istemezse, saklayan belirli bir süre sonra eşyayı kendiliğinden iade edebilir veya gerekli yasal prosedürleri başlatabilir. Geri verme masrafları kural olarak saklatana aittir.
Hapis hakkı ve uygulama koşulları
Hapis hakkı, saklayan için önemli bir koruma mekanizmasıdır. Saklayan, saklama sözleşmesinden doğan ücret, bakım veya taşıma gibi alacaklarını güvence altına almak isterse, saklatanın malını geri vermeme yani alıkoyma hakkına sahip olur.
Hapis hakkının uygulanabilmesi için saklayanın alacağının muaccel olması ve alacağın doğrudan saklanan şeyden kaynaklanması gerekir. Ayrıca saklanan eşyanın hâlâ saklayanın elinde olması gerekir. Hapis hakkı kullanıldığında, saklayan eşyayı teslim etmeden önce alacağını tahsil etmeye çalışır; ödeme yapılmazsa yasal yollarla eşyanın paraya çevrilmesini talep edebilir.
Ancak hapis hakkının kullanımı yasaların öngördüğü şekilde olmalı ve kötü niyetle uygulanmamalıdır. Özellikle saklatan haksızlığa uğruyorsa, mahkemeye başvurabilir.
Sonuç olarak, saklama sözleşmesinin sona ermesiyle tarafların hakları ve borçları dikkatle uygulanmalı; gerekirse uzman görüşü alınmalıdır.
Saklama Sözleşmesinin Uygulama Alanları
Ticari hayat ve günlük yaşam örnekleri
Saklama sözleşmesi, hem ticari faaliyetlerde hem de günlük yaşamda sıkça karşımıza çıkan bir sözleşme türüdür. Özellikle emniyetli şekilde herhangi bir eşyanın saklanması gerektiğinde bu sözleşme devreye girer. Ticari hayatta büyük depolar, lojistik firmaları ve gümrük antrepoları gibi kurumsal işletmeler saklama sözleşmelerinden yararlanır. Örneğin, bir tekstil firmasının üretimini tamamladığı ürünleri limandaki bir depoya geçici olarak bırakması bu sözleşme ile mümkündür. Ürünler burada saklanır ve istendiğinde sahibine ya da alıcısına verilir.
Günlük yaşamda ise, bir arkadaşınıza değerli bir eşyanızı teslim edip ondan bunu koruyarak size daha sonra iade etmesini istemeniz de bir saklama sözleşmesi anlamına gelebilir. Tatildeyken evdeki değerli eşyalarınızı komşunuza bırakmanız, hastaneye yatarken takılarınızı güvendiğiniz birine emanet etmeniz gibi örnekler oldukça yaygındır. Otoparklarda aracın bırakılması, valizlerin otel resepsiyonunda bir süreliğine saklanması da günlük hayattan diğer tipik örneklerdir. Saklama sözleşmesi pratikte hem bireysel güvenlik hem de ticaretin akıcı şekilde yürümesi için önemli bir rol oynar.
Komisyoncular, nakliyeciler, otel ve işletmelerde saklama
Ticari alanda komisyoncular, nakliyeciler, otel ve işletmeler saklama sözleşmesini işlerinin doğası gereği uygular. Komisyoncular, başkalarına ait malları satmak veya başka bir işlem için teslim aldıklarında, bu malları güvenle saklamakla yükümlüdür. Nakliyeciler hem taşımacılık sırasında hem de yolculuk öncesi ve sonrası malları koruma görevindedir. Bu anlarda yapılan saklama işlemi genellikle yazılı veya sözlü saklama sözleşmesine dayanır.
Otel ve pansiyonlar ise, müşterilerinin getirdiği eşyaları veya bavulları belli süreler için odada ya da emanet kasasında saklayabilir. Yine, otoparklar araçları ve bazen anahtarları teslim alıp koruma altına alır. Özellikle lüks otellerde değerli eşya saklama kasaları müşterilere sunulan tipik bir saklama hizmetidir. Ardiye işletmelerinde ise, ticari mallar uzun süreli olarak depolanır ve bu süreçte malın zarar görmemesi için özel güvenlik önlemleri alınır.
Pratikte, bu alanlarda yapılan saklama işlemleri Türk Borçlar Kanunu’na uygun yapılmak zorundadır. Emanet edilen eşya veya malın zamanında, hasarsız ve eksiksiz geri verilmesi hem müşteri hem de işletme açısından önemlidir. Dolayısıyla, bu sektörlerde saklama sözleşmesinin detayları, tarafların hak ve yükümlülükleri çok iyi bilinmeli ve uygulanmalıdır.
Saklama Sözleşmesinde Dava ve Hukuki Koruma
Dava türleri ve ispat
Saklama sözleşmesinde dava türleri, tarafların yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde gündeme gelir. En sık rastlanan dava türü, teslim davası yani malın saklayandan geri alınması davasıdır. Ayrıca zarar ve kayıp nedeniyle tazminat davası da açılabilir.
Bu davalarda ispat büyük önem taşır. Saklatan, malı saklayana teslim ettiğini ve sözleşmenin varlığını ispat etmek zorundadır. Tanık, yazılı belge, sözleşme veya teslim tutanağı delil olarak kullanılabilir. Saklayan ise, malı gereği gibi muhafaza ettiğini ve zararın kendisinden kaynaklanmadığını ispatlamalıdır. En çok karıştırılan nokta, ispat külfetinin hangi tarafta olduğudur. Saklanan malın kaybolması veya hasara uğraması halinde, saklayan kusursuz olduğunu gösteremezse sorumlu tutulur.
Özellikle mahkemede, taraflar arasındaki yazılı sözleşme, teslim tutanakları ve varsa kamera kayıtları, sağlam delil olarak kabul edilir. Uyuşmazlıklarda Türk Borçlar Kanunu’nun saklama hükümleri yol gösterici olur.
Teslim edilmeyen malın geri alınması
Teslim edilmeyen malın geri alınması, en çok karşılaşılan saklama sözleşmesi uyuşmazlığıdır. Saklatan, saklama işlemi sona erdiği halde malını geri alamazsa, teslim davası açabilir. Bu dava, genellikle “teslim davası” veya “istirdat davası” olarak adlandırılır.
Davalı olan saklayan, malı teslimden kaçınıyor veya ortada haklı bir sebep yoksa, mahkeme saklayanı malı iade etmeye mahkûm edebilir. Saklayanın, mal üzerinde hapis hakkı olduğuna dair bir iddiası varsa, mahkeme bu durumu da değerlendirir. Saklatan, aynen malın iadesini talep edebileceği gibi; mal kaybolmuş veya zayi olmuşsa, bedeli için de dava açabilir.
Davanın açılabilmesi için genellikle, saklama sözleşmesi veya teslim tutanağı gereklidir. Malın saklayana verildiğini ve sürenin dolduğunu ispatlayan saklatan, hakkını kolayca alabilir. Mahkeme kararı ile, malın fiilen teslimi sağlanır. Eğer mal iade edilmezse, icra takibi başlatılarak geri alma işlemi yürütülür.
Bu davalarda, özellikle hak kaybı yaşanmaması için hukuki destek alınması akıllıca olur. Saklama sözleşmelerinde yaşanan teslim sorunları, genellikle mahkemeler tarafından hızlıca çözüme kavuşturulur ve saklatanın zarar görmemesi ön planda tutulur.
Saklama Sözleşmesine İlişkin Sık Sorulan Sorular
Yasal hak ve sorumluluklar
Yasal hak ve sorumluluklar, saklama sözleşmesinin en çok merak edilen konularındandır. Saklayan, emanet aldığı eşyayı özenle korumak ve saklamak zorundadır. Eşyaya kendi malı gibi değil, başkasının malıymış gibi extra dikkat etmelidir. Eşyaya zarar gelirse veya kaybolursa, saklayan sorumlu tutulabilir. Saklatan ise, sözleşmede aksi kararlaştırılmadıkça saklama ile ilgili masrafları ve gerektiğinde saklayana bir ücret ödemekle yükümlüdür.
Eşyayı almak isteyen saklatan, sözleşmede belirlenen sürede veya süresiz ise istediği zaman talepte bulunabilir. Saklayan, hiçbir haklı gerekçe olmadan eşyayı teslim etmezse hukuki yaptırımlarla karşılaşabilir. Saklama sırasında üçüncü kişiler tarafından ortaya çıkan hak taleplerinde ise, genellikle saklatanın tarafı bilgilendirme sorumluluğu vardır.
Saklama sözleşmesinde bedel ve şekil zorunluluğu
Saklama sözleşmesinde bedel ve şekil zorunluluğu konusu da sıkça sorulur. Türk Borçlar Kanunu’nda, saklama sözleşmesi kural olarak ivazsızdır, yani bir ücret şart değildir. Ancak taraflar kendi aralarında ücretli olmasını (ivazlı saklama) da kararlaştırabilirler. Özellikle ticari saklamalarda bu durum yaygındır.
Sözleşmenin geçerli olabilmesi için belirli bir şekil şartı yoktur. Sözlü olarak da geçerli bir saklama sözleşmesi kurulabilir. Tabii ki, ileride doğacak anlaşmazlıklarda ispat kolaylığı sağlaması açısından yazılı olarak yapılması tavsiye edilir. Bazı resmi veya ticari durumlarda ise yazılı senet, makbuz gibi belgeler düzenlenmesi uygulamada sık görülür.
Saklama borcu ve sır saklama yükümlülüğü
Saklama borcu, saklayanın en önemli yükümlülüğüdür. Saklayan, eşyayı sözleşmede belirtilen şartlara göre saklamak, korumak ve zarar vermeden iade etmek zorundadır. Eşyayı kullanmama kuralı da esastır. Yani saklayan, eşyayı ancak saklatanın izniyle kullanabilir.
Sır saklama yükümlülüğü ise, özellikle eşyanın niteliği gereği gizlilik taşıyan durumlarda önemlidir. Saklayan, saklanan eşya veya ona ait bilgiler hakkında edindiği gizli bilgileri, saklatanın izni olmadan başkasına açıklayamaz. Bu hem hukuki güvence sağlar hem de karşılıklı güveni artırır. Sır saklama yükümlülüğünün ihlali halinde saklayan, doğacak zararlardan sorumlu tutulur ve tazminat ödemek zorunda kalabilir.
Kısacası, saklama sözleşmesinde hem fiziksel saklama borcu hem de bilgi gizliliği sorumluluğu birlikte değerlendirilir ve her iki taraf da bu yükümlülüklere uygun davranmalıdır.
Saklama sözleşmesinin genel tanımı
Saklama sözleşmesinin genel tanımı, bir nesneyi güvenli bir şekilde muhafaza etmeyi ifade eder. Saklama sözleşmesi, bir kişinin (saklayan) başka bir kişiye (saklatan) ait olan taşınır malı güvenli bir yerde koruma borcu altına girdiği ve sonrasında aynen geri verme yükümlülüğünü üstlendiği bir anlaşmadır. Saklama sözleşmesi sayesinde saklatan, malının zarar görmeyeceğini, kaybolmayacağını ve tekrar kendisine teslim edileceğini garanti altına alır. Kısacası saklama sözleşmesi, mal veya eşya teslimi ile başlar, korunması ve iadesi esasına dayanır.
Bu sözleşme, özel hayatımızda olduğu gibi ticari hayatta da önem taşır. Kimi zaman biri tatildeyken komşusuna anahtarını bırakır. Kimi zaman bir firma mallarını, saklaması için başka bir depoya teslim eder. Her iki durumda da saklanan eşyanın güvende olması temel amaçtır.
Türk Borçlar Kanunu’nda yeri ve ilgili maddeler
Türk Borçlar Kanunu’nda saklama sözleşmesi, 561-580. maddeler arasında düzenlenmiştir. Kanunun 561. maddesinde, saklama sözleşmesinin tanımı şu şekilde yapılmıştır: “Saklama sözleşmesi, saklayanın, saklatanın kendisine bıraktığı bir taşınırı güvenli bir yerde koruma altına almayı üstlendiği sözleşmedir.”
Bu maddelerde, saklama sözleşmesinin hem genel şekli hem de özel türleri ile tarafların hak ve sorumlulukları, saklama işinin sona ermesi ve özel durumlarda nasıl hareket edileceği gibi konular açıkça belirtilir. Özellikle saklama süreci boyunca saklayanın yükümlülükleri, malın nasıl iade edileceği ve masrafların kime ait olacağı gibi detaylar bu kanun maddelerinde bulunur. Saklama sözleşmesi Türk hukukunda temel sözleşme tiplerinden biridir.
Saklama sözleşmesinin diğer sözleşmelerden farkı
Saklama sözleşmesinin en önemli farkı, esas amacının saklanan malı güvence altına almak olmasıdır. Yani saklama sözleşmesinde, malın kullanılması ya da yarar elde edilmesi değil, sadece olduğu gibi korunması ve tekrar geri verilmesi hedeflenir. Satım sözleşmesinde bir malın mülkiyeti devredilirken, vekalet sözleşmesinde bir iş görülmesi söz konusu olur. Saklama sözleşmesinde ise mal sadece emanet edilir, mülkiyet geçmez ve saklayanın kullanma hakkı yoktur.
Saklama sözleşmesi ile ödünç veya kira sözleşmesi de karıştırılmamalıdır. Çünkü ödünçte eşyayı alan kişi kullanır ve aynen değil, mislen geri verir. Kirada ise kiracı aldığı şeyi kullanır ve kira bedeli öder. Saklamada ise amaç malı korumaktır ve kullanılması genellikle yasaktır.
Bu yönleriyle saklama sözleşmesi, özellikle eşyanın güvenliğini sağlamak için tercih edilen; hukuki ve pratik açıdan önemli bir sözleşme türüdür.
Profesyonel hukuki danışmanlık mı arıyorsunuz?
Avukatistan üzerinden kolayca hukuki danışmanlık talebi oluşturup, sisteme kayıtlı binlerce avukattan teklif alabilirsiniz.
Lütfen unutmayın;
- Avukatistan, avukatlardan alınan hizmetler için herhangi bir ücret ya da komisyon talep etmez.
- Hizmetlerimiz yalnızca avukatlarla iletişim kurmanıza yardımcı olmak içindir; avukatlar tarafından verilen hizmetlerden Avukatistan sorumlu tutulamaz.
İlginizi Çekebilir
-
Borç Alacak Verecek Takibi Nasıl Yapılır?
Borç alacak ve verecek takibi nasıl yapılır? Adım adım yöntemler, etkili ipuçları ve pratik yöntemlerle borç yönetimini öğrenin!
-
Eda Alacak Davası Nedir? Nasıl Açılır?
Eda alacak davası, davacının davalıdan bir şey talep etmesi temelinde açılan süreçtir. Eda davası nasıl açılır, özellikleri nelerdir? Öğrenin!
-
Borç Verdim Paramı Geri Alamıyorum, Ne Yapmalıyım?
Borç verdiğiniz kişinin geri ödemediği durumda atılacak adımları keşfedin! İcra takibi ve alacak davası ile paranızı geri alın.
-
Senet Dolandırıcılığı Nedir? Nasıl Korunabilirsiniz?
Senet dolandırıcılığı, sahte veya bedelsiz senetlerle gerçekleştirilen hileli işlemlerdir. Daha güvenli ticaret için dikkatli olun! İpuçlarıyla dolandırıcılıktan korunun.
-
Borç Verdiğim Kişi Ödeme Yapmıyor. Ne Yapmalıyım?
Borç verdiğiniz kişi ödeme yapmıyor mu? İçeriğimizde borçlunun ödememesi durumunda atabileceğiniz adımları detaylı olarak açıklıyoruz.