Hakim Sanığı Dinlemeden Ceza Verebilir mi?

24 dakika

Hakim, sanığı dinlemeden ceza verebilir mi? sorusu Türk ceza yargılamasında kritik bir öneme sahiptir. Ceza Muhakemesi Kanunu'na (CMK) göre, belirli şartlar altında, özellikle basit yargılama usulü uygulandığında duruşma yapılmadan ve sanık dinlenmeden ceza verilebilir. Örneğin, adli para cezası veya müsadere gerektiren suçlarda sanık duruşmaya katılmasa dahi, davalar sonuçlandırılabilir. Ancak savunma hakkı açısından dikkat edilmesi gereken hususlar vardır. Özellikle, sanığın cezanın ağırlığı arttığında dinlenmesi yasal bir zorunluluk olarak öne çıkmaktadır. Bu tip durumlar, hukukun adil yargılama şartlarına uygun olmasını sağlamak amacıyla getirilmiştir. Adaletin sağlanması için bu dengelerin gözetilmesi büyük önem taşır. 🏛️

Genel İlkeler ve Hukuki Dayanaklar

Ceza muhakemesinde sanığın dinlenmesi zorunluluğu, hukuk devleti anlayışının ve adil yargılanma hakkının bir sonucudur. Anayasa'nın 2. maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesi, bireylerin savunmalarını ve kendilerini ifade edebilme haklarını güvence altına alır. Ceza yargılamasında doğrudanlık, yüz yüzelik, sözlülük ve silahların eşitliği ilkeleri ön plandadır. Bu ilkeler, sanığın mahkeme huzurunda beyan ve savunma hakkını kullanabilmesini sağlar.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nda (CMK) ve Anayasa'nın 36. maddesinde savunma hakkı açıkça korunmuştur. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesi de adil yargılanma ve tarafların mahkeme önünde iddia ve savunmalarını rahatça sunabilme hakkını vurgular. Bu ulusal ve uluslararası düzenlemeler sonucu mahkemeler, sanığın ifade ve savunma hakkını bizzat kullanımını güvence altına almakla yükümlüdür.

CMK'ya Göre Sanığın Dinlenmesi Gereken Durumlar

Ceza Muhakemesi Kanunu'nda, sanığın hangi durumlarda mutlaka dinlenmesi gerektiği açıkça düzenlenmiştir. Ana ilke şudur: Sanık sorgusu yapılmadan esaslı bir karar verilemez. Ancak bazı istisnalar dışında, sanığın yokluğunda dahi karar verilebileceği özel haller kanunda tek tek belirtilmiştir.

CMK m.193 ve m.195'in Yorumu

CMK m.193'e göre, "Kanunun ayrık tuttuğu hâller saklı kalmak üzere, hazır bulunmayan sanık hakkında duruşma yapılmaz. Gelmemesinin geçerli nedeni olmayan sanık, davet edilmesine rağmen duruşmaya gelmez ise sanığın yokluğunda duruşmaya devam edilebilir." Yani sanığın mahkemede bulunmaması asıl olarak yargılamanın önünde engeldir; ancak bu durumun istisnaları da bulunur.

CMK m.195 ise, genellikle adli para cezası gibi daha hafif yaptırımları gerektiren suçlarda, sanığın yokluğunda duruşma yapılabileceğini söyler. Fakat bu durumda dahi, sanığın savunma hakkının korunması gerekir. Ayrıca, sanık daha önce sorgulanmamışsa ve aleyhine ceza çıkacaksa, mutlaka dinlenmesi zorunludur.

Bu maddelerin ortak noktası, ağır bir karar, özellikle hapis cezası gibi mahkumiyet hükümlerinde, sanığın bizzat dinlenmeden (veya sorgusu yapılmadan) karar verilemeyeceği kuralıdır.

Yargıtay Kararları ve Uygulamalar

Yargıtay, ceza yargılaması sırasında sanık dinlenmeden verilen kararları genellikle usulden bozmakta ve sanığın mutlaka beyanının alınmasını istemektedir. Yargıtay'ın çeşitli kararlarında, CMK m.193 ve m.195'teki düzenlemelerin sanığın yokluğunda karar verilebilmesi için dar bir şekilde yorumlanması gerektiği belirtilmiştir.

Uygulamada, sanığın duruşmaya gelmemesi ve geçerli bir mazeret bildirmemesi halinde, çoğu zaman sanığın yokluğunda mahkemenin karar verebileceği, fakat mahkumiyet kararlarında (özellikle ilk defa ceza veriliyorsa) sanık dinlenmeden karar verilmesi halinde bu kararın bir usul hatası teşkil ettiği ve bozma sebebi olduğu görülmektedir.

Sanığın Dinlenmemesi Halinde Doğabilecek Hukuki Sorunlar

Sanığın dinlenmeden mahkum edilmesi veya hakkında ağır bir karar verilmesi, adil yargılanma hakkının ihlali anlamına gelebilir. Bu durumda, Yargıtay çoğunlukla hükmü mutlak bozma sebebi sayar. Yani savunma hakkı kullanılmadan sanık hakkında hüküm kurulması, kararı geçersiz hale getirir ve yeniden yargılama zorunluluğu doğurur.

Bunun yanı sıra, mahkumiyet kararının sanığa usulüne uygun bildirilmeyişi veya sanığın son sözünün alınmaması da savunma hakkının zedelenmesi sayılır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de, sanığın yargılamaya aktif olarak katılımını ve kendini savunabilmesini adil yargılanmanın temel unsuru olarak değerlendirir. Sonuç olarak, sanığın dinlenmemesi, hem iç hukukta hem de uluslararası düzeyde davanın bozulmasına ve yeniden yargılamaya yol açacaktır.

Sanık Dinlemeden Ceza Verilemeyecek Durumlar

Ağır Ceza ve Mahkumiyet Durumları

Ağır ceza verilmesi gereken durumlarda sanığın dinlenmesi olmazsa olmaz bir kuraldır. Özellikle mahkumiyet kararlarında, yani bir kişinin suçlu bulunup hapis cezası veya özgürlüğü kısıtlayıcı başka bir ceza ile cezalandırılması söz konusu ise, mahkeme mutlaka sanığın savunmasını almalı ve ona açıklama yapma imkânı tanımalıdır.

Bu konuda CMK’da (Ceza Muhakemesi Kanunu) açık hükümler bulunur. Özellikle ciddi suçlarda veya hapis cezası gerektiren davalarda, sanığın ifadeye çağrılması, savunmasının alınması ve kendisine yöneltilen suçlamalar hakkında konuşma hakkının verilmesi gerekir. Yargıtay da birçok kararında sanık dinlenmeden verilen hapis cezası kararlarının kanuna ve adil yargılamaya aykırı olduğunu vurgulamaktadır.

Sanık dinlenmeden verilen mahkumiyet kararları, çoğu zaman üst mahkemeden geri döner veya bozma sebebi sayılır. Bunun sebebi, kişinin savunma hakkının ve adil yargılanma hakkının korunmasıdır.

Savunma Hakkının Önemi

Savunma hakkı, ceza yargılamasında en temel ilkelerden biridir. Sanığın dinlenmesi, kendisine yöneltilen suçlamalara cevap verebilme, delil sunma, kendi lehine beyanlarda bulunabilme ve mahkemeden adil davranılmasını talep edebilme şeklinde somutlaşır.

Eğer bir sanık, duruşmalardan haberdar edilmezse veya savunmasını yapamazsa, yargılama ciddi şekilde sakatlanmış olur. Mahkemeler, kişiye suç isnadıyla ilgili iddialarını açıklaması ve haklarını etkin şekilde kullanması için mutlaka fırsat tanımalıdır. Aksi takdirde verilen kararlar, adalet duygusunu ve toplumsal güveni zedeler.

Aynı zamanda, sanığın yüzüne karşı suçlamaların yüksek sesle ifade edilmesi ve cevap hakkının tanınması, modern hukuk sistemlerinin vazgeçilmezidir. Bu nedenle, savunma hakkı ihlali, çoğu zaman telafisi mümkün olmayan bir hukuki hata olarak kabul edilir.

Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne Etkileri

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, adil yargılanma hakkını temel bir hak olarak güvence altına almıştır. Anayasa madde 36’da, herkesin yargı mercileri önünde iddia ve savunma hakkının bulunduğu belirtilmektedir. Aynı şekilde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesi de adil yargılanma hakkı kapsamında sanığa iddialara cevap verme fırsatı tanınmasını şart koşar.

Bu hükümler doğrultusunda, gerek ulusal mahkemeler gerekse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), sanığın dinlenmemesi ve savunma hakkının engellenmesi gibi durumları ağır bir hak ihlali olarak değerlendirmektedir. Özellikle kişinin özgürlüğüne ağır müdahale oluşturan mahkumiyetlerde, savunma hakkının kullanılmaması, kararın mutlak şekilde bozulmasına sebep olabilir.

Mutlak Bozma Sebebi Olarak Savunma Hakkından Yoksunluk

Ceza yargılaması uygulamasında, savunma hakkından yoksunluk “mutlak bozma nedeni” sayılmaktadır. Yani, eğer bir kişi dinlenmeden, savunması alınmadan veya mahkemeye çıkmadan mahkum edilirse, bu karar temyiz veya istinaf incelemesinde kesinlikle bozulur.

Yargıtay da defalarca kere sanığın savunma hakkının engellenmesini telafi edilemez bir hak ihlali olarak nitelemekte ve bu tür kararları bozmaktadır. Bu sebeple, hakimlerin sanığı her durumda dinlemesi, savunmasını bizzat almadan ceza kararı vermemesi çok önemlidir.

Savunma hakkı, yalnızca usulî bir işlem değil, aynı zamanda yargılamanın adil ve şeffaf yürütülmesi için de esastır. Savunma hakkı engellenmiş bir mahkumiyet kararı, hukuken geçersiz sayılır ve hiçbir şekilde korunmaz. Bu nedenle, savunma hakkına saygı, adil yargılama ve hukukun üstünlüğü için vazgeçilmez bir şarttır.

Sanığın Dinlenmeden Ceza Verilebileceği Haller

Adli Para Cezası veya Müsadere Gerektiren Suçlar

Adli para cezası veya sadece müsadere (el koyma) gerektiren suçlarda, sanığın dinlenmeden ceza verilmesi mümkün olabilmektedir. Özellikle Kabahatler Kanunu kapsamına giren, ceza hukuku bakımından ağırlığı düşük olan suçlarda, mahkemeler tarafından sanığın beyanı alınmadan, mevcut dosya ve delillere göre karar çıkarılabilir. CMK’da bu tür suçlar için basit ve hızlı bir yargılama hedeflenmiştir ve genelde sanığın mahkemeye gelerek savunma yapması zorunlu görülmemektedir. Ancak sanık, kendisine yapılan tebligatlar doğrultusunda talep ederse mutlaka dinlenmelidir.

Basit Yargılama Usulü ve Duruşmasız Karar

Basit yargılama usulü, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 251. Maddesi ile düzenlenmiş ve sanığın dinlenmeden ceza verilebileceği önemli bir prosedür olarak öne çıkmıştır. Özellikle iki yıl veya daha az hapis cezası gerektiren suçlarda uygulanır. Bu usulde mahkeme duruşma yapmaksızın, evrak üzerinden karar verir.

Sanık, iddianame kendisine tebliğ edildikten sonra belirli bir süre içinde savunmasını yazılı olarak yapabilir. Şayet bu süre içinde savunma gönderilmezse ve istisnai bir durum da bulunmuyorsa, mahkeme sanığı dinlemeden hüküm tesis edebilir.

Basit Yargılamada Usul, Haklar ve Süreç

Basit yargılamada usul, haklar ve süreç şu şekilde işle:

  • Cumhuriyet savcısı iddianameyi hazırlar ve mahkeme, olayı basit yargılamaya uygun bulursa dosya üzerinden karar süreci başlatılır.
  • Sanık ve mağdura iddianame ve eklerin tebliği yapılır. Sanığa savunmasını 15 gün içinde sunması için süre verilir.
  • Tarafların göndereceği yazılı beyan ve deliller değerlendirilir, fazladan bir duruşma yapılmaz.
  • Mahkeme, bu beyan ve dosya içeriğine göre duruşma yapmadan kararını oluşturur.

Sanık, savunma hakkını kullanmak isterse, bu süre içerisinde açıkça yazılı beyanda bulunabilir veya delil sunabilir. Yine de yapılan inceleme neticesinde mahkeme isterse duruşma açabilir, burada takdir yetkisi vardır.

Yazılı Savunma ve İtiraz Süreci

Basit yargılamada yazılı savunma ve karar sonrası itiraz süreci çok önemlidir. Sanık isterse, kendisine tebliğ edilen iddianameye karşı ayrıntılı bir yazılı savunma verebilir ya da yeni deliller sunabilir. Bu hakkını kullanmayan sanık içinse, dosyanın mevcut haliyle hükme bağlanması doğrudur.

Mahkeme esas hakkında hükmünü, duruşma yapılmaksızın taraflara tebliğ eder. Sanık ve müdafii, verilen bu karara karşı 7 günlük sürede itiraz edebilir. Bu itiraz üzerine mahkeme duruşma açar ve kararı bu sefer duruşmada ele alır. Böylelikle sanık, dinlenmeden verilmiş ilke karara karşı savunma yapma ve kendisini ifade etme hakkına tekrar kavuşmuş olur.

Mahkumiyet Dışındaki Kararlar

Mahkumiyet dışındaki kararlar, sanığın beraatine, davanın düşmesine, güvenlik tedbiri uygulanmasına veya davanın uzlaşma yoluyla sonuçlanmasına ilişkin kararlardır. Bu tür sonuçlarda da çoğu zaman sanığın dinlenmesi zorunlu kabul edilmez.

Güvenlik Tedbiri, Davanın Düşmesi vs.

Güvenlik tedbiri uygulamalarında, suç işlediği iddiasındaki kişi hakkında ceza verilmek yerine, toplumun ve bireyin korunması öncelenmektedir. Özellikle ehliyetsizlik, akıl hastalığı gibi durumlarda güvenlik tedbirinin uygulanması mümkündür ve yargı mercileri çoğu zaman dosya üzerinden karar verir.

Kısacası, ceza muhakemesinde sanığın bizzat dinlenmesi her zaman zorunlu değildir ve yukarıda sayılan hallere özgü işlemlerle, mahkemeler hem usulü hızlandırmakta hem de adaletin gecikmeden tecelli etmesini amaçlamaktadır.

Bozma Sonrası Yeniden Yargılamada Sanığın Dinlenmesi

Yargıtay'ın Bozma Kararları Sonrası Uygulamalar

Bozma sonrası yeniden yargılamada sanığın dinlenmesi, ceza muhakemesinde çok önemli bir yere sahiptir. Yargıtay, verdiği bozma kararlarında mahkemeye götürülen hususları dikkate alarak, genellikle yeni bir değerlendirme yapılmasını ister. Özellikle sanık aleyhine bozma kararı verildiğinde, mahkeme eski kararında farklı bir sonuca varabilir. Bu nedenle sanığın yeniden dinlenmesi, adil yargılanma ve savunma hakkı açısından zorunlu hale gelir.

Yargıtay kararlarında sık sık belirtildiği üzere, bozma sonrası ilk karardan farklı bir değerlendirme yapılacaksa, sanığın da bu yeni durum hakkında görüşünü bildirmesi gerekir. Mahkeme, bozmadan sonraki yargılamada yalnızca eski delillere dayanarak karar veremez; sanığa yeni bir savunma imkânı tanımalıdır. Özellikle sanığın dinlenmemesi, verilen hükmün kanuna aykırı olması sonucunu doğurabilir.

Aleyhe Bozma Kararı ve Sanık Dinlenmesi

Aleyhe bozma kararı sonrasında sanığın dinlenmesi, CMK uyarınca ve Yargıtay içtihatları gereği mutlaktır. Özellikle ilk yargılamada berat ya da daha hafif cezayla sonuçlanan bir dosya, Yargıtay'ın bozması sonrası sanık aleyhine sonuçlanacaksa, savunma hakkı tekrar sonuna kadar tanınmalıdır. Aksi halde, sanık kendi lehine oluşan durumu anlatma, yeni savunma ve delil sunma hakkından yoksun kalır.

Aleyhe bozma ardından mahkeme daha ağır bir ceza verecekse, bunu önceden sanığa bildirmek ve bu konuda savunma yapmasına imkân tanımak gerekir. Yargıtay kararlarında, aleyhe sonuç doğuracak mahkeme uygulamalarında, mutlaka sanık dinlenmeden karar verilmesinin mutlak bozma nedeni olduğu açıkça belirtilmiştir.

Önceki Cezaya Göre Daha Ağır Ceza Verileceğinde Usul

Bozma sonrası yargılamada önceki cezaya oranla daha ağır bir ceza verilmesi isteniyorsa, mahkeme ek bir titizlikle hareket etmelidir. CMK’ya göre, bu durumda sanığın yüzüne karşı yapılacak duruşmada, önce verilen cezadan daha ağır veya yeni bir suç tipine ilişkin karar açıklanacaksa, mutlaka sanığa söz hakkı verilmelidir. Bu, hem adil yargılama hem de savunma hakkının en temel sonucudur.

Ağırlaştırılan bir karar verilmeden önce mahkeme, sanığı gerekirse celp eder ve mutlaka savunmasını alır. Eğer sanık mazeretsiz olarak duruşmaya gelmezse, kanun gereği avukatı varsa onun huzurunda savunması alınır; fakat imkan varsa yine de sanık şahsen dinlenmeye çalışılır.

CMK m.307/2'ye Göre Zorunluluklar

CMK m.307/2 açıkça hüküm altına alır ki, bozma kararı üzerine yapılan yargılamada, önceki karara göre daha ağır bir ceza verilmek istenirse, sanığa veya müdafiine söz hakkı verilmeden ceza artırılamaz. Bu madde, mahkemelere ağır ceza kararlarında sanığın savunma hakkını koruma zorunluluğu getirir. Eğer sanık dinlenmeden daha ağır bir ceza verilirse, bu durum açık bir usul hatası olur ve karar kanunen bozulur.

Ayrıca, 307/2, sanık lehine olan süreçlerde de adil yargılamanın sınırlarını çizer. Yani, ceza artırılacaksa veya yeni bir hukuki değerlendirme yapılacaksa önce mutlaka sanığın görüşü alınmalıdır.

Uyma ve Direnme Kararları

Bozma sonrası mahkeme iki şekilde karar verebilir: Yargıtay’ın bozma kararına uyma veya direnme kararı. Uyum halinde mahkeme, bozmanın gerektirdiği şekilde yeniden yargılama yapar ve usulüne uygun şekilde sanığı dinler. Direnme halinde ise ilk kararında ısrarcı olur fakat Yargıtay’ın bozma gerekçelerini de gözetmek zorundadır. Her iki ihtimalde de -özellikle cezanın artması söz konusuysa- sanığın bizzat savunmasının alınması, sürecin en önemli parçasıdır.

Genel olarak, bozma sonrası yapılacak yargılamalarda sanığın yeniden dinlenmesi, yeni delil ya da savunmalarının değerlendirilmesi, yargılamanın dürüstlüğünü ve şeffaflığını güvence altına alır. Bu şekilde, hem CMK’ya hem de Yargıtay içtihatlarına uygun bir karar çıkması sağlanır.

Sanık Yokluğunda Duruşma Yapılabilecek Özel Haller

Ceza yargılamasında genel kural, sanığın duruşmada bizzat bulunması ve dinlenmesidir. Ancak, sanığın yokluğunda duruşma yapılabilecek bazı özel haller de mevcuttur. Bu istisnalar hem Ceza Muhakemesi Kanunu'nda (CMK) hem de uygulamada önem taşır. Şimdi bu durumları detaylıca inceleyelim.

Sanığın Zorla Getirilmesi ve Zorunlu Hazır Bulunma

Sanığın, mahkemeye gelmesi için yapılan çağrıya rağmen mazeret bildirmeden duruşmaya katılmaması durumunda, zorla getirilmesi gündeme gelir. Mahkeme, sanığın savunma hakkını kullanabilmesi için öncelikle davetiye gönderir. Gelen tebligata rağmen sanık gelmezse ve geçerli bir mazeret sunmazsa, CMK m.146 gereği hakkında zorla getirme kararı verilebilir.

Sanığın, duruşmada zorunlu olarak hazır bulunması gereken bazı aşamalar vardır. Özellikle, ilk sorgunun yapılacağı, esas hakkında savunmanın alınacağı veya ağır ceza davalarında karar verileceği aşamalarda genellikle sanığın hazır bulunması istenir. Ancak zorla getirme kararı çıkarılsa dahi, yakalanamayan veya getirilemeyen sanıklar için mahkeme, koşullara göre duruşmaya devam edebilir.

Sorgusu Yapılmış Sanığın Yargılamaya Katılmama Durumu

Sanık daha önce mahkeme tarafından sorgulanmış ve savunması alınmışsa, sonraki duruşmalara gelmemesi çoğu zaman engel oluşturmaz. CMK m.196/2'ye göre, sanığın mahkemedeki sorgusu yapılmışsa ve sanık, duruşmalara mazeretsiz katılmazsa, yargılamaya onun yokluğunda devam edilebilir ve karar verilebilir.

Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir husus, sanığın daha önce mahkemede bizzat sorgulanmış olmasıdır. Bu koşul gerçekleşmişse, özellikle avukatının da hazır bulunması halinde sanığın yokluğunda işlemler devam edebilir. Ancak sanığın baştan sona yargılamaya hiç katılmaması veya sorgusunun yapılmamış olması halinde bu yol uygulanamaz. Yargıtay, çoğu kararında bu kurala dikkat edilmesi gerektiğini vurgulamıştır.

Tanık Dinlenmesi veya Disiplin Sorunları

Mahkeme ortamında disiplinin sağlanması, yargılamanın adil ve düzenli ilerlemesi açısından hayati öneme sahiptir. Tanık dinlenmesi sırasında veya duruşmada ortaya çıkabilecek disiplin sorunları, sanığın salondan çıkarılması ya da yokluğunda duruşmaya devam edilmesi sonucunu doğurabilir.

CMK m.203, sanığın duruşma düzenini bozacak şekilde davranması veya mahkemeye hakaret etmesi hâlinde, sanığın duruşma salonundan çıkarılmasına izin vermektedir. Eğer bu tür bir davranış gerçekleşirse, mahkeme savunmanın tam alınmasına engel olmamak kaydıyla yargılamaya geçici olarak devam edebilir. Gerekirse tanık dinlenmesi gibi işlemler sanık yokken de yapılabilir.

Aynı şekilde, tanıkların beyanlarının sağlıklı alınabilmesi için, sanığın geçici olarak duruşma salonundan çıkarılması mümkündür. Bu durumda, tanık ifadesi bittikten sonra sanığa beyan ve deliller hakkında bilgi verilir ve savunma hakkının zedelenmemesi sağlanır.

Sanığın Kaçak Olması ve İstinabe

Sanığın kaçak olması durumu, hem yargılamada hem de kararın verileceği aşamada özel hükümlere tabi tutulmuştur. Kaçak sanıkların dosyalarında, genellikle duruşmaya katılmaksızın işlem yürütülür. CMK m.247 vd.’de, hakkında yakalama kararı bulunan ve uzun süre bulunamayan sanıklar için "kaçak" prosedürü öngörülmüştür.

Kaçak sanıklar hakkındaki davalarda duruşmalar sanığın yokluğunda yapılabilir. Fakat bu kişilere bir kez daha tebligat çıkarılır ve belli ilan usulleri uygulanır. Mahkeme, istina ve temyiz yollarını açık tutarak, sonradan yakalanan veya gelen sanığın savunmasını alma imkanı tanır.

Bir başka özel hal de istinabe, yani başka yer mahkemesine veya mercilere işlem yaptırma durumudur. Eğer sanık başka bir ilde veya yurtdışında ise, oradaki mahkeme aracılığıyla sorgusu yapılabilir. Bu şekilde alınan beyanlar, esas mahkemesine gönderilir ve yargılama süreci devam eder.

Not: Sanığın yokluğunda duruşmaya devam edilmesi, "savunma hakkının tamamen yok sayılması" anlamına gelmez. Her durumda, sanığın hakkını koruyacak önlemler alınmalı ve adil yargılama ilkelerine bağlı kalınmalıdır.

Sanığın bulunmaması halinde yürütülen bu prosedürler, ceza muhakemesinin hem etkili ilerlemesi hem de savunma hakkı dengesinin gözetilmesi için düzenlenmiştir.

Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi Kararları

Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi, "sanığın dinlenmesi zorunluluğu" konusunda önemli kararlara imza atmıştır. En temel ilke olarak, ağır ceza gerektiren davalarda ve mahkumiyet kararlarında sanığın mutlaka dinlenmesi gerektiği vurgulanır. Özellikle Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun çeşitli kararlarında (örneğin 2022/409 E., 2022/586 K.), sanığın sorgusu yapılmadan veya dinlenmeden mahkumiyet ya da beraat kararı verilmesinin hukuka aykırılığı belirtilmiştir.

Sanığın yokluğunda duruşma yapılabilecek durumlar CMK m.195'te istisnai olarak düzenlenmiştir; ancak, asıl olan sanığın savunmasının alınmasıdır. Yargıtay'a göre, savunma hakkı ihlal edilmeden ve sanığın sorgusu tamamlanmadan ceza verilmesi, usul yönünden bozma nedenidir. Anayasa Mahkemesi de (ör. 2016/6214 başvuru numaralı bireysel başvuru kararı), adil yargılanma ve savunma hakkına vurgu yaparak sanığın yokluğunda verilen bazı kararları hak ihlali olarak değerlendirmiştir.

Ayrıca, Yargıtay'ın uygulamada bariyeri düşüremeyeceğini ve sanığın yüzüne karşı iddialara cevap hakkı tanınması gerektiğini belirten pek çok içtihadı bulunmaktadır. Özellikle daha ağır ceza söz konusu olduğunda CMK m.307/2 gereği, bozma sonrası mahkemenin sanığı mutlaka dinlemesi zorunludur.

Somut Olaylar ve Tartışmalı Durumlar

Uygulamada ve Yargıtay kararlarında çeşitli somut olaylar öne çıkıyor. Örneğin; örnek olaylarda, sanığın savunması alınmadan, hatta dinlenmeden mahkumiyet kararı verildiği bazı dosyalarda Yargıtay bu kararları bozmuştur. Ağır cezada yargılanan bir sanık hakkında, "sanığın mazeretsiz olarak duruşmaya gelmemesi" gerekçe gösterilerek mahkumiyet verilmişse, Yargıtay burada savunma hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştır.

Başka bir örnekte; tanık beyanlarının tek delil olduğu bir davada, duruşmada sanığa tanık beyanlarının okunup okunmadığı ve görüşünün alınıp alınmadığı büyük önem taşımıştır. Eğer sanığın bu beyanlara karşı savunma geliştirme fırsatı olmamışsa, sonuç yine bozmadır.

Özellikle adli para cezası veya sadece müsadere gerektiren bazı suçlarda, sanık dinlenmeden karar verilebileceği öngörülmektedir. Ancak buradaki sınırlar çok hassastır ve tartışmalı durumlar doğurabilir. Her zaman, somut olayın özelliklerine göre karar verilmektedir. Belge üzerinde, tam anlamıyla savunma alınmamış, sanığın sorgusu yapılmamış veya SEGBİS gibi yöntemler dışında başka yollarla beyanı alınmamış olan dosyalarda mahkemenin hatalı kararları Yargıtay tarafından sıklıkla bozulmaktadır.

Sonuç olarak, gerek Yargıtay gerekse Anayasa Mahkemesi kararları, sanığın dinlenmesinin ceza muhakemesinde temel bir hak olduğunu, ancak çok sınırlı ve açıkça Kanun'da yazılı durumlar dışında, bu hakkın ihlaliyle verilen kararların geçersiz sayıldığını net şekilde göstermektedir. Tartışmalı ve somut olaylarda her zaman savunma hakkı esas alınır ve adil yargılanma ilkesi önde tutulur.

Hakim Hangi Hallerde Sanığı Dinlemeden Hüküm Verebilir?

Hakim, sanığı dinlemeden hüküm verebilir mi diye merak edenler için en çok karşılaşılan durumlar Ceza Muhakemesi Kanunu’nda (CMK) açıkça düzenlenmiştir. Öncelikle, CMK m.193-195'e göre sanığın yokluğunda duruşma yapılması ve hüküm verilmesi mümkün olan bazı özel durumlar vardır. Özellikle “yalnızca adlî para cezası” veya “müsadereyi gerektiren suçlar” söz konusuysa, sanık gelmese de yargılama sonuçlandırılabilir.

Ayrıca basit yargılama usulü uygulanıyorsa yani mahkeme dosya üzerinden karar veriyorsa, hakim sanığı dinlemeden ceza verebilir. Diğer bir önemli durum ise, sanığın duruşmanın disiplinini bozucu hareketlerde bulunarak mahkeme salonundan çıkarılmasıdır; bu takdirde duruşmaya katılmasa da işlem devam edebilir.

Bazı davalarda ise sanığın sorgusu önceden yapılmış, daha sonra yargılamaya katılmak istememiş veya kaçak olması gibi hallerde de duruşma sanığın yokluğunda sürdürülebilir. Özetle, küçük suçlar ve belirli şartlar dışında, sanığın dinlenmesi esastır; ancak yukarıdaki istisnai hallerde hakim sanığı dinlemeden karar verebilir.

Savunma Hakkı İhlalinde Ne Yapılmalı?

Savunma hakkı ihlali durumunda yapılması gereken ilk iş, bu usulsüzlüğün tutanağa geçirilmesini sağlamak ve gerekirse hemen itiraz etmektir. Sanık ya da müdafii, ihlalin yargılamanın hangi aşamasında gerçekleştiğini açıkça belirtmeli ve bunun giderilmesini talep etmelidir.

Mahkeme tarafından savunma hakkı kısıtlanmışsa veya sanığa gerekli şekilde savunma yapma imkânı tanınmamışsa, duruşma sırasında itiraz edilmemiş olsa dahi, üst mahkemeye başvurarak kararın bozulmasını talep edebilirsiniz. Çünkü Türk hukukunda savunma hakkının kısıtlanması mutlak bozma sebebidir. Gerekirse konuyu Anayasa Mahkemesi veya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne bireysel başvuru olarak da taşıyabilirsiniz.

Savunma hakkı ihlali Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi kararlarında adil yargılanma ilkelerinin ihlali olarak görülmektedir. Haklarınızın gözetilmesi için, mümkünse bir avukata danışarak süreci ilerletmeniz faydalıdır.

Duruşmaya Katılmamanın Sonuçları

Duruşmaya katılmamanın sonuçları davanın türüne, sanığın durumuna ve haklarınızı kullanıp kullanmadığınıza göre değişir. Ceza davalarında sanık, mazeretsiz olarak duruşmaya gelmezse, hakkında zorla getirme (ihzar) kararı verilebilir. Bu karara rağmen gelmemek, yakalama kararına sebep olabilir ve polis zoruyla mahkemeye getirilirsiniz.

Sanık bir daha da duruşmaya katılmaz veya kaçak olarak sayılırsa, belli suçlar dışında duruşmaya devam edilir ve hüküm verilebilir. Özellikle adli para cezası veya müsadere gerektiren hafif suçlarda sanık yokken de karar verilebilir. Ancak ağır cezalarda ve savunma alınmamış ise genellikle dinlenmeden ceza verilmez.

Hukuk davalarında ise davacı ilk duruşmaya katılmazsa, dosya işlemden kaldırılır; davalı gelmezse, yokluğunda yargılama sürer. Avukatınız sizin yerinize katılabilir, fakat avukatınız da yoksa ve zorunlu müdafi iseniz mahkeme yeni bir müdafi atar. Kısacası, duruşmaya katılmamak, özellikle ceza davalarında ciddi hak kayıplarına yol açabilir.

Duruşmasız Karara Karşı İtiraz ve Kanun Yolları

Duruşmasız şekilde (yani sanığın veya avukatın yokluğunda, dosya üzerinden) verilen bir karara karşı itiraz ve kanun yolları mümkündür. Özellikle CMK’da basit yargılama usulünde veya sadece adli para cezası verilen durumlarda, mahkemenin taraflara yazılı bildirim yapmasından itibaren yedi gün içinde itiraz hakkı vardır.

Bu itiraz dilekçesiyle, kararı veren mahkemeden duruşma açmasını ve yüz yüze duruşma yaparak yeniden değerlendirme yapmasını talep edebilirsiniz. Ayrıca karar türüne göre istinaf, temyiz veya olağanüstü kanun yollarına başvuru da mümkündür. Özellikle usul hatası veya savunma hakkı ihlali varsa, üst mahkemeler bu kararları kararları geri çevirebilir.

İtiraz süresi ve şekli çok önemlidir; yasal süreci kaçırmamak adına kararı tebliğ aldıktan sonra hızlı hareket edilmesi gerekir. Avukat yardımı ile süreci doğru yönetmek, tüm savunma haklarınızın korunmasını sağlar.

Kısacası, sanığın duruşmaya katılmaması her zaman hak kaybı anlamına gelmez fakat sürecin dikkatle yönetilmesi gerekir. Hak ihlali olduğunda yasal itiraz yolları her zaman açıktır.

Profesyonel hukuki danışmanlık mı arıyorsunuz?

Avukatistan üzerinden kolayca hukuki danışmanlık talebi oluşturup, sisteme kayıtlı binlerce avukattan teklif alabilirsiniz.

Lütfen unutmayın;

  • Avukatistan, avukatlardan alınan hizmetler için herhangi bir ücret ya da komisyon talep etmez.
  • Hizmetlerimiz yalnızca avukatlarla iletişim kurmanıza yardımcı olmak içindir; avukatlar tarafından verilen hizmetlerden Avukatistan sorumlu tutulamaz.
Danışmanlık Talebi Oluştur

Sıkça Sorulan Sorular

Hakim, sanığın ifadesi olmadan ceza verebilir mi?

Adalet sisteminde, sanığın mahkeme önünde veya avukat aracılığıyla savunma hakkı vardır ve bu hak verilmeden ceza verilmesi genelde yasalarca engellenmiştir.

Türk Hukuk Sisteminde sanığın dinlenme hakkı nasıl düzenlenmiştir?

Türk Hukuk Sistemi, sanığın gerekçelerini sunma ve savunmasını yapma hakkını tanır. Bu, hukuk süreçlerinde adil bir yargılamayı sağlamaya yönelik önemli bir ilkedir.

Hukuki süreçte sanığın dinlenmemesi hangi riskleri taşır?

Sanığın dinlenmemesi, mahkemenin eksik bilgiyle karar vermesine ve olası maddi hatalara neden olabilir. Bu durum yargı sürecini olumsuz etkileyebilir.

Sanığın dinlenmemesi adil yargılama ilkesini ihlal eder mi?

Evet, sanığın dinlenmemesi, adil yargılama ve savunma hakkının ihlali anlamına gelir, bu da hukukun üstünlüğü ilkesiyle çelişir.

Hangi durumlarda hakim sanığı dinlemeden karar verebilir?

Hakim genellikle sanığın farklı bir duruşmaya katılmaması halinde veya belirli yargı kararlarında, tüzel prosedürlere göre dinleme kararı almadan karar verebilir; ancak bu istisnai bir durumdur.

Sanığın dinlenmemesi hangi yasal hakları ihlal edebilir?

Sanığın dinlenmemesi, hem savunma hakkını hem de adil yargılanma hakkını ihlal edebilir ve bu durum, itiraz veya temyiz süreçleriyle gündeme gelebilir.

Sanığı dinlemeden karar verilmesi anayasaya aykırı mıdır?

Anayasaya göre adil yargılanma hakkı temel bir prensiptir ve sanığın dinlenmemesi anayasal hakların zedelenmesine yol açabilir.

Hakim sanığı dinlemeden ceza verirse hangi sonuçlar doğar?

Böyle bir uygulama karara itiraz, temyiz veya yeniden yargılama taleplerine sebep olabilir ve verilen ceza geçersiz sayılabilir.

Mahkemelerde adil yargılanma hakkı nasıl korunur?

Adil yargılanma hakkı, tarafların dinlenmesi, savunma yapabilmesi ve hukuka uygun bir prosedürün izlenmesini gerektirir. Mahkemeler bu ilkelere uygun şekilde hareket etmek zorundadır.

Sanığın mahkemede bulunmaması durumunda ceza verilebilir mi?

Sanık avukatı aracılığıyla temsil ediliyorsa, bazı durumlarda ceza verilebilir ancak mümkünse sanığın bizzat dinlenmesi tavsiye edilir.

İlginizi Çekebilir

Soru Sor Danışmanlık Talep Et