Halkı Galeyana Getirme Suçu ve Cezası Nedir?
Halkı galeyana getirme suçu, toplumun bir kesimini kin ve düşmanlık duygularıyla kışkırtmayı hedef alan bir davranıştır ve bu suçun yasal çerçevesi Türk Ceza Kanunu'nun 216. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, halkı kin ve düşmanlığa tahrik eden veya halkın bir kesimini alenen aşağılayan kişiler, genellikle 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasıyla karşı karşıya kalır. Ancak, dini değerleri aşağılamaya yönelik fiiller 6 aydan 1 yıla kadar hapis cezası öngörmektedir.
Suçun maddi unsurları, aleni şekilde halkın bir kesimini diğerine karşı kışkırtmaya yönelik açık ve somut tehlike oluşturan nitelikte olmalıdır. Bunun dışındaki her türlü eleştiri veya düşünce açıklamaları, belirli sınırlar dahilinde suç olarak değerlendirilmez.
Halkı galeyana getirme suçu, toplum güvenliğini tehdit eden ciddi suçlardan biri olup, savcılık tarafından re'sen soruşturulan suçlar arasında bulunmaktadır.🔥 Türk Ceza Kanunu kapsamında, özellikle sosyal medya ya da diğer kitle iletişim araçları aracılığıyla işlenmesi halinde cezalar daha da ağırlaştırılabilmektedir. 👨⚖️ Bu suç uzlaşma kapsamına girmez ve zamanaşım süresi 8 yıldır.
Halkı Galeyana Getirme Suçu Nedir?
Suçun Tanımı
Halkı galeyana getirme suçu, özellikle kamu barışını bozmayı amaçlayan davranışları kapsayan bir suçtur. Bu suçun temelinde, toplumda huzursuzluk yaratmak, kitleleri birbirine karşı kışkırtmak veya toplumsal düzeni tehdit edecek şekilde insanları provoke etmek yer alır. Halkı galeyana getirme suçu, bireysel bir hakka değil, toplumun genel huzuruna, birliğine ve güvenliğine karşı işlenen bir suçtur.
Bu suç, kişinin yalnızca düşüncesini açıklamasından öte, açıklamalarıyla toplumsal barışı bozacak tehlikeli bir ortam yaratma amacı taşıdığı durumlarda gündeme gelir. Özellikle toplumu bir grubuna karşı nefret, kin, düşmanlık oluşturacak, insanları provoke edecek veya ani toplumsal olaylara sebep olabilecek söylemler suçun kapsamındadır. Yani, burada önemli olan unsur, açıklamaların topluma yönelik açık ve yakın bir tehlike doğurup doğurmadığıdır.
TCK'da Düzenlendiği Maddeler
Halkı galeyana getirme suçu, Türk Ceza Kanunu'nda (TCK), doğrudan "halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama" başlığı altında düzenlenmiştir. Bu suçlar, TCK'nın 216. maddesinde yer almakta olup aşağıdaki gibi ayrılmıştır:
- TCK 216/1: Halkı kin ve düşmanlığa tahrik, yani bir grubun diğerine karşı nefret ve düşmanlık duygularını kışkırtmak.
- TCK 216/2: Halkın bir kesimini sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılamak.
- TCK 216/3: Dini değerleri alenen aşağılamak ve bu yolla toplumu ayaklanmaya tahrik etmek.
Ayrıca, bu suçun medya, basın-yayın yoluyla işlenmesi halinde TCK 218. madde uyarınca verilecek cezalarda artırıma gidilmektedir. Yani, eğer suç daha geniş kitlelere ulaşacak şekilde işlenirse, bunun karşılığı daha ağır olmaktadır.
Suçun Tarihsel Gelişimi
Halkı galeyana getirme suçunun tarihsel gelişimi, aslında toplumun huzurunu sağlama ve koruma arzusunun bir sonucudur. Osmanlı İmparatorluğu döneminde dahi toplumu kışkırtmak, asayişi bozmak gibi eylemler cezai yaptırımlara tabi tutulmuştur. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte ise özellikle çok sesliliğin ve farklı fikirlerin ortaya çıkmasıyla birlikte, toplumun bütününe zarar verebilecek açıklamaların sınırlandırılması ihtiyacı doğmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk dönemlerinde, devlet düzenine zarar verecek propaganda ve toplumsal ayaklanma teşebbüsleriyle mücadele için çeşitli yasa ve düzenlemeler yapılmıştır. 1982 Anayasası ve sonrasında hazırlanan Türk Ceza Kanunu, halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçunu daha açık ve kapsamlı bir şekilde tanımlamış, içeriğini ve cezalarını netleştirmiştir.
Günümüzde ise hem toplumsal olaylar hem de internet ve sosyal medyanın etkisiyle bu suç çok daha fazla gündeme gelmekte; yargı, toplumsal barışı zedeleyen hareketleri engellemek adına bu maddeleri sıkça uygulamaktadır. Özellikle toplumsal gruplar arasındaki kutuplaşmayı körükleyen, provoke edici açıklama ve paylaşımlara karşı bu suçun uygulanması daha da önem kazanmıştır.
Halkı Galeyana Getirme Suçunun Unsurları
Maddi Unsurlar
Halkı galeyana getirme suçunun maddi unsurları, TCK 216 kapsamında belirlenmiştir. Suçun işlenmesi için failin alenen, yani insanların kolayca görebileceği ya da işitebileceği bir ortamda hareket etmesi gerekir. Burada önemli olan, suçun gizli kapaklı değil, herkesin duyabileceği şekilde işlenmesidir. Aleniyet şartı, sosyal medya gibi geniş kitlelere ulaşan ortamları da kapsar.
Bir diğer önemli unsur ise, fiilin halkın belli bir kesimine yönelik olmasıdır. Burada "halk" kavramı; sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farkı gözetilerek toplumun belirli bir kesimidir. Suçun oluşmasında belirli ya da muayyen olmayan, ancak toplumun bir kısmı kabul edilebilecek bir grup hedef alınmalıdır.
Failin söz, yazı, resim, el kol hareketi gibi çeşitli yollarla toplumu tahrik edici davranışlarda bulunması gerekir. Sadece düşünce açıklamak yetmez; bu açıklamanın halkı kışkırtmaya, öfke veya düşmanlık oluşturmaya elverişli olması şarttır.
Kamu Barışı ve Tehlike Ölçütü
Kamu barışı, halk arasında güven ve huzurun sağlandığı toplumsal düzeni anlatır. Halkı galeyana getirme suçu, kamu barışını bozmaya veya tehlikeye atmaya yönelik bir eylem olmalıdır. Burada ölçüt “açık ve yakın tehlike” olarak tanımlanır (örneğin, bakınız: barandogan.av.tr). Yani, failin söz veya davranışları kamu güvenliği açısından açık bir risk oluşturmalı ve bu riskin gerçekleşme ihtimali yakın olmalıdır.
Bu suçun oluşabilmesi için tehlikenin gerçekten ortaya çıkması gerekmez, eylemin tehlikeye elverişli olması yeterlidir. Mevcut durumda kamu barışını bozacak açık ve yakın tehlikenin varlığı yargı tarafından somut olayda tespit edilmelidir.
Manevi Unsur
Halkı galeyana getirme suçu, kastla işlenebilen bir suçtur. Yani, failin iradesiyle ve bilerek halkı kin ve düşmanlığa sürükleme amacı olması gereklidir. Kasıt şarttır; yalnızca dikkatsizlik veya ihmal bu suçun oluşmasına yetmez. Fail, söz konusu hareketleriyle halkı galeyana getireceğini bilerek ve isteyerek hareket etmelidir.
Burada doğrudan kast aranırken, failin amacının kamu barışını bozmak ya da toplumu kışkırtmak olduğunun ispatına bakılır. Dolayısıyla, açıklamaların muğlak, müphem veya yanlış anlaşılmaya açık olması durumunda manevi unsurun oluştuğu her olayda kabul edilmez.
Mağdur ve Fail Kavramları
Halkı galeyana getirme suçunda mağdur toplumun tamamı veya bir kısmıdır. Yani, bu suçta doğrudan zarar gören bir “birey” değil, toplumun kendisi ya da belirli bir kesimi mağdur olarak kabul edilir. Suçun mağduru, toplumsal barışın bozulduğu ya da riske atıldığı tüm toplumdur.
Fail ise, bu suçu işleyen kişidir ve özel bir nitelik aranmaz. Yani, herkes bu suçun faili olabilir. Failin kamu görevlisi, gazeteci, sosyal medya kullanıcısı ya da sıradan bir vatandaş olması sonucu değiştirmez. Fail tekil bir kişi olabileceği gibi, birden fazla kişi de bu suçu işleyebilir.
Özetle, halkı galeyana getirme suçunda önemli olan, failin alenen toplumu kışkırtıcı hareketlerde bulunması, bunların kamu barışını açıkça tehlikeye düşürmesi ve bunun kastla yapılmasıdır. Mağdur ise toplumun barışını, huzurunu ve düzenini tehdit altında hisseden herkestir.
Suçun Farklı Görünümleri
Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik (TCK 216/1)
Halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 216/1 maddesinde açıkça düzenlenmiş ciddi bir suç tipidir. Bu maddeye göre, bir kimse halkı, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığı nedeniyle kin ve düşmanlığa tahrik ederse ve bu tahrik kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkmasına neden olursa, cezai sorumluluk doğar.
Burada önemli olan unsur, tahrik edilen duyguların toplumsal huzuru bozacak boyutta olmasıdır. Yani, örneğin sadece belli bir gruba yönelik eleştiri suç kapsamında değerlendirilmez; ama bu eleştiriler öyle bir şekilde yapılır ki toplumun barış ortamı ciddi bir şekilde tehlikeye girerse, işte o zaman TCK 216/1 devreye girer. Özellikle günümüzde sosyal medya üzerinden yapılan açıklamalar sonrası bu maddeye dayanarak pek çok dava açılmaktadır.
Halkın Bir Kesimini Alenen Aşağılama (TCK 216/2)
Halkın bir kesimini alenen aşağılama, yine TCK 216’nın ikinci fıkrasına göre suçtur. Bir toplumsal grubu (örneğin bir etnik kökeni, dini inancı, yaşam tarzını paylaşanları) aşağılayıcı veya küçük düşürücü ifadeler kullanmak, doğrudan bu suçu oluşturur.
Bu suç tipinde dikkat çeken nokta, aşağılama fiilinin herkesin duyabileceği ve görebileceği bir ortamda, yani alenen işlenmesidir. Ayrıca, aşağılama sonucu somut bir tehlike oluşmasına gerek yoktur; sadece aşağılayıcı sözlerin sarf edilmesi bile cezai yaptırım için yeterlidir. Buna karşılık; eleştirinin sınırı, hakaret boyutuna taşındığında hukuki olarak suç unsuru sayılıyor.
Dini Değerleri Alenen Aşağılama (TCK 216/3)
TCK 216’nın üçüncü fıkrası ise toplumun bir kesimi tarafından benimsendiği bilinen dini değerlerin alenen aşağılanmasını cezalandırır. Yani, camide, kilisede, sosyal medyada veya bir toplantıda halkın inancına yönelik aşağılayıcı ifadeler kullanmak, doğrudan bu madde kapsamına girer.
Burada amaç, din ve vicdan özgürlüğünü koruma altına almaktır. Kişinin kendisine ait dini inancını ifade etmesi serbesttir; fakat bir başkasının inancını alenen aşağılamak suç olarak tanımlanmıştır.
Dini Değerlere Hakaretin Sınırı
Dini değerlere hakaretin sınırı, genellikle ifade özgürlüğü ile toplumsal barış arasındaki hassas dengeyle belirlenir. İnsanların inançları ile ilgili yapılan eleştiriler, salt fikir açıklaması şeklinde olursa suç olmaz. Ancak bu sözler, hakaret, aşağılamak veya küçük düşürmek kastıyla ve aleni olarak sarf edilirse işte o zaman suç oluşur.
Dini değerlerle ilgili espri yapmak veya tartışmak doğrudan suç sayılmaz. Ancak, aşağılayıcı ve toplumda infial yaratacak sözler bir sınırın aşıldığını gösterir ve bu durum cezai işlem gerektirir.
Açık ve Yakın Tehlike Kıstası
Açık ve yakın tehlike kıstası, özellikle halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçu için aranır. Yani, kişi toplumda bir grup hakkında tahrik edici sözler söylediğinde, bu ifadelerin sonucunda somut olarak bir tehlike doğmamışsa çoğu zaman ceza verilmez.
Buradaki önemli nokta, yapılan açıklamanın hemen toplumda bir huzursuzluğa, şiddete ya da güvenlik sorununa yol açacak nitelikte olmasıdır. Eğer bu risk açıkça mevcutsa, işte o zaman yasal olarak “açık ve yakın tehlike” doğmuş olur ve suç oluşur. Bu kıstasın başta yargı kararları olmak üzere uygulamada dikkatle göz önünde bulundurulduğunu belirtmek gerekir.
Halkı Galeyana Getirme Suçunda Cezalar
Temel Cezalar
Halkı galeyana getirme suçu, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 216. maddesinde düzenlenir. Temel haliyle, yani suçu oluşturan fiil en sade biçimde işlendiğinde, cezalar şu şekildedir:
- TCK 216/1 kapsamında halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek suçunun cezası 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasıdır.
- TCK 216/2 ve 216/3 fıkraları ise halkın bir kesimini aşağılamak veya dini değerleri aşağılamak fiilleri için geçerlidir ve bu fiillerin cezası 6 aydan 1 yıla kadar hapis cezasıdır.
Bu cezalar, kamu barışını bozmaya elverişli ve açık tehlike yaratacak şekilde işlenirse uygulanır.
Suçun Nitelikli Halleri ve Cezanın Artırılması
Halkı galeyana getirme suçunda bazı koşullar (nitelikli haller) cezanın artırılmasına yol açar. Bunların en başında basın ve yayın yoluyla işlenmesi gelir. Eğer suçu işleyen kişi, bu fiili gazete, televizyon, sosyal medya ya da internet gibi geniş kitlelere ulaşan yollarla işlerse verilecek ceza yarı oranında artırılır.
Basın ve Yayın Yoluyla İşlenme (TCK 218)
TCK 218. maddeye göre, halkı galeyana getirme ve benzeri suçların basın ve yayın yoluyla işlenmesi durumunda ceza şunları içerir:
- Basın ve yayın yoluyla işlenirse, temel ceza yarı oranına kadar artırılır.
- Yani, örneğin 1 yıl hapis cezası verilmesi gereken bir durumda, bu ceza 1,5 yıla çıkarılabilir.
- Burada önemli olan, fiilin gazete, TV, internet, sosyal medya gibi kitle iletişim araçlarıyla yayımlanmasıdır.
Cezada İndirim ve Erteleme
Halkı galeyana getirme suçu için verilen hapis cezalarında, bazı şartlar altında indirim veya erteleme uygulanabilir.
Adli Para Cezasına Çevirme
Halkı galeyana getirme suçunda verilen hapis cezası 1 yıl veya daha az ise, hakim bu cezayı adli para cezasına çevirebilir. Yani, kısa süreli hapis cezası yerine para cezası ödenerek ceza infazı sağlanabilir.
- 1 yıl ve altındaki hapis cezaları, koşulları varsa adli para cezasına çevrilebilir.
- Adli para cezasına çevrilen durumlarda, hapis cezası uygulanmaz, sanık bir miktar para öder.
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB)
HAGB, mahkeme tarafından verilen hükmün 5 yıl süreyle askıya alınmasıdır. Eğer sanık bu süre içinde kasıtlı bir suç işlemezse, ceza ortadan kesin olarak kalkar ve adli sicile işlenmez.
- Suçun cezası 2 yıl veya daha az ise; sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan cezası yoksa ve mahkeme uygun görürse, HAGB kararı verilebilir.
- HAGB verildiğinde, mahkeme hükmü açıklamaz, 5 yıl sanık denetimde kalır.
Cezanın Ertelenmesi
Cezanın ertelenmesi ise, verilen hapis cezasının belirli bir süre için infaz edilmemesidir.
- Hapis cezası 2 yıl veya daha az ise, mahkeme sanığın tekrar suç işlemeyeceğine kanaat getirirse cezanın infazını erteleyebilir.
- Erteleme süresi dolduğunda, sanık hakkında verilen hapis cezası infaz edilmiş sayılır.
Kısacası, halkı galeyana getirme suçunda verilen cezalar hem ağır hem de toplumsal etkileri göz önüne alındığında titizlikle uygulanır. Ancak cezanın para cezasına çevrilmesi, HAGB ya da erteleme gibi uygulamalar da özellikle ilk kez suç işleyen ve ağır bir tehlike oluşturmayan kişiler için adaletin esnek yorumlanmasına imkan tanır.
Suçun Yasal ve Yargısal Süreçleri
Soruşturma ve Kovuşturma
Suçun soruşturma ve kovuşturma süreçleri, yani "halkı galeyana getirme" veya bir diğer adıyla "halkı kin ve düşmanlığa tahrik" suçu için oldukça nettir. Bu suç işlendiğinde savcılık hemen devreye girer ve konuyu resen, yani kendiliğinden incelemeye başlar. Yani bir şikayetçinin olmasına gerek yoktur. Soruşturma aşamasında savcı delilleri toplar, gerekli görürse iddianame hazırlar ve mahkemeye sunar. Mahkeme iddianameyi kabul ettiğinde ise kovuşturma aşamasına geçilmiş olur. O andan itibaren sanık, mahkemede yargılanır.
Şikayete Tabi Olmama
Halkı galeyana getirme suçu, şikayete tabi değildir
Yetkili/Yargılayan Mahkeme
Halkı galeyana getirme suçu ile ilgili davalar Türkiye’de Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülür. Bu suç bakımından görevli ve yetkili mahkeme nettir: Sanığın veya suçun işlendiği yer Asliye Ceza Mahkemesi olaya bakar. Eğer suç birden fazla yerle ilgiliyse veya yetki konusunda tereddüt varsa, genel yetki kuralları devreye girer ama esas olan her zaman Asliye Ceza Mahkemesidir.
Uzlaşma ve Etkin Pişmanlık
Halkı galeyana getirme suçu, yani TCK 216 kapsamında düzenlenen suçlar, uzlaşma kapsamında değildir. Yani taraflar arasında uzlaştırıcı eşliğinde anlaşma yapılması ve davanın düşmesi hukuken mümkün değildir. Suçun toplumsal boyutu ve kamu düzenine etkisi dikkate alınarak uzlaşma dışı bırakılmıştır.
Aynı şekilde, bu suç için etkin pişmanlık hükümleri de uygulanmaz. Sanık, suçu işledikten sonra pişman olup topluma veya mağdurlara yönelik bir telafi çabası gösterse bile, bu yönde cezada indirim veya cezadan muafiyet imkanı yoktur. Kanun koyucu, kamu barışı ve toplumsal düzeni doğrudan etkileyen bu suçu ciddi görmüş ve etkin pişmanlığa yer bırakmamıştır.
Kısacası: Halkı galeyana getirme suçunda süreç resen işler, asliye ceza mahkemesi yargılar, şikayet gerektirmez, uzlaşma ve etkin pişmanlık uygulanmaz.
Sosyal Medyada Suçun İşlenme Şekilleri
Sosyal medyada halkı galeyana getirme suçu, özellikle son yıllarda oldukça yaygın hale gelmiştir. Halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek veya halkın bir kesimini küçük düşürmek amacıyla yapılan paylaşımlar, bu suç kapsamında ele alınır. Özellikle Facebook, Twitter (X), Instagram gibi platformlarda; toplumu ikiye bölecek, nefret ve ayrımcılık doğuracak yazılı, görsel ya da videolu içerikler hızlıca yayılabilmektedir.
Sosyal medyada suçun işlenme şekilleri arasında şu örnekler öne çıkar:
- Toplumun farklı gruplarına karşı nefret söylemi içeren gönderiler paylaşmak,
- Belirli bir etnik, dini ya da sosyal grubu aşağılayan açıklamalarda bulunmak,
- Sahte veya yanıltıcı bilgi yayarak (örneğin bir olay veya kriz anında) kamu barışını bozabilecek provoke edici mesajlar atmak,
- Bir topluluğun değerlerini alenen küçük düşüren görseller ya da videolar paylaşmak,
- Hashtag kampanyaları başlatarak geniş kitleleri hedefe yönlendirmek.
Bu tür içerikler kamu barışını bozacak, insanları birbirine düşürecek bir ortam oluşturduğundan, Türk Ceza Kanunu’nun 216. maddesiyle açıkça yasaklanmıştır. Ayrıca, bu suçun basın ve yayın yoluyla yani internet ve sosyal medya aracılığıyla işlenmesi cezayı artırıcı nitelikte sayılır. Çünkü, sosyal medya iletişimin yayılma hızını katbekat artırır ve tehlike tüm topluma hızla yayılır.
Hukukçulara göre, sosyal medyada atılan bir tweet, yapılan bir paylaşım veya açılan bir başlık bile, halkı galeyana getirme kapsamında soruşturma konusu olabilmektedir. Bu nedenle, özellikle toplumsal hassasiyetlerin olduğu dönemlerde sosyal medya kullanımı sırasında çok dikkatli olunması gerekir.
Toplumsal Tepki ve Suçun Etkisi
Halkı galeyana getirme suçunun toplumsal tepkisi ve etkisi oldukça güçlüdür. Bu tip suçlar, genellikle toplumda kutuplaşma, gerilim ve toplumsal barışın bozulması riskini beraberinde getirir. Özellikle sosyal medya gibi iletişim kanallarının gücüyle bu etki çok daha hızlı ve yoğun bir şekilde ortaya çıkar.
Suçun toplumsal etkileri şu şekilde özetlenebilir:
- Toplumda kutuplaşma ve ayrışma artar,
- Farklı gruplar arasında güven zedelenir ve toplumsal huzur bozulur,
- Bazen toplumsal olaylara, kitlesel gösterilere ya da şiddet olaylarına zemin hazırlar,
- Kamuoyu olumsuz etkilenir ve devlet otoritesine olan güven azalır,
- Bu tür içeriklere karşı hukuk sistemi harekete geçtiğinde adli soruşturmalar toplumsal gündeme oturur.
Çoğu zaman, sosyal medyada başlatılan provokatif paylaşımlar, çok kısa sürede binlerce kişiye ulaşır ve olay büyümeden etkisi altına aldığı geniş çevrelerde toplumsal huzursuzluğa neden olabilir. Bu nedenle, halkı galeyana getirme suçu sadece bireysel bir suç değil, toplumun tamamının huzurunu ilgilendiren bir suç olarak kabul edilir.
Unutulmamalıdır ki; ifade özgürlüğü elbette kutsaldır ancak kamu barışının ve toplumsal düzenin korunması, hukukun öncelikli hedeflerindendir. Sosyal medyada yapılan paylaşımlarda bu sınırların bilinmesi ve toplumu galeyana getirmekten kaçınılması büyük önem taşır.
Anayasa, AİHM ve İfade Özgürlüğü
İfade özgürlüğü, hem Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 26. maddesinde hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 10. maddesinde güvence altına alınmıştır. Anayasamızda, her bireye düşünce ve kanaatini serbestçe açıklama ve yayma hakkı tanınırken, bu hakkın kullanılması belirli sebeplerle sınırlanabilmektedir.
Önemli bir nokta ise, ifade özgürlüğünün sınırsız bir hak olmadığıdır. Özellikle kamu düzeni, milli güvenlik, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması gibi gerekçelerle sınırlanabilir. TCK 216 gibi maddelerde görülen "halkı galeyana getirme suçu", işte bu sınırlamanın örneklerinden biridir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarında da, ifade özgürlüğü temel bir hak olarak kabul edilse de, nefret söylemi, şiddete çağrı ya da toplumsal barışı tehdit eden ifadeler söz konusu olduğunda, devletlerin bu özgürlüğü meşru şekilde sınırlandırabileceği vurgulanır. AİHM’e göre, özellikle şiddeti kışkırtmaya veya kamu barışını tehdit etmeye yönelik ifadeler, ifade özgürlüğü kapsamında korunmaz. (Kaynak için: Anayasa Mahkemesi'nin ve AİHM'in karar özetlerine bakabilirsiniz.)
Düşünce Açıklaması ve Suç Arasındaki İnce Sınır
Düşünce açıklaması ile halkı galeyana getirme suçu arasındaki sınır, son derece önemli ve hassastır. Bir kişinin düşüncesini, kanaatini barışçıl bir şekilde açıklaması kural olarak suç teşkil etmez; bu Anayasa ve uluslararası anlaşmalar ile de korunur. Ancak, açıklanan düşünce toplumdaki bir kesimi ötekileştiriyor, nefret veya düşmanlık tohumları ekiyor, toplumu şiddete teşvik ediyor veya kamu barışını somut şekilde tehdit ediyorsa, işte o noktada suç unsuru ortaya çıkmaktadır.
Yargı kararlarında ve doktrinde “açık ve yakın tehlike” ölçütü sıkça vurgulanır. Yani, açıklanan fikir veya sözlerin toplumda gerçek bir tehlike yaratması gerekir. Sadece eleştiri içeren ya da hoşumuza gitmeyen fikirler, sıradan tartışmalar veya sert açıklamalar, tek başına bu suçu oluşturmaz. TCK 216'nın koruduğu sınır, kamu barışına ya da toplumsal barışa dönük doğrudan ve ciddi bir tehlikenin varlığı ile açılır.
Bir başka deyişle, eleştiri yapmak serbesttir; fakat eleştirinin ötesine geçip insanlar arasında düşmanlık doğuracak şekilde halkı kışkırtan, tehdit eden ya da küçük düşüren ifadeler suç kapsamına girebilir. Mahkemeler de karar verirken genellikle ifade özgürlüğünün en geniş biçimde kullanılmasına öncelik verir ve ancak somut bir tehlike mevcutsa cezalandırıcı yaklaşım sergiler.
Sonuç olarak, ifade özgürlüğü ile halkı galeyana getirme suçu arasındaki sınır, kamu barışını ve toplumsal huzuru tehdit eden "açık ve yakın tehlike"nin oluşup oluşmadığı noktasında çizilir. Bu açıdan, fikirlerin özgürce tartışılması ve eleştirinin cezalandırılmaması, demokratik bir toplumun temel şartıdır; ancak ayrımcılık, nefret ve şiddete çağrı sınırı geçildiğinde ceza hukuku devreye girer.
Yargıtay ve Uygulama Kararları
Yargıtay’ın Suça Bakışı
Yargıtay’ın halkı galeyana getirme suçu konusundaki bakışı, öncelikle kamu barışının korunması ilkesine dayanır. Yargıtay, bu suçu değerlendirirken çoğunlukla failin eyleminin toplumda açık ve yakın bir tehlike oluşturup oluşturmadığına dikkat eder. Sadece düşüncesini açıklayan veya eleştiri sınırını aşmayan ifadeler, genellikle suç kapsamına alınmaz.
Yargıtay kararlarında, suçun oluşabilmesi için kişinin söylediklerinin veya yazdıklarının, halkı gerçekten fiili olarak tahrik edecek, kin ve düşmanlığa yöneltecek nitelikte olup olmadığı araştırılır. Açık ve yakın tehlike yaratmayan, soyut ve genel nitelikteki açıklamalar ise genellikle suçun unsurlarını oluşturmaz. Bu nedenle, Yargıtay toplumsal hassasiyetleri gözetmekle birlikte ifade özgürlüğünü de dikkate alır ve net sınırlar ortaya koyar.
Kararlardan Uygulama Örnekleri
Kararlardan örnekler incelendiğinde, Yargıtay’ın uygulamadaki çizgisi daha iyi anlaşılır. Örneğin, bir topluluğu küçümseyen, dini değerleri hedef alan ya da insanları birbirine karşı kışkırtan söylemler hakkında Yargıtay genellikle ceza verilmesini uygun bulmuştur. Ancak salt düşünce açıklamaları veya hakaret oluşturmayan eleştirilerde beraat kararları göze çarpar.
Bir örnek Yargıtay kararında, bir kişinin sosyal medya üzerinden halkın bir kesimini aşağılayıcı paylaşımlar yaptığı gerekçesiyle TCK 216 kapsamında ceza aldığı görülmüştür. Ancak farklı bir kararında, tartışma programında toplumun bir kesimini eleştiren bir konuşmanın içeriği, açık ve yakın tehlike yaratmadığı gerekçesiyle ceza kapsamına alınmamıştır.
Özetle, Yargıtay olayın somut özelliklerine bakarak karar verir ve her zaman kamu barışı ile ifade özgürlüğü arasındaki ince dengeyi gözetir. Bu nedenle, uygulamadaki örnekler kişisel ifadelerin toplumu doğrudan kışkırtıp kışkırtmadığına göre değişkenlik gösterebilir.
Sıkça Sorulan Sorular
Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik ile Galeyana Getirme Farkı
Halkı kin ve düşmanlığa tahrik ile halkı galeyana getirme suçları sıkça birbirine karıştırılır. Halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçu, Türk Ceza Kanunu’nda (TCK 216/1) özellikle toplumun bir kısmını diğer bir kısmına karşı kin ve düşmanlığa sürüklemeye yönelik eylemleri kapsar. Bu suçun gerçekleşmesi için somut olarak “açık ve yakın bir tehlikenin” ortaya çıkması gerekir.
Halkı galeyana getirme suçu terimsel olarak ise, halk arasında kargaşa çıkması ya da kamu barışının bozulmasına sebep olan, bazen de toplu ayaklanmaları tetikleyebilen fiilleri anlatmak amacıyla kullanılır. Kanunda tek başına “galeyana getirme” şeklinde tanımlanan bir suç yoktur. Bu başlık altında genellikle TCK 216 kapsama alanındaki suçlardan veya benzer fiillerden bahsedilir.
Kısacası; “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” daha çok farklı gruplar arasında nefret ve düşmanlık yaratmaya yönelirken, “galeyana getirme” kavramı, insanların duygularını kışkırtarak toplumsal huzursuzluk oluşturmaya yöneliktir.
Zamanaşımı Süresi
Halkı galeyana getirme suçu kapsamında değerlendirilen TCK 216 kapsamındaki suçlarda zamanaşımı süresi, işlenen suçun cezasına göre değişiklik gösterir. Genel olarak bu tür suçlarda dava zamanaşımı süresi 8 yıldır. Yani, suça konu eylemin meydana geldiği tarihten itibaren 8 yıl içinde dava açılmazsa, artık kovuşturma yapılamaz.
Bazı nitelikli halleri ya da beraberinde işlenen başka suçlar varsa, zamanaşımı süresi daha uzun olabilir. Ancak uygulamada yaygın olarak karşılaşılan basit haliyle TCK 216 suçlarında 8 yıllık bir süreden bahsedilir.
Cezanın Paraya Çevrilmesi ya da Ertelenmesi
Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya halkı galeyana getirme suçunda mahkeme tarafından verilen hapis cezası, çoğu zaman adli para cezasına çevrilebilir. Eğer sanık hakkında verilen ceza 2 yılın altındaysa, mahkeme bu cezayı paraya çevirmek veya ertelemek imkânına sahiptir.
Ayrıca, ceza ertelenmesi veya Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB) da uygulanabilir. Tabii ki bu noktada sanığın daha önce kasıtlı suçtan ceza almamış olması, mahkemece olumsuz bir tutum sergilememiş olması gibi bazı şartlar aranır.
Kısaca, verilen ceza genellikle paraya çevrilebileceği gibi, kimi zaman ertelenebilir veya HAGB kararı da uygulanabilir.
Hangi Durumlarda Suç Oluşmaz?
Halkı galeyana getirme veya halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçlarının oluşabilmesi için birtakım kriterlerin varlığı zorunludur:
- Açık ve yakın tehlike yaratılmamışsa: Sadece düşünce açıklaması yapmak veya eleştiri getirmek suç olarak değerlendirilmez. Somut olarak kamu barışının bozulması riski bariz şekilde oluşmamışsa, suç meydana gelmez.
- Düşünce ve ifade özgürlüğü sınırlarında kalınmışsa: Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi uygulamalarına göre bireylerin eleştiri hakkı, ifade özgürlüğü kapsamındadır. Nefret veya şiddet çağrısı yapılmadığı sürece basit tartışmalar ya da fikir beyanları suç sayılamaz.
- Hedef alınan grup kamu düzeni açısından bariz bir tehlike yaratmıyorsa: Toplumda kayda değer bir infial veya tehlike oluşturmayacak nitelikteki söylemler, ceza kapsamına girmez.
- Kasıt unsuru yoksa: Failin, yani suç işlediği iddia edilen kişinin, kasıtlı olarak kamu barışını bozmaya veya toplumu galeyana getirmeye yönelik bir niyeti (kastı) yoksa suç oluşmaz.
Özetle, ifade özgürlüğünün ihlali olmadan, topluma yönelik ciddi bir tehlike ve kasıt olmadan, sadece düşünce açıklama veya bilgi verme şeklindeki eylemler bu suç kapsamında değerlendirilmez.
Önemli Anahtar Kavramlar
Açık ve Yakın Tehlike
Açık ve yakın tehlike kavramı, “halkı galeyana getirme suçu” gibi kamu düzenini ilgilendiren suçlarda en çok üzerinde durulan kriterlerden biridir. Açık ve yakın tehlike, belirli bir davranışın veya söylemin, toplumda hemen ortaya çıkabilecek ciddi ve somut bir tehlikeye yol açıp açmadığını ifade eder.
Bu kavram, özellikle TCK 216’da yer alan suçlar bakımından bir ölçüt olarak kullanılır. Yani bir kişinin toplumu tahrik eden sözleri, gerçekten toplumda şiddet, kargaşa veya zarar doğurma ihtimali taşıyor mu, buna bakılır. Mahkemeler, sadece tepki çekebilecek, dikkat çeken veya rahatsızlık yaratan sözleri değil; açıkça toplumsal bir zarara yol açacak somut tehlike içeren eylemleri suç olarak kabul ederler.
Kısacası, “açık ve yakın tehlike” yoksa, çoğu zaman suç oluşmaz. Bu nedenle bu kavram, suç ve ifade özgürlüğünü birbirinden ayıran hassas bir sınır olarak büyük önem taşır.
Kamu Barışı
Kamu barışı, hiç kimsenin toplumsal huzuru bozmadan, güven ve düzen içinde yaşaması anlamına gelir. Halkı galeyana getirme suçu, doğrudan kamu barışını korumayı amaçlar. Çünkü bu suçun oluşması için hedeflenen, toplumda genel bir kargaşa, infial, nefret veya kutuplaşma doğurabilecek hareketlerin önlenmesidir.
Kamu barışının bozulması, çoğu zaman geniş kitleleri etkileyen sosyal olaylara, toplumsal şiddet veya huzursuzluğa yol açabilir. Bu nedenle hukuk düzeni, kamu barışını korumak adına bu tür suçlara özel önem verir. Hakaret, tahrik veya aşağılama gibi davranışların toplumsal düzeni tehlikeye atacak seviyeye ulaşması, kamu barışı bakımından suçun oluştuğu anlamına gelir.
Nefret Söylemi
Nefret söylemi, bir gruba mensup bireylere, dini, etnik, cinsiyet ya da diğer kimlik özellikleri üzerinden ayrımcılık veya düşmanlık içeren ifadelerin tümüne verilen isimdir. Nefret söylemi, genellikle “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” veya “halkın bir kesimini alenen aşağılama” suçlarında gündeme gelir.
Nefret söylemlerinin en tehlikeli yönü, toplumsal barışı ve kamu huzurunu ciddi şekilde tehdit etmesidir. Özellikle sosyal medya gibi yaygın platformlarda bu söylemler daha kısa sürede daha geniş kitlelere ulaşabilir. Bu yüzden hukukta, nefret söyleminin yayılması veya teşvik edilmesi ciddi bir suç olarak değerlendirilir.
Bazen ifade özgürlüğüyle nefret söylemi arasındaki farkın anlaşılması zor olabilir. Ancak, kişisel eleştiri veya farklı düşünceler ile kin ve düşmanlığı yaymayı amaçlayan söylemler arasındaki ayrım bu noktada önem kazanır.
Toplumsal Barış
Toplumsal barış, bir toplumda farklı görüş, inanç ve kimliklere rağmen herkesin birlik, beraberlik ve huzur içinde yaşamasını sağlar. Toplumsal barışın bozulması, toplumun bütünlüğünü zedeleyebilir ve şiddete kadar varan olaylara yol açabilir.
Halkı galeyana getirme suçu gibi cezai düzenlemeler, toplumsal barışı güvence altına almak ve bireylerin birbirine karşı kin, düşmanlık veya nefretle hareket etmesini önlemek için vardır. Çünkü bir toplumda barış ve güven ortamı yoksa, ekonomik, sosyal ve hukuki düzen de ciddi zararlar görebilir.
Kısacası, toplumsal barış kavramı hem hukuk hem de günlük yaşam açısından, devletin ve bireylerin korunmak istediği en temel değerlerden biridir.
Profesyonel hukuki danışmanlık mı arıyorsunuz?
Avukatistan üzerinden kolayca hukuki danışmanlık talebi oluşturup, sisteme kayıtlı binlerce avukattan teklif alabilirsiniz.
Lütfen unutmayın;
- Avukatistan, avukatlardan alınan hizmetler için herhangi bir ücret ya da komisyon talep etmez.
- Hizmetlerimiz yalnızca avukatlarla iletişim kurmanıza yardımcı olmak içindir; avukatlar tarafından verilen hizmetlerden Avukatistan sorumlu tutulamaz.
Sıkça Sorulan Sorular
Halkı galeyana getirme suçu nasıl kanıtlanır?
Bu suçun kanıtlanması için genellikle somut deliller, tanık ifadeleri veya kışkırtıcı içeriklerin analiz edilmesi gereklidir. Sosyal medya paylaşımları veya toplu etkinliklerdeki ifadeler de delil olarak kullanılabilir.
Halkı galeyana getirme suçu nedir?
Halkı galeyana getirme suçu, bir toplumda belirli bir grubu ya da topluluğu şiddet olaylarına, kargaşaya veya kamu düzenini bozmaya yönelik kışkırtma eylemidir. Bu tür suçlar genellikle toplumsal barışın ve güvenliğin korunmasını hedef alan hukuk düzenlemeleriyle kontrol altına alınır.
Halkı galeyana getirme suçunun cezası nedir?
Halkı galeyana getirme suçunun cezası, ilgili ülkenin yasalarına ve fiilin işleniş biçimine göre değişiklik gösterebilir. Ancak genel olarak böyle bir suç için hapis cezası, para cezası veya her ikisi birden öngörülebilir.
Halkı galeyana getirme suçunun yasal dayanağı nedir?
Halkı galeyana getirme suçu, genellikle Ceza Kanununda düzenlenir. Ülkelerin ceza kanunları, kamu huzurunu ve düzenini korumak amacıyla bu tür suçlara ilişkin hükümler içerir.
Hangi davranışlar halkı galeyana getirme suçuna girer?
Toplumu korku ve paniğe sevk etmek, bazı gruplara karşı nefret veya kin oluşturmak amacıyla kışkırtıcı söylemlerde bulunmak, şiddet ve kargaşa yaratmaya teşvik etmek gibi davranışlar bu suça girer.
Halkı galeyana getirme suçunda ceza indirimi mümkün mü?
Bazı durumlarda, suçu işleme şekline ve suçun sonuçlarına göre ceza indirimi mümkün olabilir. Ceza indirimi imkanları yargı sürecindeki değerlendirmelere bağlıdır.
Halkı galeyana getirme suçu ifade özgürlüğünü etkiler mi?
Bu suç, ifade özgürlüğünün kötüye kullanılması ile ilgilidir. Bir kişinin veya grubun başkalarını şiddet veya huzursuzluğa teşvik etmesi, ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemez.
Halkı galeyana getirme suçuna karşı savunma mümkün mü?
Sanık, kışkırtma kastının olmadığını veya ifade özgürlüğü kapsamında hareket ettiğini iddia edebilir. Ancak savunmanın geçerliliği, mahkemede sunulan delillere ve duruşmanın seyrine bağlıdır.
Halkı galeyana getirme suçunda medya rolü nedir?
Medya, bilgi yayma gücüne sahip olduğu için bu suça zemin hazırlayabilir. Medya kuruluşlarının sorumlu ve objektif habercilik yapması, galeyan yaratmanın önlenmesinde büyük önem taşır.
Halkı galeyana getirme suçu toplumda hangi sonuçlara yol açabilir?
Bu suç, toplumda huzursuzluk, güven kaybı, sosyal parçalanma ve kimi zaman ciddi şiddet olaylarına neden olabilir. Bu nedenle, toplum düzeninin korunması için ciddi yaptırımlara bağlanmıştır.
İlginizi Çekebilir
-
VPN Kullanmak Suç mu?
VPN kullanmak Türkiye'de yasaldır ama yasadışı işlemler için kullanmak suç sayılmaktadır. VPN'in yasal durumu hakkında her şeyi keşfedin.
-
Okuldaki Aramalar Yasal Mı?
Okulda yapılan aramalar yasal mı? Öğrenci hakları, hukuki durumlar ve öğretmenlerin arama yetkileri hakkında bilgilere ulaşın.
-
Hakim Sanığı Dinlemeden Ceza Verebilir mi?
Hakim, sanığı dinlemeden ceza verebilir mi? Ceza hukuku çerçevesinde bu durumun yasal arka planını ve yaşanan sorunları ele alıyoruz. Detaylar için tıklayın!
-
Biber Gazı Taşımak Yasak Mı?
Biber gazı taşımak Türkiye'de nasıl yasal? Yasal durumunu, cezasını ve meşru savunma açısından kullanımını öğrenin. 2024 güncel bilgilerle tüm detaylar burada!
-
Garaj Girişine Park Etme Cezası
Garaj girişine park etmenin yasakları ve cezaları hakkında bilmeniz gerekenler. Park cezası, yaptırımlar ve yasal süreçler hakkında detaylı bilgi.