İlamsız İcra Takibi Nedir?

32 dakika

İlamsız icra takibi nedir, nasıl başlatılır, hangi durumlarda uygulanır? Borcunu ödemeyen biri için icra dairesi üzerinden ödeme emri çıkarmak nasıl olur? Borçlu kaç gün içinde itiraz edebilir, itiraz ederse süreç nasıl ilerler? Bu yazıda, aradığınız bu pratik soruların yanıtlarını sade bir dille bulacaksınız.

Kısaca: İlamsız icra, mahkeme kararı olmadan para veya teminat alacağının takibidir. Süreç; “takip talebi”, ödeme emri tebliği, itiraz veya haciz adımlarından oluşur. Dayanak, İcra ve İflas Kanunu’dur. Ayrıca şu başlıkları da adım adım ele alacağız:

  • Genel haciz yolu
  • Kambiyo senetlerine özgü haciz
  • Kiralanan taşınmazın tahliyesi

Doğru süreler, yetkili icra dairesi ve sık hatalar konusunda net bir yol haritası sunacağız. Başlamadan önce temel kavram: İlamsız icra takibi.

İlamsız İcra Takibinin Genel Tanımı

İlamsız icra takibi, alacaklının elinde mahkeme kararı olmadan borçludan parasını veya teminatını hızlı şekilde talep edebildiği bir yasal yoldur. Bu takipte, alacaklı, doğrudan icra dairesine başvurarak borçluya karşı bir ödeme emri gönderilmesini isteyebilir. İlamsız icra takibinde önemli olan, işlemlerin mahkemeden bağımsız şekilde ve hızlı bir şekilde ilerlemesidir. Yani mahkeme kararı olmadan, kanunda öngörülen usule göre borçludan alacağın tahsili amaçlanır.

Günümüzde en çok başvurulan icra takibi türlerinden biri olan ilamsız takip, özellikle borç ilişkilerinde, çek, senet, fatura gibi belgelerle ispat edilebilen alacaklarda tercih edilir. Burada en önemli noktalardan biri, borçlunun yedi gün içinde bu takibe itiraz hakkı olduğudur. İtiraz olmazsa, takip işlemleri haciz ve satışa kadar hızla ilerleyebilir.

İlamsız İcra Takibinin Tarihçesi ve Gelişimi

İlamsız icra takibinin tarihi oldukça eskiye dayanır. Tarihte alacak-borç ilişkilerinin çözüm yolları arasında, mahkemeye gitmeden hızlı bir şekilde borcun tahsili hep önemli olmuş ve bu amaçla farklı yöntemler denenmiştir. Osmanlı döneminde de borçların tahsiliyle ilgili pratik çözümler üretilmeye çalışılmıştır. Modern anlamda ilamsız icra takibi ise, özellikle Avrupa'da 19. yüzyıldan itibaren hukuk sistemlerine girmiştir.

Türkiye’de ilamsız icra takibi sistemi, Cumhuriyet’in ilk yıllarında ortaya çıkmıştır. 1932 yılında yürürlüğe giren 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu ile ilamsız icra takibinin temelleri atılmıştır. Zamanla artan ekonomik ilişkiler ve değişen ticari hayat, ilamsız icranın geliştirilmesini gerektirmiş, yasal düzenlemelerle sistem daha hızlı ve etkin hale getirilmiştir. Yapılan değişikliklerle hem alacaklıya hem de borçluya adil haklar tanınmış ve borçların tahsili modern hukuk kurallarına uygun şekilde sağlanmıştır.

2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu’nda İlamsız İcra Takibi

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu, ilamsız icra takibinin temel yasal dayanağını oluşturur. Kanunun ilgili maddelerinde, hangi alacakların ilamsız takiple tahsil edilebileceği, başvuru yolları ve takip süreci açıkça belirlenmiştir. İcra ve İflas Kanunu’nun 42. ve devamı maddelerinde, ilamsız icra takibi usulleri, ödeme emrinin nasıl gönderileceği, borçlunun süresi içinde nasıl itiraz edebileceği gibi konular detaylı şekilde anlatılmıştır.

Yasada; genel haciz yolu, kambiyo senetlerine özgü haciz yolu, kiralanan taşınmazların tahliyesi gibi özel ilamsız takip türleri anlatılmıştır. Böylece, hangi borç türlerinde ilamsız takip kullanılacağı ve usul adımları standart hale getirilmiştir. Kanunda yapılan yeniliklerle özellikle tarafların hakları güvence altına alınmış, hak arama yolları detaylandırılmıştır. İlamsız icra takibi, kolay ve hızlı tahsilat imkânının yanı sıra hukuki güvenliği de sağlayan önemli bir uygulamadır.

İlamsız İcra Takibinin Özellikleri ve Temel Unsurları

Mahkeme Kararı Olmaksızın Takip Yolu

Mahkeme kararı olmaksızın takip yolu, ilamsız icra takibinin en belirgin ve önemli özelliğidir. İlamsız icra takibinde, alacaklı doğrudan icra dairesine başvurarak borçludan alacağının tahsilini isteyebilir. Bu süreçte, elinde mahkeme kararı, yani ilam bulunmasına gerek yoktur. Bu da, ilamsız icra takibinin hızlı, pratik ve ekonomik bir yol olmasını sağlar. Yani dava açmak gibi uzun ve masraflı bir yargılama süreci olmadan, devlet güvencesiyle alacak tahsil edilmeye çalışılır. Mahkeme kararı gerekmemesi, alacaklının işlemlerini kolaylaştırır ve hak kaybı yaşamasını önler.

Sadece Para ve Teminat Alacakları İçin Uygulanabilirlik

İlamsız icra takibi sadece para ve teminat alacakları için kullanılabilen özel bir takip yoludur. Başka bir deyişle, alacaklı bu takip yolunu yalnızca borçludan belli bir miktar para veya belirli bir teminatın verilmesi için kullanabilir. Bir malın teslimi, belirli bir işin yapılması ya da yapılmaması için ilamsız icra takibi başlatılamaz. Bu yüzden takibin konusu olan alacak, mutlaka para veya teminat alacağı niteliğinde olmalı. Bu sınırlandırma, ilamsız icra takibinin hangi durumda kullanılacağını netleştirir ve yanlış başvuruların önüne geçer.

Alacaklının ve Borçlunun Statüsü

İlamsız icra takibinde, alacaklı takibi başlatan, borcun tahsilini isteyen kişidir. Borçlu ise, alacaklıya karşı borçlu olan ve ödeme emrine muhatap olan kişidir. Alacaklının, takibi başlatabilmesi için elinde bir mahkeme kararı bulunmasına gerek yoktur; inandığı bir alacağın varlığı yeterlidir. Yine de, borçluya tanınan çeşitli haklar bulunmaktadır. Borçlu, ödeme emrini aldıktan sonra yasal süre içinde borca itiraz edebilir, alacaklıya karşı savunma ve hak arama yollarını kullanabilir. Bu düzenleme ile hem alacaklının hakkını hızlıca araması, hem de borçlunun haksız bir takiple karşı karşıya kalmaması sağlanır.

Takibin Hangi Alacak Kalemlerinde Kullanılabileceği

Takip sadece belirli alacak kalemlerinde kullanılabilir. İlamsız icra takibi;

  • Borç para alacakları
  • Kambiyo senetlerinden doğan para alacakları
  • Teminat verilmesi gereken alacaklar
    için başlatılır. Bunların dışında, bir şeyin teslimi, bir hakkın kullanılmasının engellenmesi gibi talepler ilamsız icra takibi ile istenemez. Ayrıca, abonelik sözleşmelerinden kaynaklanan bazı alacaklar ve kiralanan taşınmazın tahliyesi gibi özel durumlarda da ilamsız takip türleri kanunda düzenlenmiştir. Hangi alacak kaleminin bu yolla takip edeceği her zaman dikkatle değerlendirilmelidir. Alacaklılar ve borçlular, hak kaybı yaşamamak için bu detaya özellikle dikkat etmelidir.

İlamsız İcra Takibinin Türleri

Genel Haciz Yolu ile İlamsız Takip

Genel haciz yolu ile ilamsız takip, borçludan herhangi bir mahkeme kararı olmadan doğrudan para veya teminat alacağı için başlatılan takip türüdür. Bu yol, özellikle herhangi bir sözleşmeden, faturadan ya da senede dayanmayan alacaklar için en çok tercih edilen ve en yaygın kullanılan yöntemdir. Takip başlatıldığında, icra dairesine başvurularak borçluya ödeme emri gönderilir. Borçlu bu ödeme emrine itiraz etmez ve borcunu da ödemezse, alacaklı haciz işlemlerine geçebilir. Genel haciz yolunda önemli olan nokta, alacaklının elinde belge olmasa bile başvurabilmesidir. Bu yüzden hukukumuzda hız ve pratiklik sağlar.

Kambiyo Senetlerine Özgü Haciz Yolu ile İlamsız Takip

Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile ilamsız icra takibi, özellikle çek, bono ve poliçe gibi senetlere dayanan alacaklarda kullanılır. Alacaklının elinde bu tip kıymetli evrak varsa, icra dairesine başvurarak özel bir takip yoluna gidebilir. Kambiyo senetlerine özgü takipte süreç daha hızlı işler ve borçluya ödeme emri ile birlikte senede itiraz hakkı tanınır, ancak itiraz süreleri çok daha kısadır. Senede dayalı olduğu için, borçlu ancak belirli ve kanunda belirtilen sebeplere dayanarak itiraz edebilir. Bu yol sayesinde alacaklının paraya ulaşması kolaylaşır ve süreç uzamaz.

Kiralanan Taşınmazların Tahliyesi Yoluyla İlamsız Takip

Kiralanan taşınmazların tahliyesi yoluyla ilamsız icra takibi, kira sözleşmesine dayalı olarak kiracıdan hem kira alacağının tahsili hem de taşınmazın tahliyesi istendiğinde başvurulan özel bir takip türüdür. Özellikle uzun süre kira borcunu ödemeyen kiracıların tahliyesinde bu yol kullanılır. Alacaklı, icra dairesine başvurarak kira borcu ve tahliye talebini bir arada iletebilir. Borçlu süresi içinde borcunu ödemez veya itirazda bulunmazsa, alacaklı icra mahkemesinden tahliye talep edebilir. Bu takip türü, ev sahibi ve kiracı arasındaki uyuşmazlıkları hızlı ve etkili çözüme kavuşturmak için tercih edilir.

Abonelik Sözleşmesine Özgü Haciz Yolu ile Takip

Abonelik sözleşmesine özgü haciz yolu ile ilamsız icra takibi, son yıllarda Türk hukukuna dahil edilen yeni bir takip türüdür. Elektrik, su, doğal gaz, internet gibi hizmetlere ilişkin abonelik sözleşmeleri sonucunda oluşan alacaklar için kullanılır. Bu takip türünde, ilgili hizmet sağlayıcılar (örneğin elektrik dağıtım şirketi) doğrudan icra dairesine başvurarak aboneden alacağını tahsil etmeye çalışır. Takip başlatıldığında, borçluya kısa sürede ödeme emri gönderilir. Borçlu süre içinde borcunu ödemez veya itiraz etmezse haciz işlemleri başlatılır. Bu yöntemle hizmet sağlayıcılar, abonelikten doğan alacaklarını hızlıca tahsil edebilir.

İlamsız icra takibinde uygulanacak yol, alacağın türüne ve dayanağına göre değişir. Hangi takip türünün seçileceği, alacaklının elindeki belgenin niteliği ile yakından ilgilidir. Bu yüzden takip türünü doğru belirlemek, alacaklının hakkını hızlı ve etkili alabilmesi için oldukça kritiktir.

Takip Talebinin Hazırlanması

İlamsız icra takibinin başlatılması için ilk adım, takip talebinin hazırlanmasıdır. Takip talebi, alacaklının icra dairesine yönelik düzenlediği başvuru anlamına gelir. Takip talebi hem yazılı hem de sözlü olarak yapılabilir ve günümüzde çoğunlukla elektronik ortamda (UYAP sistemi üzerinden) da sunulabilmektedir. Takip talebinde bulunurken; kimlik, iletişim ve alacağın detayları eksiksiz doldurulmalıdır. Usule uygun bir takip talebi hazırlanmadığı takdirde icra dairesi işlemleri başlatmaz ve gecikmeler yaşanır.

Takip talebi hazırlanırken açık, yanlış anlaşılmayacak, detaylı bilgiler içerilmelidir. Özellikle alacaklı ve borçlu bilgilerinin eksiksiz olması şarttır. Ayrıca alacak miktarı ve dayanağı (örneğin borcun sebebi veya varsa ilgili belge) mutlaka belirtilmelidir.

Gerekli Belgeler ve Bilgiler

İlamsız icra takibini başlatmak için çok kapsamlı evraklar gerekmez. Yine de bazı bilgilerin ve belgelerin mutlaka dosyada yer alması gerekir.

Alacaklı ve Borçlu Bilgileri

Takip talebinde alacaklının ve borçlunun kimlik ve adres bilgileri bulunmak zorundadır. Alacaklı gerçek kişi ise adı, soyadı, T.C. kimlik numarası ve adresi, tüzel kişi ise unvanı ve ticaret sicil bilgileri yazılmalı. Borçlu için de açık kimlik ve adres bilgileri, eğer biliniyorsa iletişim bilgileri eklenmelidir. Özellikle borçluya ödeme emri tebliğ edileceği için adres detayları önemlidir.

Alacak Miktarı ve Borcun Sebebi

Takip talebinde alacak miktarının (anapara, faiz, masraflar ve diğer fer’iler dahil) açıkça belirtilmesi gerekir. Talep edilen faizin oranı, başlangıç tarihi ve hesaplama yöntemi açıkça yazılmalıdır. Borcun sebebi yani paranın neden talep edildiği de net şekilde anlatılmalıdır. Varsa fatura, sözleşme veya senet gibi alacağın dayanağı olan belge bilgileri de takip talebinde yer alır, fakat ilamsız takip için belge sunma zorunluluğu yoktur.

Yetkili İcra Dairesinin Belirlenmesi

İlamsız icra takibinde yetkili icra dairesi, genel kural olarak borçlunun yerleşim yerindeki icra dairesidir. Yani borçlu nerede ikamet ediyorsa oradaki icra müdürlüğü yetkilidir. Sözleşmeden doğan borçlar için bazen farklı icra daireleri de yetkili olabilir. Örneğin, ödeme yeri sözleşmede açıkça belirtilmişse, oranın icra dairesi de yetkili sayılır. İcra takibi başlatılırken bu hususa dikkat edilmeli, aksi halde borçlu yetki itirazında bulunarak işlemlerin uzamasına neden olabilir.

Takip Talebinin İcra Dairesine Sunulması

Takip talebi hazırlandıktan sonra yetkili icra dairesine sunulur. Bu işlem yazılı dilekçe ile doğrudan icra müdürlüğüne gidilerek yapılabileceği gibi elektronik ortamda UYAP sistemi kullanılarak da gerçekleştirilebilir. Takip talebinin icra dairesine ulaşması ile birlikte icra müdürlüğü süreç başlatır ve borçluya ödeme emri gönderilir. Elektronik başvurularda dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, talebin eksiksiz ve doğru şekilde doldurulmuş olmasıdır. Başvurunuzun sonuçlanabilmesi için takip harcı ve gider avansının da yatırılması gerekmektedir.

Takip talebinin icra dairesine sunulmasından sonra artık hızlıca ödeme emri düzenlenir ve borçluya tebliğ edilir. Bu aşamada icra dairesinden kayıt sıra numarası alarak işleminizin takibini yapabilirsiniz.

Kısacası, ilamsız icra takibinin hızlı ve sorunsuz ilerlemesi için takip talebinin titizlikle hazırlanması, bilgilerinizin eksiksiz olması ve yetkili icra dairesine doğru şekilde iletilmesi önemlidir.

Ödeme Emri ve Borçlunun Hakları

Ödeme Emrinin Borçluya Tebliği

Ödeme emrinin borçluya tebliği, ilamsız icra takibinin en kritik aşamalarından biridir. Takip başlatıldıktan sonra, icra dairesi hazırladığı ödeme emrini borçluya resmi yollarla iletir. Bu tebligat, genellikle PTT yoluyla veya doğrudan icra memurları tarafından yapılır. Amaç, borçlunun hakkında başlatılmış bir icra takibi olduğunu ve borcunu ödemesi gerektiğini açıkça bildirmektir.

Borçlu, ödeme emrini aldıktan itibaren resmi olarak haberdar kabul edilir. Eğer ödeme emri borçluya ulaşamazsa, çeşitli yasal yöntemlerle ikinci bir tebligat denenir. Yine de, muhatabın adresinde bulunmaması veya adreste tanınmaması gibi durumlarda tebligat kanunda belirtilen usule göre tamamlanır.

Ödeme emrinin düzgün bir şekilde borçluya tebliğ edilmemesi, ileride icra işlemlerinin iptaline yol açabilecek ciddi bir usul hatasıdır.

Ödeme Emrinde Yer Alması Zorunlu Unsurlar

Ödeme emri, icra takibinin sağlıklı ilerlemesi için bazı zorunlu unsurları içermelidir. Bunlar:

  • Alacaklının ve borçlunun adı, soyadı ve adresleri
  • Takip talebinin içeriği ve dayanağı (borcun sebebi)
  • Borcun asıl miktarı, faizi ve varsa ferileri (örneğin masraf, vekalet ücreti)
  • Borcun hangi tarihe kadar ve ne şekilde ödenmesi gerektiği
  • Borçluya, borcunu ödemesi veya itiraz etmesi için tanınan süre
  • Borçlunun hangi yasal haklara sahip olduğuna dair bilgi
  • Takip başlatan icra dairesi ve dosya numarası

Yukarıdaki bilgiler ödeme emrinde eksiksiz yer almazsa, borçlu açısından mağduriyet doğabilir ve takip iptal edilebilir. Bu unsurlar hem borçlunun kendisini savunabilmesini sağlar hem de icra işlemlerinin şeffaflığını ve hukuka uygunluğunu gösterir.

Borçluya Tanınan Süreler ve Haklar

Ödeme emri borçluya tebliğ edildikten sonra, borçluya bazı önemli süreler ve haklar tanınır. Bu süreler, borçlunun mağdur olmadan kendisini savunabilmesini sağlar:

  • Yedi günlük itiraz süresi: Borçlu, ödeme emrini aldığı tarihten itibaren yedi gün içinde icra dairesine itiraz edebilir. Bu itiraz, borcun tamamına veya bir kısmına ya da ödeme şartlarına olabilir.
  • Yedi günlük ödeme süresi: Borçlu aynı süre içinde borcunu ödeyebilir ve icra takibini sona erdirebilir.
  • Borçlu, itiraz hakkını kullandığında, takip otomatik olarak durur. Bu da borçlunun mallarına haciz konulmasını engeller.
  • Borçlu, borcun ferilerine, yani faize ve masraflara ayrı ayrı itiraz edebilir.
  • Borçlu, tebligatın kendisine usulsüz yapıldığını düşünüyorsa bunu da ileri sürebilir.

Bu haklar, borçlunun savunma güvencesidir ve icra hukukunda adil yargılama ilkesinin bir gereğidir. Eğer borçlu belirtilen sürelerde başvuru yapmazsa, takip kesinleşir ve borçlunun mallarına haciz işlemi başlayabilir.

İlamsız İcra Takibine İtiraz Süreçleri

Borca İtiraz

Borca itiraz, ilamsız icra takibinde en sık başvurulan savunma yoludur. Borçlu kendisine gönderilen ödeme emrine karşı, borçlu olmadığını ya da borcun tamamen ödendiğini, zamanaşımına uğradığını veya başka bir nedenle ortadan kalktığını icra dairesine bildirir. Bu durumda borçlu, ödeme emrinin tebliğinden itibaren yedi gün içinde borca itiraz edebilir. Borca itirazın şekli açık bir şekilde ifade edilmelidir. Eğer itiraz edilirse takip durur ve alacaklı, ancak mahkemeye başvurarak takibin devamını sağlayabilir.

Kısmı İtiraz

Kısmı itiraz, borçlunun borcun tamamını değil, bir kısmını kabul edip bir kısmına itiraz etmesi durumudur. Mesela asli borç kabul edilir, faiz ya da ek masraflar reddedilir. Kısmı itirazda borçlu, hangi tutara neden itiraz ettiğini açıkça belirtmelidir. Eğer borçlu sadece bir bölüme veya belirli bir kaleme karşı çıkıyorsa, yine yedi gün içinde icra dairesine başvurmalı ve itiraz nedenlerini net şekilde yazmalıdır. Kısmi itiraz edilen kısım için takip durur, kalan kısım için işlem devam eder.

Yetki İtirazı

Yetki itirazı, borçlunun takibin başlatıldığı icra dairesinin yetkili olmadığını iddia ettiği bir itiraz türüdür. Bu itiraz da yine ödeme emrinin tebliğinden itibaren yedi gün içinde yapılmalıdır. Borçlu, örneğin alacaklının yanlış bir yerde takibe başladığını, aslında başka bir icra dairesinin yetkili olduğunu öne sürer. Yetki itirazı kabul edilirse, takip dosyası yetkili icra dairesine gönderilir veya takip geçersiz hale gelebilir.

Faiz ve Fer’ilere İtiraz

Faiz ve fer’ilere itiraz, borçlunun asıl borca değil de talep edilen faiz, masraf veya diğer yan alacak kalemlerine karşı çıkmasıdır. Borçlu, örneğin talep edilen faiz oranının hatalı veya fazla olduğunu düşünüyorsa, sadece bu kısmı reddedebilir. Bu tür bir itirazda da borçlu yedi günlük süreye uymalı ve net olarak hangi kaleme itiraz ettiğini belirtmelidir.

İtiraz Süresi ve Usulü

İtiraz süresi çok önemlidir! Borçlu, ödeme emrinin kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren yedi gün içinde icra dairesine yazılı veya sözlü şekilde başvurarak itiraz edebilir. İtiraz için özel bir form zorunluluğu yoktur; dilekçeyle veya tutanağa geçirilerek yapılabilir. İtiraz kuruma ulaştığında işlemeye başlar, süresinde yapılmayan itirazlar dikkate alınmaz.

İtirazın Takibi Durdurucu Etkisi

İlamsız icra takibine yapılan itiraz, takibin bütün işlemlerini otomatik olarak durdurur. Yani itiraz edilen dosyada haciz işlemleri veya diğer zorlayıcı işlemler yürütülemez. Alacaklının takibe devam edebilmesi veya borcun tahsilini sağlayabilmesi için ya itirazın iptali davası açması ya da itirazın kaldırılması yoluna gitmesi gerekir. Bu durum borçlu için kısa süreli bir koruma sağlar.

İtirazdan Sonra Açılacak Davalar (İtirazın İptali, İtirazın Kaldırılması)

Borca veya diğer hususlara yapılan itirazdan sonra, alacaklı alacağını tahsil edebilmek için iki farklı yola başvurabilir. İlki, itirazın iptali davası açmaktır. Alacaklı bu davayı genel mahkemede açar ve alacağının varlığını ispatlamaya çalışır. İkincisi ise itirazın kaldırılması istemidir; bu daha çok noter onaylı belge ya da senet gibi belgeler olan alacaklarda mümkündür ve icra mahkemesinde görülür. Hangi yolun seçileceği, alacaklının dosyasındaki delillere ve alacağın türüne göre değişir. Mahkeme, itirazı haksız bulursa takibin devamına, haklı bulursa takibin düşmesine karar verir.

İtirazdan sonra açılan bu davalar, alacaklının borca ulaşabilmesi için zorunlu hukuki aşamalardır.

Haciz Talebi ve İşleyişi

Haciz talebi, alacaklının icra dairesine başvurusu ile işlemi başlatan adımdır. İlamsız icra takibinde borçluya ödeme emri gönderildikten ve borçlu yasal süresinde borcunu ödemez ya da itiraz etmezse takip kesinleşir. Bu noktada alacaklı, haciz yapılması için icra müdürlüğüne yazılı olarak başvurmak zorundadır.

İcra dairesi, yapılan talep üzerine kısa süre içinde haciz işlemini başlatır ve borçluya ait malvarlığı üzerinde araştırma yapar. Haciz genellikle borçlunun adresinde veya kayıtlı malvarlıklarında uygulanır. Ayrıca, borçluya ait banka hesaplarında da elektronik haciz (e-haciz) uygulanabilir. Burada önemli olan, takibin kesinleşmiş olması ve alacaklının zamanında haciz isteğidir. Haciz yapılmazsa takip işlemden kaldırılır.

Haciz Konulabilecek Mallar

Haciz konulabilecek mallar, İcra ve İflas Kanunu’nda açıkça belirlenmiştir. İlamsız icra takibinde, borçlunun tüm taşınır ve taşınmaz malları ile banka hesapları ve alacak hakları hacze konu olabilir. Yani ev, araba, para veya maaş gibi ekonomik değeri olan malvarlıkları hacze uygundur.

Ancak, kanunda açıkça haczedilemeyecek mallar da belirtilmiştir. Mesela devlet malları, borçlunun asgari geçimi için zorunlu olan ev eşyası, tek adet buzdolabı, yatak-yorgan, temel mutfak araçları vb. haczedilemez. Yine borçlunun maaşının belli bir kısmı istisna tutulabilir. Hangi malların haczedilebileceği veya haczedilemeyeceği konusu kanunda detaylıca düzenlenmiştir.

Taşınır ve Taşınmaz Haczi

Taşınır haczi, borçlunun fiilen elinde bulunan araba, altın, para, elektronik cihazlar veya menkul değerlerin bulunduğu yerde haciz işlemi ile yapılır. Taşınır malların haczinde, haciz tutanağı düzenlenir ve bu eşyalar yediemin olarak birine teslim edilir veya orada bırakılır. Taşınır araçlardan bazıları için özellikle trafik siciline şerh koymak gerekir.

Taşınmaz haczi ise borçlunun adına kayıtlı olan ev, arsa veya işyeri gibi gayrimenkuller için uygulanır. Haciz kararı icra müdürlüğü tarafından tapu müdürlüğüne bildirilir ve ilgili tapuya haciz şerhi işlenir. Bu sayede taşınmaz satılamaz ya da devir edilemez hale gelir. Taşınmazların haczinde satış işlemi için ayrıca kıymet takdiri yapılması zorunludur.

Hacizden Sonra Satış İşlemleri

Haciz uygulanıp mal veya haklar rehin altına alındıktan sonra, alacaklı satış talebinde bulunabilir. Taşınır malların satışı için hacizden itibaren 6 ay, taşınmazlar için ise 1 yıl içinde satış talep edilmezse haciz düşer. Alacaklı, icra dairesinden yazılı olarak satış işleminin başlatılmasını ister.

Satış işlemleri genellikle elektronik ortamda, Adalet Bakanlığı’nın e-Satış Portalı üzerinden açık artırmalı ihale yöntemiyle yapılır. Belgeler hazırlanınca ilanlar verilir ve belirlenen tarihte satış yapılır. Satıştan elde edilen bedel, öncelikle ortak masrafların karşılanmasına, ardından alacaklıların ödenmesine kullanılır.

Elde Edilen Paranın Paylaştırılması

Satış sonrası elde edilen para, icra takibinin nihai amacıdır. Satıştan gelen bedel ilk olarak icra masrafları, yediemin ve varsa muhafaza giderlerinin karşılanmasına ayrılır. Kalan para ise sıra cetveli düzenlenerek hak sahiplerine paylaştırılır.

Eğer birden fazla alacaklı varsa, sıra cetveline göre ödeme yapılır. Sıra cetveli, alacaklıların hak ve önceliklerini belirleyen resmî listedir. İcra müdürlüğü tüm haciz ve satış işlemleri bittikten sonra, elde edilen miktarı alacaklılara yasal sıraya göre dağıtır. Eğer alacaklar karşılanamazsa, eksik kalan miktar için alacaklıya aciz belgesi verilir. Bu belge ile alacaklı, kalan alacağının tahsilini başka yollarla sürdürebilir.

Satış ve paylaştırma işlemlerinde, hatalı veya eksik bir uygulama olmaması için sürelerin ve talep usullerinin dikkatlice takip edilmesi gerekir. Hak kaybı yaşamamak için işlemler zamanında yapılmalıdır.

Süreler, Zamanaşımı ve Düşme Sebepleri

İlamsız Takibe İlişkin Yasal Süreler

İlamsız icra takibi süreçlerinde yasal süreler büyük önem taşır. Takip başlatıldıktan sonra, borçluya ödeme emri tebliğ edilir ve borçlunun itiraz hakkı başlar. Bu aşamada borçlu, ödeme emrinin kendisine tebliğinden itibaren 7 gün içinde borca itiraz edebilir. Eğer itiraz etmeyip ödeme de yapmazsa, alacaklı haciz işlemlerini başlatabilir.

Alacaklı ise ödeme emrinin borçluya tebliğinden itibaren 1 yıl içinde haciz talebinde bulunmalıdır. Bu süre içerisinde haciz talebinde bulunulmazsa, takip düşme tehlikesiyle karşı karşıya kalır. Ayrıca, kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takipte de ödeme emrine itiraz süresi 5 gündür ve bazı işlemler için farklı süreler uygulanabilir.

Takibin Düşmesine Neden Olan Haller

İlamsız icra takibinde takibin düşmesine neden olan haller çok önemlidir. En yaygın sebeplerden biri, alacaklının yasal süreler içinde gerekli icra işlemlerini başlatmaması ve devam ettirmemesidir. Örneğin, ödeme emri tebliğ edildikten sonra alacaklının 1 yıl içinde haciz talebinde bulunmaması halinde, takip kendiliğinden düşer.

Bunun dışında, takibin herhangi bir aşamasında alacaklının dosya işlemlerini uzun süre yapmaması, işlemlerin askıda kalmasına ve zamanla düşmesine yol açabilir. Borcun tamamen ödenmesi, dosya masraflarının tamamlanmaması veya takibin itiraz yoluyla sona erdirilmesi de düşme hallerindendir.

Sürelerin Takibi ve Sonuçları

Sürelerin takibi hem alacaklı hem de borçlu için çok kritik bir konudur. Alacaklı, tüm yasal süreleri takip etmeli, ödemeler, haciz ve diğer işlemler için zamanında başvuru yapmalıdır. Çünkü yasal sürelere uyulmazsa, takip dosyası kapanır ve alacaklı yeni bir takip başlatmak zorunda kalabilir. Bu da zaman kaybı ve ek masraf anlamına gelir.

Borçlu açısından da süreler önemlidir. Özellikle itiraz süresini kaçıran bir borçlu, borcunu kabul etmiş sayılır ve haciz işlemleriyle karşı karşıya kalır. Bu yüzden hem borçlunun hem de alacaklının tüm süreleri dikkatlice takip etmesi ve gerekiyorsa bir uzmana danışması önerilir.

Bu başlık altındaki süreçler, takip dosyasının kaderini belirler ve hem hak kayıplarını önlemek hem de yasal hakları zamanında kullanmak için temel bir öneme sahiptir.

İlamsız ve İlamlı Takip Arasındaki Hukuki Farklar

İlamsız icra takibi ile ilamlı takip arasında en temel hukuki fark, takip sürecinin başlaması için gerekli olan belge ve dayanaklardır. İlamsız icra takibi, alacaklının doğrudan mahkemeye gitmeden, elinde herhangi bir mahkeme kararı (ilam) bulunmaksızın icra dairesine başvurup takibi başlatabilmesini sağlar. Yani mahkeme kararı aranmadan, sadece alacağın tahsil edilmesi amacıyla işlem yapılabilir.

İlamlı takipte ise alacaklının elinde mahkemeden alınmış olan bir ilam, yani kesinleşmiş bir mahkeme kararı, ilam niteliğinde belge veya tahkim ilamı olması gerekir. Alacaklı, bu belgelerle doğrudan ilamlı takip yoluna gidebilir. Buradaki en büyük fark, borçlunun ilamlı takipte ödeme emrine itiraz hakkının çok daha sınırlı olmasıdır. Çünkü borç kesinleşmiştir. İlamsız takipte ise borçlu, ödeme emrine itiraz ederek takibi durdurabilir ve itiraz süreci başlatılabilir.

Sonuç olarak iki takip yolu arasında başlatma şartları, borçlunun itiraz hakkı ve takip sonundaki işlemler bakımından ciddi farklılıklar bulunur. İlamsız takip, daha çok tartışmalı alacaklar için bir yol sunarken, ilamlı takipte alacaklı zaten hakkını mahkemede kanıtlamış olur.

Süreç ve Maliyet Karşılaştırmaları

İlamsız icra takibi başlatmak genellikle daha hızlı ve masrafsızdır. Çünkü alacaklı, bir dava açmak zorunda kalmadan doğrudan icra dairesine başvurabilir ve süreç hemen başlar. Burada sadece icra harç ve masrafları ödenir. Eğer borçlu ödeme emrine süresi içinde itiraz etmezse takip kesinleşir. Ancak borçlu itiraz ederse dava süreci başlar ve süreç uzayabilir.

İlamlı takipte ise takip öncesinde mahkemeden ilam alınması gerektiği için, davanın açılması, yürütülmesi ve sonuçlandırılması gereklidir. Bu da hem zaman hem de ek masraflar doğurur. Mahkeme harçları, bilirkişi ve vekalet ücretleri gibi ek giderler ortaya çıkar. Ancak alacak kesinleştiği için takibin sorunsuz ilerlemesi beklenir.

Genel olarak ilamsız takip hızlı ve maliyeti az, ilamlı takip ise öncesinde daha uzun ve masraflı bir süreci gerektirir ancak sonuçları daha kesin ve güçlüdür.

Alacaklının Tercih Kriterleri

Alacaklı için ilamsız mı yoksa ilamlı icra takibi mi başlatılacağı kararında bazı önemli kriterler öne çıkar. Eğer alacak açık, belgeli ve borçlu tarafından kolayca itiraz edilebilecek türde değilse ve süratle tahsil edilecekse ilamsız takip tercih edilir. Özellikle faturaya dayalı alacaklar gibi hızlı tahsilat gerektiren durumlarda bu yol kullanılır.

Ancak borçlu ile alacak konusunda ciddi bir ihtilaf varsa, borçlu itiraz edeceğini belirtiyorsa veya alacak miktarı büyükse, doğrudan mahkemeye başvurarak hakkın ilam altına alınması daha uygun olur. Çünkü ilamlı takipte itiraz hakkı neredeyse yoktur ve ödeme kaçışı daha az olur.

Kimi zaman da alacaklının elinde kambiyo senedi, kira sözleşmesi veya mahkeme kararı gibi özel belgeler varsa ilgili özel takip yolları da tercih edilebilir. Kısacası alacaklının elindeki belge, borçlunun muhtemel davranışı ve tahsilat sürati tercihi etkileyen en önemli unsurlardır.

Birçok alacaklı avukattan ya da hukuki danışmandan yardım alarak kendisine en doğru yolu seçer. Özellikle yüksek meblağlı ya da itiraza açık alacaklarda profesyonel destek büyük önem taşır.

Haksız Takip ve Borçlu Hakları

İlamsız icra takibinde haksız takip durumu, sık karşılaşılan bir hukuki sorundur. Haksız takip, alacaklı olduğunu iddia eden kişinin, aslında ortada bir borç olmamasına rağmen borçluya karşı icra takibi başlatmasıyla ortaya çıkar. Borçlu, böyle bir durumda ödeme emrine itiraz ederek takibi durdurabilir. Eğer haksız icra takibinden dolayı borçlu zarar görmüş ise, hem maddi hem de manevi tazminat davası açma hakkına da sahiptir.

Borçluya yapılan haksız takipte, borçlu zararını ispatladığı takdirde alacaklıdan bu zararları talep edebilir. Haksız takibin yapılması, sadece maddi değil psikolojik zararlara da yol açabileceği için manevi tazminat talebi de mümkün olabiliyor. Borçlunun icra takibine karşı kullanabileceği en önemli hak ise, ödeme emrine süresi içinde itiraz etmektir. Süresi içinde yapılan itiraz, icra takibini durdurur ve alacaklıyı dava yoluna yönlendirir. Borçlu, haksız takip yüzünden uğradığı zararları için ayrıca mahkemeye başvurarak hak arayabilir.

İcra İnkar Tazminatı

İcra inkar tazminatı, ilamsız icra takibinde borçlu itirazının haksız çıkması halinde devreye giren bir tazminat türüdür. İcra inkar tazminatı, borçluya ödeme emri geldiğinde borcunu inkâr ederse ve daha sonra alacaklı tarafından açılan itirazın iptali davası sonucunda borçlu haksız bulunursa, borçlunun alacaklıya ödemesine hükmedilen tazminattır. Bu tazminat, genellikle asıl alacağın en az %20'si kadar olur.

İcra inkar tazminatının şartları arasında: alacaklının ilamsız takiple alacağını talep etmesi, borçlunun süre içinde itiraz ederek takibi durdurması, alacaklının altı ay içinde itirazın iptali davası açması ve mahkemece borçlunun haksız bulunması yer alır. Tazminat, talep üzerine ve zorunlu olarak hükmedilir. Borçlunun ödemesi gereken miktar, takip konusu asıl alacağın %20'sinden az olamaz ve mahkeme, tarafların durumuna göre bu oranı artırabileceği gibi sabit de bırakabilir.

Yargıtay Kararları, Emsal Davalar ve Yargı Uygulamaları

İlamsız icra takibinde yaşanan tartışmalı konular yargıya taşındığında, Yargıtay ve diğer yüksek mahkemeler bu konuda birçok emsal karar üretmiştir. Son yıllarda en çok karşılaşılan konular arasında "ilama dayalı bir alacağın yeniden ilamsız takip konusu yapılamayacağı" (Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, 2014/4346 E. 2014/7087 K.), mükerrer takiplerin önlenmesi ve haksız takip başlatma durumuna ilişkin kararlar yer alıyor.

Yargıtay kararlarında, ilamsız icra takibinin nedeni ve kapsamı dikkatle incelenmekte, borçlunun haklarının korunmasına öncelik verilmektedir. Örneğin; borçlu, haksız bir takiple karşılaşırsa mahkemeye başvurma ve zararın tazmini konusunda destekleniyor. Ayrıca haksız itirazın tespiti halinde borçlunun icra inkar tazminatına mahkûm edileceği hususu da sık sık Yargıtay içtihatlarında vurgulanıyor.

Yargı uygulamaları içinde, özellikle borçlunun süresi içinde yaptığı itirazın takibi durdurucu etkisi, itirazın iptali ve kaldırılması yoluyla dosyanın yeniden açılması gibi durumlar büyük önem taşır. Hem borçlu hem de alacaklı açısından, Yargıtay kararları yol gösterici nitelikte olup uygulamada sıklıkla referans alınmaktadır.

Not: Her somut olayda detay farklı olabileceği için mutlaka profesyonel bir hukukçudan destek alınması önerilir.

Takipte Usul Hataları

İlamsız icra takibinde usul hataları, sürecin tamamının geçersiz olmasına ya da ciddi hak kayıplarına yol açabilir. Özellikle takip talebinin eksik veya yanlış hazırlanması, alacaklı veya borçlu bilgilerinin hatalı girilmesi sık karşılaşılan sorunlardır. Borçlunun adresinin yanlış veya yetersiz olması nedeniyle gönderilen ödeme emrinin ulaşmaması, tüm işlemlerin iptaline sebep olabilir.

Ayrıca, takibin borçlu olmayan kişiye açılması, yanlış icra dairesinin seçilmesi veya alacak miktarının hatalı gösterilmesi gibi usul hataları da davaların mahkeme tarafından reddedilmesine sebep olur. Takipte sürelerin gözetilmemesi (özellikle itiraz ve ödeme sürelerinin kaçırılması), takibin düşmesi ya da alacağın tahsilinin zora girmesiyle sonuçlanır. Belgelerin eksik sunulması, ödeme emrinin unsurlarının eksik olması, borçlunun savunma haklarını kullanmasına engel oluşturursa, tüm takip işlemleri geçersiz sayılabilir.

Takip sürecinde yapılan her işlemin kanuna ve usule uygun olmasına dikkat edilmelidir. Çünkü usulüne uygun yapılmayan işlemler hem alacaklıyı hem de borçluyu zor durumda bırakabilir.

Alacaklı ve Borçlu Açısından Pratik Uyarılar

İlamsız icra takibinde, alacaklı dikkatli olmalı ve takibi başlatmadan önce elindeki belgeleri ve borcun mevcut durumunu iyi kontrol etmelidir. Özellikle borçluya ait en güncel adres ve kimlik bilgileri kesinlikle doğrulanmalıdır. Takip türünün doğru seçilmesi ve başvuru sırasında eksik bilgi verilmemesi gerekir.

Takip talebinde açık, net ve somut bilgiler bulunmalı, dayanak belgeler (fatura, sözleşme, senet vs.) eklenmelidir. Aksi halde borçlu, eksiklikleri gerekçe gösterip kolayca itiraz edebilir ve süreç uzayabilir. Alacaklı, borç ödenmeden önce borçlu ile iletişimi deneyebilir, çoğu zaman çözüm uzlaşmayla bulunabilir.

Borçlu ise ödeme emrini aldıktan sonra hemen süresini kontrol etmeli, itiraz etme hakkı olup olmadığını araştırmalı ve gerekirse 7 gün içinde itirazda bulunmalıdır. Borçlunun maddi bir itirazı varsa, belgelerle desteklemeli, haksız bir takip olduğunu düşünüyorsa bunu mutlaka yazılı hale getirmelidir.

Her iki tarafın da resmi yazışmaları ve tebligatları düzenli şekilde saklamasında fayda var. Ayrıca yanlış veya hatalı işlemler fark edildiğinde, icra müdürlüğüne ya da mahkemeye başvurarak durumu hızlıca düzeltmeliler.

Avukatlık ve Hukuki Danışmanlık Hizmetleri

İlamsız icra takibi sürecinde avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmetleri, hem alacaklı hem de borçlu için büyük kolaylık sağlar. Özellikle usul hatalarını ve hak kayıplarını en aza indirmek için bir avukatla çalışmak büyük avantajdır. Avukatlar, takip talebinin doğru hazırlanması, dilekçelerin düzenlenmesi, itiraz süreçlerinin yürütülmesi ve haciz işlemleri gibi tüm adımlarda mesleki uzmanlık sunar.

Avukat, takip işlemlerini baştan sona sağlam bir hukuki çerçevede yürütür. Özellikle borçlunun mallarının haczi, ödeme emrinin doğru tanzimi, yetkili icra dairesinin seçilmesi gibi ayrıntılar, deneyimli bir avukatın elinde eksiksiz tamamlanır. Böylelikle yanlışlıkla yapılan işlemler nedeniyle sürecin baştan başlaması veya ilerde doğacak zararlar engellenmiş olur.

Borçlu taraf için de, ödeme emriyle karşılaşıldığında bir avukata danışmak, olası haksız takiplere karşı en doğru savunma yolunun belirlenmesini kolaylaştırır. Böylece zamanında ve uygun biçimde itiraz edilebilir, haksız takip sonuç vermeden önlenebilir.

Kısaca, ilamsız icra takibi ister alacaklı ister borçlu olun, hukuki danışmanlık ve avukat desteğiyle çok daha güvenli, hızlı ve yasal şekilde yürütülebilir.

Profesyonel hukuki danışmanlık mı arıyorsunuz?

Avukatistan üzerinden kolayca hukuki danışmanlık talebi oluşturup, sisteme kayıtlı binlerce avukattan teklif alabilirsiniz.

Lütfen unutmayın;

  • Avukatistan, avukatlardan alınan hizmetler için herhangi bir ücret ya da komisyon talep etmez.
  • Hizmetlerimiz yalnızca avukatlarla iletişim kurmanıza yardımcı olmak içindir; avukatlar tarafından verilen hizmetlerden Avukatistan sorumlu tutulamaz.
Danışmanlık Talebi Oluştur

İlginizi Çekebilir

Soru Sor Danışmanlık Talep Et