Telefon Görüşmesini İzinsiz Kaydetmek Suç Mu?
Birçok kişi şu soruyu aratıyor: Telefon Görüşmesini İzinsiz Kaydetmek Suç Mu? Cevap, duruma göre değişir. Konuşmanın tarafı mısınız, üçüncü kişi misiniz? Özel hayatın gizliliği ve haberleşmenin gizliliği nerede başlar? TCK 132-133 ne diyor? “Ses kaydı delil olur mu, cezası nedir, rıza şart mı?” gibi soruların hepsi önemlidir.
Bu yazıda:
- Hangi kayıtlar kesinlikle yasak?
- Hangi zorunlu hallerde kayıt, hak arama kapsamında değerlendirilebilir?
- Delil değeri ve ifşa edilirse doğacak sonuçlar
- Pratik, yasal ve güvenli hareket etme ipuçları
Not: Amaç bilgilendirme; somut olayda hukuki destek alın.
Şimdi detaylara geçelim: Telefon Görüşmesini İzinsiz Kaydetmek Suç Mu?
Telefon Görüşmesinin İzinsiz Kaydedilmesinin Hukuki Dayanakları
Telefon görüşmesinin izinsiz kaydedilmesi günümüzde hem iş hem özel hayatta sıkça gündeme gelen bir sorun. İnsanlar bazen kanıt toplamak, bazen de kişisel sebeplerle karşı tarafın haberi olmadan görüşmeyi kaydedebiliyor. Ancak bu tür kayıtların ciddi hukuki sonuçları var. Özellikle Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) bu konuda çok net maddeler yer alıyor. Şimdi, telefon görüşmesinin izinsiz kaydedilmesine ilişkin hukuki dayanakları ve Türk Ceza Kanunu’ndaki ilgili maddeleri inceleyelim.
Türk Ceza Kanunu’nda İlgili Maddeler
Türk Ceza Kanunu’nda izinsiz telefon görüşmesi kaydı ile ilgili 132, 133 ve 134. maddeler öne çıkıyor. Bu maddeler, haberleşmenin gizliliğini ve kişisel hayatın korunmasını ön planda tutuyor. Bu yüzden telefon görüşmesini izinsiz kaydetmek çoğu durumda suç sayılıyor.
TCK 132 – Haberleşmenin Gizliliğini İhlal
TCK 132. madde, haberleşmenin gizliliğini ihlal suçunu düzenliyor. Bir kişi, diğerinin izni olmadan telefon görüşmesini kaydeder veya bu kayıtları kullanırsa, bu maddeye göre suç işlemiş sayılır. Özellikle üçüncü kişilerin, kendileri taraf olmadıkları bir görüşmeyi kaydetmesi buraya giriyor. Suç, sadece kaydetmekle sınırlı kalmıyor. Görüşme içeriğinin ifşa edilmesi, yani başka kişilerle paylaşılması da bu madde kapsamında ayrı bir suç oluşturuyor. Maddede 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası öngörülüyor. Suçun kamu görevlileri tarafından görev sırasında işlenmesi cezayı artırıyor.
TCK 133 – Kişiler Arasındaki Konuşmaların Dinlenmesi ve Kayda Alınması
TCK 133. madde, kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçunu kapsıyor. Buradaki önemli detay ise konuşmanın tarafı olunmayan, yani katılmadığın bir görüşmeyi izinsiz dinlemek ya da kaydetmek. Bir kişi gizlice ortam dinlemesi yaparsa veya başka iki kişinin özel konuşmasını kaydederse bu suç oluşuyor. Cezalar, 2 yıldan 5 yıla kadar hapis ve adli para cezası olabiliyor. Ayrıca kaydedilen seslerin veya konuşmaların ifşa edilmesi halinde ceza daha da artabiliyor.
TCK 134 – Özel Hayatın Gizliliğini İhlal
TCK 134. madde ise özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu düzenliyor. Burada telefon görüşmesinin içeriği kişisel mahremiyete giriyorsa, yani kişinin özel hayatına dair ayrıntılar içeriyorsa ve bu kayıtlar izinsiz yapılıyorsa, bu maddeye giriyor. Kişinin rızası dışında sesinin ya da konuşmasının kaydedilmesi ve başkalarıyla paylaşılması ayrı bir suç teşkil ediyor. 134. maddeye göre faile 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası verilebiliyor. Görüntü veya ses kayıtlarının sosyal medyada paylaşılması veya yayılması, cezanın artmasına neden olabiliyor.
TCK’nın bu maddeleri ile birlikte, izinsiz telefon görüşmelerinin kaydedilmesi oldukça ciddi ve dikkat gerektiren bir konu. Özellikle etik ve hukuki boyutların incelenmesi, kişisel hakların korunması açısından çok önemli.
İzinsiz Telefon Görüşmesi Kaydının Suç Oluşturma Şartları
Hangi Kayıtlar Suç Sayılır?
Hangi kayıtlar suç sayılır sorusunun cevabı, özellikle Türk Ceza Kanunu kapsamında çok önemlidir. İzinsiz olarak yapılan ve kişilerin özel konuşmalarının gizlice kaydedilmesi, genel olarak suç kapsamına girer. Özellikle bir kişinin bilgisi ve izni olmadan yapılan ses veya telefon kayıtları, kişinin haberleşme ve özel hayat hakkını ihlal eder. Eğer bir konuşmaya taraf değilseniz ya da kayıt yapma izniniz yoksa, bu tür bir eylem yasal değildir ve cezai yaptırıma tabi tutulur.
Gizlice yapılan, tarafların haberi olmadan alınan, tehdit, şantaj ya da farklı bir amaçla kullanılan her türlü iletişim kaydı suçtur. Kısacası, izinsiz kayıt yaparsanız, bu durum yasa önünde suç olarak değerlendirilecektir.
Hangi Durumlarda Kayıt Yapılabilir?
Hangi durumlarda kayıt yapılabilir sorusu ise birkaç istisnai örnekle açıklanabilir. Türk hukukuna göre, bir telefon görüşmesine doğrudan taraf olan bir kişi, nadiren de olsa, haklı bir gerekçesi varsa kayıt yapabilir. Örneğin, bir tehdide veya şantaja maruz kalan kişi, bunu ispatlamak ve kendisini savunmak amacıyla görüşmenin kaydını alabilir. Bu noktada zorunluluk hali ve meşru savunma hakkı önemli bir rol oynar.
Ancak burada önemli olan, alınan kaydın sadece savunma ve delil olarak kullanılması, herhangi bir şekilde başkasına yayılması, paylaşılması ya da farklı şekilde kullanılması yine suç teşkil eder. Hiçbir koşulda tamamen serbest bir şekilde kayıt yapılamaz; istisnalar yalnızca kişisel hakları koruma amaçlıdır.
Haberleşmenin Tarafı Olmak ve Üçüncü Kişinin Kaydı
Haberleşmenin tarafı olmak ve üçüncü kişinin kaydı kısmı, izinsiz ses kaydının suç olup olmadığında kilit noktadır. Eğer bir telefon görüşmesine doğrudan siz katılıyorsanız ve yalnızca kendi konuştuğunuz tarafı kayıt altına alıyorsanız, bazı özel durumlarda bu kayıt suç olmayabilir. Ancak siz görüşmenin parçası değilseniz, yani üçüncü bir kişi olarak konuşmayı gizlice kaydediyorsanız, bu durumda suç kesinlikle oluşur.
Örneğin, başka bir odada iki kişinin telefonla konuşmasını gizlice kaydeden biri, açık şekilde haberleşmenin gizliliğini ihlal etmiş olur. Bu kayıtların hukuka aykırılığı çok açıktır ve ciddi cezalara yol açabilir.
Eşler Arası ve Aile İçi Kayıtlar
Eşler arası ve aile içi kayıtlar konusunda ise çoğu insan “Ailem içinden birinin konuşmasını kaydedebilir miyim?” sorusunu sorar. Ancak, Türk hukukunda eşler dâhil olmak üzere aile içi konuşmaların izinsiz kaydedilmesi yine suç sayılır. Yani aranızda eş, anne, baba, kardeş gibi bir yakınlık olsa bile, onların rızası olmadan yapılan kayıtlar özel hayatın gizliliğini ihlal eder.
Bazı mahkeme kararlarında, eşler arasındaki şiddet, tehdit, hakaret gibi özel durumlarda savunma hakkının korunması için kayıtların delil olarak kullanılmasına izin verilse de, bu uygulama tamamen istisnai olup her olaya göre değerlendirilir. Genel kural, aile içi dahi olsa izinsiz hiçbir kaydın suç teşkil etmeyeceği anlamına gelmez. Kanun, herkesin özel hayatına ve kişilik haklarına saygı gösterilmesini zorunlu kılar.
Sonuç olarak, izinsiz telefon görüşmesi kaydı almak ciddi sonuçlar doğurabilir. Her zaman yasal sınırlar içinde hareket etmek gerekir.
Temel ve Nitelikli Hallerde Cezalar
İzinsiz ses ve telefon kayıtları Türk Ceza Kanunu'nda açıkça suç olarak düzenlenmiştir. Özellikle TCK 132, 133 ve 134. maddelerine göre, haberleşmenin gizliliğini ihlal, kişiler arasındaki konuşmaları kayda almak ve özel hayatın gizliliğini ihlal etmek cezai yaptırıma bağlanmıştır. Temel halde, kişiler arasındaki özel bir konuşmayı izinsiz kayda alan kişi, çoğunlukla bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile karşılaşır.
Eğer bu kayıtlar aleni bir ortamda değil de herkesin duymadığı kapalı bir alanda alınırsa ya da kayıtlar üçüncü kişilerle paylaşılır veya yayılırsa, bu durumda suçu ağırlaştıran yani nitelikli haller gündeme gelir ve ceza iki yıldan beş yıla kadar hapis seviyesine çıkabilir. Özellikle kayıtların sosyal medya veya basın yoluyla yayınlanması da bu kapsamda daha ağır ceza gerektirir.
Cezayı Artıran Sebepler
İzinsiz ses kaydı suçunda cezanın artırılmasını sağlayan bazı durumlar vardır. Öncelikle, gizli olarak yapılan kayıt sonrasında bu içeriklerin ifşa edilmesi yani başkalarıyla paylaşılması cezanın artmasına neden olur. Ayrıca, eğer gizlilik içeren kayıt kamusal bir ortamda yapılmamışsa ve kişinin mahrem alanına girilmişse, ceza yine artar.
Başka bir artırıcı neden ise kaydın birden çok sefer yapılmasıdır. Bir kişiye sistemli şekilde izinsiz ses veya telefon kaydı yapılırsa, mahkemeler tekrarlanan suçu da göz önünde bulundurur ve ceza miktarı genellikle yükselir. Ayrıca mağdurun çocuk, yaşlı veya engelli olması gibi özel durumlarda da cezada artırım sebebi oluşabilir.
Adli Para Cezası ve Alternatif Yaptırımlar
Adli para cezası, bazı hafif suçlarda hapis cezasına alternatif bir yaptırım olarak verilebiliyor. Ancak izinsiz ses kaydı suçunda, çoğu zaman verilen hapis cezaları 1 yıldan fazla olduğu için doğrudan adli para cezasına çevrilmesi genellikle mümkün değildir. Yalnızca bazı hafif durumlarda veya mahkemenin takdiriyle hapis cezası, kısa süreli olmak kaydıyla adli para cezasına veya denetimli serbestliğe çevrilebilmektedir.
Alternatif yaptırımlar arasında, hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) ya da denetimli serbestlik uygulamaları sayılabilir. Sanığın sabıkasız olması, suçun ilk kez işlenmesi gibi durumlar, mahkemenin bu tarz daha hafif ve kişiyi cezaevine göndermeyecek seçenekleri uygulamasını sağlayabilir.
Zamanaşımı ve Şikayet Süreci
İzinsiz ses ve telefon kaydı suçunda zamanaşımı süresi oldukça önemlidir. Ceza davası açmak için zamanaşımı, suçun işlendiği tarihten itibaren 8 yıldır. Yani mağdur, olayı öğrendiği günden itibaren sekiz yıl içinde şikayetçi olmalıdır; aksi durumlarda suç zaman aşımına uğrar ve şikayet hakkı ortadan kalkar.
Şikayet hakkının kullanılabilmesi için ayrıca mağdur olan kişi veya kanuni temsilcileri, genellikle 6 ay içinde savcılığa veya polise başvurmalıdır. Özellikle TCK 132 ve 133 kapsamındaki suçlar şikayete tabidir; yani mağdur şikayet etmeden savcılık re'sen işlem başlatmaz. Fakat bazı istisnai durumlarda, örneğin mağdur bir çocuksa, kamu düzeni için savcılık kendiliğinden soruşturma başlatabilir.
Bu süreçte hem mağdurun şikayet etme hakkını zamanında kullanması hem de hak kaybı yaşanmaması için bir avukata danışılması önerilir. Böylece hem cezai süreci başlatmak hem de maddi veya manevi tazminat talepleri mümkün olur.
Delil Elde Etme Amacıyla Yapılan Kayıtlar
Delil elde etme amacıyla yapılan kayıtlar, hukukta sıkça tartışılan bir konudur. Özellikle bir kişi, hakaret, tehdit, dolandırıcılık gibi suçlarla karşı karşıya kaldığında konuşmaları kaydederek kendini güvenceye almak isteyebilir. Ancak Türk Ceza Kanunu’na göre, kural olarak kişilerin izni olmadan yapılan ses veya telefon kayıtları hukuka aykırı kabul edilir.
Burada önemli olan, kaydı yapan kişinin konuşmanın TARAFI olmasıdır. Yani siz doğrudan konuşmanın içindeyseniz ve başka bir yolunuz yoksa, önemli bir haksızlığı veya suçu ispatlama gereği duyduysanız, bu kayıt bazen hukuka uygun delil olarak kabul edilebilir. Yargıtay içtihatlarında; ancak başka türlü hak aramanın mümkün olmaması, adli makamlara başvurmadan ispat şansının bulunmaması gibi çok istisnai durumlarda, delil amacıyla yapılan bu tür kayıtların mahkemede geçerli olabileceğine dikkat çekilmiştir.
Fakat dikkat: Bu tür kayıtlar sadece mahkemeye delil olarak sunulmak için kullanılmalı, sosyal medya veya başka platformlarda paylaşılmamalıdır. Amaç, kişisel menfaat değil, tamamen adli delil sağlamak olmalıdır.
Zorunluluk Halinin Koşulları
Zorunluluk hali, kişilerin rızası olmadan yapılan ses veya telefon kayıtlarının hukuka uygun sayılabilmesi için gereken en önemli koşuldur. Zorunluluk hali, kişinin başka türlü hakkını veya güvenliğini korumasının mümkün olmadığı bir durumda söz konusu olur.
Örneğin siz, karşı taraftan aniden tehdit, şantaj veya ağır bir hakaret duyuyorsanız ve bunu ispat etmenin başka bir yolu yoksa, “ani gelişen ve zorunlu bir durumda” kayıt yapabilirsiniz. Buradaki anahtar nokta, kaydın önceden planlı ya da hazırlıklı olmaması, olayın aniden gelişmesi ve hak aramanın başka bir yolu kalmamasıdır.
Yargıtay kararlarına göre;
- Planlı ve hazırlanmış şekilde yapılan kayıtlar zorunluluk kapsamına girmez.
- Adli delil elde etmek için yapılan kayıt, gerçekten o anda yapılmalı ve kayıt yapılmadan önce başka bir çözüm kalmamış olmalıdır.
- Sadece kayıt yapılan anda ciddi bir hak ihlali varsa ve ileride ispatlanması mümkün değilde kayıt geçerli kabul edilebilir.
Unutmayın: Zorunluluk hali dışında, yani sırf karşı tarafı zor durumda bırakmak ya da ileride kullanmak için yapılan kayıtlar suç teşkil eder. Yani, “Ne olur ne olmaz diye kayıt yapayım” düşüncesi hukuka aykırıdır.
Özetle; delil elde etme amacıyla yapılan telefon veya ses kaydı, sadece bir zorunluluk hali varsa ve başka çare yoksa hukuka uygun sayılır. Bunun dışındaki kayıtlar hem suç, hem de mahkemede geçersiz delil niteliğindedir.
Delil Olarak Kullanılabilirliği ve Hukuka Aykırı Delil
İzinsiz ses kayıtlarında mahkemelerin tutumu genellikle hukuka uygunluk ilkesi ile şekillenir. Temelde, bir kişinin izinsiz olarak ses kaydı alması, Türk Ceza Kanunu’na göre suçtur ve “özel hayatın gizliliği” ihlali sayılır. Bu nedenle, kural olarak izinsiz alınan ses kayıtları mahkemede delil olarak kullanılamaz.
Mahkeme, bir ses kaydının delil olarak kullanılabilmesi için bazı şartların sağlanmasını ister:
- Kişinin hayati tehlikesi, ciddi bir tehditle karşı karşıya olması veya başka bir şekilde başka bir yoldan ispat imkanının olmaması gibi zorunlu haller söz konusuysa, izinsiz ses kaydı bazen delil olarak kabul edilebilir.
- Ancak planlanarak ve bilerek yapılan kayıtlarda, özellikle karşı tarafın bilgisi olmadan alınmışsa, ses kaydı “hukuka aykırı delil” olarak görülür ve mahkemede dikkate alınmaz. Bu yaklaşımda, “zehirli ağacın meyvesi de zehirlidir” ilkesi geçerlidir. Yani, hukuka aykırı elde edilen delille bir hakkı savunamazsınız.
Boşanma ya da ceza davalarında taraflardan biri izinsiz ses kaydı sunduğunda, mahkeme öncelikle bu kaydın elde ediliş şartlarını inceler. Tarafların meşru bir menfaati ve başka türlü kanıt elde etmeleri mümkün değilse, çok istisnai olarak kayıt delil kabul edilebilir. Ancak uygulamada bu gerçekten istisnai bir durumdur.
Yargıtay Kararlarından Örnekler
Yargıtay’ın birçok kararı, izinsiz ses kaydının hangi şartlarda delil sayılabileceğini açıkça ortaya koyar. Genel yaklaşım şudur:
- Yargıtay, genellikle izinsiz yapılan ses kayıtlarının hukuka aykırı olduğuna ve mahkemede delil olarak kullanılamayacağına karar verir.
- Fakat bazı Yargıtay kararlarında, kaydı alan kişi için meşru menfaatin ve başka şekilde kanıt elde etme imkanı olmamasının ispatı halinde kaydın delil olarak değerlendirilebileceği belirtilmiştir.
Mesela, bir Yargıtay kararında tarafların açıkça anlaşmazlık yaşadığı ve sözlü tehdit gibi ciddi bir saldırıya maruz kalındığı sırada alınan ses kaydı, başka türlü ispat imkanı olmaması nedeniyle delil olarak kabul edilmiştir. Ancak, bu tür kayıtların "tesadüfi" ve "ani gelişen bir olay" olarak kaydedilmiş olması gerekir.
Bir başka örnekte ise Yargıtay, şirketin müşteri temsilcisiyle yapılan bir görüşmenin ortak rıza ile konuşulduğu varsayımıyla kaydın delil olarak kabul edilebileceğine hükmetmiştir. Ancak çoğu örnekte, planlanarak ve gizlice alınan kayıtların, haklını ispatlasa bile hukuka aykırı olduğu ve mahkemede kullanılamayacağı vurgulanmıştır.
Kısacası, Yargıtay’a göre izinsiz ses kaydı genellikle delil değildir. Ancak hayati tehlike, ağır tehdit, şiddet veya başka delil bulma imkansızlığı gibi çok dar bir çerçevede istisnalar bulunur. Bu nedenle herkes, ses kaydı almadan önce bunun hem hukuki hem de cezai sonuçları olacağını mutlaka göz önünde bulundurmalıdır.
Sosyal Medyada ve Dijital Ortamda İzinsiz Kayıtların Paylaşılması
Sosyal medyada ve dijital ortamda izinsiz ses veya telefon kayıtlarının paylaşılması, günümüzde oldukça sık karşılaşılan bir hukuki sorun haline gelmiştir. Özellikle teknolojinin gelişmesiyle birlikte cep telefonu ve bilgisayar gibi cihazlarla konuşmaları kaydetmek ve yayınlamak çok kolaylaşmıştır. Ancak bu tarz paylaşımlar hem Türk Ceza Kanunu kapsamında hem de özel hayatın gizliliği ilkesi bakımından ciddi yaptırımlar doğurur.
Bilişim Suçları ve Ek Cezalar
Bilişim suçları kapsamında, izinsiz olarak alınan telefon ve ses kayıtlarının yayımlanması ya da üçüncü kişilerle paylaşılması ayrı bir suç oluşturur. Türk Ceza Kanunu’nda bu tip fiiller, haberleşmenin gizliliğinin ihlali ve kişisel verilerin izinsiz paylaşılması başlıklarında düzenlenmiştir. Özellikle kaydın dijital ortamda paylaşılması, yani sosyal medya gibi platformlarda yayımlanması, suçu ağırlaştıran bir sebep olarak kabul edilir.
İzinsiz kayıtların internet üzerinden yayımlanması, hem ana suça hem de ek cezalara yol açar. Bu durumda, fail hem kaydı izinsiz yapmaktan hem de bu kaydı ifşa ederek daha geniş bir kitleye yaymaktan dolayı iki ayrı şekilde cezalandırılır. Mevzuata göre kamuoyuna açık şekilde yapılan paylaşımlar, suçun daha ağır cezalarla sonuçlanmasına neden olur. Özellikle mağdurun rızası olmadan yapılan bu paylaşımlar, 1 yıldan 6 yıla kadar hapis veya adli para cezasıyla sonuçlanabilir.
İfşanın Hukuki Sonuçları
İfşa edilen kayıtlar, kişinin özel hayatına ciddi şekilde zarar verebilir. İzinsiz olarak yapılan ve daha sonra sosyal medyada yayılan ses veya telefon kayıtlarının ifşa edilmesi, mağdurun hem maddi hem de manevi olarak zarar görmesine sebep olur. Hukuken bu tür ifşalar, özel hayatın gizliliğini ihlal suçu kapsamında değerlendirilir.
Ayrıca, ifşa edilen kişinin kişilik hakları zarar görürse, mağdur; tazminat davası açma hakkına da sahiptir. Kişinin onurunun, saygınlığının veya sosyal çevresinin zarar görmesi halinde, manevi tazminat talepleri de mahkemeler tarafından dikkate alınır. Unutulmamalı ki, sosyal medyada yapılan bir paylaşım geri alınamaz zararlar doğurabilir.
Son olarak, izinsiz bir ses kaydını ya da telefon görüşmesini yayınlayan kişi hakkında hem ceza davası hem de tazminat davası açılabilir. Günden güne artan dijital paylaşımlar karşısında, hem kişisel verilerin hem de özel hayatın korunması için Türk yargısı çok daha hassas davranmaktadır. Buna karşılık, mağdur olan kişi de hukuki haklarını aramak için hızlı hareket etmelidir.
İş Yerinde, Okulda veya Kamuya Açık Alanlardaki Kayıtlar
İş yerinde izinsiz telefon görüşmesi kaydı almak veya ortamda yapılan bir konuşmayı gizlice kaydetmek, çoğu durumda hukuka aykırı kabul edilir. Türk Ceza Kanunu'na göre bir çalışanın, iş ortamında başka bir çalışanın sesini ya da yöneticiyle yaptığı görüşmeyi rızası olmadan kayıt altına alması suçtur. Ancak, bazı istisnai durumlar da var. Örneğin, bir işçi ağır hakarete uğruyor ya da mobbinge maruz kalıyorsa ve bu durumu başka türlü ispatlaması mümkün değilse, zorunluluk hali oluştuğu için bu tür kayıtlar mahkemece delil olarak kabul edilebilir. Yine de, her kaydın bu kapsamda değerlendirilmeyeceği, somut olayın şartlarına bakılması gerektiği unutulmamalıdır.
Okullarda veya kamuya açık alanlarda izinsiz ses kaydı yapmak da benzer şekilde suçtur. Özellikle özel hayatın gizliliğine dokunan görüşmelerin kaydı, ceza hukuku çerçevesinde suç teşkil eder. Kamuya açık yerler olsa bile insanların tanınmazlığı, bilinmezliği ilkesi vardır; yani birinin farkında olmadan sesinin kaydedilmesi, hukuka aykırı kabul edilir.
Telefon Görüşmesi Hoparlöre Alındığında Durum
Telefon görüşmesini hoparlöre almak ve başka kişilere dinlettirmek, haberleşmenin gizliliğini ihlal edebilir. Eğer bir kişiyle özel olarak yaptığınız bir telefon konuşmasını, onun bilgisi olmadan üçüncü kişilere hoparlörden dinletiyorsanız, bu, Türk Ceza Kanunu kapsamında suç sayılabilir.
Çoğu hukukçu ve Yargıtay kararına göre, telefon görüşmesinin sadece siz ve aradığınız kişi arasında kalacağı öngörülür. Karşı tarafı bilgilendirmeden konuşmayı birden fazla kişiye dinletmek veya ifşa etmek, TCK 132 ve 133. maddelerde düzenlenen haberleşmenin gizliliğinin ihlali suçu kapsamına girer. Bazen bu tür dinletmeler, ilişkilerin bozulmasına, özel hayatın zedelenmesine ve hatta maddi cezalara yol açabilir.
Kısacası, bir görüşmeyi hoparlöre almak istiyorsanız, diğer tarafın açık rızası mutlaka alınmalı. Aksi takdirde hem hukuki hem de cezai sorumluluk doğabilir.
Kişisel Verilerin Kaydı ve Korunması
Kişisel verilerin kaydı ve korunması konusu, KVKK (Kişisel Verilerin Korunması Kanunu) ve Türk Ceza Kanunu hükümleri uyarınca oldukça sıkı kurallara tabidir. Ad, soyad, telefon numarası, ses kaydı gibi her türlü bilgi kişisel veri kapsamında değerlendirilir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 135. maddesine göre, kişisel verileri hukuka aykırı olarak kaydeden, başkasına aktaran veya ifşa eden kişiler hakkında ciddi cezalar öngörülmüştür. 6698 sayılı KVKK'ya göre ise kişisel verilerin işlenmesi, saklanması ve paylaşılması ilgili kişinin açık rızasına bağlıdır. Bilgilendirme olmadan yapılan kayıtlar hem tazminat hem de hapis cezasına yol açabilir.
Kanuna göre kişisel veriler, sadece kanunda açıkça öngörülen durumlarda ya da kişinin rızasıyla kaydedilebilir. Aksi halde, özellikle izinsiz ses kaydı yapılması halinde mağdurun şikayetiyle yargı süreci başlatılır ve ceza verilebilir.
Sonuç olarak, hem özel hayatın gizliliği hem de kişisel verilerin korunması için herhangi bir kayıt işlemi yapılmadan açık rıza almak şarttır. Aksi durumda hem ceza hem de maddi tazminat riskiyle karşılaşabilirsiniz.