Yabancı Şirkete Türkiye'den Nasıl Dava Açılır?

30 dakika

Yabancı şirkete dava açmak karmaşık bir süreç olabilmektedir çünkü uluslararası anlaşmalara ve hukuki prosedürlere uyulması gerekmektedir. Türkiye'den yabancı bir şirkete dava açmak için öncelikle uluslararası hukuk çerçevesinde hangi ülke mahkemesinin yetkili olduğunu belirlemek önemlidir. Ayrıca, Lahey Konvansiyonu gibi uluslararası anlaşmalara uyulması gerekebilir. Yabancı şirketler için yasal yollara başvurmadan önce arabuluculuk süreci, daha hızlı ve etkili sonuçlar almak adına önerilmektedir. UYAP sistemi gibi dijital platformlar, dava sürecindeki formaliteleri kolaylaştırsa da, dava dilekçesinin hazırlanması ve gerekli belgelerin eksiksiz sunulması kritik öneme sahiptir. Tüm bu hukuki adımlar, Türkiye'den yabancı bir şirkete karşı etkili bir dava açmanın temel taşlarını oluşturur.

Yabancı Şirket ve Türkiye'den Dava Açmanın Tanımı

Yabancı şirket, Türkiye dışında kurulmuş ve esas merkezi yurt dışında olan ticari işletmelerdir. Türkiye’den bir yabancı şirkete dava açmak ise, Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinde veya belirli şartlarda yurtdışında faaliyet gösteren bir şirkete yönelik hukuki süreç başlatmak anlamına gelir. Bu durum genellikle sözleşmeden doğan alacaklar, işçi alacakları, haksız fiil, ticari uyuşmazlıklar ve benzeri konuları kapsar.

Türkiye’den yabancı bir şirkete dava açmak için; uyuşmazlığın türü, tarafların kimlikleri, işin konusu ve davanın açılacağı mahkemenin tespiti önemlidir. Yabancı şirketin Türkiye’de bir şubesi veya temsilciliği varsa, davalar doğrudan Türkiye’deki ilgili mahkemede açılabilir. Ancak şirketin Türkiye’de bir adresi yoksa, işlemler farklı prosedürlerle yürütülür.

Türkiye'den Yabancı Şirkete Dava Açılabilir Mi?

Türkiye’den yabancı şirkete dava açılabilir. Hem Türk vatandaşları hem de yabancı gerçek veya tüzel kişiler, Türk mahkemelerinde “dava ehliyetine” sahipse dava açma hakkına sahiptir. Yani herhangi bir Türk vatandaşı veya şirkete zarar veren yurt dışındaki firmanın hukuki yollarla sorumlu tutulması mümkündür.

Bu noktada önemli olan konulardan biri, yetkili mahkemenin tespiti ve uygulanacak hukukun belirlenmesidir. Uluslararası sözleşmeler, taraf ülkeler arasındaki anlaşmalar ve sözleşmede yer alan yetki/hukuk seçimi hükümleri dikkate alınır. Ayrıca, Türkiye’de dava açarken genellikle “arabuluculuk” gibi ön koşulların da uygulanması gerekir.

Yabancı şirkete karşı Türkiye’den dava açarken, davacının elinde delillerin güçlü olması ve hukuki prosedürlere uygun hareket edilmesi büyük önem taşır.

Dava Açmadan Önce Değerlendirilmesi Gerekenler

Yabancı şirkete karşı dava açmadan önce, işlemin hukuki zemini detaylı incelenmelidir. Özellikle uyuşmazlığın türü ve konusu, yetki ve görevli mahkeme, sözleşmede yer alan özel hükümler ve uluslararası hukuk kuralları mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır.

Uyuşmazlığın Türü ve Konusu

Uyuşmazlığın türü ve konusu, yabancı bir şirkete Türkiye’den dava açarken ilk analiz edilmesi gereken noktadır. Uyuşmazlık ticari bir alacaktan mı, işçi-işveren ilişkisinden mi, yoksa haksız bir eylemden mi kaynaklanıyor? Her bir konuya özel dava usulleri ve yetkili mahkemeler bulunur. Örneğin; işçi alacakları davalarında işçinin Türkiye ile olan bağı önemlidir. Ticari davalarda ise sözleşmedeki şartlar ve uluslararası düzenlemeler rol oynar.

Uyuşmazlık konusunun doğru belirlenmesi, hem davanın hangi mahkemede açılacağına hem de uygulanacak usul kurallarına doğrudan etki eder.

Uluslararası Yetki Kuralları

Uluslararası yetki kuralları, davada hangi ülkenin mahkemesinin yetkili olacağını belirleyen kurallardır. Eğer uyuşmazlık bir sözleşmeden kaynaklanıyorsa, sözleşmede yetkili mahkeme yazılı olabilir. Yazılı değilse veya açıkça düzenlenmemişse, Türk Medeni Usulü Kanunu ve Milletlerarası Özel Hukuk hükümleri devreye girer.

Davaya hangi mahkemenin bakacağı, hem davanın kabul edilip edilmeyeceğini hem de kararın icrası açısından çok kritiktir. Özellikle yabancı şirket Türkiye dışında yer alıyorsa, Lahey Sözleşmesi gibi uluslararası anlaşmalar kapsamında tebligat ve diğer usul işlemleri dikkate alınmalıdır.

Sözleşmede Hukuk Seçimi ve Yetki Maddesi

Uluslararası davalarda en can alıcı sorunlardan biri, sözleşmede hukuk seçimi ve yetki maddesinin olup olmamasıdır. Eğer taraflar kendi aralarında hangi ülke hukukunun ve hangi ülke mahkemesinin geçerli olacağını önceden düzenlediyse, genellikle bu şartlar uygulanır.

Sözleşmede hiçbir seçim yoksa, Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku hükümleri geçerli olur. Bu durumda, bağlantılı ülke ve tarafların merkezleri dikkate alınarak yetkili mahkeme ve uygulanacak hukuk belirlenir.

Özellikle şirket sözleşmelerinde tarafların bu konuda açık hükümler koymaması ileride beklenmeyen sorunlara yol açabilir. Bu nedenle, yerli ve yabancı şirketlerle yapılan sözleşmelerde mutlaka hukuk ve yetki maddesi açıkça belirtilmelidir.

Bu süreçler karmaşık gözükse de, hukuki danışmanlık alınması halinde işlemler büyük oranda kolaylaşır. Özellikle uluslararası avukat desteği, delil toplama ve tebligat süreçlerinde başarı şansını artırır.

Yabancı Şirkete Karşı Dava Açma Usulleri

Türkiye'den Dava Açma Yöntemleri

Türkiye'den yabancı şirkete dava açmak isteyen kişiler için birkaç temel yöntem bulunur. Türkiye'de dava açma yöntemleri, davanın konusuna, tarafların ikametine ve sözleşme şartlarına göre değişiklik gösterebilir. Genellikle Türkiye mahkemelerinde dava açmak, ilgili mevzuata ve uluslararası anlaşmalara göre mümkündür. Ancak bu süreçte hem usul kurallarına hem de uluslararası hukuk ilkelerine dikkat etmek gerekir.

Ticari Davalar

Ticari davalar, genellikle Türkiye'de faaliyet gösteren veya Türk firmalarıyla iş yapan yabancı şirketlerle yaşanan anlaşmazlıklardan doğar. Eğer taraflar arasında ticari bir ilişki varsa ve sözleşmede Türkiye mahkemeleri yetkili olarak belirlenmişse, Türkiye'de dava açmak mümkündür. Yetki maddesi yoksa bile, Türk Ticaret Kanunu ve milletlerarası yetki kuralları devreye girer.

Ticari davalar genellikle şunları kapsar:

  • Mal veya hizmet alımı sonrası ödenmeyen bedeller,
  • İfa edilmeyen sözleşme şartları,
  • Fesih sebepleri nedeniyle ortaya çıkan zararlar.

Ticari davalarda delil toplama, sözleşme ve fatura gibi belgelerin hazır olması süreci hızlandırır. Ayrıca çoğu zaman ihtarname gönderilmesi de sürece olumlu katkı sağlar.

İşçi Alacakları

Türkiye'den bir işçi ya da işçi avukatı, yabancı bir şirkete karşı işçi alacakları için de dava açabilir. Özellikle Türk vatandaşı olup, yurt dışında çalışanlar ya da Türkiye'den yabancı şirketlere bağlı olarak çalışanlar bu yöntemi tercih eder. Bu tür davalarda dikkat edilmesi gereken en önemli noktalar şunlardır:

  • Çalışma ilişkisinin ispatı,
  • Sözleşmenin ve maaş bordrolarının mevcut olması,
  • Türkiye’de iş mahkemelerinin yetkisi var mı, kontrol edilmesi.

Eğer iş akdi Türkiye'de yapılmışsa veya işler Türkiye'den yürütülmüşse, iş mahkemeleri davayı kabul edebilir. Ayrıca Türkiye’de açılan davalarda hak kazanılan ücret, tazminat ve diğer alacakların tahsili için de ek işlemler gerekebilir.

Sözleşmesel Uyuşmazlıklar

Sözleşmesel uyuşmazlıklar, taraflar arasında imzalanan bir sözleşme kapsamında çıkabilecek her türlü ihtilafı kapsar. Genellikle sözleşmedeki hukuk ve yetki maddesi davanın hangi ülkede açılacağını belirler. Eğer sözleşmede "Türkiye mahkemeleri yetkilidir" ibaresi varsa, Türkiye’de dava açmak mümkündür.

Bu tür davalarda izlenecek adımlar şunlardır:

  1. Sözleşmenin dikkatlice incelenmesi,
  2. Hangi hukuk ve mahkemenin geçerli olduğu tespit edilmeli,
  3. Delillerin (yazışmalar, faturalar, sözleşme ekleri) hazır tutulması gereklidir.

Sorunun tespiti ve delillerin eksiksiz hazırlanması durumunda, Türkiye'den dava açmak daha hızlı ve sonuç odaklı hale gelir.

Yurt Dışında Doğrudan Dava Açma

Bazı durumlarda ise doğrudan ilgili yabancı ülkede dava açmak gerekebilir. Özellikle sözleşmede "yabancı ülke mahkemeleri yetkilidir" ifadesi varsa veya davalı şirketin önemli malları veya ofisi sadece yurt dışındaysa, doğrudan yurt dışında dava açma yöntemi tercih edilir.

Bu yol izlenirken şunlara dikkat edilmeli:

  • Dava açılacak ülkenin hukuk sistemi ve dava şartları araştırılmalı,
  • O ülkenin resmi dilinde dava dilekçesi hazırlanmalı,
  • Yabancı ülkede bir avukatla çalışma zorunluluğu olabilir,
  • Çeviri, noter ve apostil gibi belgeler gerekebilir.

Yurt dışında açılan davalarda süreç ve masraflar ülkeye göre değişiklik gösterebileceği için önceden uzman bir avukata danışmak çok önemlidir. Ayrıca yabancı ülkede açılan davanın Türkiye'de tanınması veya tenfizi için de ek işlemler yapılmalıdır.

Kısacası, yabancı şirketlere karşı dava açarken hem Türkiye'de hem de yurt dışında uygulanabilecek farklı yollar vardır. Doğru yöntemi seçmek, sonuca ulaşmak için büyük avantaj sağlar.

Mecburi Arabuluculuk ve UYAP Süreci

Arabuluculuk Zorunluluğu

Arabuluculuk zorunluluğu, Türkiye'den yabancı şirkete dava açmak isteyenler için son yıllarda oldukça önem kazandı. Özellikle işçi alacakları, ticari uyuşmazlıklar ve bazı taşınmaz davalarında mahkemeye gitmeden önce arabuculuk süreci adımının tamamlanması gerekiyor. Eğer arabuluculuk süreci zorunluysa ve bu süreç tamamlanmadan dava açılırsa, mahkemeler bu davayı usulden reddeder.

Arabuluculuk sürecinde, taraflar uzlaşıp anlaşabilir ya da anlaşamama tutanağı düzenlenir. Anlaşmazlık devam ederse taraflar, ellerinde tutanak ile yargıya başvurabilir. Yabancı şirketler de Türkiye'deki yasal zorunluluklar uyarınca bu sürece katılmak zorundadır. Ancak şirket yurt dışında ise toplantılar çoğunlukla online yapılır.

UYAP Üzerinden Başvuru

UYAP üzerinden başvuru yapmak, arabuluculuk ve dava süreçlerinde neredeyse vazgeçilmezdir. UYAP (Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi), adli işlemleri dijital ortamda hızla ve güvenle yürütmeyi sağlar. Yabancı şirkete karşı dava veya arabuluculuk başvuruları, e-Devlet'in sunduğu UYAP portalından yapılabilir.

UYAP’a giriş için e-Devlet şifresi ve/veya elektronik imza gereklidir. Başvuru yaparken, arabuluculuk sistemine yönlendirilir ve taraf bilgileri ile uyuşmazlık konusu sisteme girilir. UYAP, resmi evrak akışı sağlar ve dosyanızın hangi aşamada olduğunu güncel olarak kontrol edebilirsiniz.

Gerekli Belgeler ve Bilgi Girişi

Gerekli belgeler ve bilgi girişi aşamasında hata yapmamak sürecin sorunsuz ilerlemesi için çok önemlidir. Arabuluculuk başvurusunda genellikle şu belgeler istenir:

  • Tarafların kimlik ve iletişim bilgileri
  • Yabancı şirketin ticaret sicil bilgileri ya da temsilci verileri
  • Uyuşmazlığın konusu ve taleplerin özeti
  • Eğer varsa, daha önce yapılan yazışmalar/uyarılar ve sözleşme örnekleri
  • İşçi alacaklarında ise iş sözleşmesi ve ücret bordrosu gibi ek deliller

UYAP sistemine bilgi girerken mutlaka doğru ve eksiksiz belge yüklenmesi gerekir. Yanlış ya da eksik bilgi girilirse başvuru uzayabilir ya da geçersiz kabul edilebilir. Belgelerin dijital kopyaları sisteme PDF veya JPEG olarak yüklenir.

Sonuç olarak, arabuluculuk zorunluluğu ve UYAP işlemleri yabancı şirkete dava açma sürecinin ilk ve vazgeçilmez aşamaları arasında yer alır. Kurallar titizlikle uygulanmalı ve gerekli bütün belgeler eksiksiz şekilde sisteme girilmelidir.

Tebligat İşlemleri

Yabancı Şirkete Tebligat Nasıl Yapılır?

Yabancı şirkete tebligat yapmak bazen çok karmaşık bir süreçtir. Özellikle dava Türkiye’den açılmışsa, davanın muhatabına yani yabancı şirkete usulüne uygun bildirim yapılması gerekir. Tebligat işlemleri sırasında uluslararası tebligat kuralları devreye girer. Eğer tebligat hukuka uygun yapılmazsa dava süreci uzayabilir veya karar geçersiz sayılabilir. Bu nedenle, tebligatın nasıl yapılacağı ve hangi yolların seçileceği önemlidir.

Lahey Tebligat Sözleşmesi ve Uygulamaları

Lahey Tebligat Sözleşmesi, Türkiye’nin de taraf olduğu önemli bir uluslararası anlaşmadır. Bu sözleşme sayesinde taraf ülkeler arasında tebligatlar daha hızlı ve güvenli yapılabiliyor. Yabancı şirkete tebligat yapılacak ülke Lahey Sözleşmesi’ne tarafsa, evraklar Adalet Bakanlığı aracılığıyla ilgili ülkenin adli makamına iletilir. O ülkenin tebligat yetkili birimi, dava belgelerini şirketin adresine teslim eder. Bu yöntemde, gönderilen belgeler genellikle o ülkenin resmi diline çevrilmiş olmalıdır. Sözleşmeye taraf ülkelerde bu yol tercih edilir çünkü tebligatın geçerli olması ve sonuca ulaşması daha garantilidir.

Diplomatik Yollar ve Alternatif Yöntemler

Diplomatik yollar genellikle Lahey Sözleşmesi’ne taraf olmayan ülkelerle iş yapılırken devreye girer. Bu durumda tebligat, Dışişleri Bakanlığı ve ilgili ülkenin elçiliği veya konsolosluğu üzerinden yapılır. Önce evraklar Adalet Bakanlığı’na, oradan Dışişleri’ne ve ardından ilgili ülkenin dış temsilciliğine gönderilir. Daha sonra tebligat, o ülkedeki adli merciler veya doğrudan şirketin adresine yapılır.

Bazı durumlarda ise özel kargo şirketleri veya noter yoluyla tebligat alternatifleri araştırılır. Ancak bu yollar hem zaman alabilir, hem de usul açısından kesin sonuç vermez. Genellikle resmi ve hukuka uygun yollar tercih edilmelidir; aksi halde mahkeme kararı geçerli olmayabilir.

Tebligatın Tamamlanmaması Durumunda İzlenecek Yol

Tebligatın yapılamaması sık rastlanan bir sorundur. Yabancı adresteki şirket kapalıysa, adres yanlışsa veya ülkenin mevzuatı tebligatı kabul etmiyorsa işlemler tıkanabilir. Böyle bir durumda, mahkeme öncelikle yapılan girişimlerin belgelenmesini ister. Eğer tüm yollar denendiği halde tebligat yine de ulaştırılamıyorsa, bazı durumlarda ilanen tebligat yani gazete veya internet ortamında duyuru yapılabilir.

Ancak ilanen tebligat, uluslararası davalarda her zaman kabul edilmez ve sadece belirli şartlarda mümkündür. Bu yüzden adreste değişiklik, şirketin kapalı olması veya başka teknik sorunlar varsa hemen profesyonel bir yardım almak gerekir. Çünkü tebligat tamamlanmazsa, davanın ilerlemesi ya da kararın kesinleşmesi mümkün değildir.

Sonuç olarak, yabancı şirkete tebligat yaparken dikkatli ve mevzuata uygun hareket etmek gerekir. Başarıyla yürütülecek bir tebligat süreci, davanın kazanılması açısından çok önemlidir.

Hangi Ülke Mahkemesi Yetkili?

Hangi ülke mahkemesi yetkili sorusu, yabancı şirkete dava açarken ilk akla gelen kritik aşamadır. Yetki, davanın hangi ülkenin mahkemesinde görüleceğini belirler. İş, ticaret, sözleşme veya işçi uyuşmazlığına göre yetki farklı ülkelerde olabilir.

Alışılagelmiş şekilde, dava konusu işlemin gerçekleştiği ülke veya sözleşmede belirtilen yer mahkemeleri ön plana çıkar. Eğer taraflar sözleşmede açıkça bir ülke mahkemesini seçmemişse, genel kural olarak davalı tarafın yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir. Ancak bazı durumlarda, zararın oluştuğu yer, malın teslim yeri veya hizmetin sunulduğu yer de yetkili olabilir.

Uluslararası anlaşmalar ve Avrupa Birliği ülkeleri için uygulanan özel düzenlemeler ile de yetki belirlendiğinden, her somut olay için mevcut anlaşmalara bakılmalıdır. Unutmamak gerekir ki, doğru yetkili mahkemeyi belirlemek sürecin sağlıklı ilerlemesi adına en temel adımdır.

Uygulanacak Hukukun Belirlenmesi

Uygulanacak hukukun belirlenmesi aşaması, davanın hangi ülkenin hukukuna tabi tutularak yürütüleceğini netleştirir. Bu aşama, yargılamanın sonucunu doğrudan etkileyebilir. Tarafların yaptığı sözleşmede açıkça bir ülke hukuku seçilmişse öncelik buna verilir. Bu maddeye genellikle “hukuk seçimi” denir.

Eğer sözleşmede hukuk seçimi yoksa, uyuşmazlığın çeşidine göre uluslararası özel hukuk kurallarına göre hangi ülke hukuku uygulanacaksa mahkeme bunu belirler. Genelde, işlemin gerçekleştiği ülkenin veya tarafların merkezinin bulunduğu ülkenin hukuku gündeme gelir.

Uygulanacak hukuk yanlış seçilirse süreç uzar ve beklenmeyen sonuçlara yol açabilir. O nedenle bu seçim çok dikkatli yapılmalıdır.

Dava Dilekçesi ve Belgelerin Düzenlenmesi

Dava dilekçesi, davacının iddialarını ve taleplerini açıkça yazdığı resmi belgedir. Uluslararası davalarda, dava dilekçesi hazırlanırken ayrıntılı bilgi ve belgelerle desteklenmiş olmalıdır. Dilekçenin dili, davanın açıldığı ülke mahkemesinin resmi dili olmalı ve gerekirse yeminli tercüme yaptırılmalıdır.

İddianın niteliğine göre delil listesi, sözleşmeler, yazılı iletişim kayıtları, fatura ve ödeme belgeleri de dilekçeye eklenir. Her evrak açık ve anlaşılır olmalı, olası bir çeviri hatasına izin vermemek için profesyonel destek alınmalıdır.

Ayrıca dava dilekçesi hazırlanırken, uluslararası usul kuralları gereği adres, yetki, konu, talepler ve olayın anlatımı mutlaka somut şekilde belirtilmelidir. Eksik ya da hatalı dilekçe dava sürecini baştan zorlaştırabilir.

Delillerin Hazırlanması

Delillerin hazırlanması, uluslararası davada başarılı olmanın anahtarıdır. Dava konusuyla ilgili yazışmalar, sözleşmeler, irsaliyeler, faturalar, teslim tutanakları gibi somut belgeler eksiksiz şekilde toplanmalıdır. Delillerin orijinallerine ulaşmak mümkünse, mutlaka asılları temin edilmeli veya asıllarının onaylı kopyaları sunulmalıdır.

Yabancı dildeki deliller için noter onaylı ve yeminli tercüme gerekir. Tanık ifadeleri, bilirkişi raporları ve uzman görüşleri de önemli delil olarak eklenebilir. Delillerin sunuluş şekli, mahkemenin bulunduğu ülkenin usul hukukuna uygun olmalıdır. Mahkeme gerekli görürse ek belge veya bilgi talep edebilir.

Delillerin eksiksiz, tutarlı ve anlaşılır olması mahkemenin davayı doğru değerlendirmesi için hayati öneme sahiptir.

Tanıma ve Tenfiz Süreci

Tanıma ve tenfiz süreci, Türkiye’de veya bir başka ülkede verilen mahkeme kararının, yabancı bir ülkede geçerli olmasını ve uygulanmasını sağlar. Eğer davada alınan karar başka bir ülkede icra edilecekse, karar o ülkede “tanıma ve tenfiz” işlemine tabi tutulur.

Tanıma, mahkemenin verdiği kararın sadece varlığının kabul edilmesidir. Tenfiz ise, kararın o ülkede aynen uygulanmasına izin verilmesidir. Bu işlemlerin yapılabilmesi için kararın kesinleşmiş, kamu düzenine ve ilgili ülke hukukuna aykırı olmaması gerekir.

Tanıma ve tenfiz başvurusunda, kararın aslı, yeminli tercümesi ve kesinleşme şerhi gibi belgeler gerekir. Başvuru süreci her ülkede farklıdır, çoğu zaman hukuki destek gerektirir.

Bu aşama, uluslararası davalarda nihai kararın uygulanabilirliğini sağladığı için büyük öneme sahiptir. Hatalı veya eksik başvurular, kararın uygulanamamasına neden olabilir.

Uluslararası İcra Takibi ve Alacak Tahsili

İcra Takibi Nasıl Başlatılır?

İcra takibi başlatmak isteyen alacaklı, borçlu yurtdışında olsa bile, bu hakkını hem Türkiye'de hem de borçlunun bulunduğu ülkede başlatabilir. Uluslararası icra takibinde ilk yapılması gereken, alacağın belgeye dayalı olduğundan emin olmak ve hangi ülkede tahsilat yapılacağının tespitidir. Çoğu zaman, önce dava dışı uzlaşma ve görüşme denenirken, olumlu bir sonuç elde edilemezse resmi takip sürecine geçilir. Türk hukukunda olduğu gibi, yurtdışında da önce ödeme talebi ve tebligat ile süreç başlar, ardından süreler işler.

Türkiye'den İcra Takibi

Türkiye’de yerleşik olan alacaklının, yurtdışında yerleşik borçluya karşı Türkiye'den doğrudan haciz işlemi veya icra takibi başlatması çoğu durumda mümkün değildir. Neden? Çünkü icra daireleri sadece Türkiye sınırları içinde işlem yapabilir. Ancak borçlunun Türkiye'de malvarlığı varsa, doğrudan Türk icra dairelerine başvuru yapılabilir. Borçlunun Türkiye'deki malvarlıklarına haciz konabilir. Eğer borçlu Türkiye dışında ise, öncelikle borcun alınabilirliğini belirten mahkeme kararı alınır ve ardından tanıma/tenfiz yolu ile takip yurtdışında devam ettirilir.

Yurtdışında İcra Takibi

Borçlu yurtdışında yerleşik ise, yurtdışında icra takibi genellikle borçlunun bulunduğu ülkenin icra, mahkeme veya tahsilat sistemine başvurularak yapılır. Bu süreç her ülkenin kendi kanunlarına tabidir. Özellikle Avrupa Birliği ülkelerinde, Avrupa Ödeme Emri veya ilamsız icra yolları kullanılarak hızlı bir takip başlatılabilir. Bunun dışında, her ülkenin kendi takibat süreci ve resmi makamları vardır. Bu yüzden mutlaka o ülkenin hukukuna veya o ülkeyle alakalı uluslararası anlaşmalara bakmak gerekir.

Haciz ve Tahsilat İşlemleri

Uluslararası alacak tahsilinde haciz ve tahsilat işlemleri, alacağın kesinleşmesi ile başlar. Borçlu, ödeme emrine veya icra takibine itiraz etmezse alacak kesinleşir ve haciz sürecine geçilebilir. Türkiye'de ise icra mahkemeleri yoluyla; yurtdışında ise ilgili ülkenin hukukuna uygun şekilde taşınır ve taşınmaz mallara, banka hesaplarına, alacaklara haciz işlemi uygulanır.

Bazı ülkelerde alacaklının talebi doğrultusunda, borçlunun banka hesaplarına derhal el koyulabilir. Hacizden sonra mallar satışa çıkarılır ve satıştan elde edilen gelir, önce takip masrafları, sonra alacaklıya ödenir. Bu işlemler ülkelere göre farklılık gösterdiği için, detaylı araştırmak ve o ülkenin avukatları ile çalışmak önerilir.

Avrupa Ödeme Emri ve Alternatif Yöntemler

Avrupa Ödeme Emri (European Payment Order), Avrupa Birliği ülkelerinde uygulanan hızlı ve masrafsız bir takip yoludur. Bu yöntem; alacaklının, AB üyesi ülkelerden birinde yaşayan borçludan alacağını mahkeme kararı olmaksızın tahsil etmesini kolaylaştırır. Alacaklı, borçluya yönelik standart bir form ile başvurur ve borçlu 30 gün içinde itiraz etmezse ödeme emri kesinleşir. Kesinleşen bu emir, AB ülkelerinin hepsinde (Danimarka hariç) doğrudan icra edilebilir.

Alternatif olarak, dava dışı tahsilat, sulh yoluyla uzlaşma, arabuluculuk ve icra dışı tahsilat ajansları yoluyla da yurtdışı alacakları tahsil etme şansı vardır. Bunlar zaman ve maliyet yönünden genellikle resmi icra takibine göre daha avantajlı olabilmektedir.

Takip Masrafları ve Zaman Yönetimi

Uluslararası icra takibi ve tahsilat işlemlerinde masraflar önemlidir. Takip masrafları; başvuru harcı, tebligat giderleri, avukatlık ücretleri ve ülkeye göre değişen harçlardan oluşur. Türkiye’de icra başvuru harcı ve masrafları genellikle alacak miktarına oranlıdır, yurtdışında ise ülkeye göre ciddi değişiklikler gösterebilir.

Zaman yönetimi noktasında ise, her ülkenin yargı ve icra prosedürü farklı çalışır; bu nedenle işlemler haftalar ile aylar arasında sürebilir. Avrupa Ödeme Emri ile yapılan takiplerde süreç genelde 1-2 ayda sonuçlanabilirken, klasik mahkeme ve icra yollarında bu süre bir yıla kadar uzayabilir.

Alacaklılar, tahsilat sürecinde mutlaka hem masraf hem zaman açısından ön hazırlıklarını yönetmeli, borçlunun malvarlığını tespit etmeli ve gerekli belge ve bilgileri sürecin başında hazır bulundurmalıdır. Böylece işlemlerin hızlı ve etkili olması sağlanır.

Yurt Dışında Çalışan Türk İşçinin Hakları

Yurt dışında çalışan Türk işçisinin hakları, çalıştığı ülkenin hukukuna ve yapılan iş sözleşmesine göre şekillenir. Ancak birçok durumda Türk işçisinin işçilik hakları korunur. Eğer işçi, bir Türk firması tarafından geçici olarak yurtdışındaki projede çalıştırılıyorsa, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, ücret alacakları, fazla mesai ücreti ve yıllık izin gibi temel işçilik haklarına Türk İş Kanunu kapsamında sahip olabilir. Özellikle iş sözleşmesi Türkiye’den imzalandıysa ve işvereni ana firma olarak Türk şirketiyse, işçilerin Türkiye'de dava açma hakkı söz konusu olur. Sosyal güvenlik haklarının devamı da, gönderen firmanın SGK ile ilişkisi ile bağlantılıdır. Ayrıca işten haksız çıkarılan işçilerin işe iade davası açma hakkı da Türk ve uygulanan yabancı hukuk kapsamında incelenir.

Hangi Durumlarda Türkiye'de İşçi Davası Açılabilir?

Türkiye'de yabancı şirkete veya yurtdışında faaliyet gösteren Türk şirketine karşı işçi davası açabilmek için bazı şartların gerçekleşmesi gerekir. Ana şartlardan biri, işçinin Türkiye’de mukim bir Türk vatandaşı olması ve sözleşmesinde Türk hukukunun uygulanacağının açıkça belirtilmesidir. Ayrıca, işverenin Türkiye merkezli olması veya Türkiye’de tescilli bir şubesinin bulunması, davanın Türkiye'de açılabilmesi açısından kolaylık sağlar. Yargıtay kararlarına göre; işçinin veya işverenin Türkiye’de yerleşim yerinin olması, işçinin çalıştığı yerin veya iş sözleşmesinin Türkiye ile bağlantılı olması durumunda da Türk mahkemeleri yetkili olabilir. Dava açılmadan önce arabuluculuk şartının da unutulmaması gerekir. Bunun dışında, işçi alacakları ve tazminatları için zamanaşımı süresi aşılmadıysa Türkiye’de dava yolu açıktır.

Türk İş Hukukunun Uygulandığı Haller

Türk iş hukuku, yurtdışındaki işçiler için her zaman otomatik olarak uygulanmaz. Ancak aşağıdaki durumlarda Türk iş hukuku devreye girebilir:

  • Taraflar, iş sözleşmesinde açıkça Türk hukukunun uygulanmasını kararlaştırmışsa.
  • İşverenin merkezinin Türkiye’de olması veya Türk Ticaret Siciline kayıtlı olması.
  • İşçinin işini mutad olarak yaptığı yer Türkiye ise ya da işçi Türkiye’den geçici olarak yurtdışına görevlendirildiyse.
  • Uygulanacak olan yabancı hukukun saptanamadığı özel durumlarda, Türk mahkemeleri MÖHUK’a (Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun) göre Türk hukukunu uygulayabilir.

Bunların dışında, bazen işçi aleyhine olan hükümler yerine, işçiye daha fazla hak tanıyan ülke hukukunun maddeleri de Türk hukukunda dikkate alınır.

Alt İşveren/Taşeron Durumu

Yurtdışında çalışan Türk işçilerinin önemli bir kısmı taşeron ya da alt işveren kadrosunda çalıştırılır. Bu tür durumlarda, ana yüklenici Türk firması ve taşeron yabancı firma arasında yapılan işlerde, işçinin hak kaybı yaşamaması için iki firma da bir arada sorumlu tutulabilir. Özellikle işçilik alacakları ve tazminatlar söz konusu olduğunda, hem asıl işveren hem de alt işveren (taşeron) müteesselsil sorumludur yani işçiye karşı birlikte ve tam sorumluluk taşırlar. Taşeron ile yaşanabilecek anlaşmazlıklarda, işçisi mağdur olan işçi, genellikle asıl firmanın Türkiye şubesine veya merkezine karşı dava açabilir, haklarını Türk mahkemelerinde arayabilir.

Zamanaşımı ve Hak Düşürücü Süreler

Yurtdışında çalışan işçilerin işçilik alacakları için zamanaşımı süresi, yapılan işin çeşidine ve uygulanacak ülke hukukuna göre değişebilir. Türk iş hukuku uygulandığında;

  • Ücret, fazla mesai, yıllık izin, tatil gibi alacaklar için zamanaşımı süresi genelde 5 yıldır.
  • Kıdem ve ihbar tazminatı gibi alacaklar için ise 10 yıl zamanaşımı uygulanır (eski uygulamada böyleydi; yeni düzenlemeyle bazı hallerde 5 yıl da geçerlidir).
  • İşe iade davalarında ise fesih bildiriminin tebliğinden itibaren 1 ay içinde dava açılması gerekir.

Yabancı bir ülke hukuku uygulanıyorsa, o ülkenin zamanaşımı ve hak düşürücü süreleri geçerlidir; bazı ülkelerde bu süreler Türk hukukundan çok daha kısa olabilir.

Sonuç olarak, yurtdışında çalışılan sürelerde hak kaybı yaşamamak için zamanaşımı sürelerine çok dikkat etmek, alacak ve tazminat taleplerinde hızlı davranmak gerekir. Haklarınızdan emin olmak ve zamanaşımına uğramadan işlem yapmak için bir uzmandan destek almak çok faydalı olacaktır.

Sık Yapılan Hatalar ve Pratik Tavsiyeler

Davadan Önce Yapılması Gereken Hazırlıklar

Davadan önce yapılması gereken hazırlıklar oldukça önemlidir. Yabancı şirkete karşı dava açmayı düşünen kişiler genelde belgeleri toparlamadan harekete geçiyor. Ancak, dava açmadan önce bütün belgelerin eksiksiz olması gerekir. İmzalı sözleşmeler, yazışmalar, fatura ve makbuzlar mutlaka saklanmalıdır.

Ayrıca, dava açılacak ülkenin hukuki koşulları iyice araştırılmalıdır. Örneğin, farklı bir hukuk sistemi olabilir veya orada geçerli olan süreler Türkiye’den farklı olabilir. Bir başka hata da, dilekçenin özenle hazırlanmayıp alelacele yazılmasıdır. Dilekçede hem olayın özeti hem de talepler açıkça belirtilmelidir.

Bazen karşı taraf ile önceden dostane çözüm yolları denenmeden direkt dava açılıyor. Oysa arabuluculuk veya uzlaşma görüşmeleri öncesinde denenirse zamandan ve masraftan tasarruf edilebilir.

Uluslararası Hukukta Dikkat Edilmesi Gerekenler

Uluslararası hukukta dikkat edilmesi gerekenler arasında en başta yetkili mahkemelerin doğru belirlenmesi gelir. Sık yapılan hatalardan biri, yanlış veya yetkisiz mahkemede dava açılmasıdır. Bu durumda davanız reddedilebilir ve zaman kaybedersiniz.

Bir diğer önemli konu, uygulanacak hukukun doğru tespit edilmesidir. Sözleşmede hangi ülkenin hukuku geçerli, bu önceden incelenmeli. Ayrıca uluslararası sözleşmeler (örneğin Lahey Sözleşmesi) dikkate alınmalıdır.

Dava dilekçesinde kullanılacak belgenin tercümesine ve noter onayına dikkat edilmelidir. Yabancı resmi belgelerin çoğu, Türkiye’de tanınması için apostil şerhi gerektirir. Eğer tercüme, noter veya apostil işlemi eksik olursa dava süreci uzar veya geçersiz sayılır.

Avukat ve Uluslararası Hukuk Desteği

Avukat ve uluslararası hukuk desteği almak çoğunlukla göz ardı ediliyor. Ancak, uluslararası dava süreçleri hem karmaşık hem de teknik detaylarla dolu. Bu nedenle hem Türkiye'de hem de dava açılacak ülkede uzman bir avukatla çalışmak çok önemlidir.

Bir başka yanlış, mevcut avukat ile yurtdışındaki işlemler yürütülmeye çalışmak oluyor. Oysa çoğu ülkede yerel bir avukat şarttır. Avukat, belgelerin eksiksiz hazırlanmasında, gerekli başvuruların takip edilmesinde ve mağduriyetin önlenmesinde yardımcı olur.

Ayrıca, doğru bir hukuk desteği almak masrafları ve zamanı azaltır. Uluslararası hukukta deneyimli bir avukat, sizi yanlış işlem yapmak yerine en uygun strateji hakkında yönlendirir.

Delil Yeterliliği ve Belgelerin Önemi

Delil yeterliliği ve belgelerin önemi çok büyüktür. Mahkemede kazanmanın yolu güçlü ve geçerli deliller sunmaktan geçer. Sözleşme, fatura, yazışmalar, ödeme dekontları gibi resmi belgeler toplanmalı ve saklanmalıdır.

Birçok kişi, dava sırasında belge sunmayı unutur ya da belgelere erişemez. Özellikle yabancı dille olan evrakların, yeminli tercümesinin yapılması gerekmektedir. Eksik veya yanlış tercüme edilen belgeler, delil olarak kabul edilmez.

Bir diğer önemli nokta ise, belgelerin aslına uygun şekilde düzenlenmiş olmasıdır. Fotokopi ya da tarama çıktısı delil olarak yetersiz kalabilir. Mümkünse orijinal belgeler kullanılmalı ya da resmi onaylı nüshası olmalıdır.

Sonuç olarak, dava açmadan önce belgeleri titizlikle toplamak ve eksiksiz olarak hazırlamak başarı şansını artırır. Unutmayın ki, iyi bir hazırlık, güçlü delil ve doğru hukuki destekle dava sürecinde bir adım önde olursunuz.

Türkiye'den Dava Açmanın Avantaj ve Dezavantajları

Türkiye'den yabancı şirkete dava açmak, hem bazı avantajlara hem de önemli zorluklara sahiptir. Türkiye'de dava açmanın en büyük avantajı, kendi ana dilinizde, Türk hukuk sistemi içinde hak arama şansı bulmanızdır. Türk mahkemelerinde süreci kolayca takip edebilir, haklarınızı daha iyi savunabilirsiniz. Ayrıca, yargılama sistemi Türk Kanunları'na göre işler ve dava masrafları bazı yabancı ülkelere göre nispeten daha düşük olabilir.

Ancak dezavantajlar da oldukça belirgindir. Dava sonucunda Türkiye’de alınan bir kararın, yabancı ülkede geçerli olabilmesi için ayrıca tanıma ve tenfiz davası açılması gerekecektir. Bu da süreci uzatır ve ek masraf getirir. Yabancı tarafın savunma yapabilmesi için tebligatlar uzun sürebilir. Karşı taraf Türkiye’de mal varlığına sahip değilse, alacak tahsili çok zorlaşabilir. Uluslararası sözleşme ve hukuk kurallarının karmaşıklığı nedeniyle profesyonel destek gereklidir.

Harçlar ve Masraflar

Türkiye’de bir yabancı şirkete karşı dava açarken, ödenmesi gereken harç ve masraflar belirli kalemlerden oluşur. Davayı başlatırken başvuru harcı, peşin harç ve gider avansı ödemek zorunludur. Dava türüne göre bu harçlar değişir; örneğin Asliye Mahkemeleri için 400-500 TL civarında başvuru harcı alınabilir. Peşin harç ise dava değerine göre nispi olarak hesaplanır.

Ayrıca dosya masrafları, tanık ve bilirkişi ücretleri, tebligat giderleri de eklenir. Yabancı tarafa yapılacak tebligat işlemleri yurtdışı olduğundan ekstra ücret doğurabilir. Türk mahkemelerinde dava açarken, yabancıların bazen teminat yatırması istenebilir; bu, karşı tarafın olası zararlarını ve yargılama giderlerini karşılamak içindir.

Temyiz başvurusu ya da karar ve ilam harçları gibi aşamalar da ayrıca masraf gerektirir. Ortalama bir uluslararası ticari dava Türkiye’de 3.000 TL ile 8.000 TL arasında toplam gider çıkarabilir. Avukatlık ücreti ise ekstra olarak belirlenir.

Dava Sonucu ve Sonrası Süreç

Yabancı şirkete karşı açılan davada mahkeme süreci dilekçelerle başlar. Sonrasında tarafların savunmalarını sunması, delillerin toplanması, bilirkişi ve tanık dinlenmesi gibi aşamalar olur. Mahkeme kararı nihayetinde lehinize çıkarsa, hemen tahsilat yapılamaz.

Türkiye’de verilen bir mahkeme kararının yabancı ülkede icrası için tanıma ve tenfiz davası açmanız gerekir. Yani yabancı ülke mahkemeleri, Türk mahkemesi kararını inceleyip kendi hukukuna uygun bulursa icra edilebilir hale getirir. Bu süreç ülkeden ülkeye farklılık gösterir ve genellikle yeni yargılama yapılmaz, sadece kararın uygunluğu denetlenir.

Karar kesinleştikten sonra, karşı tarafın Türkiye’de malı varsa doğrudan icra işlemlerine başlanabilir. Yurt dışında ise ilgili ülke prosedürüne göre haciz ve tahsilat yolları denenir. Dava sonucu aleyhinize çıkarsa, harçlar ve karşı tarafın avukatlık ücretini ödemeniz gerekebilir. Sonuç ne olursa olsun, süreç boyunca profesyonel hukuki destek almak işleri kolaylaştırır ve hak kaybını en aza indirir.

Sık sorulan diğer bir konu da, davanın ortalama ne kadar süreceğidir. Uluslararası davalarda, hem yargılama hem de tebligat sürelerinin uzunluğu nedeniyle dava yıl(lar) sürebilir. Karar sonrası tanıma/tenfiz aşaması da ek süre anlamına gelir. Bu yüzden zamanaşımı ve hak düşürücü süreleri dikkatle takip etmek gerekir.

Profesyonel hukuki danışmanlık mı arıyorsunuz?

Avukatistan üzerinden kolayca hukuki danışmanlık talebi oluşturup, sisteme kayıtlı binlerce avukattan teklif alabilirsiniz.

Lütfen unutmayın;

  • Avukatistan, avukatlardan alınan hizmetler için herhangi bir ücret ya da komisyon talep etmez.
  • Hizmetlerimiz yalnızca avukatlarla iletişim kurmanıza yardımcı olmak içindir; avukatlar tarafından verilen hizmetlerden Avukatistan sorumlu tutulamaz.
Danışmanlık Talebi Oluştur
Soru Sor Danışmanlık Talep Et