Annesi Geç Saatte Eve Gelen Çocuğun Velayeti Alınabilir mi?

22 dakika

Annesi geç saatte eve gelen çocuğun velayeti konusunda merak edilenler oldukça yaygındır. Özellikle annesi sürekli geç saatlerde evde olmayan ve bu durumun çocuk üzerinde olumsuz etkiler bırakabileceği düşünülen hallerde, velayetin değiştirilmesi gündeme gelebilir. Örneğin, bir annenin geç saatte eve gelmesi çocuğun günlük rutinine zarar veriyor ya da annenin psikolojik sorunları çocuğun yaşamını etkiliyorsa, babanın dava açarak velayeti kendi üzerine almak için gerekçeleri olabilir.

Bu süreçte, velayetin değiştirilmesi için çocuğun çıkarlarını en iyi şekilde koruyacak kanıtlar sunulmalıdır. Geç saatte eve gelmenin çocuğun güvenliği için nasıl riskler oluşturduğunu; şahitler ve belgelerle desteklemek, hakimin karar verirken önem vereceği noktalardan biridir. ➡️ Eğer düşünceleriniz arasında çocuğunuzun durumunu iyileştirmek yer alıyorsa, tavsiyemiz uzman bir avukattan destek almanız.

Velayet Nedir?

Velayet nedir sorusunun cevabı, çocuk sahibi olan ve boşanmayı düşünen birçok ebeveyn tarafından merak ediliyor. Velayet, anne ve babanın çocuk üzerindeki bakım, eğitim, gözetim ve koruma görevlerinin bütünüdür. Türk Medeni Kanunu’na göre, evli çiftlerin velayeti birlikte taşıdığını belirtmekte fayda var. Boşanma veya ayrılık durumunda ise bu yetki genellikle bir ebeveyne veriliyor. Velayet hakkı, sadece çocuğu kimlerin yanında kalacağı anlamına gelmiyor. Aynı zamanda çocuğun eğitimi, sağlığı ve manevi gelişimiyle ilgilenme sorumluluğunu da kapsıyor.

Velayet kararı verilirken çocuğun güvenliği, yaşam standartları ve duygusal gelişimi dikkate alınır. Mahkemeler ebeveynlerin ekonomik durumu, yaşam biçimi ve çocuğa sundukları ortamı inceler. Böylece çocuğun en iyi şekilde yetişeceği yer belirlenir.

Boşanma ve Velayetin Belirlenmesi

Boşanma sürecinde velayetin belirlenmesi, çoğu zaman en hassas konulardan biridir. Ebeveynler boşandığında, mahkeme çocuğun velayetini hangi tarafa vereceğine karar verir. Bu karar verilirken çeşitli kriterler göz önünde tutulur. Özellikle çocuğun yaşı, fiziksel ve psikolojik durumu ön plana çıkar. Küçük yaşlardaki çocuklar genellikle anneye verilirken, daha büyük çocukların isteği de dikkate alınabiliyor.

Velayet belirlenirken mahkeme, anne ve babanın ekonomik durumu, yaşam koşulları ve çocuğa gösterdikleri ilgiye de bakar. Ayrıca, ebeveynlerden birinin çocuk üzerinde olumsuz bir etkisi olduğu düşünülüyorsa bu durum değerlendirme sırasında önem kazanır. Her iki tarafın da çocuğun geleceği konusunda anlaşmazlık yaşaması halinde, mahkeme bağımsız olarak çocuğun üstün yararını gözetir ve en uygun kararı vermeye çalışır.

Boşanma davalarında velayet taleplerini detaylı mahkeme incelemesi takip eder ve bazen sosyal hizmet uzmanlarından da rapor istenebilir. Bu süreçte, çocuğa en az zarar verecek ve en çok fayda sağlayacak karar hedeflenir.

Çocuğun Üstün Yararının Önemi

Çocuğun üstün yararının önemi, velayet davalarının temelini oluşturur. Çocuğun üstün yararı kuralı, hem ulusal hem de uluslararası hukukta çocuk haklarının korunmasını sağlar. Mahkemeler velayet kararlarını verirken her zaman çocuğun sağlığı, güvenliği, eğitimi ve psikolojik gelişimini ilk sıraya koyar.

Bu ilkeye göre, anne ve babanın kişisel çıkarları veya talepleri ikinci planda kalır. Her türlü karar alınırken çocuğun menfaatleri ve geleceği en büyük önceliktir. Çocuğun yaşadığı çevre, kimlerle vakit geçirdiği, hangi okulda okuyacağı gibi detaylar titizlikle değerlendirilir.

Son yıllarda çocuk psikolojisinin önemi daha iyi anlaşıldığı için mahkemeler, gerekirse çocuğun da görüşünü alabiliyor. Çocuğun kendisini en güvende, sağlıklı ve mutlu hissedeceği ortamın sağlanması hedeflenir. Çünkü çocuğun üstün yararı, onun hayat kalitesini en üst düzeyde tutmaya yöneliktir ve asla göz ardı edilmemelidir.

Geç Saatte Eve Gelme Davranışının Hukuki Anlamı

Geç saatte eve gelme davranışı aile hukukunda tek başına velayetin kaybı için yeterli bir gerekçe değildir. Türk Medeni Kanunu ve Yargıtay’ın kararlarına göre asıl önemli olan, bu davranışın çocuğun üstün yararını ve psikolojik, fiziksel gelişimini olumsuz etkileyip etkilemediğidir. Annenin gece eve geç gelmesi, sürekli ve düzensiz bir hal aldıysa, çocuk evde yalnız kalıyor ya da ihmal ediliyorsa, o zaman bu durum mahkeme tarafından dikkate alınır. Mahkemeler, annenin geç saatte eve gelmesinin çocuğun güvenliğini, huzurunu ya da gelişimini tehdit edip etmediğine bakar. Özetle; annenin yaşam akışında belli bir esneklik olsa da, çocuğun ihmal edilmesi veya sürekli yalnız bırakılması, velayet açısından ciddi bir risk taşır.

Annenin Yaşam Tarzının Velayete Etkisi

Annenin yaşam tarzı, doğrudan çocuğa zarar vermediği sürece hukuk düzeninde genellikle velayet hakkını etkilemez. Ancak annenin aşırı disko/bar gezileri veya düzensiz bir sosyal hayatı, çocuğun duygusal ve fiziksel ihtiyaçlarını ihmal ediyorsa velayet için olumsuz bir faktör olabilir. Mesela; annenin evde sık sık misafir ağırlaması, zararlı alışkanlıklar edinmesi ya da özel hayatı nedeniyle çocuğa vakit ayırmaması, velayet davasında değerlendirilir. Türk yargısında yaşam tarzı, her olayda çocuğun menfaati temelinde incelenir. Yargıtay kararlarında, annenin sosyal yaşantısının çocuğu olumsuz etkileyip etkilemediği somut delillerle gösterilebiliyorsa, yaşam tarzı velayet değişikliğine sebep olabilir. Önemli olan, çocuğun düzenli, huzurlu ve sağlıklı bir ortamda büyümesidir.

Hangi Durumlar Velayet Kaybına Sebep Olur?

Velayet kaybı sebepleri mahkemeler tarafından çocuğun çıkarlarını korumak için detaylıca değerlendirilir. Sadece gece geç saatte eve gelmek, tek başına velayet kaybı için yeterli değildir. Aşağıdaki durumlar ise sıkça mahkemede velayetin değişmesi ya da kaldırılması yönünde delil olarak kullanılır:

Sağlık Problemleri

Annenin ağır bir psikolojik rahatsızlığı ya da ağır bedensel hastalığı varsa ve bu durum çocuğun bakımı ile ilgilenmesini engelliyorsa, velayet elinden alınabilir. Özellikle, annenin ruhsal sorunlarının çocuğun psikolojisini olumsuz etkilediği doktor raporları ile tespit edilirse bu ciddi bir gerekçedir.

Fiili Ehliyetin Ya Da Akli Dengenin Sorunlu Olması

Ebeveynin fiili ehliyetinin olmaması (örneğin vasiliğe ihtiyaç duymak), akli dengesinin yerinde olmaması çocuğun güvenliğini doğrudan tehdit eder. Akıl sağlığı ile ilgili resmi raporlarla desteklenirse velayet hakkı kaldırılabilir.

Haysiyetsiz Yaşam ve Toplum Değerlerine Aykırı Davranışlar

Toplumca ayıplanan, ahlaki değerlere aykırı bulunan bir yaşam tarzı (örneğin sürekli olarak farklı kişilerle evde kalmak veya toplumun hassasiyet gösterdiği değerleri açıkça ihlal etmek) mahkemeler tarafından velayet aleyhine değerlendirilebilir. Ancak burada da çocuğa doğrudan zararın veya olumsuz etkinin ortaya konulması beklenir.

Uyuşturucu-Madde Bağımlılığı

Annenin uyuşturucu, madde ya da ciddi alkol bağımlılığı varsa ve bu durum çocuğun bakımını doğrudan engelliyorsa, yargı bu durumu velayet kaybı nedeni sayar. Özellikle bağımlılıkla ilgili resmi tespitler, emniyet ya da hastane kayıtları önemli delillerdir.

Suç İşlenmesi ve Cezaevi Durumu

Anne ağır bir suçtan hüküm giymişse veya cezaevinde kalıyorsa, bu da velayet değişikliği için açık bir nedendir. Çocuğun cezaevi ortamında, annesinin yanında büyümesi veya gözetiminde olması, çocuğun gelişimi için uygun değildir ve yasal olarak da buna izin verilmez.

Velayetin Kötüye Kullanılması

Velayet hakkını kötüye kullanmak, örneğin çocuğu bir araç olarak görmek, diğer ebeveyne göstermemek, temel ihtiyaçlarını ihmal etmek ve çocuğun hayatını tehlikeye atmak da velayet kaybı veya değişikliği için mahkeme kararı gerektiren durumlar arasındadır.

Çocuk ve Baba Arasındaki İlişkilerin Kısıtlanması

Annenin, baba ile çocuk arasında mahkeme kararına rağmen ilişki kurulmasını sürekli ve sebepsiz olarak engellemesi; çocuğun babasıyla kişisel ilişkisini zorlaştırıcı ve kısıtlayıcı davranışlarda bulunması da sıklıkla velayet değişikliğine yol açmaktadır. Çünkü kanun, çocuğun hem annesi hem de babasıyla ilişki kurmasını koruma altına alır.

Sonuç olarak, gece geç saatte eve gelme gibi davranışlar velayet kararı için tek başına yeterli olmaz. Velayetin kaybı veya değiştirilmesi için mutlaka çocuğun fiziksel ya da psikolojik olarak ciddi anlamda zarar görmesi veya riske girmesi gerekir. Mahkeme her zaman çocuğun üstün yararını dikkate alır.

Velayetin Değiştirilmesinin Şartları

Velayetin değiştirilmesinin şartları, Türk Medeni Kanunu’na göre çocuğun üstün yararının korunmasına dayanır. Velayet sahibi olan anne ya da babanın, çocuğun gelişimini olumsuz etkileyecek davranışlar içinde olması en önemli şartlardan biridir. Örneğin, velayet sahibi ebeveynin çocuğa yeterli özeni göstermemesi, sağlık veya ahlak açısından ciddi bir tehlike oluşturması, yeni bir evlilik yapıp çocuğun psikolojisini olumsuz etkilemesi gibi durumlarda mahkeme velayetin değiştirilmesini düşünebilir.

Velayetin değişmesi için önceki karara göre önemli bir değişikliğin olması gerekir. Çocuğun eğitim, sağlık, güvenlik gibi temel ihtiyaçlarının ihmal edildiği ya da çocuğun başka bir ortamda daha iyi gelişeceği anlaşılırsa velayet değiştirilebilir. Mahkemeye başvurulduğunda somut sebeplerin, delillerle ortaya konmuş olması önemlidir.

Velayetin Değiştirilmesinde Yargıtay Kararları

Velayetin değiştirilmesinde Yargıtay kararları büyük önem taşır. Yargıtay, çocuğun üstün yararını her şeyin önünde tutar ve özellikle çocuğun fiziksel, duygusal ve sosyal gelişimini dikkate alır. Örneğin, Yargıtay’ın bazı kararlarında, velayet sahibi ebeveynin çocuğa karşı ilgisiz veya ihmalkar olması, ya da çocuğun velayet verilen ortamda ciddi psikolojik sorunlar yaşaması halinde velayetin değiştirilmesine karar verilmiştir.

Yargıtay’ın bu tür davalardaki kriterleri şunlardır:

  • Çocuğun güvenliği ve huzuru
  • Velayet sahibinin ahlaki tutumu
  • Çocuğun eğitim ve bakım ihtiyaçlarının karşılanıp karşılanmadığı
  • Taraflar arasındaki iletişim ve işbirliği düzeyi

Yargıtay kararları, alt mahkemelerin uygulamalarına yol gösterici olur ve benzer olaylarda alınacak kararlara örnek teşkil eder.

Velayet Değişikliği Davasında Deliller ve Süreç

Velayet değişikliği davasında deliller ve süreç, çocuğun yararını kanıtlamak üzerine kuruludur. Dava açan taraf, velayet değişikliği için gerekçelerini ve dayanaklarını mahkemeye sunar. Mahkeme, çoğunlukla şu delilleri dikkate alır:

  • Çocuğa dair psikolog veya pedagog raporları
  • Tanık anlatımları
  • Okul ve sağlık kayıtları
  • Sosyal inceleme raporları
  • Resmi kurum yazışmaları

Dava süreci genellikle şu şekilde işler:

  1. Davanın açılması ve dilekçelerin karşılıklı verilmesi
  2. Ön inceleme, tarafların dinlenmesi
  3. Delil sunumu ve tanıkların dinlenmesi
  4. Sosyal hizmet uzmanlarının inceleme yapması ve rapor hazırlanması
  5. Mahkemenin karar vermesi

Mahkeme, her zaman çocuğun refahını göz önünde bulundurarak, kesin ve kalıcı bir çözüm arayışındadır.

İcra İflas Kanunu Kapsamında Çocuk Teslimi

Çocuk teslimi, velayet değişikliği durumunda genellikle İcra İflas Kanunu kapsamında yürütülür. Karar sonrası, çocuk diğer ebeveyne teslim edilmezse, velayetin yeni sahibinin talebiyle icra müdürlüğü devreye girer. İcra memuru ve sosyal hizmet görevlisi birlikte çocuğun teslimini sağlar.

Teslim sırasında çocuğun isteği ve psikolojik durumuna dikkat edilir. Karşı tarafın teslimi engellemesi veya geciktirmesi halinde, çeşitli yasal yaptırımlar gündeme gelebilir.

Geç Teslim Edilme ve Cezai İşlem Uygulaması

Geç teslim edilme ve cezai işlem uygulaması, velayet kararlarına uyulmadığında devreye giren önemli bir konudur. Mahkeme kararına rağmen, çocuk belirlenen tarihte diğer ebeveyne teslim edilmezse, öncelikle icra müdürlüğü aracılığıyla teslimat yapılır. Eğer bu da mümkün olmazsa, çocuğu teslim etmeyen ebeveyn hakkında disiplin hapsi veya para cezası uygulanabilir.

Mahkeme, çocuğun velayetiyle ilgili verilen kararlarının ciddi şekilde ihlal edilmesini, çocuğun menfaatine zarar verdiği için yaptırımla karşılar. Bu tür durumlarda bazen velayetin tamamen değiştirilmesi bile gündeme gelebilir.

Çocuk teslimine ilişkin sorunlarda tarafların medeni bir iletişim kurması, hem çocuğun psikolojisi hem de sürecin daha hızlı işlemesi açısından büyük önem taşır.

Velayet Davalarında Çocuğun Görüşlerinin Alınması

Çocuğun Görüşünün Hukuki Olarak Dinlenmesi

Velayet davalarında çocuğun görüşünün alınması, Türk Medeni Kanunu’na göre çok önemlidir. Mahkemeler, çocuğun üstün yararını gözetirken onun da düşüncesini duymak ister. Özellikle belli bir olgunluğa ulaşmış çocuklar için hâkim, çocuğu bizzat dinler. Böylece çocuğun hangi ebeveyni istediği, mevcut koşulların çocuk üzerindeki etkileri gibi unsurlar daha net ortaya çıkar.

Çocuğun görüşünün dinlenmesi, mahkemeye bir zorunluluk olarak sunulmuştur. Ancak hâkim, çocuğun yaşına, ruhsal ve zihinsel gelişimine göre çocuğun görüşüne ne kadar değer vereceğine karar verir. Yani çocuk her şeyi tek başına belirleyemez. Hâkim, çocuğun söylediklerini dikkate alır ama nihai kararı yine çocuğun üstün yararı çerçevesinde verir. Özellikle 12 yaş üstü çocukların talebi, mahkemeler tarafından daha fazla dikkate alınır.

Yaş Gruplarına Göre Velayet Kriterleri

Velayet konusunda karar verilirken çocuğun yaşı çok önemlidir. Çünkü her yaş grubunda çocuğun ihtiyaçları ve duygusal bağları farklıdır. Mahkemeler, çocuğu korumak için yaş gruplarına dikkat ederek karar verir.

0-3 Yaş Arası

0-3 yaş arası çocuklarda anne bakımı daha ön plana çıkar. Bu yaş grubundaki çocukların temel bakımı, anne ile kurulan bedensel ve duygusal bağla daha sağlıklı gerçekleşir. Mahkemeler, genelde bu yaş grubundaki çocukların velayetinin anneye verilmesini uygun görür. Ancak annenin velayete engel bir hali varsa, bu zorunluluk ortadan kalkabilir.

3-6 Yaş Arası

3-6 yaş arası çocuklar, hem anneye hem babaya daha fazla ihtiyaç duyar. Fakat küçük yaşta oldukları için hâlâ anneden ayrılmaları psikolojilerini olumsuz etkileyebilir. Mahkemeler, çocuğun psikososyal gelişimini korumak için genellikle yine anneye öncelik verir. Ama bu yaş grubunda artık babanın kişisel ilişkisi daha da önem kazanır, düzenli görüşme saatlerine özen gösterilir.

6-12 Yaş Arası

6-12 yaş arası çocuklarda ise okul çağı başlamıştır. Arkadaş çevresi, eğitim ve sosyal gelişim öne çıkar. Bu yaş grubundaki çocukların görüşü daha fazla dikkate alınır. Velayeti alacak ebeveynin, çocuğun eğitimi ve sosyal yaşamına katkısı mahkeme için belirleyici olur. Ayrıca hâkim, çocuğun hangi ebeveynde kalmak istediğini sorabilir ve bu görüş mahkemede kayda geçer.

12 Yaş ve Üzeri

12 yaş ve üzeri çocukların velayet davalarında görüşleri artık çok daha önemlidir. Bu yaşta çocuklar hem akıl hem de duygu gelişimi olarak daha olgundur. Mahkemeler, 12 yaşını doldurmuş çocukların tercihini genellikle dikkate alır. Hatta bazı davalarda, çocuğun istemediği ebeveyne velayet verilmez. Yine de, çocuğun açıkça zararlı bir seçimi varsa, hâkim son kararı çocuğun üstün yararına göre verir.

Kısacası, velayet davalarında çocuğun yaşı, gelişimi ve görüşü, hakimin kararında doğrudan etkili olur. Çocuğun üstün yararı ise her zaman en önemli kriterdir.

Babaya Tanınan Haklar ve İtiraz Yolları

Babanın Çocuğu Görme ve İletişim Hakkı

Babanın çocuğu görme ve iletişim hakkı, boşanma sonrası velayet annede olsa bile babanın çocuğu ile ilişkisini tamamen kaybetmeyeceği anlamına gelir. Mahkeme tarafından düzenlenen kişisel ilişki süreleri, genellikle hafta sonları, bayramlar ve yaz tatilleri gibi özel dönemler için planlanır. Babanın bu hakları, çocuğun sağlıklı gelişimi için oldukça önemlidir. Eğer anne, mahkeme kararına rağmen çocuğun babayı görmesini engellerse, baba icra müdürlüğüne başvurarak hakkının uygulanmasını talep edebilir. Ayrıca iletişim hakkı sadece yüz yüze görüşmeyle sınırlı değildir, telefon, internet üzerinden görüşme gibi araçlarla da baba ile çocuk arasında iletişim sağlanabilir.

Kişisel İlişki Kurma Talebi

Kişisel ilişki kurma talebi, velayet kendisinde olmayan anne ya da babanın çocuğu ile görüşmek için mahkemeye başvurmasıdır. Kişisel ilişki, çocuğun üstün yararına aykırı olmamak şartıyla, genellikle tarafların anlaşması veya mahkemenin belirleyeceği tarihlerde düzenlenir. Babanın kişisel ilişki talebi, sadece biyolojik baba olmasıyla değil, çocuğun psikolojik ve sosyal ihtiyaçlarının karşılanmasıyla da ilgilidir. Mahkemeler, çocuğun yaşına, okuluna ve özel koşullarına bakarak bir görüşme takvimi oluşturur. Mahkeme kararı olmadan çocuğa ulaşamayan babalar, yeni bir dava açabilir ya da mevcut kararda değişiklik talep edebilirler.

Velayetin Babaya Geçmesinde Dikkate Alınan Hususlar

Velayetin babaya geçmesi, bazı şartların oluşmasıyla mümkündür. Mahkeme, çocuğun üstün yararını gözeterek karar verir. Annenin çocuğa bakacak durumda olmaması, sağlık sorunları, bağımlılık gibi durumlar, ya da annenin çocuğun eğitimi ve psikolojisi açısından riskli bir ortam sunması en çok dikkate alınan unsurlardır. Ayrıca babanın maddi ve manevi olarak çocuğa bakabilme kapasitesi de değerlendirilir. Özellikle çocuğun belirli bir yaşı geçtiyse, onun görüşü de dikkate alınır. Sonuçta mahkemeler, tamamen çocuğun geleceği açısından en uygun ortamı oluşturan tarafa velayeti vermeye özen gösterirler.

Bakım ve Eğitim Giderleri Sorumluluğu

Bakım ve eğitim giderleri sorumluluğu, çocuğun ihtiyaçlarının karşılanması açısından hem anne hem baba için geçerli bir yükümlülüktür. Boşanma sonrası velayet kimde olursa olsun, diğer taraf çocuğun bakım, sağlık ve eğitim giderlerine katılmak zorundadır. Bu kapsamda babanın nafaka ödemesi sıklıkla gündeme gelir. Eğer çocuk annede kalıyorsa, baba iştirak nafakası öder; bu nafaka, çocuğun temel ihtiyaçları ve eğitim giderlerini karşılamak amacıyla hesaplanır. Babadan alınan bu katkı, genellikle mahkeme kararı ile belirlenir ve her yıl ekonomik koşullara göre arttırılabilir. Yani velayet babaya geçse dahi, anne de benzer şekilde çocuğun giderlerine katılmak zorundadır. Hakim, her iki tarafın ekonomik ve sosyal durumunu dikkate alarak karar verir.

Ortak Velayet Nedir?

Ortak velayet, boşanma veya ayrılık sonrası çocuğun bakım, eğitim ve yetiştirilmesiyle ilgili hak, yetki ve sorumlulukların hem anne hem de baba tarafından eşit şekilde üstlenilmesi anlamına gelir. Yani ortak velayette, çocuğun kimde kalacağı, eğitimi, sağlığı gibi önemli konular ayrı ayrı değil, birlikte değerlendirilir ve kararlar ortak alınır.

Ortak velayet uygulamasında anne ve baba arasında sürekli iletişim ve işbirliği gereklidir. Bu sistemde çocuğun üstün yararı ve yaşamı ön planda tutulur. Türkiye’de geçmişte sadece tek taraflı velayet mümkünken, son yıllarda mahkeme kararıyla ve özellikle anlaşmalı boşanmalarda ortak velayet mümkün hale gelmiştir.

Ortak velayet ile anne ve baba, çocuğun hem günlük hem de geleceğe yönelik ihtiyaçlarını birlikte karşılamaya ve karar vermeye devam ederler. Bu sistem, çocuğun duygusal gelişimi, ebeveyn ilişkileri bakımından olumlu sonuçlar doğurabilir. Ancak, ortak velayetin sağlıklı işlemesi için anne ve babanın iletişim konusunda uyumlu olması ve çatışmalardan kaçınması şarttır.

Tarafların Anlaşması ve Hakim Değerlendirmesi

Tarafların anlaşması ortak velayet kararı için çok önemlidir. Özellikle anlaşmalı boşanmalarda, anne ve baba ortak velayet konusunda uzlaşırsa, bu anlaşma protokolde açık şekilde belirtilmelidir. Ancak, ebeveynlerin anlaşması tek başına yeterli değildir.

Hakim, ortak velayet talebini değerlendirirken çocuğun üstün yararını göz önünde bulundurur. Her iki tarafın bu sorumluluğu taşıyıp taşıyamayacağı, ebeveynlerin iletişim düzeyi, çocuğun yaşına ve kişisel durumuna uygun olup olmadığı gibi faktörler detaylıca incelenir. Hakim, ortak velayet şartlarının sağlanamayacağı kanaatine varırsa, taraflar anlaşsa dahi talebi reddedebilir.

Yani ortak velayetin uygulanabilmesi için;

  • Tarafların açıkça anlaşmış olması,
  • Ortak velayet protokolünün yazılı olması,
  • Hakimin çocuğun menfaatine uygun bir çözüm görmesi gereklidir.

Sonuç olarak, Türkiye’de ortak velayet için tarafların anlaşması kadar hakimin değerlendirmesi ve çocuğun hayatına ne kadar olumlu etki edeceği önemlidir. Her zaman en öncelikli husus, çocuğun sağlıklı bir ortamda büyümesi ve gelişmesidir.

Sıkça Sorulan Sorular ve Yargıtay Uygulamaları

Annenin Geç Saatte Eve Gelmesinin Pratikte Sonuçları

Annenin geç saatlerde eve gelmesi, boşanma ve velayet davalarında sıkça gündeme gelen bir durumdur. Pek çok kişi, "Sadece geç saatte eve gelmek velayetin anneden alınmasına yeter mi?" diye merak ediyor. Yargıtay uygulamasında, annenin yalnızca arada bir ya da zorunlu sebeplerle geç gelmesi tek başına velayet kaybı için yeterli görülmemektedir. Ancak bu davranış, sürekli ve alışkanlık haline gelmişse, çocuğun düzenli yaşamını, güvenliğini ve sağlığını olumsuz etkiliyorsa mahkeme annenin yaşam tarzını dikkate alır.

Pratikte, annenin geç saatte eve gelmesinin sonuçları tamamen olayın bütününe ve çocuğun üstün yararı ilkesine göre değerlendirilir. Eğer çocuk bakım ve ilgiden yoksun kalıyorsa, bu durum velayet kararını etkileyebilir. Ama annenin çalışması ve bundan dolayı eve geç gelmesi genellikle tek başına velayet kaybı sebebi olarak görülmez.

Hangi Davranışlar En Çok Velayet Kaybına Yol Açıyor?

Velayet davalarında en çok dikkat çeken ve velayetin değiştirilmesine yol açan davranışlar şunlardır:

  • Çocuğa fiziksel veya psikolojik şiddet uygulanması
  • Uzun süreli ihmal ve ilgisizlik
  • Uyuşturucu ya da alkol bağımlılığı gibi zararlı alışkanlıklar edinmek
  • Suç işlemek ve sıkça cezaevine girmek
  • Çocuğun eğitimi, sağlığı ya da gelişimi için ciddi derecede zararlı bir ortam sağlamak
  • Haysiyetsiz yaşam sürmek; toplum değerlerine açıkça aykırı hareketler
  • Çocuğun diğer ebeveyniyle görüşünü kasıtlı engellemek

Yargıtay’ın kararlarında, özellikle çocuğun fiziksel ve psikolojik güvenliğine tehdit oluşturan tüm tutum ve davranışların velayet kaybı için güçlü gerekçeler olduğu dikkat çekmektedir.

Yargıtay’ın İçtihatları ve Temel Kararları

Yargıtay'ın içtihatlarına göre, çocuğun üstün yararı her zaman önceliklidir. Yargıtay, sadece geç saatte eve gelme ya da sosyal çevreyle ilgili dedikodular gibi konuları tek başına yeterli bulmaz. Ancak aşağıdaki unsurlar bir arada veya açıkça çocuğun zararına işlerse, velayetin değişimine karar verilebilmektedir:

  • Çocuğun psikolojik veya fiziksel sağlığının bozulması
  • Eğitim hayatında ciddi aksaklıklar ortaya çıkması
  • Annenin çocuğa bakacak yeterlilikte olmaması veya çocuğu ciddi derecede ihmal etmesi
  • Çocuğun, velayet sahibi ebeveynin yanında kalmasının ruh ve beden sağlığı açısından risk oluşturması

Ayrıca Yargıtay, annelik hakkını koruma eğiliminde olsa da, çocuğun sağlıklı gelişimi ve güvenliği ön planda tutuluyor. Annenin çalışması ya da modern giyinmesi, velayetin değiştirilmesi için yeterli bulunmuyor. Fakat annenin yaşam tarzı sürekli olarak çocuğu etkiliyorsa, bu kez karar değişebiliyor.

Çocuğun Menfaati Açısından Örnek Olaylar

Çocuğun menfaatinin öne çıktığı örnek olaylar, hem ailelerin hem de hukukçuların çokça incelediği durumlar arasında. Örneğin;

  • Örnek 1: Çocuk, annesinin alkol bağımlılığı nedeniyle geceleri evde yalnız kalıyorsa, mahkeme velayeti babaya verebiliyor.
  • Örnek 2: Annenin sosyal yaşamı fazlaca hareketliyse, ancak çocuğun tüm ihtiyaçları sağlıklı şekilde karşılanıyorsa velayet değişikliği genellikle yapılmıyor.
  • Örnek 3: Baba tarafından sürekli çocuğun yanında kötülenen ve çocuğun babasıyla ilişkisini engelleyen anne örneklerinde, mahkeme çocuğun ruhsal gelişimini düşünerek velayetin değiştirilmesine karar verebiliyor.
  • Örnek 4: Ebeveynlerden biri, çocuğun eğitimini aksatıyorsa veya çocuğun psikolojisi bozuluyorsa, mahkeme çocuk lehine karar veriyor.

Kısacası, her bir başvuruda çocuğun mevcut koşulları ve ihtiyaçları değerlendirilir. Nihai kararda, çocuğun üstün yararı her zaman en önemli faktör olarak göz önüne alınır.

Profesyonel hukuki danışmanlık mı arıyorsunuz?

Avukatistan üzerinden kolayca hukuki danışmanlık talebi oluşturup, sisteme kayıtlı binlerce avukattan teklif alabilirsiniz.

Lütfen unutmayın;

  • Avukatistan, avukatlardan alınan hizmetler için herhangi bir ücret ya da komisyon talep etmez.
  • Hizmetlerimiz yalnızca avukatlarla iletişim kurmanıza yardımcı olmak içindir; avukatlar tarafından verilen hizmetlerden Avukatistan sorumlu tutulamaz.
Danışmanlık Talebi Oluştur
Soru Sor Danışmanlık Talep Et