Akıl Hastalığı Sebebiyle Boşanma Nedir?

27 dakika

Akıl Hastalığı Sebebiyle Boşanma Nedir? Eşlerden birinin akıl hastalığı nedeniyle evlilik birliği sürdürülemez hale geldiğinde gündeme gelen özel bir boşanma sebebidir. TMK 165 uyarınca, hastalığın iyileşme olanağı bulunmadığının resmî sağlık kurulu raporu ile tespiti ve ortak hayatın çekilmez hale gelmesi gerekir.

Bu yazıda, aradığınız temel sorulara net cevaplar bulacaksınız:

  • Şartlar ve ispat: resmî sağlık kurulu raporu, deliller, psikiyatri değerlendirmesi
  • Süreç: dava nasıl açılır, görevli mahkeme, vesayet ihtimali
  • Sonuçlar: nafaka, tazminat, velayet ve malî haklar

Not: Bu konu kusura değil, objektif koşullara dayanır.

Devamında, uygulamadaki örnekler ve pratik ipuçlarıyla “Akıl Hastalığı Sebebiyle Boşanma Nedir?” sorusunun tüm yönlerini açacağız.

Türk Medeni Kanunu'nda Akıl Hastalığı

Akıl hastalığı nedeniyle boşanma davası, Türk Medeni Kanunu’nda özel bir şekilde düzenlenmiştir. Kanuna göre, boşanma sebepleri arasında akıl hastalığı ayrı bir başlık altında ele alınmış ve bunun dışında herhangi bir hastalığa dayanarak akıl hastalığı kapsamında dava açılamamaktadır. Kısacası, sadece akıl hastalığı Türk Medeni Kanunu’nda özel boşanma sebebi olarak geçer. Diğer hastalıklar bu kapsamda değerlendirilemez.

Bu özel düzenleme, eşlerden birinin ruhsal veya zihinsel sağlığında ciddi ve sürekli bir bozulma yaşanması halinde, diğer eşin mağdur olmaması için bir hak sağlamaktadır. Çünkü bazen akıl hastalığı, evlilik birliğini devam ettirmeyi ve birlikte yaşamayı mantıksız ve zor hale getirebilir. Bu noktada devlet, diğer eşin de yaşamını sürdürebilmesi için hukuki bir yol sunmaktadır.

TMK 165. Maddesi Kapsamı

TMK 165. maddesi, akıl hastalığı nedeniyle boşanma davası açılmasının tüm şartlarını açıkça ortaya koyar. Maddeye göre: “Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hâle gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmî sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek şartıyla, boşanma davası açılabilir.”

Burada dikkat edilmesi gereken bazı ana noktalar vardır:

  • Sadece akıl hastalığına dayanarak bu madde kapsamında dava açılabilir.
  • Akıl hastalığı nedeniyle boşanma için iki önemli kriter bulunur. Birincisi, hastalığın ortak hayatı diğer eş için çekilmez hale getirmesi gerekir. İkincisi ise, bu hastalığın iyileşme ihtimalinin olmadığının sağlık kurulu raporuyla kanıtlanmasıdır.
  • Bu dava, akıl hastası olmayan eş tarafından açılabilir. Yani akıl hastası olan eş genellikle davacı olamaz.
  • Kanun bir süre koşulu getirmemiştir; yani evlilik devam ettiği sürece, şartlar oluştuğu müddetçe bu dava her zaman açılabilir.

TMK 165. madde, kısacası hem toplumsal dengeyi hem de mağduriyet yaşanmamasını dikkate alarak bu önemli istisnai boşanma sebebini özenle düzenlemektedir.

Akıl Hastalığı Nedeniyle Boşanma Şartları

Hastalığın Tanımı ve Resmi Sağlık Kurulu Raporu

Akıl hastalığı nedeniyle boşanma şartları arasında en temeli, resmi olarak tanımlanan bir akıl hastalığının bulunmasıdır. Türk Medeni Kanunu’na göre, bu hastalığın sıradan üzüntü, depresyon ya da kısa süreli ruhsal sıkıntılar olması yetmez. Akıl sağlığının ciddi şekilde bozulmuş olması gerekir. Hastalık tanısı, devlet hastanelerinin ya da üniversite hastanelerinin psikiyatri bölümlerinden alınan resmi sağlık kurulu raporu ile kanıtlanmalıdır. Bu raporda, kişinin akıl hastası olduğu açıkça belirtilmeli ve hastalığın süresi, şiddeti gibi bilgiler yer almalıdır.

Ortak Hayatın Çekilmez Hale Gelmesi Kriteri

Akıl hastalığı nedeniyle boşanma davasında ön plana çıkan bir diğer şart da, ortak hayatın çekilmez hale gelmiş olmasıdır. Sadece akıl hastalığının varlığı tek başına boşanma gerekçesi olmaz. Davayı açan taraf, karşısındaki eşin hastalığı nedeniyle evlilik birliğinin artık sürdürülemez olduğunu, yani birlikte yaşamanın büyük zorluklara ya da imkansızlığa yol açtığını mahkemeye anlatmak zorundadır. Mahkemeler, bu çekilmezlik kriterine bakarken çiftin yaşadığı sorunlara, günlük hayatındaki uyumsuzluklara ve bir arada yaşamaktaki ciddi zorluklara özellikle dikkat eder.

Hastalığın Sürekliliği ve İyileşme İhtimali

Akıl hastalığı nedeniyle boşanma davası açmak isteyenler için önemli bir diğer şart hastalığın sürekliliği ve yakın zamanda iyileşme umudunun olmamasıdır. Kanun, kısa süreli rahatsızlıklar ya da tedaviyle hemen düzelebilecek durumları boşanma sebebi saymaz. Sağlık kurulu raporunda, hastalığın sürekli olduğuna ve tedavisiyle ilgili olumlu bir beklenti olmadığına dair bir değerlendirme olmalıdır. Eğer doktorlar tarafından hastanın kısa bir sürede eski sağlığına kavuşabileceği yazılırsa, mahkeme boşanma talebini reddedebilir.

İspat Yükümlülüğü

Boşanma davasında ispata dayalı bir süreç işler. Yani, akıl hastalığı nedeniyle boşanma talebinde bulunan kişi, hem eşinin akıl hastası olduğunu hem de bu hastalığın sürekli nitelik taşıdığını ispat etmekle yükümlüdür. En temel ispat aracı, daha önce bahsedildiği gibi resmi sağlık kurulu raporudur. Ayrıca, hastalık nedeniyle evliliğin sürdürülemez olduğunu göstermek için tanık anlatımları, yazışmalar, psikiyatri raporları ve diğer deliller de kullanılabilir.

Zamanaşımı ve Dava Açma Süresi

Akıl hastalığı nedeniyle boşanma davası açarken dikkat edilmesi gereken konulardan biri de zamanaşımı süresi olup olmadığıdır. Türk Medeni Kanunu’nda, akıl hastalığına dayalı boşanma davalarında herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süre öngörülmemiştir. Yani, akıl hastalığının teşhisinden sonra, evlilik sürekliliği boyunca davanın açılması mümkündür. Ancak yine de, hastalığın mevcut ve sürekli olmasına dikkat edilmelidir. Çünkü iyileşme gerçekleşirse veya taraflar uzun süre sonra tekrar barışırsa dava reddedilebilir.

Akıl Hastalığının Boşanma Davasında Ortaya Çıkış Zamanı

Evlilikten Önce Ortaya Çıkan Akıl Hastalığı

Evlilikten önce ortaya çıkan akıl hastalığı, boşanma davalarında oldukça önemli bir konudur. Eğer eşlerden birinin akıl hastalığı evlilik yapılmadan önce başlamışsa, bu durumun boşanma sebebi olabilmesi için bazı şartların kesin olarak sağlanması gerekir. Özellikle, hastalığın evlilik sırasında devam ediyor olması ve resmi bir sağlık kurulu raporuyla belgelenmesi zorunludur.

Türk Medeni Kanunu’na göre, evlilik öncesinde başlayan ve sürekli olan bir akıl hastalığı mevcutsa, bunu bilerek evlenen eşin sonradan bu durumu ileri sürerek boşanma davası açması mümkündür. Ancak burada önemli olan, hastalığın evlilik birliğini yaşanamaz hale getirecek seviyede olmasıdır. Örneğin, hafif ve günlük yaşamı etkilemeyen psikolojik rahatsızlıklar boşanma nedeni olarak kabul edilmez. Ancak şizofreni, ağır depresyon, manik atak gibi ciddi ruhsal hastalıklar boşanma sebebi olabilir.

Mahkemeler, evlilikten önce var olan akıl hastalığının ilerleyip çevresine ve eşine zarar verip vermediğini, ortak hayatı ne kadar etkilediğini, hastalığın tedavi edilemez veya uzun süreli olup olmadığını özellikle değerlendirir.

Evlilikten Sonra Ortaya Çıkan Akıl Hastalığı

Evlilikten sonra ortaya çıkan akıl hastalığı ise, boşanma davalarında daha sık rastlanan bir durumdur. Eşlerden birinin evlilik birliği kurulduktan sonra ruhsal sorunlar yaşaması, çoğu kez evlilik içerisinde ciddi sorunlara yol açar. Bu gibi durumlarda, hasta olan eşin tedaviye rağmen iyileşme ihtimalinin olmaması veya hastalığın kalıcı hale gelmesi gerekir.

Evlilikten sonra başlayan akıl hastalıkları, boşanma davası için güçlü bir gerekçe olarak kabul edilir. Fakat bu noktada sağlık kurulu raporu önemlidir. Rapor, hastalığın sürekliği ve evlilik birliğini çekilmez kılıp kılmadığı hakkında mahkemeye yol gösterir. Ayrıca, yalnızca psikolojik sorun teşhisiyle değil, hastalığın çiftin ortak hayatını ne ölçüde etkilediği ile ilgili de detaylı inceleme yapılır.

Özetle, akıl hastalığının evlilikten önce veya sonra ortaya çıkması, boşanma davasının seyrini ve mahkemenin vereceği kararı doğrudan etkileyen faktörlerdir. Her iki durumda da resmi sağlık kurulu raporu, ortak hayatın çekilmezliği ve hastalığın sürekliği mahkemenin en çok dikkat ettiği noktalar arasında yer alır.

Akıl Hastalığı Boşanma Sebebi Olabilecek Hastalıklar

Şizofreni, Bipolar Bozukluk, Paranoya

Şizofreni, bipolar bozukluk ve paranoya gibi ciddi ruhsal hastalıklar, Türk Medeni Kanunu’na göre akıl hastalığı nedeniyle boşanma davası açılmasına neden olabilecek hastalıklar arasında yer alır. Şizofrenide kişi gerçeklikle bağını kaybedebilir, çevresiyle ve ailesiyle sağlıklı ilişkiler kurmakta zorlanabilir. Bipolar bozuklukta ise aşırı ruh hali değişimleri, öfke patlamaları ve depresyon dönemleri evlilik yaşamını ciddi anlamda çekilmez kılabilir. Paranoid bozukluklarda ise eşe karşı sebepsiz yere aşırı kıskançlık, kuşku ve şiddetli davranışlar görülebilir.

Bu hastalıkların boşanmaya gerekçe olabilmesi için resmi sağlık kurulu raporu ile hastalığın sürekliği ve iyileşme imkânının olmaması şarttır. Sadece tanı almış olmak yeterli değildir, hastalığın ortak hayatı devam ettirmeye engel olacak derecede ilerlemiş olması beklenir. Mahkeme, özellikle bu rahatsızlıklar söz konusuysa, uzman psikiyatristlerden alınan objektif raporlara büyük önem verir.

Alkol ve Madde Bağımlılığı Durumları

Alkol ve madde bağımlılığı, bazı durumlarda akıl hastalığı nedeniyle boşanma kapsamında değerlendirilebilir. Ancak burada önemli olan bağımlılığın, kişinin akıl sağlığını ciddi anlamda bozması ve sürekli, tedaviye rağmen devam eden bir hastalık düzeyinde olmasıdır. Yani sıradan alkol kullanımı veya zaman zaman madde kullanımı bu kapsama girmez.

Alkol veya madde bağımlısı olan eşin hastalığı evlilik birliğini çekilmez hale getiriyorsa ve tedavi ile iyileşme olasılığı bulunmuyorsa, bu durumlarda da mahkeme genellikle resmi sağlık kurulu raporu ister. Ayrıca bağımlılığın psikiyatrik bir hastalık olarak kabul edilmesi gerekir. Uygulamada bu gibi bağımlılıklar genellikle "akıl hastalığı" başlığı altında değerlendirilir, fakat her vaka ayrı ayrı incelenerek karara bağlanır.

Diğer Psikiyatrik ve Davranışsal Bozukluklar

Diğer psikiyatrik ve davranışsal bozukluklar arasında psikotik bozukluklar, ağır depresyon, obsesif kompulsif bozukluk (OKB) gibi rahatsızlıklar da yer alabilir. Yine aynı şekilde ağır kişilik bozuklukları, anoreksiya ya da bulimiya gibi yeme bozuklukları da evlilik birliğini sürdürülemez hale getirdiğinde mahkeme tarafından dikkate alınabilir.

Bu rahatsızlıkların boşanma sebebi olarak kabul edilmesi için yine temel ölçüt "evlilik birliği devam ettirilemeyecek ölçüde ciddi ve sürekli bir hastalık" olmaları ve bunu resmi sağlık kurulu raporu ile belgelendirmek gerekliliğidir. Her türlü psikiyatrik hastalık mahkemede boşanma gerekçesi olarak kabul edilmez. Hastalığın derecesi, tedaviye yanıt verip vermediği ve tarafların yaşamına etkisi titizlikle değerlendirilir.

Akıl Hastalığı Dışında Kabul Edilmeyen Durumlar

Akıl hastalığı dışında, sadece stres, geçici ruhsal sıkıntılar, kişisel anlaşmazlıklar veya günlük yaşamdan kaynaklanan psikolojik sorunlar akıl hastalığı nedeniyle boşanma davasında geçerli bir neden olarak kabul edilmez. Benzer şekilde, kısa süreli depresyonlar, panik atak, uyku bozuklukları veya hafif düzeyli kaygı bozuklukları da çoğunlukla akıl hastalığı sayılmaz.

Mahkeme, hastalığın ciddiyetini ve devamlılığını resmi belgeyle (resmi sağlık kurulu raporu) görmek ister. Dolayısıyla sıradan psikolojik rahatsızlıklar, yorgunluk ya da evlilikteki basit anlaşmazlıklar, Türk Medeni Kanunu'nun akıl hastalığına ilişkin boşanma maddesi kapsamında değerlendirilmez.

Bu nedenle, boşanma sebebi olarak ileri sürülecek hastalığın gerçekten “akıl hastalığı” tanımına ve yasal ölçütlere uyuyor olması gerekmektedir. Aksi durumda dava reddedilebilir.

Boşanma Süreci ve Mahkeme Uygulamaları

Dava Açma Yöntemi ve Dilekçe İçeriği

Dava açma yöntemi, akıl hastalığı sebebiyle boşanma davalarında önemlidir. Boşanmak isteyen eş, öncelikle bir boşanma dilekçesi hazırlamalıdır. Bu dilekçede, akıl hastalığı nedeniyle ortak hayatın çekilmez hale geldiği açıkça ifade edilmelidir. Dilekçede, eşin sahip olduğu hastalığın türü, tanısının nasıl konulduğu ve hangi sağlık raporlarıyla belgelendiği anlatılır. Ayrıca dilekçeye, resmi sağlık kurulu raporunun eklenmesi gerekmektedir. Dilekçede, olayların kronolojik olarak ve açık bir şekilde anlatılması, mahkemenin davayı daha kolay anlamasını sağlar. Davacı, varsa tanıkları ve diğer belgeleri de eklemelidir.

Yetkili Mahkeme ve Taraflar

Yetkili mahkeme, bu davalarda da genellikle eşlerin son altı aydır birlikte oturdukları yerdeki Aile Mahkemesi’dir. Eğer taraflar ayrı yaşıyorsa, davacı bulunduğu yerdeki Aile Mahkemesinde de dava açabilir. Boşanma davasında davacı, akıl hastalığı nedeniyle boşanmak isteyen eş; davalı ise hastalığı olan eştir. Eşlerden biri adına yasal temsilci ya da vasi varsa, o kişi de taraf olarak davada yer alabilir.

Yasal Temsilci / Vasi Atanması

Yasal temsilci veya vasi atanması, akıl hastalığı bulunan ve kendisini mahkemede temsil edemeyecek durumda olan taraflar için gereklidir. Eğer davalı eş akıl hastalığı sebebiyle iradesini kullanamayacak durumda ise, mahkeme ona bir vasi atanmasını isteyebilir. Bu durumda, Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından bir vasi belirlenir ve davalıyı mahkemede temsil eder. Vasi, davada hastanın haklarını korur ve onun yerine açıklama yapabilir. Vasinin atanması, sürecin adil ilerlemesi için zorunlu olabilir.

Psikiyatri ve Sağlık Kurulu Raporunun Rolü

Psikiyatri ve sağlık kurulu raporunun rolü, boşanma davasının en önemli delillerindendir. Mahkeme, akıl hastalığı nedeniyle boşanma taleplerinde mutlaka resmi bir sağlık kurulu raporu ister. Bu raporda, hastalığın teşhisi, derecesi, süresi ve iyileşip iyileşmeyeceği belirtilir. Sağlık raporu olmadan ya da sadece tek hekimin raporu ile dava sonuçlanmaz. Psikiyatri uzmanlarının görüşü ve tam teşekküllü bir hastaneden alınan rapor, boşanma kararında etkili olur. Mahkeme, bazen tarafların yeniden muayene olmasını da talep edebilir.

Mahkeme Kararının Kapsamı

Mahkeme kararının kapsamı, davadaki şartlara göre değişir. Eğer mahkeme, akıl hastalığı ve ortak hayatın çekilmezliği koşullarının oluştuğuna kanaat getirirse, boşanma kararı verir. Kararda, mal paylaşımı, çocukların velayeti, nafaka ve tazminat gibi konular da değerlendirilir. Eğer deliller yetersizse veya mahkeme ikna olmazsa, davayı reddedebilir. Bazen de tarafların kısa süreli ayrılığı için “ayrılık kararı” verilebilir. Mahkeme, yasal haklar ve çocukların menfaati doğrultusunda en uygun kararı vermeye çalışır.

Akıl Hastalığı Nedeniyle Boşanmanın Sonuçları

Mal Paylaşımı

Mal paylaşımı, akıl hastalığı nedeniyle boşanma davası açıldığında en çok merak edilen konulardan biridir. Türk Medeni Kanunu'na göre, boşanma sebebi ne olursa olsun, mal paylaşımı için genellikle edinilmiş mallara katılma rejimi uygulanır. Taraflar arasında farklı bir mal rejimi seçilmediyse, evlilik süresince edinilen mallar eşit şekilde paylaşılır. Ancak, akıl hastası olan eşin vasi tarafından temsil edilmesi gerekebilir; bu süreçte vasi veya yasal temsilci, hak kaybı yaşanmaması için sürece dahil olur. Kural olarak, hastalık nedeniyle mal paylaşımında bir farklılık oluşmaz.

Tazminat (Maddi ve Manevi)

Tazminat konusu, akıl hastalığı nedeniyle boşanmalarda hassas bir nokta olarak öne çıkar. Maddi tazminat, boşanma sonucunda yoksulluğa düşecek olan eş talep ediyorsa gündeme gelir. Manevi tazminat ise genellikle akıl hastalığı sebebiyle değil, evlilikte yaşanan kişilik haklarına saldırı varsa gündeme gelir. Hakim, akıl hastalığı nedeniyle açılan boşanmalarda sadece kusurlu olan eşin karşı tarafa tazminat ödemesine hükmedebilir. Ancak, akıl hastalığı kişinin elinde olmayan bir durum olduğu için, çoğu zaman kusura dayalı bir tazminat hükmedilmez.

Nafaka Hükümleri ve Yoksulluk Nafakası

Nafaka, boşanma davalarında eşler ve çocuklar için önemli bir güvencedir. Akıl hastalığı nedeniyle boşanma davasında da, maddi durumuna ve ihtiyaca göre yoksulluk nafakası talep edilebilir. Akıl hastası olan eşin çalışma ve gelir elde etme imkanı kısıtlıysa, karşılıklı nafaka talepleri daha titizlikle değerlendirilir. Çocuk varsa, iştirak nafakası (çocuğun bakımı ve eğitimi için ödenen nafaka) da karara bağlanır. Mahkeme, özellikle akıl hastası olan eşin korunmasını ön planda tutar.

Çocukların Velayeti

Çocukların velayeti, akıl hastalığı nedeniyle olan boşanmalarda dikkat edilen en önemli hususlardan biridir. Mahkeme, çocuğun yüksek yararını gözetir. Genelde akıl hastası olan eşin çocuğun bakım ve eğitimini yeterince üstlenemeyeceği düşünülürse, velayet diğer eşe verilir. Ancak hastalığın türü ve işlevselliğe etkisi göz önünde bulundurulur; yani her durumda otomatik olarak velayet sağlıklı eşe geçmez. Gerekirse, uzman raporları alınır ya da çocuğun görüşü dinlenir.

Anlaşmalı Boşanmanın Mümkün Olup Olmaması

Akıl hastalığı sebebiyle açılan boşanma davalarında genellikle anlaşmalı boşanma mümkün olmaz. Çünkü anlaşmalı boşanma için her iki eşin de irade beyanı gereklidir. Akıl hastası olan eş, çoğu zaman kendi iradesiyle karar verme yetisinden yoksun olduğunda bu şart gerçekleşmez. Eşi temsilen vasi atanmışsa bile, çoğu mahkeme anlaşmalı boşanmayı kabul etmez. Bu yüzden daha çok çekişmeli boşanma prosedürü işler.

Evliliğin İptali ile Farklılıklar

Evliliğin iptali ile boşanma arasında temel farklar bulunur. Akıl hastalığı sebebiyle evliliğin iptali, akıl hastalığının evlilikten önce mevcut olup sonradan ortaya çıkmayan haller için geçerlidir. Yani eşlerden biri evlenme sırasında sürekli ve ağır bir akıl hastalığına sahip olup bu durum gizlenmişse evlilik iptal edilebilir. Boşanma ise evlilik devam ederken ortaya çıkan veya sonradan fark edilen ağır akıl hastalığına dayanır. Her iki hukuki yolun sonuçları benzer olsa da, iptal durumunda sanki evlilik hiç yapılmamış gibi hüküm doğar; boşanmada ise evlilik sona erer, yasal sonuçları devam eder.

Uygulamada Mahkemelerin ve Yargıtayın Yaklaşımı

Uygulamada mahkemeler ve Yargıtay, akıl hastalığı nedeniyle boşanma davalarında çok titiz davranır. Burada esas alınan en önemli nokta, davalı eşin akıl hastalığının evlilik birliğini çekilmez hale getirip getirmediğidir. Mahkemeler çoğu zaman yalnızca psikolojik sorunlardan veya geçici rahatsızlıklardan dolayı boşanmaya izin vermez. Genellikle resmi sağlık kurulu raporuna dayanılarak, hastalığın iyileşme ihtimalinin olmadığının net olarak ortaya konması beklenir.

Son yıllardaki Yargıtay kararlarına bakıldığında, mahkemelerin özel uzman raporlarına ve psikiyatri kurulu belgelerine büyük önem verdiği görülmektedir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin kararlarında, evlilik birliğinin sürdürülmesinin diğer eş için çekilmez hale geldiğinin objektif delillerle ispatlanması istenir. Ayrıca Yargıtay kararlarında, evlilik öncesi var olan ve eş tarafından bilinen hafif psikolojik sorunların, boşanma gerekçesi sayılmadığı vurgulanır.

Yargıtay’a göre, bir eşteki akıl hastalığının boşanma sebebi olabilmesi için şu kriterler birlikte aranır:

  • Resmi sağlık kurulu raporu ile ispatlanmış olmalı,
  • İyileşme ihtimali uzman görüşüyle mümkün olmamalı,
  • Hastalık diğer eş için ortak hayatı çekilmez kılmalı.

Bazı dava örneklerinde hastalığı ileri süren taraf kusurlu davranışlarını gizlemeye çalışsa da mahkemeler tarafsız hareket eder ve tamamen hukuka ve tıbbi delillere göre karar verir. Mahkemeler aynı zamanda hastalığın geçici mi kalıcı mı olduğunu da detaylı inceler. Özellikle Yargıtay, sadece hastalığın adının konulmasını yeterli bulmaz; hastalığın evliliği etkileyip etkilemediğinin de ispatlanmasını ister.

Sık Rastlanan Hata ve Red Sebepleri

Sık rastlanan hata ve red sebepleri arasında en başta, resmi sağlık kurulu raporu alınmadan dava açılması yer alır. Akıl hastalığından dolayı boşanma taleplerinin büyük kısmı, yeterli tıbbi rapor ve belgelendirme olmadan mahkemeye sunulursa reddedilir. Yargıtay, sadece doktor raporunu değil, tam teşekküllü devlet hastanesi veya üniversite hastanesinden alınmış resmi sağlık kurulu raporunu şart koşar.

Bir başka yaygın hata, sadece psikolojik sorunların bulunmasını gerekçe göstererek boşanma davası açılmasıdır. Oysa mahkemeler, psikolojik rahatsızlıkların hayati derecede ve sürekli olup olmadığını, iyileşme ihtimalinin olmadığını detaylı araştırır. Geçici depresyon, geçici anksiyete gibi durumlarda mahkeme boşanma kararı vermez.

Hakimlerin ve Yargıtay’ın bir diğer red sebebi de, hastalığın evliliğe etkisinin ispatlanamadığı durumlarda ortaya çıkar. Yani hastalığın ortak hayatı çekilmez hale getirdiği yeterince anlatılmaz veya kanıtlanmazsa, dava reddedilir.

Bunların dışında eksik veya yanlış hazırlanan dava dilekçeleri, tanık beyanlarının çelişkili olması, hastalığın evlilikten önce var olduğu halde gizlendiğinin anlaşılması gibi durumlar da davanın kaybedilmesine yol açar.

Kısacası, Yargıtay kararlarında ve uygulamada, boşanma taleplerinin kabul edilebilmesi için sağlam, resmi raporlar, güçlü deliller ve hastalığın çekilmezlik etkisinin detaylı anlatılması şarttır. Bu yüzden vatandaşların bu tür davaları açarken mutlaka bir avukattan hukuki destek alması tavsiye edilir.

Ayrılık Talebinde Akıl Hastalığının Rolü

Ayrılık talebinde akıl hastalığı konusu, Türk medeni hukukunda önemli bir yer tutar. Ayrılık, boşanmadan farklı olarak evliliğin tamamen sona ermemesi, çiftlerin bir süreliğine ayrı yaşamalarına yasal olanak tanınmasıdır.

Ayrılık talebinde bulunan bir eş, diğer eşin akıl hastası olması durumunu gerekçe gösterebilir. Eğer akıl hastalığı, evlilik birliğini ve ortak hayatı çekilmez hale getirmişse, ancak boşanmanın ağır sonuçları için yeterli sebep görülmüyorsa hakim, öncelikle ayrılığa karar verebilir. Özellikle, akıl hastalığının geçici olduğu, tedaviyle düzeleceği ya da çiftin birlikte yaşamaya yeniden dönebileceği düşünülen durumlarda ayrılık kararı gündeme gelir.

Ayrılık kararında mahkemeler, genellikle tüm tarafların ve çocukların çıkarlarını gözeterek bir süre belirler. Bu süre genelde 1 ila 3 yıl arasında olabilir. Ayrılığa karar verilebilmesi için de resmi sağlık kurulu raporu ile akıl hastalığının kanıtlanması gerekmektedir. Ayrıca, hastalığın mevcut durumunun ve ilerleme sürecinin mahkemeye detaylı şekilde sunulması önemlidir.

Özetle, akıl hastalığı ayrılık talebinde hem başlı başına bir sebep olabilir hem de ortak hayatın çekilmez oluşu yönünden destekleyici bir gerekçe olarak kabul edilir. Ayrılık kararı verildikten sonra, iyileşme gösterilmez veya ortak hayat yine kurulamıyorsa, mahkeme daha sonra kesin olarak boşanmaya karar verebilir. Bu yüzden ayrılık, akıl hastalığından kaynaklanan evlilik sorunlarında boşanma öncesinde bir çözüm yolu olarak uygulanabilir.

Ayrılık sürecinde tarafların hakları ve çocukların velayeti gibi konular da dikkatle değerlendirilir. Mahkeme sürecinde sunulan sağlık raporları ve sosyal inceleme sonuçları bu kararın alınmasında belirleyici olur. Akıl hastalığı ile ilgili ayrılık ya da boşanma davaları karmaşık olabileceğinden, hak kaybına uğramamak için uzman bir hukukçudan destek alınması önem taşır.

Akıl Hastalığı Sebebiyle Boşanma Davasına Dair Temel Bilgiler ve Dikkat Edilmesi Gerekenler

Mahkemeye Sunulacak Belgeler

Akıl hastalığı sebebiyle boşanma davası açmak isteyen kişinin en önemli adımı, mahkemeye gerekli belgeleri sunmaktır. Burada en kritik belge ise resmi bir sağlık kurulu raporudur. Bu rapor, akıl hastalığının varlığını ve sürekli olup olmadığını açıkça belirtmelidir. Sağlık kurulu raporu, tam teşekküllü devlet hastanesinden ya da üniversite hastanesinden alınmalıdır.

Bunlara ek olarak, evlilik cüzdanının fotokopisi, kimlik fotokopileri, dava dilekçesi ve varsa birlikte yaşamanın çekilmez hale geldiğine dair kanıtlayıcı belgeler sunulabilir. Örneğin; hastane yatışı evrakları, tanık ifadeleri, emniyet tutanakları ya da psikiyatrist raporları gibi ek dokümanlar da mahkemeye destekleyici bilgi olarak verilebilir.

Dava açmadan önce bu belgelerin eksiksiz hazırlanması, mahkeme sürecinin hızlı ilerlemesine yardımcı olur. Resmi tebligatların yapılabilmesi için karşı tarafın adres bilgileri de gereklidir.

Dava Sürecinde Karşılaşılan Problemler

Akıl hastalığına dayalı boşanma davalarında, dava sürecinde bazı özel zorluklar yaşanabilir. En sık rastlanan sıkıntıların başında, akıl hastalığına dair geçerli ve güncel sağlık kurulu raporunun alınamaması gelir. Eğer rapor yeterince açık değilse veya hastalığın sürekliği net şekilde belirtilmiyorsa dava uzayabilir ya da reddedilebilir.

Hakimin, hastalığın evliliği çekilmez hale getirip getirmediğini değerlendirmesi gerekir. Delil yetersizliği, hastalığın iyileşme ihtimali, resmi raporda çelişkili ifadeler gibi durumlar mahkemenin kararını zorlaştırabilir. Özellikle davalı akıl hastası eşin kendini savunamayacak durumda olması halinde vasi atanması gerekebilir, bu da süreci uzatan bir diğer nedendir.

Bir diğer sıkıntı ise çevre baskısı, aile içi huzursuzluk ve duygusal zorluklardır. Davacı tarafın evi terk etmesi ya da suçlanacağı endişesi dava sürecini psikolojik olarak zorlaştırabilir. Ayrıca zaman zaman karşı taraf veya yakınları tarafından baskı uygulanabilir.

Davacının ve Akıl Hastası Eşin Hakları

Akıl hastalığı nedeniyle boşanma davasında her iki tarafa da yasal haklar tanınmıştır. Davacının hakkı, çekilmez bir evlilik devam ediyorsa boşanma talebinde bulunmak ve huzurlu bir hayata kavuşmak için yasal yollara başvurmaktır. Davacı mahkemeye delil sunabilir, tanık gösterebilir ve hak kaybına karşı hukuki danışmanlık alabilir.

Akıl hastası olan eşin de hakları vardır. Eğer kendi haklarını savunamayacak durumda ise, mahkeme ona bir vasi tayin eder. Bu vasi, akıl hastası eş adına davayı takip eder ve onun menfaatlerini korur. Bunun dışında taraflar maddi ve manevi tazminat ya da nafaka talebinde bulunabilirler. Velayet, nafaka ve mal paylaşımı gibi konular da eşit ve yasal çerçevede değerlendirilir.

Her iki taraf da adil bir şekilde mahkemeye erişme, delil sunma ve kararlara karşı itiraz etme hakkına sahiptir. Bu süreçte bir avukatla çalışmak, hem davacı hem de akıl hastası eş için büyük kolaylık sağlar. Haklarını bilmek ve korumak, hukuki sürecin adil ve sağlıklı yürütülmesi açısından çok önemlidir.

Akıl Hastalığı Nedeniyle Boşanma Şartları

Hastalığın Tanımı ve Resmi Sağlık Kurulu Raporu

Akıl hastalığı nedeniyle boşanma davası açılabilmesi için, hastalığın tıbben tanımlanmış olması gerekir. Türk Medeni Kanunu'na göre sadece uzman doktorlar ve sağlık kurulları tarafından verilen raporlar geçerlidir. Yani herhangi bir tek doktorun görüşüyle değil, devlet hastanelerindeki veya yetkilendirilmiş sağlık kurumlarındaki kurul raporu ile akıl hastalığı kesinleşir. Raporda, hastalığın türü, süresi ve iyileşme ihtimaliyle ilgili detaylı bilgi yer almalıdır. Sağlık kurulu raporu olmadan mahkeme akıl hastalığı gerekçesiyle boşanma kararı vermez.

Ortak Hayatın Çekilmez Hale Gelmesi Kriteri

Ortak hayatın çekilmez hale gelmesi, boşanma şartlarının en önemli unsurlarından biridir. Sadece akıl hastalığının var olması yetmez; bu hastalığın diğer eş için evlilik birliğini devam ettirmeyi katlanılamaz hâle getirmesi gerekir. Mahkeme bu kriteri değerlendirirken; hastalığın ev içindeki etkilerini, aile bireylerinin psikolojik durumunu ve günlük yaşama etkilerini dikkate alır. Örneğin, eşin tedaviye rağmen saldırgan davranışlarda bulunması, sürekli gözetim gerektirmesi veya aile içi huzurun kalmaması çekilmezlik için örnek verilebilir.

Hastalığın Sürekliliği ve İyileşme İhtimali

Akıl hastalığı nedeni ile boşanma taleplerinde aranan bir diğer şart ise hastalığın sürekliliği ve kalıcı olduğunun tespitidir. Kısa süreli ya da geçici akıl sağlık sorunları boşanma nedeni kabul edilmez. Sağlık kurulu raporunda "iyileşme ihtimali yoktur" veya "kalıcıdır" ibaresi bulunmalı. Aksi halde dava reddedilebilir. Mahkeme, özellikle raporda hastalığın tıbben tedavi edilemeyeceğinin açıkça belirtilmesini ister.

İspat Yükümlülüğü

Boşanma davasını açan eş için ispat yükümlülüğü çok önemlidir. Yani hastalığın varlığını ve bunun ortak hayatı çekilmez hale getirdiğini dava açan eş ispatlamak zorundadır. En kuvvetli delil resmi sağlık kurulu raporudur. Bunun dışında, tanık ifadeleri, tedavi belgeleri, günlük yaşamda karşılaşılan zorlukları ispatlayan diğer belgeler de dosyada kullanılabilir. Yargıtay kararlarında da ispat yükünün davacıda olduğu açıkça vurgulanmıştır.

Zamanaşımı ve Dava Açma Süresi

Akıl hastalığı nedeniyle boşanma davalarında herhangi bir zamanaşımı ya da hak düşürücü süre yoktur. Yani, akıl hastalığı başladığı tarihten bağımsız olarak, eşlerden biri dilediği zaman bu davayı açabilir. Hastalık ve çekilmezlik durumu devam ettiği sürece mahkemeye başvurulabilir. Bu yönüyle, akıl hastalığı gerekçesiyle yapılan boşanma davaları diğer birçok özel boşanma nedeninden ayrılır.

Profesyonel hukuki danışmanlık mı arıyorsunuz?

Avukatistan üzerinden kolayca hukuki danışmanlık talebi oluşturup, sisteme kayıtlı binlerce avukattan teklif alabilirsiniz.

Lütfen unutmayın;

  • Avukatistan, avukatlardan alınan hizmetler için herhangi bir ücret ya da komisyon talep etmez.
  • Hizmetlerimiz yalnızca avukatlarla iletişim kurmanıza yardımcı olmak içindir; avukatlar tarafından verilen hizmetlerden Avukatistan sorumlu tutulamaz.
Danışmanlık Talebi Oluştur
Soru Sor Danışmanlık Talep Et