Karşı Vekalet Ücreti İcraya Nasıl Konulur?
Karşı vekalet ücreti icraya nasıl konulur? Davayı kazandınız, mahkeme ilamında lehine vekalet ücreti yazıyor; peki şimdi ne yapılır? Bu ücret bir yargılama gideri olarak hükmedilir ve çoğu durumda ilamlı icra yoluyla tahsil edilir. Süreçte kesinleşme, doğru icra dairesi, ve ödeme emri gibi adımlar kritik olur.
Bu rehberde adım adım şunları bulacaksınız:
- Gerekli belgeler: mahkeme ilamı, kesinleşme şerhi, vekaletname
- Nasıl başlatılır: UYAP üzerinden ilamlı icra takibi
- Yetki, faiz ve masraf avansı
- Ödeme emri, itiraz ve haciz aşamaları
Kafadaki soruları sadeleştiriyor, pratik bir yol haritası çıkarıyoruz. Başlamadan önce “Karşı vekalet ücreti icraya nasıl konulur?” sorusunun tüm yanıtlarını birlikte netleştirelim.
Karşı Vekalet Ücreti Nedir?
Tanım ve Hukuki Dayanaklar
Karşı vekalet ücreti, bir davada haksız çıkan ve davasını kaybeden tarafın, davayı kazanan tarafın avukatına ödemek zorunda kaldığı bir ücrettir. Yani bir mahkeme kararıyla, kaybeden taraf, kazanan tarafın avukatına belirli bir tutarda vekalet ücreti ödemeye mahkum edilir. Bu ücret “karşı vekalet ücreti” olarak adlandırılır.
Karşı vekalet ücretiyle ilgili hukuki dayanaklar özellikle 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 164. maddesinde ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 323 ve 332. maddelerinde detaylı şekilde belirtilmiştir. Avukatlık Kanunu’na göre, “dava sonunda kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yükletilecek vekalet ücreti avukata aittir.” Bu hüküm gereği, mahkeme kararında yer alan karşı vekalet ücreti yalnızca avukata verilmesi gereken bir haktır. Ayrıca HMK ilgili maddelerinde de vekalet ücretinin istemi ve hükmedilmesi şekilleri düzenlenir.
Avukata ve Asil Tarafa Ait Olma Durumu
Karşı vekalet ücreti, davayı kazanan tarafın değil, esasen bu tarafın avukatına aittir. Yani burada “asil” olarak adlandırılan müvekkil, bu ücret üzerinde doğrudan hak sahibi değildir. Hem Yargıtay kararlarında hem de Avukatlık Kanunu'nda açıkça belirtildiği gibi, karşı vekalet ücreti avukat için doğan bir hak olup, hak sahibinin yalnızca avukat olduğu kabul edilmektedir.
Elbette avukat ile müvekkil arasında ayrı bir sözleşme yapılabilir; ancak mahkemenin hükmettiği asgari ücret tarifesine uygun vekalet ücreti esasen avukata ödenir. Müvekkil, avukatını azletmiş olsa bile, azilden önce kazanılan karşı vekalet ücreti eski avukatına aittir. Karşı vekalet ücretinin asile ait olması, yani doğrudan müvekkile ödenmesi mümkün değildir. Bu konuda hem Avukatlık Kanunu hem de Yargıtay kararları nettir.
Yargılama Giderleri Arasındaki Yeri
Yargılama giderleri, bir davada tarafların mahkemeye ödemek zorunda olduğu bütün masrafları kapsar. Bunlar arasında başvuru harcı, tebligat giderleri, bilirkişi ücretleri gibi kalemler yer alır. Karşı vekalet ücreti de yargılama giderleri arasında önemli bir yer tutar. HMK'nın 323. maddesinde açık şekilde yargılama giderleri arasında sayılmıştır. Mahkeme, davada haksız çıkan tarafı, hem asıl talep edilen haklar hem de karşı tarafın yaptığı masraflar ve vekalet ücreti konusunda sorumlu tutar.
Karşı vekalet ücreti, diğer masraflardan farklı olarak doğrudan avukata ait olduğu için, yargılama giderleri içinde kendisine has bir yeri vardır. Mahkeme masrafları tamamlanırken karşı vekalet ücreti özellikle belirtilir ve ödeme yükümlülüğü doğrudan kaybeden tarafa yüklenir. Böylece kazanan tarafın avukatı, verdiği emeğin karşılığını bir nebze olsun mahkeme kararıyla güvence altına almış olur.
Sonuç olarak, karşı vekalet ücreti hem hukuki dayanağı net olan hem de yargılamanın mali sorumluluklarını düzenleyen ana yargılama giderlerinden biridir.
Karşı Vekalet Ücretinin Mahkeme Kararında Hükmedilmesi
Mahkeme Kararının Kesinleşmesi Gerekliliği
Mahkeme kararının kesinleşmesi gerekliliği, karşı vekalet ücretinin tahsili ve icrası açısından önemli bir aşamadır. Karşı vekalet ücreti genellikle mahkeme kararında açıkça yazılı olarak belirtilir ve karar kesinleşmeden yürürlüğe girmesi çoğu durumda mümkün değildir. Bunun nedeni, tarafların yargı kararı aleyhine yasal yolları (istinaf, temyiz gibi) kullanabilmeleridir. Yani karar kesinleşmeden, karşı vekalet ücretinin alacaklıya geçmesi ve icra takibine konulması riskli olabilir. Ancak bazı hallerde, örneğin ihtiyati tedbir kararları gibi, kararda açıkça "kesin" olduğu belirtilmişse karar kesinleşmeden de bazı işlemler başlatılabiliyor. Bu detayları gözden kaçırmamak karşı vekalet ücreti takibi için çok önemlidir.
Karşı Vekalet Ücretinin Avukata Hakkı
Karşı vekalet ücretinin avukata hakkı, avukat ile müvekkili arasında sıkça merak edilen bir konudur. Türk hukukunda, karşı vekalet ücreti doğrudan avukata aittir. Yani davayı kazanan tarafın avukatı, karşı tarafça ödenmesine hükmedilen vekalet ücretini kendisi tahsil etme hakkına sahiptir. Bu ücret, avukatın verdiği hizmete karşılık olarak yasalar ve Avukatlık Kanunu’nun 164. maddesi gereği doğrudan avukata yönelik bir hak olur. Hatta müvekkilin aksi yönde bir tasarrufu veya bu geliri almaması yönünde bir talebi dikkate alınmaz. Bu durum bazen taraflar arasında yanlış anlaşılmalara yol açsa da, karşı vekalet ücreti müvekkile değil, doğrudan avukata ödenmesi gereken bir kalemdir.
Mahkeme Tarafından Kendiliğinden Hüküm
Mahkeme tarafından kendiliğinden hüküm verilmesi, genellikle gerekmedikçe taraflardan ise ek bir talep beklendiği anlamına gelmez. Yani mahkemeler karşı vekalet ücreti hakkında ayrıca bir talep olmaksızın kendiliğinden karar verirler. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nde belirlenen oran ve kurallara göre mahkeme, davayı kazanan taraf lehine karşı vekalet ücretine hükmetmekle yükümlüdür. Yargılama sonunda ilan edilen kararda, hangi tarafa ve ne kadar vekalet ücreti ödeneceği açıkça yazılır. Bazen mahkemeler bu konuda kararda eksiklik yaparsa, istinaf ya da temyiz yoluyla kararın düzeltilmesi talep edilebilir. Sonuç olarak, karşı vekalet ücreti konusunda mahkemenin resen (kendiliğinden) karar vermesi temel kuraldır ve uygulamada da bu şekilde işler.
Karşı Vekalet Ücretinin İcraya Konulması
Karar Kesinleşmeden İcra Takibi Başlatılabilir mi?
Karşı vekalet ücretinin icraya konulmasında, mahkeme kararı kesinleşmeden doğrudan icra takibi başlatılıp başlatılamayacağı sıkça sorulur. Genel kural şudur: Mahkemeden alınan bir karar, kural olarak ancak kesinleştikten sonra ilamlı icra takibine konu edilebilir. Yani, karşı taraf gerekçeli kararı öğrendikten ve kesinleşme şerhi karara işlendiğinden emin olduktan sonra karşı vekalet ücretinin tahsili için icra takibi yoluna gidilebilir.
Ancak istisnai durumlar da vardır. Özellikle bazı iş mahkemesi kararlarında temyiz süreci sonuna kadar ödeme yapılmaz. Ama çoğu zaman, mahkeme kararı kesinleşmeden icra takibi başlatılırsa, borçlu taraf bu sebeple takibe itiraz edebilir ve işlemler uzar. Bu nedenle en güvenli yol, kararın kesinleşmesini bekleyip kesinleşme şerhi aldıktan sonra işlem yapmaktır.
İcraya Koyarken Dikkat Edilmesi Gerekenler
Karşı vekalet ücretini icraya koyarken dikkat edilmesi gereken bazı önemli noktalar vardır. En başta, takip esnasında eksiksiz ve doğru belgelerle işlem yapmak, sürecin uzamaması ve takibin hukuken geçerli olması için çok önemlidir.
İcra Takibine Esas Belgeler (İlam, Vekaletname vb.)
İcra takibine başlanırken öncelikle asıl alınacak belge mahkeme ilamıdır. Yani mahkemenin gerekçeli kararı ya da ilamı asıl belgedir. Karar kesinleşmiş olmalı ve kesinleşme şerhi eklenmiş olmalıdır. Ek olarak, takip başlatmak isteyen avukat için noter onaylı veya asıl vekaletname de gereklidir. Bu belgeler olmadan yapılan işlemler karşı tarafça kolayca itiraz konusu yapılabilir.
Yetkili ve Görevli İcra Dairesi
Karşı vekalet ücreti için başlatılacak icra takibinde yetkili ve görevli icra dairesi, kural olarak alacaklının yerleşim yerindeki veya borçlunun yerleşim yerindeki icra dairesidir. Ancak ilamlı takiplerde, kararı veren mahkemenin bulunduğu yerdeki icra dairesi de kullanılabilir. Doğru icra dairesinde işlem yapmak, takibin hukuk önünde geçersiz sayılmasının önüne geçer.
İlamlı ve İlamsız İcra Takibi Arasındaki Farklar
Karşı vekalet ücreti ilam niteliğindeki bir belgeyle talep edildiği için ilamlı icra takibi yöntemi kullanılır. İlamlı takipte borçluya ihtar yapılır, borçlu yedi gün içinde ödemek veya itiraz etmek zorunda kalır. İlamsız takip ise genellikle bir sözleşme veya belgeye dayalı alacaklarda kullanılır. Karşı vekalet ücreti için ise doğrudan ilamlı takip yapılması hukuk gereğidir.
İcra Takibinde Avukat Bilgilerinin Yazılması
İcra takibi sırasında, karşı vekalet ücreti için işlem başlatan avukatın, kendi T.C. kimlik numarası, baro sicil numarası ve iletişim bilgilerini doğru şekilde yazması gerekir. Ayrıca, müvekkilinin yani asilinin de bilgileri eksiksiz olmalıdır. Eksik veya yanlış bilgi, takibin iptaline ya da gecikmesine yol açabilir.
UYAP Üzerinden Karşı Vekalet Ücreti İcra Takibi
Günümüzde birçok işlem gibi karşı vekalet ücreti takibi de UYAP (Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi) üzerinden elektronik ortamda hızlı ve pratiktir. Avukatlar, kararın elektronik ortamda teyit edilmiş örneğini ve vekaletnamelerini sisteme yükleyerek icra başvurularını yapabilirler. UYAP sayesinde takip açma süresi kısalır, belge kontrolü daha hızlı olur ve sürecin dijital takibi mümkündür. Özellikle büyük şehirlerde fiziki evrak trafiğiyle zaman kaybetmeden, karşı vekalet ücretinin tahsilini daha hızlı ve sorun yaşamadan yapmak isteyenler için UYAP çok önemli bir kolaylık sunar.
İcra Takibinin Süreci ve Sonuçları
Takip Talebi ve Tebligat İşlemleri
Takip talebi, icra takibinin başlaması için icra dairesine yapılan ilk başvurudur. Alacaklı veya avukatı, icra dairesine giderek veya UYAP üzerinden takip başlatabilir. Bu başvuruda ilam, vekaletname ve gerekli bilgiler sunulur. Takip talebi hazırlandıktan sonra, icra müdürlüğü borçluya ödeme emrini hazırlar ve bunun tebligat yoluyla borçluya gönderilmesini sağlar.
Tebligat işlemleri çok önemlidir. Çünkü ödeme süresi ve yasal hakların başlaması, tebligatın borçluya ulaştığı tarihe göre hesaplanır. Tebligat ulaşmazsa, süreç başlayamaz. Tebligatın usulüne uygun yapılması gerekir. Posta yoluyla ya da elektronik tebligat kanalları kullanılabilir.
Borçlunun Ödeme Yükümlülüğü ve Süreler
Borçlu, ödeme emrini aldıktan sonra belirli bir süre içinde ödeme yapmak zorundadır. İlamlı takiplerde genellikle 7 gün, ilamsız takiplerde ise 7-10 gün arasındadır. Bu süreler içinde borçlu, borcunu ödeyerek takibi sonlandırabilir veya itiraz etmek istiyorsa kanuni sürede icra dairesine itirazını sunabilir.
Borçlu, ödeme yapmazsa veya itiraz etmezse, alacaklı haciz işlemlerine başlayabilir. Eğer borçlu süresi içinde borcunu öderse, dosya kapanır ve başka bir işleme gerek kalmaz. Bu yüzden borçluların ödeme ve süre takibini dikkatli yapması önemlidir.
Borçlunun Ödeme Yapmaması Halinde Haciz Süreci
Borçlu kanuni sürede ödeme yapmazsa ya da itiraz etmezse, haciz süreci başlar. Alacaklı, icra dairesinden borçlunun mallarının haczedilmesini isteyebilir. Haciz için öncelikle haciz talebi sunulur ve icra müdürlüğü haciz için borçlunun adresine giderek taşınır veya taşınmaz malları tespit eder.
Haciz işlemiyle birlikte, borçlunun banka hesaplarına, maaşına veya taşınmaz/taşınır mallarına el konulabilir. Haczedilen mallar daha sonra satılır ve buradan elde edilen gelir borcun kapatılması için kullanılır. Haciz işleminden sonra borçlu borcunu öderse, mal üzerindeki haciz kaldırılır.
Takibe İtiraz, Şikayet ve Hukuki Yollar
Takip sonrası borçlunun elinde bazı haklar vardır. Borçlu, ödeme emrine kanuni süre içinde itiraz edebilir. İtirazını, icra dairesine yazılı olarak sunar. İlamlı takipte ise sadece borcun zamanaşımına uğradığı ya da tamamen ödendiği gibi sınırlı sebeplerle itiraz edilebilir.
İcra işlemleri sırasında hukuka aykırı bir işlem yapılırsa, şikayet yoluna başvurulabilir. Şikayet, icra mahkemesine sunulur. Ayrıca takibin iptali, kaldırılması veya sürecin durdurulması için çeşitli hukuki yollar mevcuttur. Özellikle mükerrer takip, yanlış kişiye takip gibi durumlarda borçlu şikayet hakkını kullanabilir.
Takip Sırasında Karşılaşılabilecek Sorunlar
İcra takibi sırasında hem alacaklı hem de borçlu pek çok sorunla karşılaşabilir. Bu sorunların başlıcaları şunlardır:
Borcun İcra Takibinden Önce Ödenmesi
Eğer borçlu, takip başlamadan önce borcu ödemişse, bu durumu icra dairesine ispatlaması gerekir. Alacaklıya ödemeye dair dekont, makbuz veya anlaşma sunulabilir. İspatlandığında takip iptal edilir ve borçlu, haksız yere takibe uğramamış olur. Ancak bazen alacaklı eski borcun ödenmediğini iddia ederek takibi başlatabilir, bu durumda borçlu elindeki belgelerle savunma yapmalıdır.
Mükerrer Takip ve Sonuçları
Aynı borç için birden fazla icra takibi başlatmak mükerrer takip anlamına gelir. Böyle bir durumda borçlu, icra mahkemesinden takibin iptalini isteyebilir. Aynı borç bağlantılı takip dosyasında birden fazla işlem yürütülmesi, fazladan masraf ve zaman kaybına neden olabilir. Mükerrer takibin tespiti halinde, mahkeme önce başlatılan takibi esas alır, diğerlerini iptal eder.
İlamda Sorumluluk Oranının Belirlenmesi
Bazı mahkeme kararlarında borçluların sorumluluk oranları tek tek belirtilir. Yani birden fazla borçlu varsa, her biri kendi oranında icra takibine konu olur. Takip sırasında bu oranların dikkate alınması gerekir. Orana uygun takip yapılmazsa, borçlulardan yanlış şekilde tam ödeme istenebilir. İcra dairesi ve alacaklı bu oranlara uygun işlem yapmak zorundadır.
Görüldüğü gibi, icra takibinin süreci çeşitli aşamalardan oluşur ve bu aşamalarda hem borçlu hem de alacaklı haklarını bilerek hareket etmelidir. Sorunsuz bir takip için belgelerin eksiksiz olması ve sürelerin doğru hesaplanması büyük önem taşır.
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi Kapsamında Hesaplama
Avukatlık asgari ücret tarifesi, vekalet ücreti hesaplamasının temel dayanağıdır. Her yıl Türkiye Barolar Birliği tarafından açıklanan bu tarife, avukatların davalarda en az ne kadar ücret almaları gerektiğini açıkça belirler. Vekalet ücreti hesaplama işlemi iki esas üzerinden yürütülür: maktu ve nispi ücret.
Maktu vekalet ücreti, konusu para ile ölçülemeyen davalar için belirlenir ve her dava türüne göre farklı miktarlar uygulanır. Örneğin sulh mahkemelerinde 2025 yılı için maktu vekalet ücreti 13.500 TL, asliye mahkemelerinde ise 30.000 TL olarak açıklanmıştır.
Nispi vekalet ücreti ise; konusu para olan davalarda davanın değerine göre, kademeli olarak değişen oranlarla hesaplanır. Örneğin ilk 400.000 TL için yüzde 16, sonraki 400.000 TL için yüzde 15 gibi oranlarla aşamalı bir sistem uygulanır. Hesaplamanın sonunda çıkan tutara KDV (yüzde 20) eklenir. Hesaplamalar için www.barobirlik.org.tr adresindeki vekalet ücreti hesaplama aracı kullanılabilir.
Ceza Davalarında Karşı Vekalet Ücreti
Ceza davalarında karşı vekalet ücreti, kazanılan tarafın avukatına, haksız çıkan taraftan alınmak üzere mahkeme tarafından hükmediliyor. Sulh Ceza Hakimliklerinde 2025 yılı için maktu vekalet ücreti 13.500 TL, asliye mahkemelerinde ise 30.000 TL olarak belirlenmiştir. Yüce Divan'da görülen özel davalarda ise 90.000 TL gibi daha yüksek rakamlar söz konusu olabiliyor.
Ceza davalarında, özellikle beraat eden kişinin avukatı lehine de vekalet ücreti hükmedilir. Haksız çıkan iddia sahibi, vekalet ücretini ödemekle yükümlü olur. Eğer beraat eden kişinin özel avukatı varsa, kararın kesinleşmesinden sonra bu ücret icra takibine de konu edilebilir.
Ek Masraflar ve Harçlar
Vekalet ücreti dışında, dava süreçlerinde çeşitli ek masraflar ve harçlar da oluşur. Bunların başında; dava harcı, dosya masrafları, vekalet harcı, tebligat ve posta masrafları, ve özellikle icra takiplerinde çıkabilecek giderler gelir.
2025 yılı için örnek bazı masraflar şöyle:
- Vekalet Suret Harcı: 60,80 TL
- Vekalet Pulu (her yıl Türkiye Barolar Birliği tarafından belirlenir): 138 TL
- Dosya masrafları ve gider avansı: Dava türüne göre 1.000 TL ile 2.000 TL arasında değişebilir.
- Noter ve tapu işlemlerine dair vekaletname hazırlama ücretleri de 1.200 TL - 1.820 TL arasında değişmektedir.
Ayrıca, hukuki işlemler sürecinde ortaya çıkan her masrafın ayrı ayrı belgelenmesi ve harçların yatırılması zorunludur. İcra takibine geçilirse, icra harçları ve giderleri de ayrıca eklenir.
Vekalet Ücreti Alacağında Faiz ve Detayları
Vekalet ücreti alacağının geç ödenmesi halinde, faiz işletilmesi önemli bir konudur. 1 Haziran 2024 itibariyle yasal faiz oranı yıllık yüzde 24 olarak güncellenmiştir. Mahkemeler, ilamda veya kararlarında aksi belirtilmedikçe, yasal faiz karar tarihinden itibaren işlemeye başlar ve ödeme yapılıncaya kadar devam eder.
Özellikle ilamda faizle ilgili bir hüküm yoksa dahi, karar tarihinden itibaren yasal faiz istenebilir. İcra takibine konu edilen vekalet ücretlerinde de, takip başlatılırken borcun üzerine faizin eklenme hakkı bulunmaktadır. Bunun için takip talebinde açıkça faiz talep edilmelidir. Ayrıca, taraflar arasında önceden serbestçe belirlenmiş bir faiz oranı varsa, bu oran uygulanır. Yoksa kanuni faiz esas alınır.
Bu başlıklar kapsamında vekalet ücreti hesaplama ve uygulaması çok dikkat isteyen ve mevzuata bağlı bir konudur. Özellikle güncel tarife ve faiz oranlarının takip edilmesi büyük önem taşır.
Avukatın Azli ve Karşı Vekalet Ücreti
Avukat Azledilirse Ücretin İcraya Konulması
Avukat azledilirse, karşı vekalet ücreti konusu sıkça gündeme gelmektedir. Özellikle taraflar arasında anlaşmazlık çıktığında, avukatın hangi durumda ücret talep edebileceği merak edilir. Türk hukukunda, dava sonunda mahkemenin karşı taraf lehine belirlediği karşı vekalet ücreti, kural olarak doğrudan o davada görev yapan avukata aittir. Avukat azledilse dahi, avukatlık hizmeti sonucu oluşan ve mahkeme tarafından hükmedilmiş karşı vekalet ücreti, bir alacak hakkı olarak avukat tarafından icra takibine konu yapılabilir.
Bu süreçte dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, avukatın azil tarihine kadar yürütmüş olduğu işlerdir. Azil tarihinden önce verilmiş olan vekalet ücreti hakkı saklıdır. Avukat, mahkeme ilamına dayalı olarak karşı vekalet ücreti için icra takibi başlatabilir. Herhangi bir sebeple azledilmesi, bu hakkını ortadan kaldırmaz. Bu hakkın kullanılması için mahkeme ilamı, vekaletname ve azil yazısı gibi belgeler gereklidir. Özellikle UYAP üzerinden yapılacak icra takiplerinde bu evrakların eksiksiz olması önemlidir.
Dikkat edilmesi gereken bir başka husus da, karşı vekalet ücretinin avukat lehine hükmedilmiş olmasıdır. Karar kesinleşmeden de avukat, bu hakkı için takip başlatabiliyor olsa da çoğunlukla kararın kesinleşmesi beklenir. Azil halinde karşı vekalet ücretinin hangi tarihten itibaren ve ne şekilde talep edileceği, güncel içtihatlar ve Avukatlık Kanunu uyarınca belirlenir.
Yeni Avukatın Sürece Dahil Olması ve Sorumluluklar
Avukat azledildikten sonra davayı takip etmek için yeni bir avukat görevlendirilebilir. Bu durumda, hem eski hem de yeni avukatın karşı vekalet ücreti üzerindeki hakları ve sorumlulukları gündeme gelir. Temelde, karşı vekalet ücreti azil edilen önceki avukatın hakkıdır. Yeni avukat ise, ancak azilden sonraki davaya katkısı varsa ve mahkeme hükmü buna göre kurulduysa ücret talep edebilir.
Yeni avukatın sürece dahil olması halinde, müvekkilin bilgilendirilmesi ve azil işleminin resmi olarak iletilmiş olması gerekir. Her iki avukatın da haklarının korunması amaçlanır. Eğer mahkeme kararında açıkça yalnızca bir avukat belirtilmemişse, uygulamada karşı vekalet ücreti hakkı genellikle azil öncesinde davayı yürüten avukata aittir. Yeni avukat ise yalnızca kendi yaptığı işlemlerden dolayı yeni bir ücret talebinde bulunabilir ya da davanın kazanılmasında katkısı varsa bu yolla hak iddia edebilir.
Sorumluluklar açısından bakıldığında, azil edilen avukatın dosya ve evrakları eksiksiz olarak yeni avukata teslim etmesi gerekir. Yeni avukat ise yasal süreleri ve süreçleri iyi takip etmeli, müvekkil açısından hak kaybına yol açmamalıdır. Karşı vekalet ücreti konusunda doğacak anlaşmazlıklarda mahkemeden görüş alınması veya Baro’dan hukuki destek alınması yararlı olabilir. Bu uygulamalar, sürecin hem hukuki hem de etik olarak doğru şekilde işletilmesine yardımcı olur.
Yargıtay ve İçtihatlar Işığında Uygulamalar
Davalarda karşı vekalet ücretiyle ilgili uygulamalar, Yargıtay kararları ve içtihatlar ile şekillenmektedir. Yargıtay'ın istikrar kazanmış kararlarına göre, karşı vekalet ücreti dava sonunda haklı çıkan tarafın avukatına ait olur. Özellikle, haksız azil halinde veya avukatın haklı bir sebeple görevinden ayrılması durumlarında dahi, üzerinde anlaşmaya varılan ya da yasada belirlenen vekalet ücretine, belli şartlar altında hak kazanılır. Ancak, avukat işini haklı bir neden olmadan terk ederse vekalet ücreti isteyemez.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve Avukatlık Kanunu'nun ilgili maddeleri, karşı vekalet ücretinin ne zaman ve hangi koşullarda hükmedileceğini belirler. Yargıtay'ın kimi yeni kararlarında ise dava konusunun niteliğine göre maktu veya nispi vekalet ücreti uygulamalarına açıklık getirilmiştir. Mesela ortaklığın giderilmesi veya paylaşımla ilgili davalarda, dava değeri ne kadar büyük olursa olsun maktu vekalet ücreti uygulanır.
Ayrıca, yüksek mahkeme uygulamalarına göre karşı vekalet ücreti asıl olarak avukata aittir ve iş sahibi tarafından başka bir borcuna karşı takas veya mahsup edilemez, haczedilemez. İçtihatlar, aynı zamanda vekalet ücretinin icra takibine hangi koşullarda konu olabileceğine de yön verir.
Taşınmaz Üzerindeki Haklar ve Takipte Dikkat Edilecekler
Taşınmaz üzerindeki haklarla ilgili davalarda karşı vekalet ücreti icrası konusunda özel kurallar geçerlidir. Yargıtay ve uygulamada öne çıkan noktalardan biri, taşınmazın aynına ilişkin kararların ve bu kararlarla birlikte hükmedilen karşı vekalet ücretinin, mahkeme kararı kesinleşmeden icra takibine konu edilemeyeceğidir.
Örneğin, tapu iptal ve tescil, ortaklığın giderilmesi gibi davalarda asıl karar ve karşı vekalet ücreti birlikte ve kesinleştikten sonra icraya konulabilir. Bu kural hem yargılama giderleri hem de vekalet ücreti için geçerlidir. Çünkü taşınmazın aynına ilişkin bir hüküm, öncelikle kesinleşmeye muhtaçtır; aksi durumda ilam, cebri icrada uygulanamaz.
Bir başka önemli detay da taşınmaz davalarında maktu mu yoksa nispi mi vekalet ücreti uygulanacağıdır. Uygulamada genellikle maktu vekalet ücreti tercih edilir; ancak dava konusunun maddi değerine bakılarak nispi ücretle de karşılaşılabilir. İcra işlemi sırasında, kesinleşme şerhini almak ve doğru vekalet ilişkisini göstermek de çok önemlidir.
Usul Ekonomisi ve Gereksiz Takip Sorunu
Usul ekonomisi ilkesi, karşı vekalet ücreti takibi dahil tüm yargılama ve icra süreçlerinde gözetilmelidir. Türk hukukunda HMK 30. madde ile tanımlanan bu ilkeye göre, davalar gereksiz zaman ve emek kaybı yaşanmadan, en az masrafla, hızlı bir şekilde sonuçlandırılmalıdır.
Yargıtay kararları, gereksiz yere ayrı takipler yapılmasını veya halihazırda devam eden bir dosya varken yeni bir icra takibi başlatılmasını usul ekonomisine aykırı bulmaktadır. Özellikle, bir dava sonucunda verilen ilam ve o ilamda yer alan karşı vekalet ücreti için, tüm alacak kalemlerinin tek bir takip dosyasında toplanması gerekir. Farklı dosyalar üzerinden yapılan mükerrer (tekrar) takipler, yargı iş yükünü artırır ve usul ekonomisi açısından sakıncalı sayılır.
Ayrıca, gereksiz veya mükerrer takiplere karşı borçlu taraf itiraz edebilir ve mahkemeler talepleri reddedebilir. Bu yüzden, karşı vekalet ücreti için icra takibi başlatırken usul ekonomisi ilkesine uygun hareket etmek şarttır. Böylece, hem zaman hem de masraf açısından hak kaybı yaşanmaz, gereksiz harcamaların önüne geçilir.
Sonuç olarak, ister dava konusu taşınmaz olsun ister başka bir hak, karşı vekalet ücreti ile ilgili işlemlerde uygulanan bu ilkeler ve mahkeme kararları hem pratikte kolaylık sağlar hem de gereksiz ihtilafların önüne geçer.