Terekenin Tespiti Davası Nedir?

Terekenin Tespiti Davası Nedir?” Miras bırakanın ardından geride kalan terekeye ait mal, hak ve borçların eksiksiz belirlenmesi ve koruma altına alınması için açılan, çekişmesiz nitelikte bir başvurudur. Uygulamada delil tespiti gibi çalışır; amaç paylaşım öncesi tabloyu netleştirmektir. Yetkili mahkeme, mirasbırakanın son yerleşim yerindeki Sulh Hukuk Mahkemesidir.

Bu yazıda:

  • Davayı kimlerin açabileceği ve ne zaman açılacağı,
  • Aktif/pasif tereke nelerin kapsamına girer,
  • Hangi önlemler alınır (defter tutma, mühürleme, yönetim),
  • Süreç, masraflar ve sık sorulanlar (hasımsızlık, görev–yetki, süre) ele alınacak.

Miras planlaması ve hak kaybını önlemek için “Terekenin Tespiti Davası Nedir?” sorusunun yanıtını adım adım açıklayacağız.

Tereke ve Terekenin Kapsamı

Tereke Nedir?

Tereke, bir kişinin vefatı sonrasında geriye kalan tüm malvarlığı hak ve borçlarının tamamıdır. Yani, mirasbırakanın ölümüyle birlikte sahip olduğu aktif ve pasif değerlerin birleşimine “tereke” denir. Tereke, mirasçıların hak sahipliği açısından büyük önem taşır ve Türk Medeni Kanunu’nda ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. Tereke kelimesi günlük hayatta genellikle “miras” anlamında kullanılır, ancak hukukta çok daha geniş bir içeriğe sahiptir.

Terekeye Dahil Olan Mal ve Haklar

Terekeye dahil olan mal ve haklar, mirasbırakanın ölümü anında sahip olduğu tüm maddi ve manevi varlıklardır. Bu kapsamda terekeye giren malvarlığı unsurları, mirasçılar arasında paylaşılır veya borçların ödenmesinde kullanılır. Terekeye ait olan değerlerin belirlenmesi için genellikle terekenin tespiti davası açılır.

Aktif Terekeye Giren Unsurlar

Aktif terekeye giren unsurlar, mirasbırakanın sahip olduğu hak ve malvarlığı değerleridir. Bunlar şunlardır:

  • Para, banka mevduatı, altın, hisse senedi ve menkul değerler
  • Tapuda kayıtlı taşınmazlar (ev, arsa, dükkan vb.)
  • Araçlar, taşınır mallar (ev eşyası, ziynet eşyası, antika gibi)
  • Mirasbırakana ait alacaklar
  • Fikri ve sınai haklar (patent, marka, telif hakları)
  • Şirket ortaklık payları veya ticari işletmeler
  • Devreden kira alacakları veya kira sözleşmesinden doğan haklar

Aktif terekeye giren unsurlar, mirasçıların sahip olacağı değerlerin belirlendiği en önemli bölümdür.

Pasif Terekeye Giren Unsurlar

Pasif terekeye giren unsurlar ise mirasbırakanın borçları ve malvarlığını azaltan yükümlülükleridir. Bunlar arasında:

  • Krediler, kredi kartı borçları ve banka borçları
  • Ödenmemiş faturalar ve senetler
  • Vergi borçları, SGK borçları gibi kamu borçları
  • Ölüm anı itibariyle ödenmemiş nafaka ve benzer yükümlülükler
  • Üçüncü kişilere olan çeşitli borçlar (alacaklılara karşı ödenmesi gereken miktarlar)

Pasif tereke, mirasçılar için asıl risk alanını oluşturur. Çünkü miras reddedilmezse, borçlardan da mirasçılar sorumlu olur.

Terekeye Dahil Olmayan Haklar

Terekeye dahil olmayan haklar, mirasbırakanın vefatıyla sona eren ve devredilemeyen nitelikteki haklardır. Bunlar şunlardır:

  • Kişiye sıkı sıkıya bağlı haklar (nişanlılık, boşanma davası açma hakkı gibi)
  • Manevi tazminat isteme hakkı
  • Nafaka alacakları (mirasçıya intikal etmez)
  • Vesayet, velayet veya vasi olma hakları

Bu haklar mirasçılara geçmez ve terekenin kapsamı dışında kalır.

Kısacası, tereke; mirasçılara geçebilen, mirasbırakanın sahip olduğu aktif ve pasif bütün malvarlığı hak ve borçlarını kapsar. Ancak kişisel nitelikli haklar terekeye dahil edilmez.

Terekenin Tespiti Davası Genel Bilgilendirme

Terekenin Tespiti Davasının Tanımı

Terekenin tespiti davası, vefat eden kişinin yani mirasbırakanın arkasında bıraktığı tüm mal varlığının, hakların ve borçların mahkeme tarafından tespit edilmesi için açılan özel bir dava türüdür. Tereke kavramı, mirasbırakanın mal varlığını, haklarını ve borçlarını kapsar. Ancak bazen bu mal varlığı ve borçların tam listesi mirasçılar tarafından bilinmez. İşte bu noktada, terekenin tespiti davası devreye girer.

Terekenin tespiti davası, sulh hukuk mahkemesinde açılır ve dava kapsamında, ölen kişinin tüm mal ve borçlarının eksiksiz şekilde tespit edilmesi amaçlanır. Bu dava genelde, “delil tespiti” niteliğindedir; yani terekenin mevcut durumunun resmi olarak belirlenmesi sağlanır. Böylece, ileride yaşanacak miras paylaşımı ya da olası miras davalarında ne kadar mal varlığı olduğunun ve borçların netleşmesi mümkün olur.

Özellikle mirasçıların, mirasbırakanın mal varlığı veya borçları hakkında tam bilgi sahibi olamaması veya mal kaçırılması şüphesi olduğu durumlarda bu dava oldukça önemlidir. Böylece, tereke üzerinde haksız işlem yapılmasının veya mal kaçırılmasının önüne geçilir.

Terekenin Tespiti Davasının Amacı

Terekenin tespiti davasının amacı, mirasbırakanın geride bıraktığı bütün mal varlığı ile borçlarının eksiksiz ve doğru şekilde belirlenmesini sağlamaktır. Bu dava ile hem terekeye ait malların ve hakların mirasçılara geçişinin güvenliği sağlanır, hem de mirasçılar arasında ortaya çıkabilecek uyuşmazlıkların önüne geçilmiş olur.

Başka bir deyişle, terekenin tespiti davası, mirasçılar için bir koruma kalkanı görevi görür. Dava sonucunda elde edilen tespit tutanağı, miras paylaşımı yapılırken veya başka bir hak talebinde önemli bir belge olarak kullanılır. Tespitin yapılması, mirasçılar arasında şüphelerin ve hak kayıplarının yaşanmasını da önler.

Ayrıca dava, özellikle mirasçılardan birinin terekeye ait malları gizlemesi, korumaması ya da kasıtlı olarak başkalarına devretmesi gibi risklerin önüne geçmek için başvurulan en etkili yollardan biridir. Terekenin tespiti ile mal varlığının ve borçların şeffaf şekilde ortaya konulması, hukuki güvenliğin ve hakkaniyetin sağlanmasında kritik bir rol oynar.

Sonuç olarak, terekenin tespiti davası hem mal varlığının korunmasını hem de miras sürecinin adil ve sorunsuz işlemesini sağlayan hayati bir hukuki süreçtir.

Terekenin Tespiti Davasının Hukuki Dayanağı

Türk Medeni Kanunu’nda Terekenin Tespiti

Türk Medeni Kanunu’nda terekenin tespiti konusu, miras hukukunun temel taşları arasında yer alır. Tereke tespiti, ölen bir kişinin geride bıraktığı mal varlığının ve borçlarının belirlenmesini sağlar. Türk Medeni Kanunu’nun özellikle 589. maddesi ve devamı maddelerinde terekedeki mal ve hakların yazımı, korunması ve defter tutulması gibi esaslar açıkça düzenlenmiştir.

Bu düzenlemeler kapsamında, mahkeme mirasçıların veya alacaklıların talebi üzerine terekenin tespiti ve korunması için defter tutma işlemlerini başlatır. Defter tutma ve tespit, terekenin kimlere ve ne oranda dağıtılacağının belirlenmesi, ayrıca varsa alacaklıların haklarının korunması açısından oldukça önemlidir. Tereke tespiti davası, sadece mirasçılar tarafından değil, terekeye ilişkin çıkarı olan diğer ilgililer tarafından da açılabilir.

Bu noktada, MK m.590-592 hükümleri gereğince, terekenin deftere kaydedilmesi, varsa mühürlenmesi ve koruma önlemlerinin alınması mümkün olur. Böylece tereke üzerindeki her türlü işlem, hukuka uygun ve düzenli olarak yürütülür.

Tereke Koruma Önlemleri ve Delil Tespiti Niteliği

Terekenin korunması, Türk Medeni Kanunu'ndaki düzenlemeler sayesinde güvence altına alınıyor. Tereke koruma önlemleri, genellikle terekenin, mirasçıların ve alacaklıların haklarının zarar görmemesi için alınan acil hukuki aksiyonları kapsar. Mahkeme, terekenin olduğu taşınmazları mühürleyebilir, menkul mallar için muhafaza tedbirleri alabilir veya bankalardaki hesapları dondurabilir.

Koruma önlemlerinin alınması, mirasçıların ve alacaklıların olası hak kayıplarının veya terekede kaybolan malların önüne geçilmesini sağlar. Bu önlemler, delil tespiti niteliği taşır; yani mahkeme tarafından gerçekleştirilen her koruma işlemi, ilerde çıkabilecek uyuşmazlıklarda kanıt olarak kullanılabilir.

Ayrıca, terekeye ilişkin alınan koruma önlemleri geçici olup en kısa sürede esas davanın açılması gerekir. Delil tespiti olarak yapılan işlemler, mirasta kimin, ne kadar hakkı olduğunu, varsa borç ve alacakların ayrıntılı biçimde ortaya çıkarılmasını kolaylaştırır. Böylece taraflar arasında çıkabilecek hukuki ihtilaflar azaltılmış olur.

Tereke koruma önlemlerinin doğru ve zamanında alınması, hem mirasçılar arasında güven oluşturur hem de miras paylaşımının sağlıklı yürütülmesi için temel teşkil eder.

Terekenin Tespiti Davasının Açılması ve Süreci

Davayı Açabilen Kişiler

Terekenin tespiti davası açmak için herkes başvuru yapamaz. Bu dava ile, miras bırakanın ölümünden sonra malvarlığının belirlenmesi amaçlanır. Genellikle mahkemeye başvurma hakkı olan kişiler, mevzuatta net şekilde belirtilmiştir.

Yasal ve Atanmış Mirasçılar

Yasal mirasçılar, kanundan doğan miras hakkına sahip olan kişilerdir. Yani, ölenin eşi, çocukları, anne ve babası gibi kişiler yasal mirasçı sayılır. Bunların dışında, miras bırakanın vasiyetname ile belirlediği kişiler de atanmış mirasçı olur ve terekenin tespiti davasını açabilirler. Her iki grup da, ölen kişinin mal varlığının tespitini isteyebilirler.

Tereke Temsilcisi

Bazen mahkeme, terekeyi korumak için bir temsilci atayabilir. Bu tereke temsilcisi, ölenin tüm mal ve borçlarını belirlemek, mirasçıların haklarını korumak için davayı açma hakkına sahiptir. Temsilcinin görevi, terekenin zarar görmeden korunmasını ve mirasın adil şekilde paylaştırılmasını sağlamaktır.

Talep Edilebilecek Koruma Önlemleri

Tereke üzerinde dava açıldığında mahkemeden koruyucu tedbirler talep edilebilir. Bunlar arasında terekenin mühürlenmesi, değerli eşyaların güvenli bir yerde saklanması, gayrimenkul üzerine tapu şerhi konulması gibi işlemler yer alır. Bu önlemler, mirasçı veya alacaklıların haklarının zarar görmesini engellemek için alınır.

Mahkemenin Görev ve Yetkisi

Terekenin tespiti davasında hangi mahkemenin görevli ve yetkili olduğu önemlidir. Yanlış mahkemeye başvurulursa davada gecikme yaşanabilir.

Görevli ve Yetkili Mahkeme

Bu davalarda sulh hukuk mahkemesi görevlidir. Sulh hukuk mahkemesi, genellikle terekenin bulunduğu yerdeki mahkeme olur. Doğru mahkemeye başvuru yapılması, işlemlerin hızlanmasını sağlar. Görevli mahkeme kesin olarak sulh hukuk mahkemesidir; asliye veya başka bir mahkemede bu dava açılamaz.

Yetki Kuralları

Borçlar veya mallar farklı şehirlerde olsa da, esas olarak miras bırakanın son yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir. Yani miras bırakan kişi hangi il veya ilçede yaşamını sürdürüyorsa, davanın oradaki sulh hukuk mahkemesinde açılması gerekir. Bu yetki zorunludur ve değiştirilemez.

Davanın Açılması

Terekenin tespiti davası, genellikle bir dilekçe ile açılır. Dilekçe hazırlanırken belirli kurallara uyulmalıdır.

Dava Dilekçesinde Yer Alması Gerekenler

Dava dilekçesinde; miras bırakanın kimlik bilgileri, ölüm tarihi, son yerleşim yeri adresi mutlaka yer almalıdır. Ayrıca, davacının sıfatı (yani davacı yasal veya atanmış mirasçı mı, alacaklı mı ya da tereke temsilcisi mi) açıkça belirtilmeli. Terekenin tespiti istenilen gerekçeler açık ve anlaşılır şekilde yazılmalıdır. Olası talepler (mühürleme, defter tutma, vs.) da dilekçede açıklanmalıdır.

Mirasbırakanın Yerleşim Yeri Dışında Ölmesi Durumu

Eğer miras bırakan, kendi yerleşim yeri dışında bir yerde vefat etmişse, defter tutma ve korunma işlemleri ölüm yerindeki sulh hukuk mahkemesinde hemen başlatılır. Ancak asıl davanın açılması ve işlemlerin devamı için, son yerleşim yerinin bağlı olduğu mahkemeye başvurmak gerekir. Ölüm yeri ve yerleşim yeri farklı ise, her iki mahkemede de ara kararlar alınabilir.

Defter Tutma Süreci ve Yasal Süreler

Defter tutma, terekenin tam olarak tespit edilmesi için en önemli aşamadır. Mahkeme, terekeye dahil bütün malları ve borçları kaydedecek bir defter tutar.

Defter Tutma ve Mühürleme

Terekenin önemli bir kısmı, ev, dükkan veya depo gibi yerlerde bulunuyorsa, eşyalara zarar gelmesini önlemek için mühürleme işlemi yapılır. Daha sonra, eşyalar tek tek incelenip deftere yazılır. Bu süreçte isteyen mirasçılar ve ilgililer de gözlemci olarak bulunabilir.

Bir Aylık Sürenin Özellikleri

Defter tutma işleminden sonra, mirasçılara malların bulunduğu ve defterin tutulduğu bildirildikten sonra bir aylık sürede haklarını kullanmaları gerekir. Bu süre içinde dileyen mirasçılar, yasal haklarını kullanarak tespit edilen mallar üzerinde itirazda bulunabilir ya da ek malların deftere kaydedilmesini talep edebilir.

Bu süreçlerin tamamı, mirasın adil şekilde paylaşılması ve olası usulsüzlüklerin önüne geçmek için büyük önem taşır. Miras konusunda hak kaybı yaşanmaması için doğru mahkemeye ve zamanında başvuru yapmak gereklidir.

Aktif Malvarlığı Tespiti

Aktif malvarlığı tespiti, terekenin en önemli adımlarından biridir. Aktif tereke, vefat eden kişinin sahip olduğu taşınmaz mallar (ev, arsa, tarla gibi), taşınır mallar (araçlar, ziynet eşyaları, eşyalar), banka hesapları, alacaklar ve diğer haklar gibi değerlerden oluşur. Bu değerlerin tespit edilmesi için genellikle tapu müdürlüğü, trafik tescil, bankalar ve ilgili tüm kurumlara mahkeme tarafından yazı yazılır. Ayrıca mirasçılar ya da yakın çevreden bilgi toplanır. Mahkeme, bu bilgilere dayanarak terekeye giren tüm aktif unsurları tespit eder ve bu unsurları tereke defterine işler.

Pasif Malvarlığı ve Borçların Belirlenmesi

Pasif malvarlığı, mirasbırakanın vefat ettiği anda mevcut olan borçlar ve hükümlülüklerden oluşur. Bunlar arasında kredi borçları, vergi borçları, fatura ve senet gibi özel borçlar, cenaze giderleri ve diğer ödemeler yer alır. Pasif terekeyi belirlerken, mahkeme resmi kurumlara ve gerekli yerlere yazı yazarak borç durumunu araştırır. Borçlar da aktiflerle birlikte tereke defterine kaydedilir. Sonuçta net tereke değeri, aktiflerden pasiflerin çıkarılması ile bulunur.

Resmi Kurumlardan Bilgi Temini

Terekenin tespiti davasında, resmi kurumlardan bilgi temini olmazsa olmaz bir adımdır. Mahkeme; tapu müdürlükleri, bankalar, vergi daireleri, SGK, trafik tescil gibi kurumlara yazı yazarak vefat eden kişinin taşınır, taşınmaz ve maddi varlıklarına ilişkin bilgiler ister. Bu yazışmalar sonucunda elde edilen bilgiler, terekenin aktif ve pasif unsurlarının kesin olarak tespit edilmesini sağlar. Böylece mirasçıların hakları güvence altına alınır.

Yerinde İnceleme ve Bilirkişi İncelemesi

Yerinde inceleme ve bilirkişi incelemesi, terekeye dahil varlıkların değerinin veya niteliğinin tam belirlenmesi gerektiğinde uygulanır. Özellikle taşınmazların değeri, bir işletme varsa bunun maddi karşılığı ve varsa karmaşık varlıklar için mahkeme bilirkişi atayabilir. Bilirkişi, uzmanlığını kullanarak yerinde tespit yapar ve rapor hazırlar. Ayrıca mahkeme, fiziksel olarak malın bulunduğu yerde keşif de yapabilir. Bütün bu işlemler sonucunda tereke en güncel ve doğru şekilde kayıt altına alınır.

Not: Tüm bu süreçlerde terekenin tespiti delil tespiti niteliğinde olduğu için taraflar beyan ve delil sunabilir, mahkeme ise gerekli gördüğü tüm soruşturma işlemlerini re’sen yapar.

Terekenin Tespiti Davasında Taraflar ve Talepler

Davayı Kimler Açabilir?

Terekenin tespiti davası açma hakkı, mirasçılık hukuku kapsamında oldukça önemlidir. Davayı kimler açabilir sorusunun cevabı, Türk Medeni Kanunu’nda ve uygulamadaki içtihatlarda açıkça belirlenmiştir. Bu davayı genellikle yasal mirasçılar, atanmış mirasçılar ve bazen de alacaklılar açabilmektedir. Öncelikle, ölen kişinin, yani murisin kanuni mirasçıları (çocukları, eşi, annesi, babası ve torunları) doğrudan dava açma hakkına sahiptir. Atanmış mirasçılar ise vasiyetnameye dayanarak bu davayı açabilir.

Bazı durumlarda, mirasa dahil mallar üzerinde alacak hakkı bulunan kişiler de dava açabilmektedir. Örneğin, murisin alacaklıları, terekenin korunması amacıyla terekenin tespitini talep edebilirler. Ayrıca, mirasçıların tamamı birlikte hareket edebileceği gibi, tek bir mirasçı da tek başına davayı açabilir. Burada önemli olan, terekenin korunmasının, paylaşımın ve hakların güvence altına alınmasının sağlanmasıdır.

Tarafların Yükümlülükleri ve Hakları

Terekenin tespiti davasında taraflar çeşitli yükümlülüklere ve haklara sahiptir. Öncelikle, davayı açan taraf, tereke ile ilgili bildiklerini ve varsa elindeki belgeleri mahkemeye sunmakla yükümlüdür. Ayrıca, terekeye ilişkin mal, hak ve borçların eksiksiz şekilde ortaya çıkarılması için doğru bilgi vermek zorundadır.

Terekenin tespiti davası sırasında taraflar, delil sunma hakkını kullanabilirler. Tapu kayıtları, banka dekontları, borç belgeleri gibi evrakların dosyaya eklenmesi mümkün olur. Mahkeme, gerek görürse taraflardan ek bilgi ve belge isteyebilir veya uzman bilirkişi incelemesi yaptırabilir.

Taraflar arasında dürüstlük kuralına uygun ve açıklayıcı bir şekilde hareket etmek önemlidir. Yanıltıcı veya eksik bilgi verilmesi cezai yaptırımlar doğurabilir. Ayrıca, davacı ve davalılar, mirasın tespiti sürecinde mahkemeden koruyucu tedbirler isteme hakkına da sahiptirler. Bunlar; tereke mallarının mühürlenmesi, mal kaçırmaya karşı tedbir alınması gibi uygulamalar olabilir.

Sonuç olarak, tarafların yükümlülükleri dava sürecinin şeffaf, adil ve hızlı ilerlemesi için gereklidir. Haklar ise yargılamanın güvenli ve herkese eşit fırsat sunacak şekilde gerçekleşmesini sağlayan unsurlardır.

Dava Sürecinde Uygulanan İşlemler ve Kararlar

Mahkemece Alınan Koruma Önlemleri

Mahkemece alınan koruma önlemleri, terekenin tespiti davası sürecinde çok önemlidir. Terekeye ilişkin mal ve hakların korunması için mahkeme, çeşitli önlemler alabilir. Bu önlemlerden en yaygını terekenin mühürlenmesi ve defter tutulmasıdır. Mahkeme, terekeye ait taşınır veya taşınmaz malları mühürleme işlemiyle koruma altına alır. Taşınır eşyalar kilit altına alınabilir, taşınmazlar ise tapu müdürlüğüne bildirilerek devri önlenir.

Bunun dışında, terekede bulunan araçlar, para, ziynet eşyası gibi değerli mallar adli emanet olarak saklanabilir. Mahkeme gerektiğinde bankalardaki hesaplar için de bloke kararı verebilir. Bu koruma önlemleriyle amaç, miras bırakanın vefatı sonrası terekeye zarar verilmesini, gizlenmesini, başkası tarafından kullanılmasını önlemektir. Böylece mirasçılar arasında herhangi bir haksızlık oluşması da engellenir.

Tespit Davasında Verilecek Kararın Niteliği

Tespit davasında verilecek kararın niteliği, terekenin içeriğinin ve aktif-pasif düzensinin belirlenmesiyle ilgilidir. Mahkeme, yaptığı araştırmalar ve topladığı deliller sonucu, terekeye dahil olan mal ve hakları ile borçları bir liste halinde tespit eder. Bu karar, tespit niteliğinde olup, kesin hüküm doğurmaz. Yani, mahkemenin verdiği karar kesin olarak mirasın paylaşılması ya da miras hakkının teslimi anlamına gelmez.

Tespit kararı, daha sonraki miras paylaşımı süreçlerinde dayanak teşkil eder. Ancak tespit sırasında eksiklik, hata veya itiraz olması halinde mirasçılar ayrıca dava açabilirler. Kararın ardından hem mirasçılar hem de alacaklılar daha sağlıklı bir paylaşım süreci için bu listeyi kullanabilir.

İstinaf ve Temyiz İmkanı

Terekenin tespiti davasında mahkemenin verdiği kararlar, işin niteliğine göre istinaf ve bazen de temyiz kanun yollarına açıktır. Adalet sistemimizde, genel kural olarak sulh hukuk mahkemesi kararlarına karşı, belirli bir parasal sınırı aşması durumunda istinaf yoluna başvurulabilir. Eğer istinaf sonrası da karar kesinleşmemişse, belirli şartlar dahilinde temyiz yolu da açıktır.

Mirasçılardan biri ya da menfaati zarar gören üçüncü kişiler, mahkemenin tespit kararını haksız, eksik ya da yanlış bulduğunda üst mahkemeye başvurabilir. Bu başvurular sürelere tabi olduğu için dikkatli olunmalıdır. İstinaf ve temyiz incelemesinde, tespit kararının usulüne uygun olup olmadığı, delillerin doğru toplanıp toplanmadığı kontrol edilir. Böylece hak kayıplarının önüne geçilmiş olunur ve terekede adil paylaşım sağlanır.

Terekenin Tespiti Davasının Sonuçları

Tespit Sonrası Yapılması Gerekenler

Terekenin tespiti davası sona erdikten sonra mirasçılar için bazı önemli adımlar ortaya çıkar. Tespitin ardından artık mirasçılar, geride kalan mal varlığının ne olduğunu net biçimde öğrenmiş olurlar. Bu da sonraki işlemleri kolaylaştırır ve yasal süreçte yol gösterici olur.

Öncelikle tespit tutanağına göre veraset ilamı alınması gerekir. Veraset ilamı, mirasçıların kimler olduğunun ve hisselerinin belirlendiği yasal belgedir. Terekenin tespit edilmesinin ardından bu belgeyle mirasçılar haklarını resmi olarak belgeye bağlamış olurlar.

Diğer önemli adım ise mirasın paylaşımıdır. Tespit edilen mal varlığı, mirasçılar arasında paylaşılırken hem mahkeme kararları hem de tarafların anlaşması dikkate alınır.

Veraset İlamı Alınması

Terekenin tespiti tamamlandıktan sonra ilk iş olarak mirasçıların veraset ilamı alması gerekir. Veraset ilamı, miras bırakan kişinin ölümünden sonra geride kalan mirasçıların kimler olduğunu ve yasal paylarını gösterir. Bu belgeyi almak için sulh hukuk mahkemesine veya noterliğe başvurmak yeterlidir.

Veraset ilamı alınmadan mirasçılar, resmi işlemlerde (banka hesaplarını kapatma, tapu devri gibi) işlem yapamazlar. Bu belgeyle birlikte, artık mirasçılardan her biri terekeye ilişkin haklarını resmiyete dökmüş olur.

Mirasın Paylaşımı

Tereke tespiti ve veraset ilamı işlemlerinden sonra sıra mirasın paylaşımına gelir. Mirasın paylaşımı aşamasında ya mirasçılar kendi aralarında anlaşarak terekeyi paylaşır, ya da anlaşma sağlanamazsa mirasın paylaşımı için mahkemeye başvurulur.

Mirasın paylaşımında en önemli olan unsur, tüm mal varlığının ve borçların doğru şekilde tespit edilmesidir. Böylece herhangi bir malın gözden kaçması veya hak kaybı yaşanması önlenir. Paylaşım aşamasında ayrıca borçların ödenmesi ve terekenin nihai olarak bölüştürülmesi yapılır.

Olası Uyuşmazlıklarda Açılacak Ek Davalar

Terekenin tespiti davası sonrası genellikle her şey çözülmüş gibi görünse de pratikte bazen mirasçılar arasında anlaşmazlıklar yaşanabiliyor. Özellikle paylaşım aşamasında veya terekeye dahil edilen mallar üzerinde farklı iddialar gündeme gelebiliyor.

Bu durumda ek davalar açılması gerekmektedir. En çok karşılaşılan davalar arasında ortaklığın giderilmesi davası ile muris muvazaası ve geçersizlik davaları bulunmaktadır.

Ortaklığın Giderilmesi

Tereke genellikle birden fazla mirasçıya kalır ve bu durumda paylı mülkiyet oluşur. Eğer mirasçılar arasında paylaşım konusunda anlaşma sağlanamazsa ortaklığın giderilmesi davası açılır. Bu dava sayesinde mahkeme ya da icra yoluyla mallar paylaşılır, taşınmazlar satılır ve parası mirasçılar arasında bölüştürülür.

Ortaklığın giderilmesi davasının açılması, genellikle paylaşımın adil ve hakkaniyete uygun şekilde gerçekleşmesini sağlar. Bu yol, mirasçıların anlaşabileceği başka bir seçenek kalmadığında devreye girer.

Muris Muvazaası ve Geçersizlik Davası

Bazı durumlarda ise terekeye dahil edilen bazı mallar ile ilgili muris muvazaası iddiası gündeme gelebilir. Muris muvazaası, miras bırakanın gerçekte mirasçılarını aldatmak amacıyla yaptığı gizli işlemler için açılan bir davadır. Bir başka deyişle, miras bırakanın bazı malları sağlığında başka kişilere devretmiş gibi göstermesi ancak aslında bunun gerçek bir devir olmaması durumudur.

Muris muvazaası veya işlemin geçersizliği iddiası ile mirasçılar, bu tür işlemlerin iptalini isteyebilirler. Böylece terekeye dahil edilmesi gereken malların doğru tespit edilmesi sağlanır ve hak kayıpları önlenir.

Bu tür davalar hem mahkemeden terekeye yeni malların katılmasını sağlayabilir hem de adaletin sağlanmasına yardımcı olur.

Terekenin Tespiti Davasında Zamanaşımı ve Süreler

Dava Açma Süresi ve Zaman Aşımı

Terekenin tespiti davası açmak isteyen kişiler için en çok merak edilen konulardan biri dava açma süresi ve zamanaşımıdır. Miras hukukunda birçok dava için belirli süreler bulunurken, terekenin tespiti davasında özel bir zamanaşımı süresi doğrudan kanunda yer almaz. Bu nedenle uygulamada farklı yorumlara rastlamak mümkündür.

Terekenin tespiti davası genellikle mirasbırakanın ölümünden itibaren her zaman açılabilir. Çünkü bu dava, mirasçılar arasında hak kaybını önlemeye yöneliktir. Buradaki amaç, terekeye dahil mal ve hakların tespiti ve korunmasıdır. Bu yüzden davanın mirasbırakanın vefatından sonra herhangi bir zamanda açılabileceği kabul edilir.

Bazı yargı kararlarında, terekenin yitip gitmesini önlemek için tespitin hızlıca yapılması önerilir. Fakat dava açma süresi ile ilgili kesin bir zamanaşımı sınırı yoktur. Sadece terekenin paylaşılması ya da başka bir hukuki işlem yapılmasından önce tespitin yapılması büyük önem taşır. Aksi hâlde paylaşım veya satış sonrası tespit işlemleri anlamsız kalabilir.

Özet olarak, mirasçılar veya ilgili diğer kişiler, mirasbırakanın ölümünden sonra istedikleri zaman terekenin tespiti davası açabilirler. Miras paylaşımı yapılmamışsa ve terekenin karışık olması, alacaklıların belirsiz olması ya da mirasçılar arasında anlaşmazlık varsa, davanın açılması herhangi bir süreyle sınırlandırılmaz.

Ancak uzun süre beklenmesi, terekeye ait malların kaybolması ya da hukuki durumlarının karışıklık arz etmesi gibi sakıncalara yol açabileceği için, mirasçılara zaman kaybetmeden dava açmaları tavsiye edilir.

Not: Eğer tereke tespitiyle bağlantılı olarak bir hak iddia ediliyorsa (örneğin miras hakkına saldırı, saklı pay ihlali gibi), bu durumda o hakka özgü zamanaşımı süreleri dikkate alınır. Yani terekenin tespiti davası özel olarak zamanaşımına tabi değilse de, bazı durumlarda dolaylı olarak zamanaşımı etkisiyle karşılaşılabilir.

Sonuçta, terekenin tespitine ilişkin dava için kanunen öngörülmüş kesin bir süre veya zamanaşımı olmadığını, ancak daha sonraki işlemler ve hak kaybı yaşanmaması için erken başvurunun faydalı olacağını belirtmek gerekir.

Terekenin Tespiti Davasında Harç ve Masraflar

Maktu Harç ve Diğer Masraflar

Terekenin tespiti davası açılırken ödenecek harçlar ve masraflar konusunda en önemli konu maktu harçtır. Tereke tespiti davası, bir alacak davası olmadığı için maktu harca tabidir. Yani davanın değerine bakılmaksızın belirli bir tutar dava açılırken ödenir. Bu tutar her yıl Adalet Bakanlığı tarafından belirlenen ve mahkemelerde uygulanan güncel harç tarifesine göre değişir.

Maktu harç dışında, mahkeme sürecinde çıkabilecek ek masraflar da vardır. Özellikle tereke mallarının tespiti için yapılan keşif, bilirkişi incelemesi, tebligat ve gerektiğinde yapılacak diğer yargılama giderleri de başvuru sırasında ödenebilir veya süreç içinde mahkemenin talebiyle tamamlanır.

Bunun yanında bazı masraflar davayı açan kişi ya da kişiler tarafından başta peşin yatırılır; ilerleyen süreçte ise diğer mirasçılara da paylaştırılması istenebilir. Ayrıca bazı durumlarda vergi, harç veya ek giderler doğabilir, örneğin tapudan veya bankadan bilgi almak için yapılan yazışmaların ücretleri gibi. Tüm resmi işlemler için yapılan tüm ödemeler mutlaka dekontlarla belgelenmelidir.

Avukatlık Ücreti ve Masraf Dağılımı

Terekenin tespiti davasında avukat ile çalışma zorunluluğu olmamakla birlikte, işlemlerin teknik ve detaylı olması nedeniyle sıklıkla bir avukata başvurulur. Avukatlık ücreti ise, müvekkil ile yapılan anlaşmaya göre belirlenir ve genellikle asgari ücret tarifesinin altında olamaz. Türkiye Barolar Birliği'nin yıllık olarak yayınladığı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nde tereke tespiti davası için öngörülen bir ücret bulunur.

Masrafların davanın sonunda nasıl paylaşılacağı ise önemlidir. Mahkeme, yapılan yargılama giderlerinin ve avukatlık ücretinin hangi tarafça karşılanmasına karar verir. Eğer davayı açan taraf haklı görülürse genellikle masraflar terekeye dahil edilir ve mirasçılar arasında paylaştırılır. Aksi durumda dava açan kişi kendi masraflarını karşılamak zorunda kalabilir.

Unutulmamalıdır ki, terekenin en başından sonuna kadar her adımda yapılan ödemelerin ve avukatlık ücretlerinin belgelendirilmesi oldukça önemlidir. Sonuç olarak tereke tespiti davasında hem maddi yük hem de masraf paylaşımı mirasçılar arasında adil şekilde uygulanmaya çalışılır.

Yabancıların Mirasının Tespiti

Yabancıların mirasının tespiti konusu, özellikle başka bir ülkede yaşayan veya başka bir ülke vatandaşı olan kişiler öldüğünde önem kazanmaktadır. Türkiye’de terekenin tespiti davaları genellikle Türk vatandaşları için açılırken, yabancı bir kişinin Türkiye’de malvarlığı bulunuyorsa ya da mirasçıları Türk vatandaşı ise süreç daha karmaşık hale gelir. Son zamanlarda internet sitelerinde en çok merak edilen konulardan biri de, yabancı uyruklu kişilerin Türkiye’deki tereke tespiti sürecinin nasıl işlediğidir.

Yabancı Mirasbırakan Durumunda Tereke Tespiti

Yabancı mirasbırakan yani vefat eden kişi bir başka ülkenin vatandaşıysa ve Türkiye’de herhangi bir malvarlığı (örneğin taşınmaz, banka hesabı veya başka bir hak) bırakmışsa, Türkiye’de terekenin tespitine ilişkin dava açılabilir. Bu süreçte dikkate alınması gereken bazı önemli noktalar vardır:

Yabancı mirasbırakanın Türkiye’de miras bırakması durumunda, terekenin tespiti davası Türk Medeni Kanunu’na göre yürütülür. Ancak uluslararası özel hukuk kuralları gereği, bazen yabancı ülkenin mevzuatı da devreye girebilir. Burada asıl amaç, hem Türkiye’de kalan malvarlığının kimlere ve nasıl geçeceğinin belirlenmesi hem de yabancı ülke ile yaşanabilecek sorunların önüne geçilmesidir.

Yabancı uyruklu mirasbırakanın tereke tespiti için mahkemeye başvurulurken;

  • Mirasbırakanın hangi ülke vatandaşı olduğu,
  • Ölüm belgesi,
  • Varsa noter ya da konsolosluk onaylı vefat tutanağı,
  • Türkiye’ye ait tapu, banka veya başka mal/hak bilgileri gibi belgeler ibraz edilir.

Bu süreçte genellikle Ankara veya İstanbul gibi büyük şehirlerdeki Sulh Hukuk Mahkemeleri görevli olur. Mahkeme, yabancı ülke makamlarından da gerekirse bilgi isteme yoluyla malvarlığını ve mirasçı bilgisini netleştirmeye çalışır. Mahkeme, terekenin aktif ve pasif unsurlarını tespit ederek bir “tereke tespit tutanağı” düzenler. Yabancıların miras davalarında yasal süreler ve prosedürler, Türk vatandaşlarınınkine benzer ancak belgelerin çeviri ve onayı gerekebilir.

Uluslararası sözleşmelere taraf olunan hallerde, ilgili ülkenin konsolosluğuyla yazışma veya ortak çalışmalar da mümkündür. Tüm bu süreçlerde yabancıların mirası ile ilgili olarak bir avukat ile çalışılması önerilir, çünkü uygulamada bazı işlemler karmaşık ve zaman alıcı olabilir.

Sonuç olarak, yabancı bir mirasbırakanın Türkiye’deki terekenin tespiti hem Türk hukuku hem de uluslararası hukukun bazı yönleriyle bağlantılıdır. Bu nedenle konuya özel dikkat gösterilmeli ve gerekli belgeler titizlikle hazırlanmalıdır.

Tereke ve Terekenin Kapsamı

Tereke Nedir?

Tereke, bir kişinin vefatı veya mahkeme tarafından gaipliğine karar verilmesinden sonra geride kalan tüm malvarlığı, hakları ve borçlarının tamamına verilen isimdir. Miras hukuku açısından tereke, ölen kişinin taşınır ve taşınmaz malları, parasal değeri olan hakları, borçları ve yükümlülüklerini topluca kapsar. Tereke ile miras kavramı çoğunlukla eş anlamlı şekilde kullanılır. Yani kısaca; miras bırakan kişinin ölüm anında sahip olduğu her şey, tereke olarak adlandırılır. Burada önemli olan terekenin hem aktif hem de pasif varlıkları (borçları da) kapsadığıdır.

Terekeye Dahil Olan Mal ve Haklar

Terekeye dahil olan mal ve haklar, ölen kişinin malvarlığında yer alan ve mirasçılara geçebilen tüm unsurlardır. Terekenin kapsamı oldukça geniştir ve hem aktif hem de pasifleri içerir.

Aktif Terekeye Giren Unsurlar

Aktif terekeye giren unsurlar, ölen kişinin bıraktığı ve ekonomik değer taşıyan hak ve varlıklardır. Bunlar arasında şunlar yer alır:

  • Taşınmaz mallar: Ev, arsa, tarla gibi tapuya kayıtlı gayrimenkuller
  • Taşınır mallar: Arabalar, ziynet eşyaları, değerli tablolar, beyaz eşyalar gibi taşınabilir mal varlıkları
  • Banka hesaplarındaki mevduat ve paralar
  • Alacak hakları: Ölen kişinin üçüncü şahıslardan tahsil edebileceği alacaklar, borç senetleri
  • Fikri ve sınai haklar: Telif hakkı, marka, patent gibi mali değeri olan haklar
  • İşletmeler ve ortaklık payları
  • Parayla ölçülebilen diğer tüm maddi ve manevi değerler

Pasif Terekeye Giren Unsurlar

Pasif terekeye giren unsurlar ise, miras bırakan kişinin ölüm anında halen mevcut olan borçlar ve yükümlülükleridir. Bunlar şunlardır:

  • Banka, kredi kartı ve diğer finans kuruluşlarına olan borçları
  • Vergi, harç ve belediye gibi kamuya olan borçlar
  • Çeşitli kişilerden alınmış ama ödenmemiş özel borçlar
  • İpotek ve rehin gibi teminat altına alınan borçlar
  • Yargı kararıyla belirlenmiş ve ödenmemiş tazminatlar
  • Henüz ödenmemiş SGK prim borçları gibi yükümlülükler

Terekeye Dahil Olmayan Haklar

Terekeye dahil olmayan haklar, kişinin ölümüyle birlikte şahsen sona eren ve mirasçılara geçmeyen hak ve değerlerdir. Bunların başında, şahsa bağlı haklar gelir. Kısaca belirtmek gerekirse:

  • Şahsi haklar: Evlenme, nişanlanma, boşanma, nafaka alma hakkı gibi kişiye sıkıca bağlı olan haklar
  • Manevi tazminat hakları (genelde yalnızca kişi sağken devam eder)
  • Kişinin ad ve soyadı üzerindeki şahsi tasarruf hakları
  • Oturma hakkı ve intifa hakkı (kişi ölünce sona erer)
  • Sigorta tazminatları (bireysel emeklilik dışında çoğunlukla doğrudan terekeye dahil olmaz)
  • Anı, mektup gibi yalnızca şahsa özgü hatıra değerindeki özel eşyalar genellikle mirasçılara ekonomik bir kazanç sağlamıyorsa terekeye dahil edilmez

Bu nedenle, terekeye dahil edilebilecek veya edilmeyecek hak ve yükümlülüklerin doğru şekilde belirlenmesi, miras sürecinde yaşanacak olası uyuşmazlıkların önüne geçmek için oldukça önemlidir.

Soru Sor Danışmanlık Talep Et