Suça Teşebbüs Nedir? (TCK 35)
“Suça teşebbüs nedir, TCK 35 ne diyor?” diye mi arıyorsunuz? Kısaca: kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan icraya başlayıp da, elinde olmayan nedenlerle tamamlayamazsa cezai sorumluluk doğar. Bu noktada “icra hareketleri ne zaman başlar?”, “hazırlık hareketi nedir?” gibi sorular kritik hale gelir.
Bu yazıda anlaşılır örneklerle şu konuları adım adım göreceksiniz:
- TCK 35’in tanımı, unsurları ve kapsamı
- Eksik teşebbüs – tam teşebbüs ayrımı
- Gönüllü vazgeçme ve sonuçları
- “İşlenemez suç” ve elverişlilik ölçütü
- Teşebbüste ceza belirleme ölçüleri ve pratik ipuçları
Temeli netleştirerek başlayalım; doğru kavramlarla ilerlerseniz, uygulamada suça teşebbüs konusunu çok daha rahat okursunuz.
Suça Teşebbüs Nedir?
Suça teşebbüs, bir suçun işlenmesi amacıyla harekete geçilmiş olmasına rağmen, kişinin iradesi dışında gelişen nedenlerle suçun tamamlanamaması halidir. Yani, suçun hazırlık aşaması geçilmiştir, doğrudan icra hareketlerine başlanmıştır fakat sonuca ulaşılamamıştır. Örneğin, bir kişiyi öldürmek için silah çekip ateş edildiğinde kurşun isabet etmezse, işte burada öldürmeye teşebbüs gerçekleşmiş olur.
Suça teşebbüs durumunda, fail suçun tamamlanmasını istemiştir ve planını uygulamaya başlamıştır. Ancak suç, dışsal engeller veya beklenmeyen olaylar nedeniyle tamamlanamaz. Teşebbüs, hazırlıktan farklı bir aşamadır. Hazırlık hareketleri genel olarak cezalandırılmazken, teşebbüs durumunda fail çoğu zaman cezalandırılır.
TCK 35’in Metni ve Anlamı
Türk Ceza Kanunu’nun 35. maddesi, suça teşebbüsün yasal dayanağını oluşturur. Madde 35 şöyle der:
“Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur.”
Bu maddeye göre, bir kişinin suç işlemeye doğrudan başlayan icra hareketlerinde bulunması ve buna rağmen suçun failin kontrolünde olmayan bir nedenle tamamlanamaması, “teşebbüs”ü oluşturur. Burada önemli olan, kişinin suçu işleme isteğinin açıkça ortaya çıkması ve icra hareketlerinin başlamış olmasıdır. Suçun tamamlanması, kişinin iradesinin dışında engellenmişse, bundan sonra teşebbüs hükümleri devreye girer.
TCK 35’in amacı, suçun tehlikeli aşamasına geçildiğinde dahi toplumun güvenliğini sağlamak ve caydırıcılığı artırmaktır. Yani, tamamlanmamış suçlarda da bir yaptırım uygulanması kabul edilmiştir.
Teşebbüsün Unsurları
Teşebbüsün oluşabilmesi için bir dizi şartın bir araya gelmesi gerekir. Bunlar:
- Kasten suç işleme kararı: Failin suçu bilinçli ve kasıtlı olarak işlemeye başlaması gerekir. Yani suç ancak kasten işlenebilir olmalıdır.
- Elverişli hareketlerle doğrudan icra: Suçun işlenmesine elverişli hareketlerle (örneğin silahla ateş etmek gibi), doğrudan doğruya suçun icrasına başlanmalı, sadece hazırlıkta kalınmamalıdır.
- Failin elinde olmayan nedenlerle tamamlanamama: Suçun tamamlanmasına engel olan sebep, failin isteği dışında olmalıdır. Yani fail devam etmek istese de suç gerçekleşmez.
Bu unsurların herhangi biri eksikse, suça teşebbüsten söz edilemez. Özellikle elverişli hareketlerin kullanılması, ceza hukukunda teşebbüsün en önemli koşullarından biridir. Hazırlık hareketleriyle icra hareketlerinin ayırt edilmesi, uygulamada çokça tartışılır. Ancak ceza hukukunun genel kabulüne göre, icra hareketlerine geçildiği ve suç failin isteği dışında tamamlanamadıysa, teşebbüs hükümleri uygulanır.
Kısacası, suça teşebbüs, kişinin suç işlemeye başlaması ancak dış nedenlerle bu amacına ulaşamaması halidir ve Türk Ceza Kanunu’nda açıkça düzenlenmiştir.
Suça Teşebbüsün Koşulları
Kasten Suç İşleme Kararı
Kasten suç işleme kararı, suça teşebbüsün en önemli koşullarındandır. Teşebbüs yalnızca kasten işlenebilen suçlarda mümkündür. Yani bir kişi, öncelikle bir suçu bilerek ve isteyerek, yani kasıtlı olarak işlemeye karar vermelidir. Örneğin, birini öldürmek isteyen kişinin, bu amacı düşünerek hareket etmesi gerekir. Taksirle (yani istemeden, dikkatsizlikle) işlenen suçlarda ise teşebbüs hükümleri uygulanmaz. Çünkü orada suç işleme kararı yoktur; olay genellikle bir hata veya ihmal sonucu gerçekleşir.
İcra Hareketlerine Başlama
İcra hareketlerine başlama, kişinin kastıyla hareket edip suça yönelik eylemlerinin başladığı andır. Yani suç işlemedeki ilk adımlar somut bir şekilde atılmış olmalıdır. Sadece düşünmek veya plan yapmak teşebbüs sayılmaz. Mesela, bir bıçağı alıp mağdura doğru yürümek, icra hareketi olarak kabul edilir. Hazırlık hareketleri ve gerçek suç eylemi arasında bir sınır vardır; teşebbüs için yeterli olan, artık hazırlıktan çıkıp suçun işlenmesine yönelik faaliyetin başlamasıdır.
Elverişli Hareketler
Elverişli hareketler, gerçekleştirildiğinde suçu tamamlamaya uygun olan hareketlerdir. Yani yapılan eylemler, suçun meydana gelmesini objektif olarak sağlamaya elverişlidir. Gerçekten birinin başına tabanca dayayıp tetiği çekmek, öldürmeye elverişli bir hareket sayılır. Fakat, elverişsiz hareket varsa, yani yapılan hareketin suçun sonucunu meydana getirmesi mümkün değilse, bu durumda suça teşebbüsten değil, "işlenemez suçtan" bahsedilir. Elverişli hareketler ancak suça teşebbüs kapsamında değerlendirilebilir.
Failin Elinde Olmayan Nedenlerle Suçun Tamamlanamaması
Failin elinde olmayan nedenlerle suçun tamamlanamaması, suça teşebbüsün en belirleyici koşuludur. Burada fail, suçun tamamlanmasını istese de dışsal bir engelle karşılaşır ve başarıya ulaşamaz. Yani eylemine devam etmeye niyetlidir; ancak beklenmedik bir durum (örneğin mağdurun kaçması, silahın ateş almaması, polisin araya girmesi gibi) devreye girer. Bu durumda fail, suçu tamamlamamış olmasına rağmen, teşebbüs hükümlerine göre cezalandırılır.
Kısacası, suça teşebbüs için kasten suç işleme kararı olmalı, icra hareketlerine başlanmalı, yapılan hareketler suçu işlemeye elverişli olmalı ve suçun tamamlanamaması failin dışındaki bir nedene dayanmalıdır. Bu dört unsur bir aradaysa, Türk Ceza Kanunu’nun 35. maddesi devreye girer ve fail teşebbüsten cezalandırılır.
Suçun Aşamaları
Suç İşleme Düşüncesi ve Hazırlık Hareketleri
Suç işleme düşüncesi, kişinin zihninde suçun işlenmesiyle ilgili oluşan ilk niyettir. Bu aşama henüz dış dünyaya yansımaz. Sadece suçun planlanması kafada yapılır ve hukuki açıdan bir suç oluşmuş sayılmaz. Kişinin kendi kendine “Bu suçu işlesem mi?” şeklinde düşünmeye başlaması, kanun önünde ceza almasını gerektirmez. Çünkü düşünce cezalandırılabilir bir eylem değildir.
Hazırlık hareketleri ise, artık düşüncenin uygulama aşamasına geçmeye başladığı ilk davranışlar olarak tanımlanır. Mesela soygun yapmayı düşünen birinin maske satın alması veya plan yapması hazırlık hareketidir. Ancak burada da dikkat edilmesi gereken nokta, hazırlık hareketlerinin genellikle tek başına cezalandırılmadığıdır. Ancak bazı özel durumlarda (örneğin terör örgütü kurmak için malzeme toplamak) hazırlık da suç sayılabilir. Kısacası, hazırlık hareketleri suç işleme amacını gösterebilir ama genellikle fiili bir tehlike oluşturmadıkça ceza verilmez.
İcra Hareketleri ve Suça Teşebbüsün Başlangıcı
İcra hareketleri, failin artık suçu işlemeye doğrudan başladığı noktadır. Bu aşamada, birey hazırlık evresinden çıkıp suçun doğrudan unsurlarını gerçekleştirecek adımlar atar. Örneğin birini yaralamak için bıçakla saldırmak veya bir banka soygununda silahı çekmek icra hareketine girer.
İcra hareketlerinin başlamasıyla birlikte, suça teşebbüs söz konusu olur. Yani suç, failin elinde olmayan nedenlerle tamamlanmasa da, kişi cezalandırılır. Bu hareketlerle birlikte topluma veya ilgili kişiye gerçek bir zarar ya da tehlike oluştuğu kabul edilir. Kanun önünde önemli olan, failin suç teşkil eden eyleme doğrudan başlamasıdır. Ancak bazı durumlarda icra hareketinin ne zaman başlamış sayılacağı tartışmalı olabilir ve genellikle olayın koşullarına göre değerlendirilir.
Suçun Tamamlanması veya Sona Ermesi
Suçun tamamlanması, failin planladığı suçun kanunda öngörülen bütün unsurlarının gerçekleşmesi ile olur. Örneğin bir mağazadan ürün çalmak isteyen birinin ürünü dışarı çıkarmasıyla suç tamamlanır. Bu durumda kişi artık "tamamlanmış suç"tan sorumlu tutulur. Tamamlanmış suçta fail, işlediği eylemin tüm sonuçlarına katlanır.
Bazen ise suç, failin isteği dışında farklı nedenlerle sona erer ve tamamlanamaz. Örneğin birini öldürmeye teşebbüs eden kişinin silahının tutukluk yapması sonucu girişimi başarısız olursa, suça teşebbüs söz konusu olur. Bu gibi durumlarda fail, suça teşebbüsten sorumlu tutulur ve genellikle suçun tamamlanmış haline göre daha az ceza alır.
Kısacası, suçun aşamaları düşünceden başlar, hazırlık ve icra hareketleriyle devam eder, tamamlanma noktasında ya amacına ulaşır ya da sona erer. Her aşamanın hukuki değerlendirmesi ve sonuçları farklıdır ve bu nedenle her birinin iyi anlaşılması önemlidir.
Suça Teşebbüs Türleri ve Teşebbüse Elverişli Suç Tipleri
Elverişli ve Elverişsiz Teşebbüs
Elverişli ve elverişsiz teşebbüs, suça teşebbüsün ayrımında çok önemli bir yer tutar. Elverişli teşebbüs, suça teşebbüs eden kişinin yaptığı hareketlerle, suçun tamamlanmasının gerçek anlamda mümkün olduğu durumları ifade eder. Örneğin, bir kişiyi öldürmek amacıyla ateş etmek ama isabet ettirememek bu kapsamda sayılır. Bu gibi hallerde, fiil ceza hukuku açısından suça teşebbüs olarak değerlendirilebilir.
Elverişsiz teşebbüs ise yapılan hareketlerin suçun oluşmasına elverişli olmamasıdır. Yani, suçun tamamlanmasına teknik olarak imkan yoktur. Mesela, ölmüş birine zarar vermek için ateş etmek ya da zehirli sandığı bir madde aslında zararsızsa ve bunu birine içirmek için kullanmak gibi. Burada elverişsizlik durumu suçun hukuken gerçekleşmesinin önündeki engeldir. Yargıtay ve akademik kaynaklara göre elverişsiz teşebbüs genellikle cezasız kalır çünkü ortada toplumsal bir zarar yoktur.
İşlenemez Suç Kavramı
İşlenemez suç kavramı, icra hareketleri yapılsa bile hukuk düzeni tarafından cezalandırılmayan ve objektif olarak gerçekleşmesi mümkün olmayan suçlardır. Suçun konusu, aracı ya da mağdurda var olması gereken şartlardan birinin eksikliği işlenemez suçu ortaya çıkarır. Örneğin, yağ yerine tuz koyarak birini zehirlemeye çalışmak veya ölü birini öldürmeye teşebbüs etmek gibi durumlarda, yapılan hareketler suçun oluşmasına asla olanak tanımaz.
Türk Ceza Kanunu bu kapsamdaki teşebbüs hallerini cezalandırmaz, fakat istisnai olarak bazı çok tehlikeli teşebbüslerde (örneğin uçak kaçırma ya da devlet büyüklerine saldırı girişimi gibi) toplumsal huzuru korumak amacıyla cezai işlem uygulanabilir. Yani, işlenemez suçlarda genellikle cezalandırma yapılmaz ancak bazı özel durumlar hukuk tarafından ayrıca değerlendirilir.
Kalkışma Suçları
Kalkışma suçları, genellikle topluluğa karşı işlenen ve birden fazla kişinin katılımını gerektiren suçlardır. Kalkışma suçu; örneğin anayasa düzenini değiştirme, hükümet darbesi yapmaya çalışmak veya silahlı isyan girişimi olarak karşımıza çıkar. Bu tür suçlarda teşebbüs çok önemli bir noktadadır çünkü çoğu zaman hazırlık aşamasında ortaya çıkar ve güvenlik güçleri tarafından engellenir.
Kalkışma suçlarında, teşebbüs aşamasına geçilmişse ve faillerin eylemleri suçun işlenmesine yönelik ciddi ve açık bir tehlike oluşturuyorsa, yasa bu fiilleri ağır şekilde cezalandırır. Özellikle toplumsal güvenliği ve devletin bütünlüğünü korumak amacıyla kalkışma suçlarında teşebbüs bile TCK tarafından ağır suç sayılır. Bunun temel sebebi ise bu tarz suçların topluma, devlete ve kamu düzenine karşı açık bir tehdit oluşturmasıdır.
Kısacası, suça teşebbüsün elverişli, elverişsiz ve işlenemez şeklinde türleri vardır ve özellikle kalkışma suçları gibi topluma yönelik tehditlerde bu ayrımlar oldukça önemlidir.
Tamamlanmamış Suçlarda Ceza Miktarları
Tamamlanmamış suçlarda ceza miktarları, suça teşebbüs halinde yani suç tamamen gerçekleşmediğinde farklılık gösterir. Suça teşebbüs durumunda, fail bütün suçun icrasını tamamlamadan, sadece önemli bir kısmını gerçekleştirir veya suçun tamamlanması dış etkenler sebebiyle mümkün olmaz. Türk Ceza Kanunu’nun 35. maddesine göre, sadece işlenmek istenen suçun cezasından indirim yapılır.
Yani mahkeme, teşebbüs edilen suçun tamamlanması halinde verilecek cezayı belirler fakat suça teşebbüs olduğunda bu cezada “dörtte birden dörtte üçe kadar” indirim uygular. Bu oran, olayın niteliğine ve failin işlediği eylemin ne kadarını tamamladığına göre değişir. Özellikle tamamlanmamış suçlarda ceza süresi her zaman işlenmiş suçtan daha düşüktür. Ancak bazı hallerde, özellikle ağır sonuçlar doğurabilecek suçlarda, mahkeme takdir hakkını kullanarak daha az indirim ya da üst sınırdan indirim uygulayabilir.
Zarar veya Tehlikenin Ağırlığının Cezaya Etkisi
Zarar veya tehlikenin ağırlığının cezaya etkisi de suça teşebbüs sürecinde dikkatle değerlendirilir. Suça teşebbüste, failin yaptığı hareketlerin yol açtığı zarar büyükse veya toplum açısından ciddi tehlikeler oluşturuyorsa ceza oranında daha az indirim yapılabilir. Eğer yapılan hareketler önemli bir zarar doğurmuşsa veya toplumsal güvenliğe ciddi bir tehdit oluşturmuşsa, hakim failin cezasından mümkün olan en az kesinti oranını seçebilir.
Mahkemeler genellikle, oluşan neticeye ve faile yüklenebilecek sorumluluğa göre ceza miktarını artırma veya azaltma yoluna gider. Eğer teşebbüs edilen suçun meydana getirdiği zarar hafifse, zarar veya tehlike toplumsal açıdan daha düşükse, indirim oranı yüksek olabilir. Örneğin, öldürme suçuna teşebbüste, mağdur ağır yaralanmışsa, ceza indirimi daha sınırlı olur. Ama zararın oluşmaması durumunda indirim oranı daha fazla olabilir.
Ceza İndirimleri ve Değerlendirme Kriterleri
Ceza indirimleri ve değerlendirme kriterleri, suça teşebbüs halinde mahkemeye geniş bir takdir hakkı verir. Mahkemeler, teşebbüs halindeki suçun özelliklerine, failin kastına, eylemin ne kadarının tamamlandığına ve oluşan zarara göre ceza indirimi uygular. Ceza indiriminin oranı, en az dörtte bir ve en fazla dörtte üç olacak şekilde belirlenir.
Değerlendirme yapılırken;
- Suçun gerçekleşmesine ne kadar yaklaşıldığı,
- Failin elinde olmayan nedenlerin suçun tamamlanamamasına etkisi,
- Eylemin doğurduğu zarar ve tehlikenin boyutu,
- Failin suç işleme kastı ve aldığı riskler dikkate alınır.
Bu kriterler, hem adalete uygun bir ceza verilmesini sağlar hem de failin suçu tamamlamaması durumunda motive edici bir rol üstlenir. Hakimler, her olayda somut duruma göre farklı indirim oranları tercih edebilir. Bu nedenle suça teşebbüs eden bir kişinin alacağı ceza, olayın bütün özelliklerine göre bireysel olarak hesaplanır.
Suça Teşebbüs ile Gönüllü Vazgeçme
Gönüllü Vazgeçme Tanımı
Gönüllü vazgeçme, suça teşebbüs halinde failin, suçun tamamlanmasını kendi özgür iradesiyle önlemesidir. Yani, kişi bir suçu işlemeye başladıktan sonra, kendiliğinden bu fiili tamamlamaktan vazgeçerse, bu durumda gönüllü vazgeçmeden söz edilir. Burada önemli olan, vazgeçme kararının failin kendi iradesiyle alınması ve dışarıdan bir zorlamanın etkisiyle olmamasıdır. Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) 36. maddede gönüllü vazgeçme açıkça düzenlenmiştir ve suça teşebbüs eden kişilerin bir şansı olarak değerlendirilir.
Gönüllü Vazgeçmenin Şartları
Gönüllü vazgeçmenin gerçekleşebilmesi için bazı önemli şartların mevcut olması gerekir:
- İlk şart, icra hareketlerinin yani suçun işlenmesine yönelik fiillerin başlamış olmasıdır. Yani kişi artık sadece niyet aşamasında değildir, fiilen suça teşebbüs etmiştir.
- Fail, suçu tamamlamadan kendi isteğiyle ve özgür iradesiyle fiillerini durdurmalıdır. Burada dış etkenlerle (örneğin, birinin gelmesi ya da polisin yaklaşması nedeniyle vazgeçilmesi) yapılan vazgeçmeler gönüllü sayılmaz.
- Gönüllü vazgeçme halinde suç tamamlanmayacak ve netice fail tarafından engellenmiş olacaktır.
- Eğer netice gerçekleşmişse fakat fail yine de yardım ederse, kısmen veya tamamen bu zararın giderilmesine katkıda bulunmuşsa, bu durumda etkin pişmanlık hükümleri uygulanabilir.
Gönüllü Vazgeçme ve Ceza Sorumluluğu
Gönüllü vazgeçen kişi, normalde işlemiş olacağı suçtan cezalandırılmaz. Yani, eğer tamamen gönüllü şekilde suçun tamamlanmasını engellediyse, başladığı icra hareketleri suç oluşturuyorsa bu eylemlerden dolayı sorumlu tutulur. Örneğin, bir kişiyi öldürmek için silahla ateş ettikten sonra vazgeçip zarar vermemişse, öldürmeye teşebbüs suçundan değil, kullanılan araç veya oluşan sonuçlara göre başka bir suç oluşmuşsa bundan dolayı sorumluluk doğabilir. Ancak suçun tamamlanmasını tamamen engellediği ve zarar vermediği durumda cezalandırılmaz.
Etkin Pişmanlık
Etkin pişmanlık, suça teşebbüs eden failin suç tamamlandıktan sonra zararı gidermeye çalıştığı ya da suçun etkilerini ortadan kaldırdığı durumlarda gündeme gelir. Gönüllü vazgeçmeden farkı, etkin pişmanlığın suç tamamlandıktan sonra uygulanmasıdır. Örneğin, hırsızlık yapan birinin çaldığı eşyayı iade etmesi, etkin pişmanlıktır. Etkin pişmanlıkta failin cezası ya azaltılır ya da tamamen kaldırılabilir, ancak bu durum suçun türüne ve zararın ne kadar giderildiğine göre değişir. Özellikle mala karşı işlenen bazı suçlarda, mevzuata göre etkin pişmanlık hükümleri özel olarak düzenlenmiştir.
Böylece gönüllü vazgeçme ve etkin pişmanlık, suça teşebbüs edenlerin farklı şekillerde ceza sorumluluğundan kurtulmasına veya cezasının hafiflemesine olanak sağlayan önemli hukuki kavramlardır.
Kasten Öldürmeye Teşebbüs
Kasten öldürmeye teşebbüs, failin bir kişiyi kasten öldürmek amacıyla doğrudan ve ölüm sonucunu doğurabilecek hareketlere başlamasına rağmen, çeşitli nedenlerle ölümün gerçekleşmemesi durumudur. Yani fail öldürme niyetiyle elverişli hareketlerde bulunmuş ancak suç tamamlanmamıştır. Örneğin bir kişiye silahla ateş etmek veya bıçakla ağır yara vermek gibi hareketler, mağdur ölmezse kasten öldürmeye teşebbüs olarak değerlendirilir.
Türk Ceza Kanunu’na göre, kasten öldürmeye teşebbüs suçu işlendiğinde ceza, meydana gelen zararın veya tehlikenin ağırlığına göre, müebbet veya ağırlaştırılmış müebbet hapis yerine daha düşük bir süreyle belirlenir. Buradaki temel fark, failin eyleminin öldürmeye elverişli olup olmamasıdır. Kasıt, olayın tüm seyrinde çok önemlidir; kişi öldürme kastıyla mı, yoksa yaralama kastıyla mı hareket etti, ona bakılır.
Yargıtay kararlarında da sürekli vurgulandığı gibi, failin amacı ve davranışı bu suçun teşhisinde kritik rol oynar. Mesela; tartışma sırasında bir kişiye defalarca bıçak saplanıp ölüm gerçekleşmezse, kasten öldürmeye teşebbüs suçu oluşur.
Kasten Yaralamaya Teşebbüs
Kasten yaralamaya teşebbüs, failin başka bir kişinin bedensel bütünlüğüne zarar verme amacıyla harekete geçip, bu amacı elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaması durumunda ortaya çıkar. Burada da failin kasıtlı olarak başlattığı ancak mağdurun yaralanması tamamlanmadan önlenen veya farklı nedenlerle devam edemeyen bir durum söz konusudur.
Kasten yaralamaya teşebbüs hükümlerinde, meydana gelen zararın veya tehlikenin ağırlığı önemli rol oynar ve cezada indirime gidilir. Eğer fail, örneğin birini yumruklamaya çalışıp başarılı olamazsa veya kesici bir alet ile yaralamak isterken dış müdahale ile engellenirse, teşebbüs hükümleri uygulanır.
Özellikle uygulamada kasten öldürmeye teşebbüs ile kasten yaralamaya teşebbüsün ayırt edilmesi çok önemlidir; failin niyetinin öldürmek mi, yoksa yalnızca yaralamak mı olduğu birçok somut delil, tanık ve olayın bütünlüğü ile tespit edilmeye çalışılır.
Uyuşturucu Madde Ticareti ve Teşebbüs
Uyuşturucu madde ticaretine teşebbüs, failin uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi satma ya da dağıtma işine başlamasına rağmen, bu amaçla yaptığı işlemler tam olarak gerçekleşemediği hallerde oluşur. Yani fail uyuşturucu maddeyi satmak için gerekli hazırlıkları yapıp, icra hareketlerine başlayıp, örneğin maddeyi teslim edemeden yakalanırsa, teşebbüs suçu oluşur.
Yargıtay'ın birçok kararında, bir kişinin evinde veya üzerinde satışa hazır şekilde uyuşturucu bulundurması, müşteri aramasına rağmen teslimat gerçekleşmeden yakalanması gibi durumlar, ticarete teşebbüs suçu kapsamına alınır. Burada önemli olan eylemin satışı tamamlamaya elverişli ve doğrudan icra hareketleriyle başlamış olmasıdır.
Cezalandırmada ise teşebbüs halinde suç tamamlanmamış sayıldığından, verilecek cezada kanunun öngördüğü şekilde indirim yapılır. Ancak failin elinden olmayan bir sebeple satış gerçekleşmemişse, bu teşebbüs sayılır ve ceza miktarında değişiklik olur.
Cinsel Saldırı ve Teşebbüs
Cinsel saldırı ve teşebbüs, Türk Ceza Kanunu’nda farklı derecelerde düzenlenen ciddi suçlardandır. Cinsel saldırıya teşebbüs ise, failin cinsel davranışlarla mağdurun bedensel dokunulmazlığını ihlal etmeye yönelik hareketlere başlaması, ancak suçun tamamlanamaması halinde söz konusu olur.
Bu tür olaylarda, örneğin failin mağdura yönelik cinsel saldırıyı başlatıp dış müdahaleyle veya mağdurun direnciyle eylemlerini tamamlayamaması durumunda teşebbüs söz konusu olur. Kanun, bu gibi hallerde cezayı, suç tamamlanmış gibi değil, teşebbüs indirimleriyle uygular.
Cinsel saldırıda mağdura temas olması gerekmekle birlikte, teşebbüs hükümleri ise çoğu zaman mahkemeler ve Yargıtay tarafından olayın gelişimine ve failin kastına bakılarak değerlendirilir. Özellikle nitelikli cinsel saldırı, örneğin organ veya sair cisim sokma gibi ağırlaşan hallerde, teşebbüs suçunun sonuçları daha ağır olabilir.
Sonuç olarak, suça teşebbüsün her özel görünümünde "failin kastı, icra hareketlerinin elverişliliği ve tamamlanamama nedeni" uygulanacak ceza ve hukuki sonuçlar için belirleyici olmakta ve Türk Ceza Kanunu’nda detaylıca ele alınmaktadır.
Yargıtay İçtihatlarında Suça Teşebbüs
Yargıtay kararlarında suça teşebbüs kavramı, failin bir suçu işlemeye kararlı olup, elverişli hareketlerle doğrudan icra faaliyetine geçmesine rağmen, suçun kendi iradesi dışında tamamlanamaması olarak açıklanır. Yargıtay’ın güncel kararlarında özellikle hırsızlık, kasten öldürme ve yağma gibi suçlarda teşebbüsün sınırları net şekilde çizilmiştir.
Örneğin, bir hırsızlık olayında, failin eve girip değerli eşyaları aramaya başlaması ama beklenmedik bir şekilde polis tarafından yakalanması, Yargıtay’ın bakışına göre suça teşebbüs kabul edilir. Kararlarda, genellikle "icra hareketlerinin başlamış olması ve suçun irade dışı sebeplerle tamamlanamamış olması" vurgulanır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 2019/579 sayılı kararı özetle şunu belirtir: “Fail, elverişli hareketlerle doğrudan icraya başlamış, ancak suçu tamamayamamışsa, suça teşebbüs hükümleri uygulanır.” Özellikle mağdura zarar verilmiş ama suç tamamlanmamışsa, zararın ve tehlikenin ağırlığına göre cezada indirime gitme yoluna gidilir.
Yargıtay, her kararında dosyanın kendine özgü somut olayını, failin eylemlerinin niteliğini ve mağdura yönelik zarar derecesini dikkate alır. Bu nedenle, suça teşebbüsün oluşup oluşmadığı hususunda kesin bir yorum yerine, olayın tüm detaylarına bakılır. Özellikle hazırlık hareketi ile icra hareketinin ayrımı Yargıtay kararlarında sıkça işlenen bir konudur.
Farklı Suç Tiplerinde Teşebbüs Uygulamaları
Yargıtay’ın uygulamalarında suça teşebbüs sadece tek bir suç tipine özgü değildir. Hem kasten öldürme, hem yaralama, hem de hırsızlık ve yağma suçlarında teşebbüs hükümleri dikkate alınır. Ayrıca, uyuşturucu madde ticareti, mala zarar verme, cinsel saldırı gibi birçok suç tipinde de teşebbüs hükümleri uygulanmaktadır.
Örneğin kasten öldürmeye teşebbüs davalarında, failin kurbanı öldürme amacını taşıyan eylemi, tıbbi müdahale veya başka bir dış etken nedeniyle sonuç vermemişse, bu durumda teşebbüs hükümlerinin uygulanacağı Yargıtay tarafından sıklıkla belirtilmiştir. Hırsızlığa teşebbüs suçunda ise, failin evin içine girmesi yeterli görülmez; aynı zamanda eşyayı almak için fiilen harekete geçmesi gerekmektedir.
Yargıtay, taksirli suçlarda teşebbüsü kabul etmemektedir. Yani failin kasıtlı hareket etmesi gereklidir. Ayrıca, her suç tipi teşebbüse uygun değildir; sırf hazırlık aşamasında kalan ya da elde olmayan nedenlerle suç tamamlanmamışsa, teşebbüs hükümleri gündeme gelmektedir.
Farklı suç tiplerinde Yargıtay uygulamaları genel olarak şu kriterlere bakar:
- Failin kasıtlı olması
- Eylemlerin icra hareketi boyutuna ulaşması
- Suçun failin iradesi dışında tamamlanamaması
- Teşebbüs edilen suçun kanunen mümkün olması
Görüldüğü gibi, Yargıtay’ın güncel içtihatlarına göre suça teşebbüs oldukça dinamik bir hukuk alanıdır ve her somut olayda ayrı bir değerlendirme yapılır. Özellikle cezada indirim oranları ve zararın ağırlığı da Yargıtay kararlarında dikkate alınan önemli hususlardandır.
Suça Teşebbüs ve Gönüllü Vazgeçme Arasındaki Farklar
Teşebbüs ve Gönüllü Vazgeçmenin Karşılaştırılması
Teşebbüs ve gönüllü vazgeçme, Türk Ceza Kanunu’nda sıkça karşılaşılan iki önemli kavramdır. Suça teşebbüs, bir kişinin bir suçu işlemeye karar vermesi ve suçu tamamlamaya yönelik hareketlere başlaması anlamına gelir. Ancak, çeşitli sebeplerle suç tamamlanmaz. Gönüllü vazgeçme ise failin, işlediği veya işlemeye başladığı suçtan kendi isteğiyle vazgeçmesidir.
Teşebbüs ile gönüllü vazgeçme arasındaki temel fark, failin iradesindedir. Suça teşebbüste kişi suçun tamamlanmasını istemiştir fakat engelleyici bir nedenden dolayı başarılı olamaz. Gönüllü vazgeçmede ise fail, suç işlemeye başlamasına rağmen; kendi isteğiyle hareketlerine son verir veya suçun tamamlanmasını engeller. Böylece, gönüllü vazgeçmenin amacı, suçun işlenmesini önlemek ve faile bir anlamda ikinci bir şans tanımaktır.
Bu iki kavram arasındaki farklar şu şekilde özetlenebilir:
- Teşebbüste suçun tamamlanmaması failin elinde olmayan nedenlerle olur.
- Gönüllü vazgeçmede ise kişi suçun tamamlanmasını bizzat ve bilinçli olarak engeller.
- Gönüllü vazgeçme durumunda kişi, bazı durumlarda hiç ceza almaz ya da çok daha az ceza alır.
- Teşebbüste ise hükmedilecek ceza, işlenmek istenen suçun cezasından daha az olsa da yine de önemli bir yaptırım uygulanır.
Uygulamadaki Sonuçlar ve Önemli Notlar
Uygulamada, suça teşebbüs ve gönüllü vazgeçme arasındaki farkların tespiti çok önemlidir. Mahkemeler, failin davranışlarını ve niyetini dikkatlice inceler. Eğer bir kişi suçu işlemekten tamamen vazgeçmişse ve bu vazgeçiş kendi özgür iradesiyle olmuşsa, çoğunlukla ya ceza verilmez ya da indirimli ceza uygulanır. Ancak suça teşebbüs etmiş bir kişi, suçun tamamlanmasını engelleyememişse, teşebbüs hükümlerine göre daha hafif bir ceza alır.
Burada önemli bir not olarak, gönüllü vazgeçmede failin, suçu işlemekten vazgeçmek için aktif bir şekilde çaba göstermesi gerekir. Sırf suçun işlenmesi imkansızlaştığı için hareketlerine son veren kişi, gönüllü vazgeçmeden yararlanamaz.
- Yargılama sırasında failin iradesinin gerçek olup olmadığı detaylıca araştırılır.
- Suçun işlenmesine ne kadar yaklaşılmış olduğu, gönüllü vazgeçme mi yoksa teşebbüs mü olduğunun kanıtı olabilir.
- Her iki durumda da, neticenin nasıl ortaya çıktığı, failin niyetleri ve eylemleri tamamen ortaya konulmadan karar verilmez.
Sonuç olarak; teşebbüs ve gönüllü vazgeçme arasındaki ayrım, sadece hukuki metinlerde değil, yargılama süreçlerinde de hayati önemdedir. Bu yüzden, her olayda olayın özelliklerine göre değerlendirme yapılır ve failin ceza sorumluluğu belirlenir.
Anahtar Kavramlar ve Terimler Sözlüğü
Teşebbüs, İcra Hareketi, Elverişlilik, Ceza İndirimi, Gönüllü Vazgeçme, vs.
Teşebbüs terimi, ceza hukukunda çok önemli bir konudur. Teşebbüs, bir suçun işlenmesinin planlanıp, icraya başlandıktan sonra, failin elinde olmayan sebeplerle suçun tamamlanamaması durumudur. Yani, bir kişi bir suçu işlemeye başlar, ancak suçun sonucuna ulaşamazsa, bu durumda teşebbüs söz konusu olur.
İcra hareketi, suçun işlenmesine yönelik doğrudan hareketlerin başlamasını ifade eder. Bu hareketler, artık hazırlık aşamasından çıkılmış, suçun işlenmesine aktif bir şekilde girişilmiş demektir. Örneğin, bir mağazaya soygun amacıyla giren kişinin kasayı açmaya başlaması bir icra hareketidir.
Elverişlilik, teşebbüsün gerçekleşmesi için yapılan hareketlerin, suçun gerçekleşmesini büyük ölçüde mümkün kılmasıdır. Elverişli hareketler, suçun işlenmesine uygun fiillerdir. Örneğin, gerçek bir silahla hırsızlık girişiminde bulunmak elverişli bir teşebbüstür. Ancak oyunca bir tabancayla banka soymak elverişli sayılmaz.
Ceza indirimi, suça teşebbüste bulunulmuş fakat suç tamamlanamamışsa mahkemenin verebileceği daha hafif cezadır. Yani tamamlanmamış suçlarda, failin cezasında belli bir oran azaltım uygulanır. TCK’da bu konuda açık düzenleme vardır ve yargıç olayın özelliğine göre ceza miktarını indirir.
Gönüllü vazgeçme, failin icra hareketlerine başladıktan sonra kendi isteğiyle suçun tamamlanmasını engellemesidir. Yani kişi suçu işleme yolunda iken, kendi kararıyla durursa, gönüllü vazgeçme gerçekleşir ve genellikle ceza sorumluluğu azalır veya hiç doğmaz. Pratikte bu durum, failin pişman olup suçu tamamlamadan vazgeçmesi olarak açıklanabilir.
Bunların dışında, "işlenemez suç", "hazırlık hareketleri", "tamamlanmamış suç", "failin elinde olmayan nedenler", "tehlikede olan hukuki yarar" gibi terimler de suça teşebbüs konusunda sıkça karşımıza çıkan kavramlardır.
Kısacası, teşebbüs, icra hareketi, elverişlilik, ceza indirimi ve gönüllü vazgeçme gibi kavramlar Türk Ceza Kanunu’nda ve uygulamada suça teşebbüs konusunda en önemli anahtar terimlerdir. Bu terimleri iyi anlamak, ceza hukukunda doğru şekilde değerlendirme yapabilmek için çok önemlidir.